HIRSIZLIK SUÇU

HIRSIZLIK SUÇU

Türkiye’de en yoğun olarak işlenen suçların başında hırsızlık suçu yer almaktadır. Gerek işleniş sayısının fazlalığı gerek ihlal ettiği değerlerin ağırlığı hırsızlık eyleminin çok öncelerden beri suç olarak nitelendirilerek yaptırıma tabi tutulmasına neden olmuştur. Hırsızlık suçu ile korunan hukuki değerlerin başında mülkiyet hakkı gelmektedir. Anayasa’nın 35. Maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkının korunması amacıyla Türk Ceza Kanunu’nun 141. Maddesinde hırsızlık suçu düzenlenmiştir. Fakat hırsızlık suçunun yalnızca mülkiyet hakkını koruduğunu söylemek eksik bir değerlendirme olacaktır. 

Nitekim TCK’nın 141. Maddesinin “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.” Şeklindeki hükmü gereği malın zilyedin elinden alınmış olması suçun oluşması için yeterlidir. Böylece hırsızlık suçunun oluşumu için malı elinde bulunduranın malik olması aranmamış zilyetlik yeterli görülmüştür. 

Hırsızlık suçunun temel hali yukarıda da belirttiğimiz üzere TCK’nın 141. Maddesinde düzenlenmiştir. Bunun yanında TCK’nın 142. Maddesi suçun nitelikli hallerini, 143. Maddesi gece vakti işlenmesi halini 144. Maddesi ise daha az ceza gerektiren hallerini düzenlemiştir. Tüm bu durumlar aşağıda ayrı başlıklar altında incelenecektir. 

Hırsızlık suçunun konusu ancak taşınır eşyalar olabilir. Taşınmazlar hırsızlık suçunun kapsamı dışında bırakılmıştır. Bu durum aynı zamanda hırsızlık ile dolandırıcılık suçu arasındaki farklardan birini ortaya koymaktadır.

HIRSIZLIK SUÇUNUN UNSURLARI

Hırsızlık suçu başkasının zilyetliğinde bulunan bir malın zilyedin rızası dışında elinden alınması şeklinde işlenir. Buradan hareketle suçun konusunu başkasına ait mal oluşturur. Hırsızlık suçuna konu olabilecek eşya ancak taşınır bir eşyadır. Taşınmazlar bakımından hırsızlık suçunun işlenmesi mümkün değildir. 

Hırsızlık Suçunda Fail, Mağdur ve Korunan Hukuki Değer

Suçun faili ve mağduru herkes olabilir. Bu yönüyle özel bir nitelik aranmamıştır. Hırsızlık suçuyla korunan hukuki değer mülkiyet ve zilyetlik hakkıdır.

Başkasına Ait Bir Malın Alınması

Yukarıda da belirttiğimiz gibi hırsızlık suçu başkasına ait bir malın alınması suretiyle işlenir. Fakat hırsızlık suçunun oluşumu açısından malın sadece alınması yeterli değildir. Fail malı aldıktan sonra kendi egemenliği altına geçirmelidir. Şayet fail aldığı malı egemenlik alanına geçirememişse suç tamamlanmış sayılmayacaktır. Bu konuya ilişkin hırsızlık suçunda teşebbüs başlığı altında açıklamalara yer verilecektir.

HIRSIZLIK SUÇUNDA KAST

Suçun manevi unsuru kasttır. Hırsızlık suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Fakat TCK’nın 141. Maddesinde suç tanımlanırken kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alan kimsenin cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle hırsızlık suçunun oluşumu açısından genel kast yeterli olmayıp özel kastın varlığı aranacaktır. Failin aldığı eşya bakımından tasarruf amacının olup olmadığı suçun oluşumu açısından önem arz etmektedir.

HIRSIZLIK SUÇU ŞİKAYET

Hırsızlık suçunun temel ve nitelikli hallerinin hiçbiri şikayete tabi değildir. Soruşturması ve kovuşturması re’sen yapılır.

Fakat TCK’nın 144. Maddesi gereği hırsızlık suçunun paydaş veya el birliği ile malik olunan eşya üzerinde veya bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi halinde soruşturmaya ancak şikayet üzerine başlanabilir. Şikayet süresi bu iki durumda 6 aydır.

HIRSIZLIK SUÇU CEZASI

Hırsızlık suçunun basit halde işlenmesi halinde fail 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. 

Hırsızlık suçunun basit hali, açıkta bırakılan eşyaların zilyedinin rızası olmadan alınmasını ifade eder. Açıkta bırakılan eşyaların neler olabileceği ile ilgili kriterleri Yargıtay ayrıntılı olarak belirlemiştir.

Suçun nitelikli hallerinin cezasına ilişkin açıklamalar her halin başlığı altında ayrıca yapılmıştır.

NİTELİKLİ HIRSIZLIK SUÇU

Kanun bazı şartların varlığı halinde hırsızlık suçunun cezası için temel halden daha ağır cezalar öngörmüştür. 

TCK 142 

1- Hırsızlık suçunun; 

a) Kime ait olursa olsun kamu kurum ve kuruluşlarında veya ibadete ayrılmış yerlerde bulunan ya da kamu yararına veya hizmetine tahsis edilen eşya hakkında, 

b) Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde veya bunların belli varış veya kalkış yerlerinde bulunan eşya hakkında,

c) Bir afet veya genel bir felaketin meydana getirebileceği zararları önlemek veya hafifletmek maksadıyla hazırlanan eşya hakkında,

d) Adet veya tahsis veya kullanımları gereği açıkta bırakılmış eşya hakkında, İşlenmesi halinde, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Suçun; 

a) Kişinin malını koruyamayacak durumda olmasından veya ölmesinden yararlanarak, 

b) Elde veya üstte taşınan eşyayı çekip almak suretiyle ya da özel beceriyle, 

c) Doğal bir afetin veya sosyal olayların meydana getirdiği korku veya kargaşadan yararlanarak, 

d) Haksız yere elde bulundurulan veya taklit anahtarla ya da diğer bir aletle kilit açmak veya kilitlenmesini engellemek suretiyle, 

e) Bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle, 

f) Tanınmamak için tedbir alarak veya yetkisi olmadığı halde resmi sıfat takınarak, 

g) Büyük veya küçük baş hayvan hakkında, 

h) Herkesin girebileceği bir yerde bırakılmakla birlikte kilitlenmek suretiyle ya da bina veya eklentileri içinde muhafaza altına alınmış olan eşya hakkında, 

İşlenmesi hâlinde, beş yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Suçun, bu fıkranın (b) bendinde belirtilen surette, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olan kimseye karşı işlenmesi halinde, verilecek ceza üçte biri oranına kadar artırılır.

GECE VAKTİ HIRSIZLIK

TCK’nın 143. Maddesine göre hırsızlık suçu gece vakti işlenirse verilecek ceza yarı oranında artırılır. Gece vakti deyiminden; güneşin batmasından bir saat sonra başlayan ve doğmasından bir saat evvele kadar devam eden zaman süresi anlaşılır. Bu zaman dilimi belirlenirken her bölgeye göre ayrı değerlendirme yapılır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2020 tarihli bir karar bu duruma örnek teşkil etmektedir. İlgili kararda “Bununla birlikte, suç tarihinde Tarsus'ta güneşin saat 16.29'da battığı, TCK'nın 6/1-e maddesi uyarınca saat 17.29'dan sonraki zaman diliminin gece olarak kabulünün gerektiği, olay anını gösteren kamera kayıtlarına göre hırsızlık suçunun gece sayılan saat 17.50'de işlenmesi nedeniyle sanıklar hakkında kurulan hükümlerde aynı Kanun'un 143. maddesi uyarınca ceza artırımına gidilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe yönelen temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.” İfadelerine yer verilmiştir.

Yine bir başka kararda değişen şartlara göre belirlemenin nasıl yapılacağı “Dava; hırsızlık suçuna ilişkindir. Yaz saati uygulaması göz önünde bulundurulduğunda, güneşin olay günü saat 04.47'de doğduğu; dosyada mevcut CD çözüm tutanağı ve olay tutanaklarına göre, suça sürüklenen çocukların saat 02.50'de eylemi gerçekleştirdiklerinin belirtilmesi karşısında; 5237 Sayılı TCK'nın 6/1-e maddesi uyarınca hırsızlık suçu gece vakti işlendiği halde, suça sürüklenen çocuklar hakkında aynı Yasa'nın 143/1 maddesiyle uygulama yapılması gerekir.” Şeklindeki ifadelerle belirtilmiştir. 

Burada şüpheden sanık yararlanır ilkesine de değinmek gerekir. Şöyle ki; suçun hangi zaman diliminde işlendiği tespit edilemiyorsa suçun gündüz işlendiği kabul edilir. 

Gece vakti hırsızlık nedeniyle faile verilecek ceza her ihtimalde yarı oranında artırılacaktır. Yani suçun basit halinin ya da nitelikli halinin işlenmiş olması cezanın artırımına engel değildir. Nitelikli hırsızlığın varlığı halinde ceza belirlenirken öncelikle nitelikli hal dolayısıyla artırım yapılacak daha sonra gece vaktinden dolayı yarı oranında bir artırım daha yapılacaktır.

HIRSIZLIK SUÇUNDA CEZAYI AZALTAN NEDENLER

TCK’nun 144. Maddesine göre hırsızlık suçunun; 

a) Paydaş veya elbirliği ile malik olunan mal üzerinde, 

b) Bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla, 

İşlenmesi halinde fail hakkında iki aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur. 

Ortaklardan birinin ortak bulunduğu eşyaları diğer ortak veya ortaklardan izinsiz olarak alması halinde faile verilecek ceza azaltılır. Burada failin zilyet olup olmaması önem arz etmez. Bu halin uygulanabilmesi için failin ortaklığı ispat etmesi gerekir. Nitekim Yargıtay bir kararında “Sanığın orman sayılmayan müşterek hisseli araziden diğer hissedarın rızası olmadan kestane ağaçlarını kestiği ve suç tutanağının da pay sahibinin ihbarı üzerine düzenlendiğinin anlaşılmasına göre suç konusu sahada bulunan ağaçların toplam adedinin tespiti ile kesilen ağaçların sanığın hissesine düşecek miktara tekabül edip etmediği belirlenip hissesinden fazla olduğu takdirde diğer pay sahibinin şikayetçi olup olmadığı da araştırılarak sonucuna göre eylemin 5237 sayılı TCK'nın 44. maddesi de dikkate alınıp suç tarihi itibariyle sanık lehine olan aynı yasanın 144/a maddesindeki suçu oluşturup oluşturmadığının karar yerinde tartışılması gerekir.” şeklinde hüküm kurmuştur.

HUKUKİ İLİŞKİYE DAYANAN ALACAĞIN TAHSİLİ AMACIYLA HIRSIZLIK

Failin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil etmek amacıyla hırsızlık suçunu işlemesi halinde verilecek ceza hafifletilecektir. Nitekim Yargıtay bir kararında “Suça konu motosiklet çalındıktan 14 gün sonra sanığın komşusunun bahçesinde bulunduğu olayda sanık, garson olarak çalıştığı lokantada müşterinin ödemediği hesabı lokanta sahibinin maaşından kestiğini beyan etmiş, bunun üzerine borcuna karşılık motosikleti elinden aldığını beyan etmiştir. Lokanta sahibi tanık olarak dinlenip sanığın savunmasının doğruluğu araştırılarak eylemin TCK'nın 144/1-b maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, bu yönde araştırma yapılmadan hüküm kurulması isabetsizdir.” İfadeleriyle hukuki alacak iddiasının değerlendirilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

PAYDAŞ VEYA ELBİRLİĞİ İLE MALİK OLUNAN MAL ÜZERİNDE HIRSIZLIK

Ortaklardan birinin ortak bulunduğu eşyaları diğer ortak veya ortaklardan izinsiz olarak alması halinde faile verilecek ceza azaltılır. Burada failin zilyet olup olmaması önem arz etmez. Bu halin uygulanabilmesi için failin ortaklığı ispat etmesi gerekir. Nitekim Yargıtay bir kararında “Sanığın orman sayılmayan müşterek hisseli araziden diğer hissedarın rızası olmadan kestane ağaçlarını kestiği ve suç tutanağının da pay sahibinin ihbarı üzerine düzenlendiğinin anlaşılmasına göre suç konusu sahada bulunan ağaçların toplam adedinin tespiti ile kesilen ağaçların sanığın hissesine düşecek miktara tekabül edip etmediği belirlenip hissesinden fazla olduğu takdirde diğer pay sahibinin şikayetçi olup olmadığı da araştırılarak sonucuna göre eylemin 5237 sayılı TCK'nın 44. maddesi de dikkate alınıp suç tarihi itibariyle sanık lehine olan aynı yasanın 144/a maddesindeki suçu oluşturup oluşturmadığının karar yerinde tartışılması gerekir.” şeklinde hüküm kurmuştur.

HIRSIZLIKTA DEĞER AZLIĞI

TCK’nın 145. Maddesi hırsızlığa konu olan malın değerinin azlığı halinde ceza da indirim yapılabileceğini hatta olayın özelliklerine göre ceza vermekten vazgeçilebileceğini düzenlemiştir. 

Malın değerinin az olması indirim açısından yeterlidir. Fakat indirim oranı hakimin takdirindedir. Hakim indirim oranını belirlerken işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olmasına özen göstermelidir. Şayet hakim ceza vermekten vazgeçecekse bu durumda suçun işleniş şeklini ve özelliklerini de dikkate almak zorundadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2009 yılında verdiği bir kararda konuya ilişkin geniş bir değerlendirme yapılmıştır. Buna göre: 

"Yargıtay 6. Ceza Dairesince, istikrarlı bir şekilde uygulanan "daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma" görüşünün, 145. madde uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün değil ise de, maddenin, yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir. 145. maddenin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. Değer azlığı ile Yasa Koyucu tarafından neyin kastedildiği, duraksamaları önleyecek biçimde açıklığa kavuşturulmamış, rakamsal bir sınırlandırma getirilmemiş ancak yargıca, yargılama konusu maddi olayla ilgili olarak takdir ve değerlendirme yetkisi tanınmıştır. Ne var ki, Yasa Koyucu, yargıcın takdirini, soyut ve farklı bir disiplinle sınırlandırmıştır. O da; "az olarak kabul edilecek değerin" yargıcın takdirinde, ceza vermekten vazgeçmesini gerektirecek ehemmiyetsiz ölçüde olması, başka bir ifade ile değere dayalı ihlalin ceza verilmemeyi nasafeten haklı saydıracak alt düzeyde bulunmasıdır. Yargıç, çalınan veya çalınmaya kalkışılan bu değerin azlığını ya indirimli bir cezayla ya da suçun işlenmesindeki özellikler itibarıyla ceza vermemekle değerlendirebilecektir. 

Maddenin ilk metninden sonraki değişiklikte; "suçun işleniş şekil ve özellikleri göz önünde bulundurularak" ibaresinin, "cezada indirim" seçeneğinden sonra ve "ceza vermekten vazgeçilebilir" seçeneğinden önce yazılmasının, suça konu malın değerini farklılaştırmayacağı açıktır. Bu nedenle; "az ceza verme" seçeneğinde daha yüksek değerin aranacağı, "ceza vermekten vazgeçme" halinde ise daha az bir değerin aranmasının gerekli olduğu düşünülmemelidir."

Hırsızlıkta değer azlığına ilişkin bir başka örnek Yargıtay kararı ise aşağıdaki gibidir: 

“Takdiri kıymet ve teslim tutanağına göre, suça konu cep telefonunun değerinin 65 TL olduğunun anlaşılması karşısında, sanıklar hakkında suçun işleniş şekli ve özellikleri itibariyle ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin az olması nedeniyle, TCK'nın 145. maddesi gereğince verilen cezadan belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiğinin düşünülmemesi..” Y13CD. 2020/11768 K.

HIRSIZLIK SUÇU TEŞEBBÜS

Bir suçun oluştuğunun kabul edilebilmesi için fiilin kanunda düzenlenen suç tanımına birebir uyması gerekir. Aksi takdirde suç oluşmuş sayılmaz. Fakat bazı hallerde suç failin elinde olmayan nedenlerle tamamlanamaz. Bu gibi durumlarda failin cezasız kalması adalet anlayışıyla bağdaşmayacağından teşebbüs kurumu oluşturulmuş ve tamamlanmamış suçlar açısından cezalandırma yapılabilmesinin önü açılmıştır. 

Teşebbüs kurumu TCK’nın 35. Maddesinde “Kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur.” İfadeleriyle tanımlanmış ve hüküm altına alınmıştır. Bir suçun teşebbüs aşamasında kalması cezanın indirilmesi sonucunu doğurur. Hırsızlık suçu teşebbüse elverişli suçlardandır. Hırsızlık suçunun teşebbüs aşamasında kalması için ; 

1-Failin suç işleme kastının bulunması, 

2-Fiilin icrasına başlanması, 

3-Suça elverişli hareketlerin gerçekleştirilmesi, 

4-Elde olmayan nedenlerle icranın tamamlanamaması şartlarının bir arada bulunması gerekir. 

Yukarıdaki şartların varlığı halinde suç teşebbüs aşamasında kalmış olacağından ceza dörtte birinden dörtte üçüne kadar indirilebilecektir. İndirim oranı hakim tarafından olayın özelliklerine ve tehlikenin ağırlığına göre takdir edilir. 

Ayrıca hırsızlık suçunda fail kesintisiz bir takip sonucu yakalanırsa suç teşebbüs aşamasında kalmış sayılacaktır. Fakat takip kesintiye uğramışsa ve fail çalınan eşyayı egemenliği altına almışsa bu durumda tamamlanmış hırsızlık suçundan cezalandırma yoluna gidilecektir.

HIRSIZLIK SUÇU İÇTİMA

TCK’nun 142/4. Maddesi “Hırsızlık suçunun işlenmesi amacıyla konut dokunulmazlığının ihlali veya mala zarar verme suçunun işlenmesi halinde, bu suçlardan dolayı soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için şikayet aranmaz.” Şeklindedir. 

Hükümden çıkan sonuç hırsızlık suçunda bileşik suç hükümlerinin uygulanmayacağıdır. Dolayısıyla hırsızlık suçunun konutta işlenmesi halinde konut dokunulmazlığını ihlalden ayrıca cezalandırma yapılır. Yine suç işlenirken bir mala zarar verilirse fail hırsızlık suçunun yanında mala zarar verme suçundan da cezalandırılır. 

Hırsızlık suçunda zincirleme suç hükümlerinin uygulanması ise mümkündür.

HIRSIZLIK SUÇU UZLAŞTIRMA

TCK 141. Maddesinde düzenlenen basit hırsızlık suçu uzlaştırma kapsamındaki suçlardan sayılmıştır. Bu kapsamdaki suçlarda soruşturma ya da kovuşturma evresinde öncelikle uzlaşma prosedürü uygulanır. Şayet taraflar uzlaşamazsa yargılamaya devam olunur.

HIRSIZLIK SUÇU ETKİN PİŞMANLIK

TCK’nun 168. Maddesi gereği hırsızlık suçunda etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması mümkündür. Failin etkin pişmanlıktan yararlanabilmesi için mağdurun zararını tazmin etmesi ya da malı aynen iade etmesi gerekir. 

Fail malı soruşturma aşamasında iade ederse ya da zararı giderirse verilecek ceza 2/3 oranında indirilecektir. 

Fail kovuşturma aşamasında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak isterse bu defa verilecek ceza ½ oranında indirilecektir. 

Çalınan malın kısmi iadesi halinde TCK’nın 168/4. Maddesi gereği mağdurun rızası aranır. Şayet mağdur kısmi iadeye rıza göstermezse fail hakkında etkin pişmanlık hükümleri uygulanamaz. Yargıtay 13. Ceza Dairesi 2018/16007 K. Numaralı kararında bu husus gözetilmiş ve aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur. 

 “Adli Emanette kayıtlı ve sanığın rızaen teslim ettiği sarı renkli gerdanlığın katılana gösterilip olay tarihinde çalınan eşyaları arasında suça konu gerdanlığın bulunup bulunmadığı açıkça sorularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması ile yakalama tutanağı içeriğine göre, sanığın polis merkezine gelip hırsızlık yaptığını belirterek suça konu gerdanlığı mağdura iade edilmek üzere kolluk görevlilerine teslim ettiğinin anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı TCK'nın 168/4. maddesi uyarınca mağdurdan kısmi geri vermeye rızası bulunup bulunmadığı sorulmak suretiyle sanık hakkında aynı Kanunun 168/1. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı belirlenmeden yazılı şekilde hüküm kurulması hususları da belirlenmiş olup, bu yönlerden de kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağının takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiştir.”

GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA VE HIRSIZLIK

Hırsızlık suçunun oluşabilmesi için zilyetliğin rıza dışı alınması gerektiğini belirtmiştik. Zilyetlik rıza ile devir edilirse hırsızlık suçunun unsurları oluşmayacaktır. Fail kendisine ödünç olarak verilen bir eşyayı iade etmezse burada zilyetliğin rızaen teslim edildiği kabul edilmelidir. Ve böyle bir durumda hırsızlıktan değil güveni kötüye kullanma suçundan cezalandırma yoluna gidilmelidir. Fakat ayrımda dikkat edilmesi gereken husus mağdurun zilyetliği rızaen ve bir hukuki ilişki kapsamında devretmiş olmasıdır. Mağdurun zilyetliği devir iradesinin bulunması gerekir. Örneğin mağdurdan cep telefonunu birini aramak üzere alıp kaçan bir kişi güveni kötüye kullanma suçundan değil hırsızlık suçundan cezalandırılmalıdır. Çünkü mağdurun zilyetliği devretme iradesi bulunmamaktadır.

KULLANMA HIRSIZLIĞI

Kullanma hırsızlığı TCK’nun 145. Maddesinde düzenlenmiştir. Kanun maddesi “Hırsızlık suçunun, malın geçici bir süre kullanılıp zilyedine iade edilmek üzere işlenmesi halinde, şikayet üzerine, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilir. Ancak malın suç işlemek için kullanılmış olması halinde bu hüküm uygulanmaz.” Şeklindedir. 

Failin suça konu eşyayı kullanmak amacı ile aldığını ve iade edeceğini ispat etmesi gerekir.

HIRSIZLIK SUÇU ZORUNLULUK HALİ

Hırsızlık suçu ağır ve acil bir ihtiyacı karşılamak amacıyla işlenirse olayın özelliklerine göre faile verilecek ceza indirilir. Zorunluluk halinin varlığı ceza verilmemesini de gerektirebilir. Bu durum hakim tarafından takdir edilecektir. Fail tarafından ihtiyacın aciliyeti ve ağırlığı ispat edilmelidir. 

Ağır ve acil bir ihtiyaca örnek olarak eczaneden ölümcül bir hastalık için gerekli bir ilacın çalınması durumu gösterilebilir.

YAĞMAYA DÖNÜŞEN HIRSIZLIK

Yağma Suçu başlıklı makalemizde bu suça ilişkin açıklamalara yer verilmiştir. Yağma suçu hırsızlığın cebren işlenmesi halini ifade eder. Dolayısıyla aradaki farkı cebir ve tehdit unsuru oluşturur. Hırsızlık suçunun faili, fiili gerçekleştirdiği esnada mağdurla karşılaşır ve mağduru tehdit eder ya da ona karşı şiddet uygularsa bu durumda hırsızlık suçu yağma suçuna dönüşür.