GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU

Görevi kötüye kullanma suçu, Türk Ceza Kanunu’nun ikinci kitabının “Millete ve Devlete Karşı Suçlar” başlıklı dördüncü kısmının “Kamu İdaresinin Güvenilirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümünde yer almaktadır.TCK'nın "Görevi kötüye kullanma" başlıklı 257. Maddesi; 

"Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan hâller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır." şeklindedir. 

765 sayılı TCK’da keyfi muamele, görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal gibi ayrı suç tiplerine yer verilmiş olmasına karşın 5237 sayılı TCK ile bu ayrımlara sonlandırılmıştır. 

Yine 5237 saylı TCK’da görevi ihmal ve görevi kötüye kullanma suçları tek suç tipi altında birleştirilmiştir. Bu ayrım halen korunmakla birleştirilme yoluna gidilmiştir. Nitekim madde gerekçesinde konuya ilişkin şu ifadelere yer verilmiştir: 

“Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, görevin gereklerine aykırı davranışın mutlaka icrai davranış olması gerekmemektedir. Görevin gereklerine aykırı davranışın, ihmalî bir hareket olması hâlinde de, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir. Görevi kötüye kullanma suçunun icrai veya ihmali davranışla işlenmesinin sadece ceza miktarı üzerinde bir etkisi olabilecektir. 

Bu düzenlemeyle, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer verilen keyfi muamele, görevi kötüye kullanma ve görevi ihmal suçları ayırımından vazgeçilmiştir.” 

Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere; bir kamu göreviyle görevlendirilen kişi, bu kamu faaliyetinin yürütülmesi sırasında, görevinin gerekli kıldığı yükümlülüklere uygun hareket etmek zorundadırlar. Öyle ki; kamu faaliyetlerinin gerek eşitlik gerek liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü hususunda toplumda hâkim olan güvenin, inancın sarsılmaması gerekir. 

Bu yükümlülükle bağdaşmayan davranışlar, belli koşullar altında suç olarak tanımlanmıştır. Görevi kötüye kullanma suçu, bu bakımdan genel, tali ve tamamlayıcı bir suç olarak tanımlanmıştır. 

Görüleceği üzere suçla korunan hukuki değer kamu görevlilerine karşı toplumda duyulan güven ve inançtır.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNDA FAİL VE MAĞDUR

Kanun maddesinde suçun açıkça kamu görevlileri tarafından işlenebileceği belirtilmiştir. Bu haliyle suç özgü suçlar kategorisinde yer alır. Kamu görevlisi tanımlaması TCK’nın 6. Maddesinde yapılmıştır. Buna göre; kamu görevlisi deyiminden, kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi anlaşılır. Kamu görevlisi olmayan kişiler, tek başlarına bu suçların faili olamazlarsa da söz konusu suçlara iştirak edebilirler. Yargıtay’a göre de kamu görevlisi olmayanların suçun faili olarak yargılanması hukuka aykırıdır. 

Suçun mağdurunu ise kamu oluşturur. Fakat suçtan zarar gören kişinin bazı hallerde mağdur sayılabileceği unutulmamalıdır. Bu yönüyle gerçek kişilerin bu suçun mağduru olabilme özelliği bulunmaktadır.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU NASIL İŞLENİR? - EYLEM UNSURU

Yukarıda belirttiğimiz üzere görevi kötüye kullanma suçu icrai ve ihmali davranışla işlenmeye uygun bir suç tipidir. TCK’nın 257. Maddesinin 1. Fıkrasında suçun icrai davranışla 2. Fıkrasında ise ihmali davranışla işlenmesi hali düzenlenmiştir. Görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için, görevin gereklerine aykırı davranışın mutlaka icrai davranış olması gerekmemektedir. Görevin gereklerine aykırı davranışın, ihmalî bir hareket olması hâlinde de görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir. Görevi kötüye kullanma suçunun icrai veya ihmali davranışla işlenmesinin sadece ceza miktarı üzerinde bir etkisi olabilecektir. 

Açıklamalarımız yukarıdaki ayrımdan hareketle bu çerçevede yapılacaktır.

1- İCRAİ HAREKETLERLE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU (GÖREVİN GEREKLERİNE AYKIRI DAVRANMA)

TCK’nın 257/1. maddesine göre; kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir “menfaat” sağlayan kamu görevlisi “altı aydan iki yıla kadar” hapis cezası ile cezalandırılır. 

Hareket 

Kanun maddesine göre; icrai davranışlarla görevi kötüye kullanma suçu, kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket etmesi ve bu aykırı davranış nedeniyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da haksız menfaat sağlanması ile oluşmaktadır. 

Suçun hareket kısmını görevin gereklerine aykırı davranma sayılabilen davranışlar oluşturur. Bunların neler olduğu ise kanunda sayılmış değildir. Bu haliyle suç serbest hareketli bir suç tipidir. Suçun bu işleniş biçimi ile ihmali hareketle işlenişini ayırt etmek gerekir. Yargıtay CGK’ya göre; görevin gereklerine aykırı hareket etmekten, kamu görevlisinin görevini kanun, idari düzenlemeler veya talimatların öngördüğü usul ve esaslardan başka surette ifa etmesi anlaşılmaktadır. Bu anlamda kamu görevlisinin herhangi bir şekilde kanuni yetkisini aşması, kanunun aradığı şekil şartlarına uymaması, takdir yetkisini amacı dışında kullanması, kanunun emir ve müsaade ettiği hareketinin gerektirdiği ön şartlara aykırı hareket etmesi, kendisine teslim edilen ve görevi sebebiyle kullanması gerekli eşyayı usulsüz kullanması gibi fiiller görevin gereklerine aykırılık kapsamında kalmaktadır. Uygulamadan bazı örnek haller şunlardır: 

  • Görev nedeniyle kullanılan yetkilerin aşılması. 
  • Düzenleyici işlemlerle ya da idari usul ve geleneklerle belirlenen usul ve şekle uyulmaması. 
  • Takdir yetkisinin açıkça amaca aykırı kullanılması. 
  • Yargı kararlarına uyulmaması. 
  • Görevin gerektirdiği ön koşullara uyulmaması. 
  • Görev sebebiyle kullanılması gerekli eşyanın usulsüz olarak kullanılması. 

Suçun oluşması için aranan şartlardan bir diğeri kamu görevlisinin görev alanına giren bir görevinin bulunmasıdır. Şayet fail kendi görev alanına girmeyen bir aykırılık eyleminde bulunursa görevi kötüye kullanma suçundan bahsedilemez. Yargıtay CGK’nın konuya ilişkin görüşü aşağıdaki gibidir: 

“Bu suçun oluşması için gerekli olan ilk şart, kamu görevlisi olan failin yaptığı işle ilgili olarak kanun veya diğer idari düzenlemelerden doğan bir görevinin olması ve bu görevi dolayısıyla yetkili bulunmasıdır. Bir kimse kamu görevlisi olmasına karşın o işle ilgili görevi ve yetkisi yok ise, başka bir suçu oluşturmayan hukuka aykırı davranışı disiplin cezasını gerektirebilirse de, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturmayacaktır. Çünkü, hukuken sahip olunmayan bir yetkinin kötüye kullanılmasından da söz edilemeyecektir.” YCGK. 2013/347K. 

Netice 

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için norma aykırı davranışın yeterli değildir. Bunun yanında objektif cezalandırma şartlarından kişi mağduriyeti, kamu zararı, kişilere haksız bir menfaat (kazanç) sağlama unsurlarından birisinin de mevcut olması gerekir. Kanun gerekçesinde de bu durum “Kamu görevinin gereklerine aykırı olan her fiili cezai yaptırım altına almak, suç ve ceza siyasetinin esaslarıyla bağdaşmamaktadır. Bu nedenle, görevin gereklerine aykırı davranışın belli koşulları taşıması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçunun oluşturabileceği kabul edilmiştir. Buna göre, kamu görevinin gereklerine aykırı davranışın, kişilerin mağduriyetini sonuçlanmış olması veya kamunun ekonomik bakımdan zararına neden olması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlamış olması hâlinde, görevi kötüye kullanma suçu oluşabilecektir.” İfadeleri kullanılmıştır. 

Yargıtay’a CGK’nın aşağıdaki kararında suç bir zarar suçu olarak nitelendirilmiş ve şu ifadeler kullanılmıştır: 

“5237 sayılı Yasanın 257. maddesindeki suçun oluşabilmesi için, norma aykırı davranış yetmemekte; bu davranış nedeniyle, "kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olunması ya da kişilere haksız bir kazanç sağlanması" gerekmekte, başka bir anlatımla 765 sayılı Yasanın 240. maddesinde tehlike suçu olarak düzenlenen bu suç, 5237 sayılı Yasada zarar suçu haline getirilmiş bulunmaktadır.” 2005/118 K. 

Yargıtay’ın konuya ilişkin uygulamalarında değişkenlikler mevcuttur. Zira aşağıdaki karardan görüleceği üzere neticenin gerçekleşmesi bu kez objektif cezalandırma koşulu olarak kabul edilmiştir. İlgili karara göre: 

“Sanıkların görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilen “Belediye Zabıta Yönetmeliği 41. maddesine aykırı olarak memur olmayan 18 kişinin 6 aydan uzun süreli olarak zabıta müdürlüğünde görevlendirilmeleri” şeklindeki eylemlerinde, dosya kapsamına göre görevlendirilen kişilerin belediye işçi kadrosunda çalışmakta olduklarının anlaşılması, bu görevlendirme nedeniyle maaşlarında bir artış ya da başka bir menfaat temin edildiğine dair bir tespitin bulunmaması dikkate alındığında, görevi kötüye kullanma suçunun objektif cezalandırma şartları olan "Kamu zararı", "Kişi mağduriyeti" veya "Kişilere haksız menfaat sağlama" koşullarından birinin gerçekleşmediği ve sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, zabıta alımı yapılmasının kamu kaynağında eksilmeye yol açma şeklindeki dosya kapsamına uygun düşmeyen hatalı gerekçeyle mahkumiyetlerine karar verilmesi,” Y9CD. 2020/267 K. 

Şimdi burada suçun oluşumu bakımından aranan 3 farklı neticenin varlığından söz etmek gerekir. Suçun oluşması kişilerin mağduriyeti, kamu zararı ya da kişilere haksız bir menfaat sağlanması neticelerinden birinin gerçekleşmesine bağlıdır. Yargıtay 9. CD’nin 2021/2517 K. Sayılı kararına göre kamu zararı, kişi mağduriyeti veya kişilere haksız menfaat sağlanması gibi objektif unsurların gerçekleşmediği hallerde faile ceza verilemez. İlgili karar aşağıdaki gibidir: 

“Sanıkların görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu kabul edilen “Belediye Zabıta Yönetmeliği 41. maddesine aykırı olarak memur olmayan 18 kişinin 6 aydan uzun süreli olarak zabıta müdürlüğünde görevlendirilmeleri” şeklindeki eylemlerinde, dosya kapsamına göre görevlendirilen kişilerin belediye işçi kadrosunda çalışmakta olduklarının anlaşılması, bu görevlendirme nedeniyle maaşlarında bir artış ya da başka bir menfaat temin edildiğine dair bir tespitin bulunmaması dikkate alındığında, görevi kötüye kullanma suçunun objektif cezalandırma şartları olan "Kamu zararı", "Kişi mağduriyeti" veya "Kişilere haksız menfaat sağlama" koşullarından birinin gerçekleşmediği ve sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, zabıta alımı yapılmasının kamu kaynağında eksilmeye yol açma şeklindeki dosya kapsamına uygun düşmeyen hatalı gerekçeyle mahkumiyetlerine karar verilmesi,” 

a-Kişilerin Mağduriyetine Sebep Olunması 

Görevin gereklerine aykırı davranışın, kişinin mağduriyetine neden olması gerekir. Bu mağduriyet, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararı ifade etmez. Mağduriyet kavramı, zarar kavramından daha geniş bir anlama sahiptir. Örneğin kişi, tabi tutulduğu sınavda başarılı olmasına rağmen, başarısız gösterilmiş olabilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel, sahibine duyulan husumet dolayısıyla, plan tekniğine aykırı olarak, yeşil alan olarak gösterilmiş olabilir. Kişinin, kamusal bir finans kaynağından yararlanması için gerekli şartları taşıdığı hâlde, yararlanması engellenmiş olabilir. Kişinin, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşullarını taşıdığı hâlde, bu faaliyeti engellenmiş olabilir. (madde 257 gerekçe) 

Yargıtay CGK 2005 tarihli bir kararında mağduriyetin ölçütüne ilişkin “Mağduriyet kavramı, sadece ekonomik bakımdan uğranılan zararla sınırlı olmayıp, bireysel hakların ihlali sonucunu doğuran her türlü davranışı ifade eder.” İfadelerini kullanmıştır. 

Haklı olan işin görülmesinden sonra kişilerden yarar sağlanması da görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur. Çünkü, bu yarar, kamu görevlisi sıfatını taşıması ve işi görmüş olması dolayısıyla kişiye sağlanmaktadır. Bu gibi durumlarda, kişiler hakkının teslim edilmesi konusunda en azından bir kaygıyla hareket etmektedirler. Kamu görevlisine yarar sağlanması görünüşte rızaya dayalı olsa bile; kamusal görevlerin eşitlik ve liyakat esasına göre yürütüldüğü hususunda taşınan kaygı dolayısıyla, burada da bir mağduriyetin varlığını kabul etmek gerekir. 

b-Kamu Zararı 

 Suçun oluşumu bakımından aranan bir diğer netice ise kamu zararıdır. Kamu zararı 5018 sayılı "Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası'nın 71. maddesinde ise; mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanmıştır. Madde gerekçesinde de belirtildiği üzere kamu zararından söz edebilmek için ekonomik bir zararın varlığı gerekir. Maddi değerin ölçüsü bakımından bir ayrım yapılmamıştır. Kamunun maddi olmayan zararları nedeniyle suç işlendiği söylenemez. Madde gerekçesinde aşağıdaki örneğe yer verilmiştir: 

“Görevin gereklerine aykırı davranış dolayısıyla, kamu açısından bir zarar meydana gelmiş olabilir. Örneğin orman alanında veya kamu arazisinin işgaliyle yapılan işyeri veya konutlara elektrik, su, gaz, telefon ve yol gibi alt yapı hizmetleri götürülmekle, görevin gereklerine aykırı davranılmış olabilir.” 

Yargıtay CGK ise kamu zararı neticesi bakımından aşağıdaki ifadeleri kullanmıştır: 

“Kamunun zarara uğraması hususuna gelince; madde gerekçesinde "ekonomik bir zarar olduğu" vurgulanan anılan kavramla ilgili olarak yasal düzenleme içeren, 5018 sayılı "Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası'nın 71. maddesinde ise; mevzuata aykırı karar, işlem, eylem veya ihmal sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunması şeklinde tanımlanan kamu zararı, her somut olayda hakim tarafından, iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek bir fiyatla alınıp alınmadığı veya aynı şekilde yaptırılıp yaptırılmadığı, somut olayın kendine özgü özellikleri de dikkate alınarak belirlenmelidir. Bu belirleme; uğranılan kamu zararının miktarının kesin bir biçimde saptanması anlamında olmayıp, miktarı saptanmasa dahi, işin veya hizmetin niteliği nazara alınarak, rayiç bedelden daha yüksek bir bedelle alım veya yapımın gerçekleştirildiğinin anlaşılması halinde de kamu zararının varlığı kabul edilmelidir. Ancak bu belirleme yapılırken, norma aykırı her davranışın, kamuya duyulan güveni sarstığı, dolayısıyla, kamu zararına yol açtığı veya zarara uğrama ihtimalini ortaya çıkardığı şeklindeki bir varsayımla da hareket edilmemelidir.” YCGK 2005/118 K. 

Görevin gereklerine aykırı davranmak suretiyle kişilere haksız bir kazanç sağlanmış olabilir. Örneğin kişi, kamusal bir finans kaynağından yararlanması için gerekli şartları taşımadığı hâlde, yararlandırılmış olabilir. Kişiye, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşullarını taşımadığı hâlde, bu faaliyetin icrasına yönelik olarak izin verilmiş olabilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel üzerinde, plan tekniğine veya imar planına aykırı olarak yapılaşmaya imkân sağlanmış olabilir. 

c-Kişilere Haksız Menfaat Sağlama 

Kanunun suçun oluşması için aradığı neticelerden sonuncusu kişilere haksız bir menfaat sağlanmış olmasıdır. Kanunun 2010 öncesi döneminde menfaat kavramı yerine “kazanç” kelimesi kullanılmıştır. Fakat 2010 yılında yapılan değişiklikle “kazanç” ibaresi “menfaat” olarak değiştirilmiştir. Böylelikle kazancı da kapsayan daha geniş bir kavram geliştirilmiştir. 

Menfaat ifadesiyle maddi ya da manevi menfaatlerin tümü kastedilmiştir. Yani sadece maddi bir kazanç aranmaz. Madde gerekçesinde menfaatle ilgili şu örnekler verilmiştir: 

“Örneğin kişi, kamusal bir finans kaynağından yararlanması için gerekli şartları taşımadığı hâlde, yararlandırılmış olabilir. Kişiye, belli bir sınai veya ticari faaliyetle ilgili olarak gerekli izin koşullarını taşımadığı hâlde, bu faaliyetin icrasına yönelik olarak izin verilmiş olabilir. Bir imar planı uygulamasında, belli bir parsel üzerinde, plan tekniğine veya imar planına aykırı olarak yapılaşmaya imkân sağlanmış olabilir.”

2-İHMALİ HAREKETLE GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU (TCK 257/2)

TCK’nın 257/2. Maddesine göre; kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir “menfaat” sağlayan kamu görevlisi, “üç aydan bir yıla kadar” hapis cezası ile cezalandırılır. 

Yukarıda belirttiğimiz üzere 765 sayılı TCK döneminde ayrı bir suç olarak düzenlenmiş olan görevi ihmal suçu 5237 sayılı TCK’da görevi kötüye kullanma suçunun bir işleniş biçimi olarak yer almıştır. 

257. maddenin 1. ve 2. fıkraları arasındaki fark icrai ve ihmali hareketlerden ileri gelmektedir. Birinde fail görevinin gereğine bilerek aykırı davranırken diğerinde ihmal ya da gecikme gösterir. Türk Dil Kurumunun Türkçe Sözlüğüne göre ihmal; yapmama, savsama anlamına gelmektedir. Gecikme ise; işin, yapılması gereken zaman geçtikten sonra yapılmasıdır. 

Yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar bu bölüm için de geçerlidir. Suçun oluşması için kamu görevlisi görev alanına giren bir işi yapmayarak ya da geciktirerek kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olmalı ya da kişilere haksız bir “menfaat” sağlamalıdır. 

Görevi kötüye kullanma suçu kasten işlenen suçlardan olup, bu suçtan söz edilebilmesi için; kamu görevlisinin görevini bilerek ve isteyerek ihmal etmesi veya geciktirmesi gerekmektedir. 

Görevin gereğini yapmakta gecikme, kamu görevlisinin görevi zamanında yapmamasıdır. Zaman kavramının belirlenmesi suçun oluşması açısından önemlidir. Örneğin kanuni bir düzenleme gereği memur bir görevi belirli bir sürede yapmalıysa bu sürenin aşımı gecikme olarak değerlendirilir. Avukatın temyiz süresini kaçırması halinde olduğu gibi. 

Bazı hallerde ise belirlenmiş bir süre bulunmaz. Bu gibi hallerde ise makul süre ölçütüne göre karar verilmelidir. Aşağıda konuya ilişkin bazı örnek Yargıtay kararları paylaşılmıştır: 

"Bununla birlikte, sanığın soruşturma dosyalarıyla ilgili işlemleri zamanında yerine getirme konusunda gerekli hassasiyet, dikkat ve özeni göstermeyerek dosyaların taraflarının mağduriyetine sebep olup olmadığının tartışılması gerekmektedir. Suç konusu 87 adet dosyadaki suçlardan dolayı mağdur olan kimselerin yasal haklarını elde etmeleri gecikmiş ve soruşturmaların olağan sürede sonuçlanmaması sebebiyle şüphelilerin hukuksal durumu da askıda tutularak bir an önce aklanmaları olanağının önüne geçilmiştir. Bu nedenle, işbölümü gereği sanık Cumhuriyet savcısına düşen soruşturma evrakından 87 adedinde haklarında işlem başlatılan şüphelilerin, makul bir sürede bir karar verilmemesi sebebiyle mağdur oldukları açık olduğu gibi, aynı soruşturmalardaki suç mağdurlarının işlemsiz bırakma eyleminden mağdur oldukları, buna göre bireysel hakların ihlal edildiği ve kişi mağduriyetinin gerçekleştiği konusunda kuşku bulunmamaktadır. 

Buna göre, somut olayda 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 257. maddesinde yer alan, "kişilerin mağduriyeti" öğesi gerçekleştiğinden, bir suç işleme kararı ile 87 adet dosyada hiç işlem yapmamak şeklinde gerçekleşen ve kişilerin mağduriyetine sebep olan eylemin zincirleme biçimde ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve Özel Dairece sanığın 5237 Sayılı T.C.K.nun lehe kabul edilen 6086 Sayılı Yasayla değişik 257/2 ve 43/1 maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesinin isabetli olduğu kabul edilmelidir." YCGK 

"Sanık avukatın, Avukatlık Kanunu'nda sözü edilen doğruluk ve ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranma yükümlülüklerine aykırı hareket edip, müdafisi olduğu katılan hakkında basit ve nitelikli dolandırıcılık suçlarından verilen mahkûmiyet hükümlerini temyiz etmemek suretiyle hükümlerin kesinleşmesine neden olduğu ve Anayasa'nın 36. maddesiyle güvence altına alınan hak arama hürriyetini kullanmasına ihmali davranışıyla engel olduğu ve katılanın mağduriyetine sebebiyet verdiği anlaşılmakla, sanığa yüklenen ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu kabul edilmelidir.” YCGK 2019/575 K. 

"Site Yönetimi tarafından kamuya ait alanda imar planı paftasında otopark alanı olarak ayrılan bölümde yapılan ve encümen kararı ile hakkında 3194 Sayılı Kanun'un 32. maddesine göre işlem yapılmasına karar verilen yapının yerinde mevcut olduğu ve arıtma tesisi olarak kullanıldığı, bu arıtma tesisinin 2001 yılında kurulduğu, bu tarihten sonra da Site Yönetimince Belediyeye ecrimisil ödendiği, dolayısıyla sanıkların kamuya ait alanda bulunan imara aykırı yapıyı bilmelerine rağmen, bu yapının yıkımına yönelik herhangi bir işlem yapmadıkları anlaşıldığından, bu eylem bakımından da üzerlerine atılı ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunun oluştuğu," Y5CD. 

 "Sanık doktorların eylemleri ile netice arasında illiyet bağının kesin bir şekilde kurulamadığı, bu nedenle sanıkların taksirle öldürme suçundan sorumlu tutulamayacağı, ancak Adli Tıp Kurumu raporu ve tüm dosya kapsamından sanıkların müteveffanın klinik durumunu değerlendirmede eksikliklerinin olduğu, üzerlerine düşen görevlerini yerine getirmedikleri ve eylemlerinin TCK'nın 257/2. maddesindeki görevi ihmal suçunu oluşturduğu gözetilmeksizin karar verilmesi hatalıdır. Hüküm belirtilen nedenlerle bozulmuştur."Y12CD. 

"1136 Sayılı Avukatlık Kanunu'nun, sadece avukatlar için değil, avukatlar dışında ilgili görülen tüm muhataplar için de ( özel veya kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ) uymaları gereken kuralları düzenlediği, banka çalışanlarının, vekalaletname ile başvuran mirasçı vekiline vefat eden babasının sigorta evraklarını vermemesi eyleminin, görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu iddiası ile haklarında TCK'nin 257. maddesinde düzenlenen "görevi kötüye kullanma" suçundan kamu davası açılması için dosyada toplanan başvuru evrakı ve bankanın yazı cevabının yeterli şüpheyi oluşturacak delil olarak nitelendirilmesi gerekeceği, şayet kamu davası açmak için bunlarla yetinilemeyeceği kanaati hasıl olursa, bu kez yazışma belgelerinin aslı gibi onaylı örneğinin ilgili bankadan istenebileceği ve memurların bu şekilde cevap vermelerini gerektiren bir mevzuat veya emir varsa bunun araştırılması için ifadelerinin alınabileceği, bunun dışında sırf "uyuşmazlığın hukuki ihtilaf olduğu" gibi subjektif ve maddi dayanağı olmayan bir gerekçeyle kovuşturmaya yer olmadığına dair bir karar verilemeyeceği, somut olayda şikayetin bir gün sonrasında hiçbir işlem yapmaksızın kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veren Cumhuriyet savcılığının şikayetçi tarafından sunulan delillerin hangi gerekçeyle atılı suçu oluşturduğuna dair yeterli bir şüphe oluşturmayacağından bahsetmediği, keza itirazı inceleyen merciin başvuranı veya toplumu tatmin eden bir gerekçe olmaksızın itirazın reddine karar verdiği anlaşılmakla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği bu nedenle yerinde görülmüştür." Y19CD. 2019/8944 K.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNA TEŞEBBÜS

Yukarıda bu suç tipinin Yargıtay’ın farklı kararlarında farklı nitelendirildiğini belirtmiştik. Bazı kararlarda suç bir zarar suçu olarak görülmüş ve neticenin gerçekleşmesi şartı aranmış bazı kararlarda ise neticenin objektif cezalandırma koşulu olduğu belirtilmiştir. Görevi kötüye kullanma suçunda teşebbüsün mümkün olup olmadığı sorusuna bu ayrımlar doğrultusunda farklı cevaplar verilecektir. 

Şayet suç neticeli bir suç olarak kabul edilirse suça teşebbüs mümkün olmayacaktır. Fakat neticenin objektif cezalandırma koşulu olduğunun kabulü halinde teşebbüs hükümlerinin uygulanması mümkün hale gelecektir. 

Kanımızca suçun bir zarar suçu olarak nitelendirilmesi ve suça teşebbüsün mümkün olmaması gerekir. Kamu görevlilerin zarara sebebiyet vermeyen fakat göreve aykırılık ya da ihmal teşkil eden davranışlarının disiplin cezaları verilmek suretiyle engellenmesi mümkündür. Ayrıca ceza yargılaması gerekmez.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNDA İÇTİMA

TCK’nın 257/1. Maddesinin ilk cümlesi “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında,” ifadesiyle başlamaktadır. Bu ifadenin hükme eklenişinde güdülen vardır. Yine madde gerekçesinde “Bu yükümlülükle bağdaşmayan davranışlar, belli koşullar altında suç olarak tanımlanmıştır. Görevi kötüye kullanma suçu, bu bakımdan genel, tali ve tamamlayıcı bir suç olarak tanımlanmıştır.” denilmiştir. 

Buradan çıkan sonuca göre bu suç tipi ile diğer suç tipleri arasında genel norm- özel norm ilişkisi mevcuttur. Yani görevi kötüye kullanma sayılan eylemler ayrıca başka bir suçu oluşturuyorsa faile o özel suçtan dolayı ceza verilir. 

Görevi kötüye kullanma suçu ile zimmetirtikâp, rüşvet, taksirle öldürme, taksirle yaralama gibi suçların bir arada bulunduğu hallerde fail yalnızca bu suçlardan biri ile cezalandırılır. Ayrıca görevi kötüye kullanmadan ceza verilemez.

GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇUNUN CEZASI, ŞİKAYET SÜRESİ VE YARGILAMASI

Görevi kötüye kullanma suçunun temel cezası TCK 257/1 maddesi gereği 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezasıdır. İhmal suretiyle, yani görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya geciktirme göstererek görevi kötüye kullanma suçunun cezası 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıdır. 

Görevi kötüye kullanma suçu şikâyete tabi suçlardan değildir. Bu nedenle, suçun soruşturulması için herhangi bir şikâyet süresi de yoktur. 

Dava zamanaşımı 8, ceza zamanaşımı süresi ise 10 yıldır. 

Suçun yargılaması Asliye Ceza Mahkemelerince yapılır.