YAĞMA SUÇU

YAĞMA SUÇU

Diğer adıyla gasp olarak da bilinen yağma suçu ülkemizde en sık işlenen suç tipleri arasında yer almaktadır. Adalet bakanlığı verilerine göre Türkiye’de işlenen suçların nerdeyse yarısı mal varlığına karşı işlenen suçlardan oluşur. Mal varlığına karşı işlenen suçlar arasında en yaygın suç tiplerinden biri ise yağma suçudur. Aşağıda açıklayacağımız üzere yağma suçu, içerisinde hırsızlık ve cebir ya da tehdit unsurunu da barındırmaktadır. Bu haliyle suçun ağırlığı ve zarar verdiği değerler daha fazladır. Bu itibarla kanun koyucu diğer malvarlığına karşı işlenen suçlarına nazaran yağma suçu ile ilgili daha ağır yaptırımlar belirlemiştir. 

Türk Ceza Kanunu’nun 148. Maddesine göre bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, yağma suçunu işlemiş olacaktır. 

Kanun metninden anlaşılacağı ve madde gerekçesinde de belirtildiği üzere yağma suçu bir malın zilyetliğinin cebir veya tehdit kullanmak suretiyle zilyedin elinden almak suretiyle işlenir. Hırsızlık suçu ile yağma arasındaki fark da tam olarak buradan yani cebir veya tehdit unsurunun devreye girmesinden ileri gelmektedir. Nitekim Yargıtay 6. Ceza Dairesi yağma suçunu cebri hırsızlık olarak tanımlamış ve bir kararında iki suç tipi arasındaki farkı şu ifadelerle açıklamıştır: 

“Yağma suçu, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir. Yani cebri hırsızlıktır. Başka bir deyişle yağma; bir kimsenin menkul malını cebir veya tehdit kullanarak almaktır. Hırsızlık ile yağma suçları ortak unsurlara malik olup, ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur; malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır. Failin malı almak için mağdura karşı cebir veya tehdit kullanması yağma suçunu hırsızlıktan ayırır. Bu itibarla, yağma suçunda, birden çok hukuki değer korunmaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan, kişi özgürlüğü, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir.” 

Yağma suçunun konusunu taşınır mallar oluşturmaktadır. Taşınmazlar nitelikleri gereği suçun oluşmasına elverişli değillerdir. Fakat doktrinde aksi yönde görüşler de mevcuttur. 

148. maddenin ikinci fıkrasında ise senedin yağmasına yer verilmiştir. Buradan yağmanın senet veya malın yağması olarak iki türlü değerlendirildiği sonucuna varılmaktadır. Bizde incelememizde bu konulara ayrı başlıklar altında değineceğiz. 

TCK’nın 149. Maddesinde yağma suçunun nitelikli hallerine 150. Maddesinde ise daha az cezayı gerektiren hallerine yer verilmiştir. Hukuki bir alacağın tahsili amacıyla yağma ve malın değerinin azlığı hallerinde fail suçun temel haline nazaran daha hafif bir cezaya çarptırılacaktır. Nitelikli yağma suçunda ise cezanın artırılması yoluna gidilecektir.

YAĞMA SUÇUNUN UNSURLARI

Yukarıdaki açıklamalarımız ışığında yağma suçunun, hırsızlık ile cebir ya da tehdit suçlarının birleşmesi sonucu oluşan bileşik bir suç türü olduğunu söyleyebiliriz. Fakat unutulmamalıdır ki yağma suçu, iki farklı suç tipini barındıran fakat bu her iki suç tipinden de ayrılan karma bir suç olarak kanunda ayrıca düzenlenmiştir. Yağma suçunun karma suç özelliği de göz önüne alındığında suçun birden fazla hukuki değeri ihlal edeceği açıkça görülecektir. Dolayısıyla suçla korunmaya çalışılan hukuki değerler de kendisini oluşturan suç tiplerine nazaran daha fazladır. Bu hukuki değerleri ise mülkiyet hakkı, zilyetlik, vücut dokunulmazlığı ile kişi hürriyeti olarak saymak mümkündür. 

Yağma suçunun maddi unsurları cebir veya tehdit ve bir başkasına ait malın rıza dışında alınmasıdır. Aşağıda bu iki unsur ayrı başlıklar altında ayrıca incelenecektir. Suçun manevi unsurunu ise kast oluşturur.Yağma suçu kanunda malın yağması ve senet yağması olarak ayrı ayrı düzenlenmiştir. Aşağıdaki açıklamalarımız malın yağmasına ilişkin olmakla senet yağması ayrı başlık altında incelenmiştir. 

Yağma Suçunda Cebir ve Tehdit 

Suçun kanunda düzenleniş biçimine bakıldığında yağma suçunun oluşmasının cebir veya tehdit unsurunun varlığına bağlandığı görülmektedir. Fakat kanun metninde bu iki unsur veya bağlacı ile ayrılmıştır. Dolayısıyla suçun oluşması için cebir veya tehdit unsurunun aynı anda bulunması gerekmez. Cebir veya tehdit unsurlarından birinin ya da her ikisinin varlığıyla beraber bir mal zilyedinden alınırsa yağma suçu tamamlanmış olacaktır. 

Tehdit suçu TCK’nın 106. Maddesinde “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Şeklinde tanımlanmış bir suç tipidir. 106. Maddenin gerekçesine göre tehdidin konusunu kişinin hayatının veya vücut bütünlüğünün tehlikeye maruz bırakılacağının, suç teşkil eden belli bir fiilin işleneceğinin, genel olarak kuvvet kullanılacağının veya herhangi bir kötülüğün, haksızlığın gerçekleştirileceğinin bildirilmesi oluşturmaktadır. Ayrıca bu suçla korunan hukuki değerler kişilerin huzur ve sükunudur. Bu açıklamalar ışığında tehdidin kişilerin psikolojik durumunu etkileyerek karar verme özgürlüğünü sınırlandırıcı bir özelliğe sahip olduğu sonucuna varılmaktadır. Tehdit altındaki kişinin içerisinde bulunduğu durum onun iradesine hükmetme yeteneğini elinden alacaktır. Hal böyle olunca mağdur failin isteklerine yerine getirmek mecburiyetinde kalacaktır. Yağma suçunun oluşumu bakımından tehdidin ciddi olması aranmıştır. Hafif tehditler suçun oluşumu açısından yeterli görülmemiştir. Nitekim Yargıtay bir kararında “Sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir.” ifadelerini kullanmıştır. Yağma suçundan bahsedebilmek için mağdura yöneltilecek tehdidin mağdurun ya da bir yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratılacağına yönelik olması gerekir. Burada tehdit kavramı tehdit suçuna nazaran sınırlandırılmıştır. Saydığımız tehditler dışındaki herhangi bir tehdit yağma suçunun oluşumuna sebebiyet vermeyecektir. Yukarıda da belirttiğimiz gibi mağdurun kendi kişisel özelliklerinden kaynaklanan nedenlerle korkarak malını faile teslim etmesi durumunda yağma suçundan söz edilemez. Yine mağdurun failin hareketlerine farklı anlamlar yüklemesi ile de yağma suçu oluşmayacaktır. 148. Maddenin gerekçesinde de bu durum “kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit, sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir.” Şeklinde açıklanmıştır. Tehdit sözlü olabileceği gibi yazılı da olabilir. Bunun yanında bir takım davranışlarla da mağdurun iradesi zorlanabilir. 

Cebir tehdidin aksine mağdurun iradesini değil fiziksel bütünlüğünü hedef alarak onu bir şey yapmaya ya da yapmamaya zorlamaktır. Cebir TCK’nın 108. Maddesinde ayrı bir suç olarak tanımlanmış ve madde metninde “Bir şeyi yapması veya yapmaması ya da kendisinin yapmasına müsaade etmesi için bir kişiye karşı cebir kullanılması halinde, kasten yaralama suçundan verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılarak hükmolunur.” Şeklinde düzenlenmiştir. Maddeden anlaşılacağı üzere cebir, tıpkı kasten yaralama suçunda olduğu gibi mağdura karşı fiziksel güç kullanılmasını ifade eder. Nitekim 108. Maddenin gerekçesinde de cebir, “Latince karşılığı “vis compulsiva” olan cebir, kişiye karşı fiziki güç kullanmak suretiyle, onun veya bir üçüncü kişinin iradesi ve davranışları üzerinde zecrî bir etki meydana getirilmesidir.” Şeklinde tanımlanmıştır. Yağma suçunun oluşumu açısından cebrin zilyede ya da zilyedin yakınlarına da uygulanması arasında bir fark bulunmaz. Her iki durumda da yağma suçu oluşacaktır. Mağdurun bir defa cebre uğraması yağma suçunun oluşumu açısından yeterlidir. Yeter ki cebir ile mağdurun iradesi kırılmış olsun. Süreklilik aranmaz. Cebir mağdurun iradesini kırmak sonucundan başka bir netice doğuracak derecede şiddetli olmamalıdır. Bu şiddetin ölçüsü TCK 86. Maddesi çerçevesinde kasten yaralama suçunun sınırlarına bakılarak belirlenir. Şayet neticesi sebebiyle ağırlaşmış suç oluşursa fail yağma suçunun yanında kasten yaralama suçundan da cezalandırılır. 

TCK’nın 148. Maddesi gereği mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır. Madde gerekçesinde bu duruma mağdura ilaç verilerek uyutulması örneği verilmiştir. 

Cebir ve tehdit yukarıda da açıkladığımız gibi mağdurun iradesini kıracak ölçüde güçlü olmalıdır. Malın mağdurun kişisel özelliklerinden ya da ciddi bir cebir veya tehdidin bulunmadığı durumlarda teslim edilmesi halinde yağma suçu oluşmayacaktır. 

Başkasına Ait Bir Malın Alınması 

Yağma suçunun taşınırlar bakımından mümkün olduğunu belirtmiştik. Yine suçun maddi unsurlarından biri de başkasına ait bir malın cebir veya tehditle alınmasıdır. Burada malın zilyedin elinden alınması suçun oluşması açısından yeterlidir. Zilyedin malın maliki olması gerekmez. Zilyetlik bir malı elinde bulundurma ve kullanma durumunu ifade eder. Bir mala birden fazla kişinin zilyet olması mümkündür. Failin eşya üzerinde zilyetliği varsa yağma suçu oluşmaz. Fakat fail, rızaen teslim aldığı bir malı cebir veya tehdit kullanarak teslim etmekten kaçınırsa yağma suçunu işlemiş olacaktır. Nitekim Yargıtay bir kararında “Oluş ve dosya kapsamına göre, sanığın yakınana ait cep telefonunu rızası ile aldıktan sonra kelebek diye tabir edilen bıçağı yakınana gösterip, omzuna bir şekilde vurmak suretiyle iade etmediğinin anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK m.149/1’in (a) bendi ile uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden ….” Şeklinde hüküm kurmuştur.

YAĞMA SUÇU KAST

Yağma suçu ancak kasten işlenebileceğinden suçun manevi unsurunu kast oluşturur. Bilindiği üzere kastın genel ve özel kast olmak üzere iki türü bulunur. Özel kast failin belirli bir amaç uğruna hareket ettiği kast türüdür ve yağma suçunun oluşması bakımından aranan kast türü de budur. Failin yağma suçunu işlemiş kabul edilmesi için malın zilyetliğini ve mülkiyetini temin etme özel kastının bulunması gerekir. Bu belirleme mahkemelerce olayın tüm özellikleri dikkate alınarak yapılmalıdır. Failin amacı mal üzerinde bir mülkiyet ya da zilyetlik hakkına sahip olmak değilse yağma suçundan söz edilemeyecektir. Örneğin sevgili olan iki kişiden biri diğerinin telefonunu başkası ile mesajlarını okumak maksadıyla cebir veya tehdit yoluyla elinden alırsa burada yağma suçundan söz edilemez.

SENET YAĞMASI

TCK’nın 148/2. Maddesinde senet yağması; “Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir.” İfadeleriyle düzenlenmiştir. 

Madde gerekçesinde senedin bunu imzalayan için “borç doğurucu” olması gerektiği belirtilmiş ve “Bu borç para borcu olabileceği gibi, bir işi yapmaya veya yapmamaya, bir taşınmazını hibe etmeye, kira ile oturulan bir binayı boşaltmaya, var olan bir borca kefil olmaya da ilişkin olabilir. Bir alacağı tahsil etmemeye, herhangi bir davayı açmamaya, vasiyetnamesini değiştirmemeye yönelik bir vaadi içeren yazılı beyanlar da “borç doğurucu” senet sayılırlar. Şu hâlde mağduru iktisaden değerlendirmeye elverişli olan bir hakkını kullanmamasına yol açan her türlü belge, borç doğurucu senet tanımına girer.” İfadelerine yer verilmiştir. 

Senedin yağması da malın yağması gibi cebir veya tehdit unsurlarının varlığı halinde oluşur. Yukarıda cebir ve tehdit yönünden yaptığımız açıklamalar senet yağması için de geçerli olmakla birlikte senet yağmasında tehdit konu itibariyle sınırlandırılmamıştır. Tehdidin mağdurun ya da bir yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratılacağına yönelik olması şartı senet yağması suçu bakımından aranmamıştır. Failin iradesini kırmaya yönelik her türlü tehdit suçun oluşması açısından yeterli görülmüştür. 

Madde metninden anlaşılacağı üzere suç sırf hareket suçudur. Ayrıca netice aranmaz. Hareketlerin varlığı halinde suçun oluştuğu kabul edilir.

YAĞMA SUÇU CEZASI

Yağma suçunun temel hali 6 ila 10 yıl arası hapis cezasını gerektirir. Suçun nitelikli hallerinin bulunmaması durumunda ceza bu sınırda takdir edilecektir. 

Nitelikli yağma suçunda ise temel ceza artırılarak verilecektir. Şayet işlenen suç nitelikli unsurları barındırıyorsa faile verilecek cezanın alt sınır 10 üst sınırı ise 15 yıl olacaktır. Olayda birden fazla nitelikli hal bulunursa hakim alt sınırdan uzaklaşarak cezalandırma yoluna gidecektir. 

Yağma suçu şikayete tabi bir suç olmadığından şikayet süresi yoktur. Fakat dava zamanaşımı 15 yıldır. 

YAĞMA SUÇU TEŞEBBÜS

Yağma suçunun oluşumu açısından cebir ve tehdidin yanında malın zilyetliğinin ele geçirilmesi gerekir. Bu haliyle suç bölünebilir bir suç olduğundan yağma suçuna teşebbüs mümkündür. Mağdur tehdit edilmekle veya cebre uğratılmakla zilyetliğinde bulunan mal kendisinden alınmamışsa suçun teşebbüs aşamasında kaldığından söz edilecektir. Örneğin sanığın mağduru bıçakla tehdit ederek cep telefonununu almaya kalkıştığı esnada olay yerinde devriye gezen polis ekiplerini görüp kaçması halinde yağma suçu teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır.

Sanığın mağduru para almak maksadı ile tehdit ettiği fakat mağdurda para olmaması nedeniyle sanığın bir menfaat elde edememesi hali de yargıtay tarafından teşebbüs hali olarak öngörülmüştür. Buna rağmen sanık yakalanacağını anladığı anda malı sahibine ya da kendisini yakalamak isteyenlere iade ederse veya atarsa suç tamamlanmış sayılacaktır. Nitekim bir yargıtay kararında “Dava; yağma suçuna ilişkindir. Elindeki telefonu vermek istemeyen mağdurun direncini kıran ve yere düşen telefonu alan sanığın tipe uygun bu hareketi ile yağma suçundaki malın alınması unsurunun gerçekleştiği ve mağdurun mal üzerindeki tasarruf olanağının ortadan kalktığı, diğer bir anlatımla sanığın suça konu telefonu herhangi bir dış engel ile karşılaşmadan alması ile suçun tamamlanmış olduğu, bu aşamadan sonra aldığı cep telefonu ile kaçmaya başlayan sanığın mağdur ve çevrede bulunan vatandaşlarca kesintisiz bir şekilde takip edildiği sırada elindeki telefonu yere atması ile yağma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığından söz edilemeyeceği, zira hırsızlık suçundan farklı olarak yağma suçunda, failin mal üzerinde serbestçe kullanım imkanı sağlayacak şekilde fiili hakimiyet kurmasının aranmayacağından yağma suçunun tamamlandığı kabul edilmelidir.” Şeklinde hüküm kurulmuştur. 

Teşebbüs halinde somut olayın özellikleri dikkate alınarak cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadar indirim yapılabilir.

NİTELİKLİ YAĞMA SUÇU

Yağma suçunun; 

a) Silahla, 

b) Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, 

c) Birden fazla kişi tarafından birlikte, 

d) Yol kesmek suretiyle ya da konutta, işyerinde veya bunların eklentilerinde, 

e) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, 

f) Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, 

g) Suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla, 

h) Gece vaktinde,İşlenmesi halinde faile verilecek ceza artırılır. 

Silah TCK kapsamında geniş bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Kanunun 6. Maddesine göre ateşli silahlar, patlayıcı maddeler, saldırı ve savunmada kullanılmak üzere yapılmış her türlü kesici, delici veya bereleyici alet, saldırı ve savunma amacıyla yapılmış olmasa bile fiilen saldırı ve savunmada kullanılmaya elverişli diğer şeyler,yakıcı, aşındırıcı, yaralayıcı, boğucu, zehirleyici, sürekli hastalığa yol açıcı nükleer, radyoaktif, kimyasal, biyolojik maddeler silah olarak tanımlanmıştır. Silahla yağma suçunun işlenebilmesi açısından silahın kullanılması aranmamıştır. Fail sadece silahını gösterirse dahi yağma suçunu işlemiş olacaktır. 

Yağma suçunu birden fazla kişi halinde işlenmesi de kanunda nitelikli hal olarak sayılmıştır. Kanun koyucu birden çok failin olması halinde mağdurun üzerinde zorlayıcı etkinin artacağı saikiyle bu düzenlemeyi getirmiştir. Burada dikkat edilecek husus yağma suçunda azmettirme, dolaylı faillik ya da yardım etme gibi suça iştirak halleri bulunursa bu durumlar ceza artırımı nedeni sayılmayacaktır. Ceza artırımı müşterek faillik hallerinde uygulanır. 

Gece vakti yağma suçu işlenmesi bir başka nitelikli hal olarak düzenlenmiştir. TCK’nun 6. Maddesine göre, gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi anlaşılır. 

 Yukarıda saydığımız diğer hallerde de yağma suçu için belirlenen ceza artırılacaktır.

YAĞMA SUÇU MALIN DEĞERİNİN AZLIĞI

Yağma suçuna konu malın değeri az ise faile verilecek ceza indirilir. İndirim oranını hakim olayın özelliklerine göre takdir eder. Ceza üçte birinden yarısına kadar indirilebilir. Değer azlığının olup olmadığını da yine hakim takdir edecektir. Kanunda rakamsal bir değer belirtilmiş değildir. Bu değerlendirme yapılırken hakim objektif ölçütlerden faydalanır. Yargıtay'a göre sanık daha fazla mal imkanı bulunurken azını alırsa indirim yapılmalıdır. Örneğin üzerinde yüklü miktarda para bulunan mağdurdan sadece 20 TL alınırsa bu durum indirim sebebi olarak görülmektedir. 

Diğer bir indirim sebebi olan hukuki bir ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla yağma suçu aşağıda ayrı başlık altında incelenmiştir.

ALACAĞIN TAHSİLİ AMACIYLA YAĞMA

İhkak-ı hak olarak da bilinen alacağın tahsili amacıyla yağma suçunun işlenmesi cezayı hafifleten bir neden olarak düzenlenmiştir. Şayet fail cebir ve tehdit kullanarak hukuki bir ilişkiden kaynaklanan alacağını tahsil amacıyla mağdurun bir malını alırsa yağma suçu oluşmayacaktır. Bu durumda fail kasten yaralama ya da tehdit suçundan hangisini işlemişse ona göre cezalandırılır. “Kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması halinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” TCK 150/1 

Cezada indirim yapılabilmesi için faille mağdur arasında mutlaka bir hukuki ilişki bulunmalıdır. Bu ilişkinin yazılı ya da sözlü olarak kurulmuş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Resmi şekil şartı olan bir sözleşmenin sözlü olarak yapılmış olması hali bile hukuki ilişkinin varlığı için yeterlidir. 

Yağma suçuna konu değer ile hukuki ilişkiden kaynaklı değer arasında mutlaka bir oran bulunmalıdır. Fail hukuki ilişkiden kaynaklanan alacağından çok daha fazlasını almışsa bu durum indirim nedeni olarak kabul edilmeyecektir. İndirim için hukuki ilişkinin tarafları fail ve mağdur olmalıdır. Başkasının alacağı için fail bu yola başvurursa yağma suçundan cezalandırılacaktır. Yine fail kendi alacağı için mağdurdan başkasına karşı yağma suçunu işlerse indirim yapılmayacaktır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2009/263 K. Sayılı kararı saydığımız bütün şartları özetlemiş ve konu hakkında detaylı açıklamalara yer vermiştir. Söz konusu kara aşağıdaki gibidir: 

"765 sayılı TCY'nın 308. maddesinde adliye aleyhine işlenen bir suç olarak koruma altına alınan eylemlerin bir kısmı, 5237 sayılı TCY'nın 150/1. maddesiyle malvarlığına ilişkin bir suç haline dönüştürülmüştür. Bu düzenlemeye göre, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla cebir veya tehdit kullanılması halinde eylem yağma suçunu oluşturmakla birlikte, bu özel düzenleme nedeniyle fail kasten yaralama ve/veya tehdit suçundan cezalandırılacaktır. Böylece, hukuki ilişkiye dayanan bir alacağın tahsili amacıyla hareket edilmiş olması daha az ceza verilmesini gerektiren bir hal olarak kabul edilmiş, başka bir anlatımla failin saikine önem verilmiştir. 

Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için fail ile mağdur arasında alacak hakkı doğuran herhangi bir hukuksal ilişkinin bulunması gereklidir. Bu hukuki ilişkinin, ilgili Yasada belirtilen şekil şartına uygun olarak kurulmuş olması zorunlu olmayıp hukuk düzenince kabul edilebilir meşru bir ilişki olması yeterlidir. 

Borçlar Yasasının 484. maddesindeki; "kefaletin sıhhati, tahriri şekle riayet etmeğe ve kefilin mes'ul olacağı muayyen bir mikdar iraesine mütevakkıftır" şeklindeki düzenlemesine karşın, kefalet akdinin başlangıçta yazılı olarak yapılmayarak şekil şartına uyulmamış olması, mağdur ile sanıklar arasında kefalet ilişkisinin kurulmadığı anlamına gelmeyecektir. Başka bir anlatımla, şekil şartına uyulmadan kurulan bu ilişkinin Borçlar Hukuku alanında hukuki sonuç doğurmayacak olması, Ceza Hukuku alanında dikkate alınmasına engel olmayacaktır. Burada önemli olan şekil şartına uyulsun veya uyulmasın meşru bir hukuki ilişkinin bulunup bulunmadığı ve bu hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla hareket edilip edilmediğidir. 

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; 

Sanıkların, Menderes Akar isimli kişinin borcu için konuyla hiçbir ilgisi olmayan mağdur Faki Gümüş'ü bulunduğu kahvehaneden alarak hürriyetini kısıtlamaları, kasten yaralayarak borçlusu Menderes Akar olan senedin altına zorla kefil olarak imza attırmaları ve üzerindeki 240 Lira parayı almaları yaşamın olağan akışına ve dosya içindeki kanıtlara uygun düşmediğinden, mağdurun Menderes Akar isimli kişinin sanıklara ait beyaz eşya dükkanından aldığı beyaz eşyalar nedeniyle doğan ve senede bağlanan borca sözlü olarak kefil olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Cebir ve tehdit kullanarak etkisiz hale getirdikleri mağdura borçlu sıfatıyla yüksek meblağlı açık senet imzalatmaları olanaklı iken sadece bahse konu senedi kefil olarak imzalatmaları da sanıkların amacının hukuki ilişkiye dayanan alacaklarını tahsil etme olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Bunun yanında, sanıkların senede zorla kefil olarak imza attırdıkları mağdurun üzerinde bulunan 240 Lirayı almaları, borcun vadesinin üzerinden suç tarihi itibarıyla beş aya yakın bir zaman geçmesi ve alacak miktarının asıl alacağın yanında faizi de kapsaması hususları göz önüne alındığında, hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla hareket edildiği gerçeğini ortadan kaldırmayacaktır. 

Bu nedenle, suç tarihinde hukuki ilişkiye dayanan alacaklarını tahsil etme amacıyla hareket eden sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı TCY'nın 150/1. maddesi kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.”

YAĞMA SUÇU ETKİN PİŞMANLIK

Etkin pişmanlık tamamlanmış bir suçtan failin kendi özgür iradesiyle pişman olmasını, ve suç nedeniyle oluşan zararları gidermesini varsa suça iştirak edenleri bildirerek adaletin tecelli etmesine katkı sağlamasını ifade eder. 

TCK’nun 168. Maddesinde etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. İlgili maddenin 3. Fıkrasında yağma suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabileceği düzenlenmiştir.Etkin pişmanlıktan yararlanan faile yapılacak indirim oranı pişmanlığın zamanına göre değişkenlik gösterir. Yağma suçunu işleyen fail kovuşturma başlamadan önce pişmanlık gösterirse verilecek ceza yarı oranına kadar indirebilir. Yargılama başlayıp da hüküm verilmeden önce fail pişmanlık gösterirse verilecek ceza bu kez 1/3 oranına kadar indirilebilir. 

Kanunla belirtilen indirim olanları yapılabilecek en fazla indirim oranı olarak düzenlenmiştir. Hakim olayın özelliklerine göre indirim oranını takdir eder.