YAKALAMA KARARI

YAKALAMA KARARI

Bilindiği üzere Ceza Muhakemesi Kanunu henüz hüküm verilmeden bazı haklara sınırlama getiren birtakım koruma tedbirlerine yer vermiştir. Koruma tedbirleri zorlayıcıdır ve araç olma özelliği gösterirler. Ayrıca bütün koruma tedbirleri geçicidir. Bu özellikler tüm koruma tedbirleri bakımından aranan özelliklerdir. 

Bunun yanında bu tedbirlerin birtakım şartları da bulunur. Öncelikle bir koruma tedbirinin uygulanabilmesi için şüphenin varlığı aranır. Her koruma tedbiri için aranan şüphenin derecesi farklılık gösterir. Fakat şüphenin bulunmaması koruma tedbirinin uygulanmasına engeldir. Bu sebeple koruma tedbirleri şüpheli hakkında uygulanabilir. Ön alan soruşturmaları kapsamında istihbari faaliyetler bakımından uygulanan iletişimin denetlenmesi ya da teknik araçlarla izleme gibi durumlar CMK kapsamında koruma tedbiri olarak kabul edilmez. Bu konulara başka bir incelememizde ayrıca değineceğiz. 

Koruma tedbirlerinin uygulanabilmesi için şüphe dışında aranan diğer genel şartları ise şöyle saymak mümkündür: 

  1. Görünüşte haklılık, 
  2. Oranlılık ilkesine uygunluk, 
  3. Kanunilik, 
  4. Gecikmede tehlike bulunması. 

Yakalamanın adli ve önleme yakalaması olmak üzere iki çeşidi bulunur. Önleme yakalaması bir suç şüphesi altında bulunmayanların tehlikeli bir durumla karşılaşmamaları ya da oluşturmamaları sebebiyle geçici olarak yakalanmasını ifade eder. İncelememizde CMK’nın 90 vd. maddelerinde düzenlenen adli yakalamaya ilişkin açıklamalar yapılacaktır. 

Koruma tedbirlerinin amaçları muhakeme işlemlerinin yapılabilmesi ve verilecek hükmün infazının sağlanmasıdır. Yakalama tedbiri de bu amaçlara hizmet etmektedir. Şüpheli ya da sanığın kaçmasını engelleyerek, tutuklamasını sağlamak ise yakalama tedbirinin özellikli amacıdır. 

Yukarıdaki özellik ve şartları taşıyan tedbirlerden biri olan yakalama kararı tedbiri şüpheli ya da sanığın özgürlüğünün hâkim kararı olmaksızın sınırlandırılması anlamına gelir. Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliğinin 4. Maddesinde yakalama, “Kamu güvenliğine, kamu düzenine veya kişinin vücut veya hayatına yönelik var olan bir tehlikenin giderilmesi için denetim altına alınması gereken veya suç işlediği yönünde hakkında kuvvetli iz, eser, emare ve delil bulunan kişinin gözaltına veya muhafaza altına alma işlemlerinden önce özgürlüğünün geçici olarak ve fiilen kısıtlanarak denetim altına alınması” şeklinde tanımlanmıştır.

YAKALAMAYA YETKİLİ OLANLAR

Yakalama yetkisi kural olarak Cumhuriyet savcısı ve kolluk kuvvetlerine aittir. CMK’nın 90. Maddesinde ise bu duruma bir istisna getirilmiş ve bazı durumlarda herkes tarafından yakalama yapılabileceği kabul edilmiştir. Aşağıda bu konuya ayrıca değineceğiz.

1-KOLLUĞUN YAKALAMA YETKİSİ

Kolluk tarafından yakalama, yakalama emrine dayanan yakalama (müzekkereli yakalama) ve yakalama emri olmaksızın yakalama olmak üzere iki türlüdür. 

A- Müzekkereli Yakalama 

Müzekkereli yakalama bir tutuklama ya da yakalama müzekkeresine dayanan yakalamayı ifade eder. Bilindiği üzere mevzuatta gıyabi tutuklamaya ilişkin hükümler kaldırılmıştır. Fakat CMK’nın 248/5 ve 112. Maddelerindeki hallerde yakalama emrine dayalı yakalama yapılabilir. İlgili kanun maddeleri aşağıdaki gibidir: 

“Kaçak hakkında 100’üncü ve sonraki maddeler gereğince, sulh ceza hâkimi veya mahkeme tarafından yokluğunda tutuklama kararı verilebilir.” (CMK m. 248/5) 

“Adlî kontrol hükümlerini isteyerek yerine getirmeyen şüpheli veya sanık hakkında, hükmedilebilecek hapis cezasının süresi ne olursa olsun, yetkili yargı mercii hemen tutuklama kararı verebilir. Hakkında mahkûmiyet hükmü verilmiş ve bu hükümle ilgili olarak istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulmuş olması hâlinde, UYAP kayıtlarını incelemek suretiyle hükmü veren ilk derece mahkemesi de tutuklama kararı verebilir.

Birinci fıkra hükmü, azami tutukluluk süresinin dolması nedeniyle verilen adli kontrol tedbirinin ihlali hâlinde de uygulanabilir. Ancak, bu durumda tutuklama süresi ağır ceza mahkemesinin görevine giren işlerde dokuz aydan, diğer işlerde iki aydan fazla olamaz.” (CMK m. 112) 

Bunun dışında yakalama müzekkeresi aşağıdaki durumlarda düzenlenebilir: 

  • Soruşturma evresinde çağrı üzerine gelmeyen veya çağrı yapılamayan şüpheli hakkında, Cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hâkimi tarafından yakalama emri düzenlenebilir. Ayrıca, tutuklama isteminin reddi kararına itiraz halinde, itiraz mercii tarafından da yakalama emri düzenlenebilir. 
  • Yakalanmış iken kolluk görevlisinin elinden kaçan şüpheli veya sanık ya da tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında Cumhuriyet savcıları ve kolluk kuvvetleri de yakalama emri düzenleyebilirler. 
  • Kovuşturma evresinde kaçak sanık hakkında yakalama emri re'sen veya Cumhuriyet savcısının istemi üzerine hâkim veya mahkeme tarafından düzenlenir. 

B- Müzekkeresiz Yakalama 

Bu yakalama türünde yakalama işlemi bir müzekkereye dayanmaz. Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 90/2. Maddesine göre; kolluk görevlileri, tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde; Cumhuriyet savcısına veya amirlerine derhal başvurma olanağı bulunmadığı takdirde, yakalama yetkisine sahiptirler. O halde kolluğun yakalama emrine olmadan yakalama yapabilmesinin şartları şunlardır: 

  1. Tutuklama kararı verilmesi ya da yakalama emri düzenlenmesi gereken bir halin bulunması, 
  2. Gecikmede sakınca bulunması, 
  3. Cumhuriyet savcısına veya amirlerine ulaşma imkanının bulunmaması. 

Tutuklamayı gerektirecek bir halin var olup olmadığı kolluk ya da savcı tarafından değerlendirilirken titizlikle davranmalıdır. Tutuklama nedenleri ve şartları hakkında detaylı bilgilere Tutuklama Kararı başlıklı incelememizden ulaşabilirsiniz. Burada da belirtmek gerekir ki kolluk ya da Cumhuriyet savcısı yakala emri olmaksızın bir yakalama yapacağı zaman tutuklama bakımından: 

  • Kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin varlığını, 
  • Bir tutuklama nedeninin bulunmasını, 
  • Tutuklamanın ölçülülüğünü, 

gözetmek zorundadırlar. 

Yakalamayı gerektirir haller ise CMK’nın 98/2. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre: 

“Yakalanmış iken kolluk görevlisinin elinden kaçan şüpheli veya sanık ya da tutukevi veya ceza infaz kurumundan kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında Cumhuriyet savcıları ve kolluk kuvvetleri de yakalama emri düzenleyebilirler.” 

Yakalama ya da tutuklamayı gerektirecek hallerin yanında diğer şartların da varlığının arandığı unutulmamalıdır. Gecikmesinde sakınca bulunmayan ya da Cumhuriyet savcısı ya da kolluk amirine ulaşılabilen hallerde kolluk kendi başına yakalama yapamaz.

2-HERKES TARAFINDAN YAKALAMA YAPILABİLEN HALLER

Anayasa’nın 19/3. Maddesine göre; hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir. 

Görüleceği üzere Anayasa şartlarının kanunda gösterilmesi üzerine herkes tarafından yakalama yapılabileceğini düzenlenmiştir.Anayasal düzenlemeye paralel olarak CMK’nın 90/1. Maddesi aşağıdaki düzenlemeyi içerir: 

 Aşağıda belirtilen hallerde, herkes tarafından geçici olarak yakalama yapılabilir: 

a) Kişiye suçu işlerken rastlanması. 

b) Suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması olasılığının bulunması veya hemen kimliğini belirleme olanağının bulunmaması. 

CMK’nın 2/1 j. Maddesinde göre; suçüstü: 

1. İşlenmekte olan suçu, 

2. Henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu, 

3. Fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suçu, ifade eder. 

Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 4. Maddesinde ise suçüstü hali; işlenmekte olan suçu, henüz işlenmiş olan fiil ile fiilin işlenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya başkaları tarafından takip edilerek yakalanan kişinin işlediği suçu, fiilin pek az önce işlendiğini gösteren eşya veya delille yakalanan kimsenin işlediği suç, olarak tanımlamıştır. 

Yukarıdaki hallerde resmi görevi olsun olmasın herkes tarafından yakalama yapılabilir. Kişinin kolluk görevlisi ya da sivil vatandaş olması, reşit olup olmaması gibi hususların önemi bulunmaz. 

Böyle bir hakkın tanınmasındaki asıl amaç gecikmeden dolayı yaşanabilecek sakıncaları önlemektir. 

Herkes tarafından yakalama yapılabilmesi için öncelikle ortada en azından teşebbüs aşamasına gelmiş bir suç bulunmalıdır. Aksi takdirde yakalama yapılamaz. Hazırlık hareketleri yakalama yapılması için yeterli değildir. 

Suç işledikten sonra takip edilen kişinin yakalanması da suçüstü hali olarak kabul edilir. 

Suçüstü halinde herkes yakalanabilir. Burada birtakım özellikler tanınanların dahi yakalanması mümkündür. Örneğin milletvekilleri. 

Yakalamayı yapan kişi yakalananı kolluk kuvvetlerine teslim etmelidir. Yakalama sırasında ölçüsünü kaçırmamak kaydıyla cebir kullanılabilir. Meşru müdafaa şartları oluşmuşsa ayrı bir değerlendirme yapılır. 

Üçüncü kişilerce yakalanan kişi belirli bir süre tutulabilir. Bu süre kolluk kuvvetlerine ulaşılabilecek süreyle sınırlı olmalıdır. Aksi takdirde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu oluşabilir.

YAKALAMA SONRASI YAPILACAK İŞLEMLER

CMK’nın 90/5. Maddesine göre; birinci fıkraya göre yakalanıp kolluğa teslim edilen veya ikinci fıkra uyarınca görevlilerce yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır. 

Yakalanan kişinin üstü aranabilir. Burada aramanın yoklama tarzında gerçekleştirilmesi gerekir ve ayrı bir arama kararına gerek duyulmaz. Konuya ilişkin örnek bir Yargıtay kararı aşağıdaki gibidir: 

“Yakalama kişinin özgürlüğünü kısıtlayıcı bir koruma tedbiridir. Bu niteliği gereği üst arama işlemine göre daha geniş kapsamlı bir işlemdir. Yakalama ve yakalanan kişi hakkında yapılacak işlemleri düzenleyen CMK'nın 90/4. maddesi gereğince de, kolluk yakaladığı kişinin kaçmasını, kendisine ya da başkalarına zarar vermesini engelleyecek tedbirleri almalıdır. Bu bağlamda kişinin yakalanmasından sonra tedbir olarak kaba üst araması yapılabilir. Ayrıca karar alınmasına gerek olmayan bu arama işlemi, en kısa zamanda ve dikkatli bir biçimde elle yoklama şeklinde yapılmalıdır. Bu şekilde yapılan işlem diğer bir anlatımla yoklama bir arama değildir. Bu nedenle arama prosedürüne uyulmasına da gerek bulunmamaktadır. Ancak yapılan yoklamanın arama boyutuna ulaşmaması gerekir. ( Veli Özer Özbek-Koray Doğan-P. Bacaksız-İ. Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin, 9. Baskı, 2017, s.305 ) Yakalanan kişinin üstündeki kıyafetlerin tamamen çıkarılması ve beden çukurlarının aranması ise mümkün değildir.” 

Yakalama Gözaltına Alma ve İfade Alma Yönetmeliği’nin 6. Maddesine göre: 

Yakalanan kişinin kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek amacıyla kaba üst araması yapılarak, silâh ve bunun gibi unsurlardan arındırılması sağlanır. 

Yakalama sırasında suçun iz, emare, eser ve delillerinin yok edilmesini veya bozulmasını önleyecek tedbirler alınır. 

Yakalanan kişiye, suç ayrımı gözetilmeksizin yakalama sebebi ve hakkındaki iddialar ile susma ve müdafiden yararlanma, yakalanmaya itiraz etme hakları ile diğer kanunî hakları ve itiraz hakkını nasıl kullanacağı, herhâlde yazılı, bunun hemen mümkün olmaması hâlinde sözlü olarak derhâl bildirilir. 

Kolluk kuvveti tarafından yapılan yakalama hâlinde işlem, yakalanan kişi ve uygulanan tedbirler derhâl Cumhuriyet savcısına bildirilir. 

Yakalamadan ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin emirden, yakalananın bir yakınına veya belirlediği bir kişiye Cumhuriyet savcısının emriyle gecikmeksizin haber verilir. 

Yakalama işlemi bir tutanağa bağlanır. Bu tutanağa yakalananın, hangi suç nedeniyle, hangi koşullarda, hangi yer ve zamanda yakalandığı, yakalamayı kimlerin yaptığı, hangi kolluk mensubunca tespit edildiği, haklarının tam olarak anlatıldığı açıkça yazılır, bu tutanağın bir sureti yakalanan kişiye verilir. Bu kişiye ayrıca haklarının yazılı olarak bildirildiğini ve kendisi tarafından da bu hususun anlaşıldığını belirten bu Yönetmeliğe ekli "Yakalama ve Gözaltına Alma Tutanağı Şüpheli ve Sanık Hakları Formu" (EK-A) tanzim edilerek imzalı bir örneği verilir. 

Suç işlerken rastlanması veya suçüstü bir fiilden dolayı izlenen kişinin kaçması ihtimalinin bulunması veya hemen kimliğini belirleme imkânının bulunmaması nedeniyle başkaları tarafından yakalanıp kolluk görevlilerine teslim edilen veya bu hâllerde kolluk görevlilerince yakalanan ya da haklarında tutuklama kararı veya yakalama emri düzenlenmesini gerektiren ve gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde; Cumhuriyet savcısına veya âmirlerine derhâl başvurma imkânı bulunmaması sebebiyle kolluk görevlilerince yakalanan kişi ve olay hakkında Cumhuriyet savcısına hemen bilgi verilerek, emri doğrultusunda işlem yapılır. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen sözlü emir, en kısa zamanda yazılı hâle dönüştürülerek mümkün olması hâlinde en seri iletişim vasıtasıyla ilgili kolluğa bildirilir; aksi hâlde ilgili kolluk görevlilerince alınmasına hazır edilir. Ancak, kolluk görevlisi emrin yazılı hâle getirilmesini beklemeden sözlü emrin gereğini yerine getirir. 

Yakalanan kişi, Cumhuriyet savcısının emri ile serbest bırakılmazsa, soruşturmanın tamamlanması için gözaltına alınır. 

Muhafaza altına alınmak amacıyla yakalanan kişiler hakkında da bu maddenin ikinci fıkrası hükmü uygulandıktan sonra, yakalama sebebi, yakalamaya itiraz etme hakkı ve bu hakkı nasıl kullanacağı derhâl bildirilir. Bu kişilerden ıslah veya tedavi kurumuna götürülmesi gerekenlerin ilgili kurumlarca teslim alınmaları sağlanır. Teslim alınmaması hâlinde, durum bir tutanakla tespit edilir ve tutanağın bir sureti mülkî amire gönderilir.

YAKALANAN KİŞİNİN ARANMASI

Yukarıda yakalananın aranmasına ilişkin bazı açıklamalara yer vermiştik. Fakat konunun önemine binaen daha detaylı açıklama yapma gereği duymaktayız. Zira yakalanın aranmasına ilişkin çeşitli durumlarla karşılaşılmakta ve farklı sonuçlara gitme olasılığı doğabilmektedir. 

Öncelikle CMK’nın 90/4. Maddesinde belirtildiği üzere; kolluk, yakalandığı sırada kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önleyecek tedbirleri aldıktan sonra, yakalanan kişiye kanuni haklarını derhal bildirir. Benzer bir düzenlemeye Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği’nin 8. Maddesinde de yer verilmiştir. Buna göre; hâkim kararı veya Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile veya kolluk tarafından doğrudan yakalanan kişinin, kendisine, başkalarına veya yakalama işlemini yapan kolluk görevlilerine zarar vermesini önlemek amacıyla yapılacak kaba üst aramasında arama kararına ihtiyaç duyulmaz. 

Burada yakalanın kaba üst araması şeklinde aramasının yapılacağı kabul edilmiştir. Kaba üst araması kavramı mevzuata yönetmelikle dahil edilmiştir. Hükmün amacı esasında kolluğun kendisini ya da başkalarını korumak amacıyla yakalananın üzerinde bulunabilecek silah vb. maddeleri uzaklaştırmasıdır. Fakat kanunda arama kararının kollukça verilemeyeceği düzenlendiğinden yönetmelik ve kanun arasında çelişki mevcuttur. Bu çelişkilere rağmen kolluğun delil elde etmeye yönelik olmadan basit bir arama yapabileceği kabul edilmelidir. 

Yönetmeliğin 8/f. Maddesine göre; suçüstü halinde arama kararına ihtiyaç duyulmadan arama yapılabileceği hükmü mevcuttur. 

Yargıtay kararları incelendiğinde de suçüstü halinde yakalanın arama kararı olmaksızın aranabileceğine hükmedildiği görülmektedir. Genellikle uyuşturucu madde ticareti suçlarında karşılaşılan bu duruma ilişkin bazı Yargıtay kararları paylaşacağız. Aşağıdaki kararlardan görüleceği üzere Yargıtay suçüstü halinde yakalanan kişi arama kararı olmaksızın aranmasını ve arama sonucu ele geçirilen maddelere ilişkin elkoyma tedbirinin uygulanmasını hukuka uygun bulmaktadır. Fakat bu delillerin hukuka uygun kabul edilebilmesi için aramanın adli arama boyutuna ulaşmaması basit bir yoklama boyutunda kalması gerekir. Örneğin aracın kapalı bölmelerinin aranması için adli arama kararı gerekir ve böyle bir aramanın karar alınmaksızın yapılması hukuka aykırıdır. Genellikle tutanaklarda neredeyse her yakalamada yakalanın yasak maddeyi kendi teslim ettiği ya da aracının gözle görünür yerlerinde yasak bir maddeye rastlandığı yazılmaktadır. Bu gibi durumlar dikkatle incelenmelidir.Yargıtay konuya ilişkin kararlarından bazıları aşağıdaki gibidir: 

"2559 Sayılı PVSK'nun Ek 4. maddesi uyarınca, bir suçla karşılaştığında hizmet branşına bağlı olmaksızın suça el koymak ve delilleri tespit edip, muhafaza altına almak ile görevli ve yetkili olan görevlilerin, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan edindikleri izlenime göre, daha önceden hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan işlem yapıldığı için tanınan sanığın davranışları, cadde üzerinde beklemekte olan tanığın yönetimindeki araca binmesi ve söz konusu aracın da hareket edip yakındaki bir sokağa girmesinden dolayı işlenmekte olan bir suçun varlığından şüphelendikleri, görevlilerce söz konusu sokağa gidilip park hâlindeki araca yaklaşıldığında sürücü koltuğunda oturan tanığın elinde 20 TL olduğunun, sanığın da tedirgin davranışlar sergilediğinin görülmesinin işlenmekte olan bir suçun varlığına dair şüpheyi daha da arttığı, bu makul sebep sebebiyle görevlilerce sanık ile tanığın araçtan inmelerinin istendiği, sanık ile tanığın üzerinde ve söz konusu araçta silah veya tehlike oluşturan diğer bir eşya bulunabileceği hususunda yeterli şüphenin oluşması sebebiyle PVSK'nun 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında aracın, dışarıdan bakıldığında içerisi görünen kısımları kontrol edildiğinde, sürücü koltuğu ile sağ ön koltuk arasında açıkta ve görünür şekilde bulunan suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, sanığın temadi eden satmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediği şüphesiyle yakalandığı, bu durumda CMK'nun 2. maddesinin ( j ) bendi ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 4. maddesinde tanımı yapılan “suçüstü” hâlinin mevcut olduğu, görevi suçun işlenmesini önlemek ve kamu düzeni ile güvenliğini sağlamak olan kolluğun olay yerinde gerçekleştirdiği devriye görevi sırasında, sanık ve işlenen suçla ilgili önceden alınmış bir ihbar ya da istihbari bilgi olmaksızın, ilk defa işlenmekte olan bir suçla, diğer bir anlatımla “suçüstü” hâli ile karşılaşması nedeniyle, CMK'nun 90/4. maddesiyle PVSK'nun 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhâl gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladığı tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdiği, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin başladığı, yine PVSK'nun Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin ( f ) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü hâlinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır. Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 20. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdii gerekmiştir." YCGK 2018/305 K. 

"İletişimin dinlenmesi ve yapılan fiziki takip çalışmalarında hakkında herhangi bir bilgi edinilmeyen aracın kolluk görevlilerinin dikkati sonucu operasyon sırasında yapılan takipte diğer araçlarla birlikte ve irtibatlı olduğunun tespit edildiği, hareket hâlinde olan ve delilleri yok etme, kaybetme tehlikesi bulunan söz konusu aracı PVSK'nın 4/A maddesi uyarınca polisin tecrübesine ve içinde bulunduğu durumdan edindiği izlenime dayanan makul bir sebebin varlığına dayanarak durdurduğu, Sulh Ceza Mahkemesi'nin önleme arama kararına istinaden yapılan aramada aracın kapalı bölümü olan bagajında suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirilmesinde hukuka aykırı bir durumun bulunmadığı, sanıkların Anayasa ve diğer kanunlar ile güvence altına alınan temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmediği, toplum sağlığı bakımından büyük bir tehlike teşkil eden suç konusu uyuşturucu maddenin ele geçirilmesi nedeniyle kolluk görevlilerince uygulanan önleyici ve caydırıcı nitelikteki tedbirinin ölçülü olduğu, ele geçirilen uyuşturucu maddelerin suç delillerinin kaybolmaması için derhâl alınması gereken tedbirler kapsamında elde edildiği, bu bakımdan dosya kapsamında hukuka aykırı olarak elde edilen bir delilden söz edilemeyeceği, bu bağlamda arama yapılabilmesi için adli arama kararı ya da yazılı arama emri bulunup bulunmadığının araştırılmasının gerekmediği kabul edilmelidir." YCGK 2019/220 K. 

"..istihbarat bilgisi hakkında olay yerinde araştırma yapan kolluk görevlilerinin, işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla “suçüstü” hâli ile karşılaşması nedeniyle, CMK'nın 90/4. maddesiyle PVSK'nın 13/1-A ve Ek 6. maddelerinin verdiği yetkiye dayanarak, suç delillerinin kaybolmaması için derhâl gerekli tedbirleri alıp uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladıkları tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdikleri ve müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin sürdürüldüğü, yine PVSK'nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliği'nin 8. maddesinin ( f ) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü hâlinde arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır." YCGK 2019/483 K. 

"Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 18.10.2016 tarihli 2016/10-57 esas 2016/374 karar sayılı ilamında sanığın şüphe üzerine durdurulması sebebiyle suçüstü halinin söz konusu olması ve CMK'nın 90/4, 2559 Sayılı PVSK'nın Ek 6 ile Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin (f) bendindeki "suçüstü" halinde karar alınmadan arama yapılabileceğine dair düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; kolluk görevlilerinin işlenmekte olan bir suçla karşılaşması sebebiyle yetki ve sorumlulukları kapsamında derhal gerekli tedbirleri alarak basit bir kontrol ile sanığın üzerindeki uyuşturucu maddeleri ele geçirip el koymalarının hukuka uygun olduğu, bu durumda ayrıca arama kararı alınmasına gerek bulunmadığından hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceğinin belirtildiği anlaşıldığından, somut olayda uyuşturucu madde naklettiği sırada yakalanan sanığın üzerinin aranmasına dair kolluk tarafından yapılan işlemlerin yasaya uygun olduğu açıktır."

TAKİBİ ŞİKAYETE BAĞLI SUÇLARDA YAKALAMA

CMK’nın 90/3. Maddesine göre; soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olmakla birlikte, çocuklara, beden veya akıl hastalığı, malullük veya güçsüzlükleri nedeniyle kendilerini idareden aciz bulunanlara karşı işlenen suçüstü hallerinde kişinin yakalanması şikâyete bağlı değildir. 

Hükümden çıkan ilk sonuç şikâyete bağlı suçlarda şikâyet şartının gerçekleşmemesi halinde yakalamanın yapılamayacağıdır. Bu hüküm eleştiriye açıktır. Zira herkes tarafından yakalama yapılabilen hallerde bireylerin işlenen suçun şikâyete tabi olup olmadığını değerlendirmesi her durumda mümkün olmayacaktır. Suçüstü halinde bireylerin anlık karar vermesi gerekir ve genellikle düşünme fırsatı da bulunmaz. 

Kolluk görevlileri ise takibi şikâyete bağlı olmayan bir suçtan dolayı yakalama yapamaz. Bu kısmı esasında şöyle anlamak gerekir. Suçüstü halleri dışında kolluk kuvvetleri ve cumhuriyet savcısı şikâyet şartı gerçekleşmeden yakalama yapamaz. Takibe şikâyete bağlı suçlarda işlenmiş suç için yakalama kararının verilebilmesi şikâyete bağlıdır. Fakat suçüstü halinde fail kolluk ya da vatandaşlar tarafından yakalanmışsa sonraki işlemler şikâyetin gerçekleşip gerçekleşmediğine göre yapılmalıdır. Zira CMK’nın 96. Maddesine göre; soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olan suç hakkında 90’ıncı maddenin üçüncü fıkrasına göre şikâyetten önce şüpheli yakalanmış olursa şikâyete yetkili olan kimseye ve bunlar birden fazla ise hiç olmazsa birine yakalama bildirilir.

YAKALANANIN HAKLARI

1-Yakalanana Haklarının Bildirilmesi 

Yakalanan kişiye, suç ayrımı gözetilmeksizin yakalama sebebi ve hakkındaki iddialar ile susma ve müdafiden yararlanma, yakalanmaya itiraz etme hakları ile diğer kanunî hakları ve itiraz hakkını nasıl kullanacağı, herhâlde yazılı, bunun hemen mümkün olmaması hâlinde sözlü olarak derhâl bildirilir. (YGİY 6/4) 

Bu hakların yakalanana derhal bildirilmesi gerekir. AİHM'nin bu hakların bildirilmemesi nedeniyle çok sayıda ihlal kararı verdiği görülmektedir. Yakalanana özellikle yakalama sebebinin derhal bildirilmesi gerekir. 

2-Yakalananın Durumunun Yakınlarına Bildirilmesi 

Şüpheli veya sanık yakalandığında, gözaltına alındığında veya gözaltı süresi uzatıldığında, Cumhuriyet savcısının emriyle bir yakınına veya belirlediği bir kişiye gecikmeksizin haber verilir. 

Yakalanan veya gözaltına alınan yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması halinde, durumu, vatandaşı olduğu devletin konsolosluğuna bildirilir. (CMK m. 95) 

Yakalanan kişinin; 

a) Kendisi ile birlikte bir kişi varsa bu kişi vasıtasıyla, 

b) Suçun işlendiği veya yakalandığı yerde ikamet ediyorsa ve haber vereceği yakınının telefon numarasını biliyorsa ya da kolluk vasıtasıyla sair suretle tespit edilebiliyorsa, telefon ile, 

c) Haber vereceği yakınının telefon numarasını bilmiyorsa ilgili yer kolluğu vasıtasıyla, 

d) Konutu suç yeri dışında ise telefonla veya kişinin adresinin bulunduğu yerle ilişki kurulmak suretiyle, yakalandığı, gözaltına alındığı veya gözaltı süresinin uzatıldığı Cumhuriyet savcısının emriyle gecikmeksizin bir yakınına veya belirlediği bir kişiye haber verilir. 

Yakalanan veya gözaltına alınan kişi yabancı ise, yazılı olarak karşı çıkmaması hâlinde, durumu vatandaşı olduğu ülkenin büyükelçiliği veya konsolosluğuna haber verilir. 

Muhafaza altına alınmak amacıyla kişinin yakalandığı, istediği kanunî yakınlarına derhâl bildirilir. (YGİY m.8) 

3-Yakalamanın İlgililere Bildirilmesi 

Soruşturma ve kovuşturması şikâyete bağlı olan suç hakkında 90’ıncı maddenin üçüncü fıkrasına göre şikâyetten önce şüpheli yakalanmış olursa şikayete yetkili olan kimseye ve bunlar birden fazla ise hiç olmazsa birine yakalama bildirilir. (CMK m.96) 

4-Yakalanın Sağlık Kontrolüne Götürülmesi 

Yakalanan kişinin gözaltına alınacak olması veya zor kullanılarak yakalanması hâllerinde hekim kontrolünden geçirilerek yakalanma anındaki sağlık durumu belirlenir. (YGİY m. 9/1)

YAKALANAN KİŞİNİN MAHKEMEYE GÖTÜRÜLME SÜRESİ VE SERBEST BIRAKILMASI

Hâkim veya mahkeme tarafından verilen yakalama emri üzerine soruşturma veya kovuşturma evresinde yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılır. (CMK m.94/1). 

Yakalanan kişi, en geç yirmi dört saat içinde yetkili hâkim veya mahkeme önüne çıkarılamıyorsa, aynı süre içinde yakalandığı yer adliyesinde, mevcut değil ise en yakın adliyede kurulu sesli ve görüntülü iletişim sisteminin kullanılması suretiyle yetkili hâkim veya mahkeme tarafından bu kişinin sorgusu yapılır veya ifadesi alınır. (CMK m.94/2)

İfadesi alınmak amacıyla düzenlenen yakalama emri üzerine mesai saatleri dışında yakalanan ve belirlenen tarihte yargı mercii önünde hazır bulunmayı taahhüt eden kişinin serbest bırakılması, Cumhuriyet savcısı tarafından emredilebilir. Bu hüküm her yakalama emri için ancak bir kez uygulanabilir. Taahhüdünü yerine getirmeyen kişiye, yakalama emrinin düzenlendiği yer Cumhuriyet savcısı tarafından bin Türk lirası idari para cezası verilir. (CMK m.94/3)

YAKALAMANIN YERİ VE ZAMANI

Kanun koyucu yakalamanın zamanı bakımından herhangi bir düzenleme yapmamıştır. Dolayısıyla gece ya da gündüz yakalama işlemi yapılabilir. 

Yakalamanın yeri bakımından da bir ayrım yoktur. Fakat kişilerin konutlarında ya da işyerlerinde yakalamanın yapılabilmesi için arama kararına ihtiyaç duyulur.

YAKALAMA KARARINA İTİRAZ

Yakalama kovuşturma aşamasında yapılmışsa genel hükümlere göre bu karara itiraz edilebilir. İtiraz süresi 7 gündür. 

Soruşturma aşamasında yapılan yakalama işlemine karşı CMK 91/5 hükmüne bakılmalıdır. Buna göre: 

Yakalama işlemine, gözaltına alma ve gözaltı süresinin uzatılmasına ilişkin Cumhuriyet savcısının yazılı emrine karşı, yakalanan kişi, müdafi veya kanuni temsilcisi, eşi ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımı, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için sulh ceza hakimine başvurabilir. Sulh ceza hâkimi incelemeyi evrak üzerinde yaparak derhal ve nihayet yirmi dört saat dolmadan başvuruyu sonuçlandırır. Yakalamanın veya gözaltına alma veya gözaltı süresini uzatmanın yerinde olduğu kanısına varılırsa başvuru reddedilir ya da yakalananın derhal soruşturma evrakı ile Cumhuriyet Savcılığında hazır bulundurulmasına karar verilir.

YENİDEN YAKALAMA YASAĞI

CMK’nın 91/6. Maddesine göre: 

Gözaltı süresinin dolması veya sulh ceza hakiminin kararı üzerine serbest bırakılan kişi hakkında yakalamaya neden olan fiille ilgili yeni ve yeterli delil elde edilmedikçe ve Cumhuriyet savcısının kararı olmadıkça bir daha aynı nedenle yakalama işlemi uygulanamaz.