HUKUK MUHAKEMESİNDE İSTİNAF

HUKUK MUHAKEMESİNDE İSTİNAF

İnceleme konumuzu oluşturan hukuk muhakemesinde istinaf, Türk Hukuk sistemi içerisinde yeni sayılabilecek bir müesseseyi ifade etmektedir. Şöyle ki; hukukumuzda iki dereceli yargılama sistemi uzun yıllardan beri süre gelmekte iken 2016 yılında artık Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulması ile üç dereceli yargılama sistemine geçilmiş oldu. 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş ve Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun ile kabul edilen istinaf yargısı, 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete başlayan Bölge Adliye Mahkemeleri ile birlikte hukuk sistemimize dâhil edilerek olağan kanun yolları istinaf ve temyiz kanun yolları olarak kabul edilmiştir. Olağanüstü kanun yolları ise yargılamanın yenilenmesi ve kanun yararına temyiz olarak düzenlenmiş olup karar düzeltme ise hukuk sistemimizden çıkarılmıştır. İlk derece mahkemeleri ile temyiz mahkemeleri arasına, ara bir kurum olarak getirilen istinaf mahkemeleri esasında yargılamaların güvenilirliği ve adilliğini artırıcı bir model olarak düşünülmüştür. Nihayet AİHM’de istinaf kurumunun adil yargılama hakkına katkı sağladığı görüşündedir. Gerçekten de kıyas yapılan ülkelerdeki durum bölge adliye mahkemelerinin daha güvenilir ve adil bir yapıya büründürdüğü sonuçlarını göstermiştir. Ne var ki bu sistemin ülkemiz özelinde düşünülen avantajlar yanında birtakım dezavantajları da olmuş ve olmaya devam edecektir. Örneğin yargılama sürelerinin uzunluğu istinaf sistemi ile daha da uzamıştır. Belirtmek gerekir ki biz bu incelememizde hukuk yargılamalarında istinaf sistemine değinmek ve kanuni şartlarını incelemek üzere hareket etmekteyiz. Dolayısıyla inceleme konumuzu yalnızca HMK’da düzenlenen istinaf incelemesi yani Bölge Adliye Mahkemeleri hukuk daireleri tarafından yapılan incelemeler oluşturmaktadır. Bunun yanında CMK’da düzenlenen istinaf şartları ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. 

TDK’nın Türkçe sözlüğüne göre istinaf; “mahkemenin verdiği kararı kabul etmeyerek bir üst mahkemeye götürme” anlamına gelmektedir. Bu tanımdan hareketle hukukçu olmayanlar için şu temel açıklamaları yapmak gerekir:

İlk derece mahkemelerinde görev yapan hakimler insan olmaları münasebetiyle her yargılamada doğru karar veremeyebilirler. Burada kimi psikolojik etkilerin yanında, tecrübesizlik, yanlış yorum iş yoğunluğunun fazlalığı gibi sebepler ön plana çıkabilir. Bu gibi hallerde yargılamanın tarafları verilen kararın üst dereceli bir mahkeme tarafından değerlendirmesini isteyebilirler. İşte bu noktada üç dereceli yargılama sistemi sebebiyle aşağıda sayacağımız şartların varlığı halinde hukuk yargılamalarında istinaf kurumuna başvurmak gerekir. Kısaca istinaf, ilk derece mahkemelerinin hatalı olduğu düşünülen kararlarını kanunilik açısından değerlendirme ve denetleme kurumudur. 

İstinaf mahkemelerinin kararları değerlendirirken yeniden, sıfırdan bir yargılama yapmayacağını belirtmek gerekir. Zira hukukumuzda dar istinaf sistemi benimsenmiştir. Bununla amaçlanan ilk derece mahkemelerinin kararlarının sadece hukuka uygunluğunun denetlenmesidir. Bunun dışında yeniden başlamak üzere tekrar bir yargılama yapmak gereksiz ve usul ekonomisi ilkesine aykırı görülmüştür. Burada istinaf ile temyizin birbirine yaklaştığı sonucu çıkarılabilirse de temelde bazı ayrımlar bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi şudur; temyiz mahkemesi kararı yasaya uygun bulmadığında duruşma yapılmasına gerek olmasa dahi yeniden yargılama yapmayıp dosyayı yerel mahkemeye gönderirken, istinaf mahkemeleri duruşma yapılmaksızın tamamlanabilecek eksikliklerde tamamlamanın ardından yeniden karar verebilir. Unutmamak gerekir ki; dar anlamda istinafla birlikte sınırlı bir inceleme yapılıyor olsa da yeniden yargılama yapılmadan sonuca ulaşmanın olanaksız olduğu hallerde istinaf mahkemesi baştan başlayarak yeniden yargılama yapabilecektir. Kısaca gerekli olduğu ölçüde istinaf mahkemesi tanık dinlemek dahil tüm yargılama işlemlerini yapabilecektir. Oysa temyizde böyle bir imkân bulunmamaktadır. Aşağıda ayrı başlıklarda bu konular detaylarıyla yeniden değerlendirilecektir.

HANGİ KARARLARA KARŞI İSTİNAF YOLUNA BAŞVURULABİLİR?

İstinaf bir kanun yoludur ve ancak bazı kararlara karşı istinaf yoluna gidilebilir. İstinafın kanun yolu olmasının ilk sonucu sadece ilk derece mahkemelerinin kesin olmayan kararlarına karşı bu yola başvurulabilmesidir. Bunun yanında HMK’nın 341. Maddesinde düzenlendiği üzere ilk derece mahkemelerinin yalnızca nihai kararlarına karşı istinaf yoluna başvurulabilecektir. Fakat kanunda 2020 yılında yapılan değişiklikle; ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi kararları, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna gidilebilecektir. Toparlamak gerekirse istinaf yoluna başvurulabilmek için gerekli şartlar şunlardır:

  1. İlk derece mahkemesinin kararı olmalıdır.
  2. Karar nihai bir karar olmalıdır.
  3. Parasal sınırlar sağlanıyor olmalıdır.
  4. Karar nihai değilse; ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz taleplerinin reddi, karşı tarafın yüzüne karşı verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz, karşı tarafın yokluğunda verilen ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararlarına karşı yapılan itiraz üzerine verilen kararlardan olmalıdır.

İSTİNAFTA PARASAL SINIRLAR 

İstinafta parasal sınırlar hukuk davalarında 2024 yılı için 28.250 TL’dir. İcra hukuk mahkemelerinde istinaf sınırı ise66.090 TL’dir. Bu tutar her yıl yeniden değerleme oranında artırılır. Parasal sınırlar malvarlığı davaları açısından geçerlidir. 

Kısmi davalarda istinaf sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Aşağıdaki Yargıtay kararında bu durum şöyle belirtilmiştir:

“Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. davacı, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla icra dosyasına fazladan yaptığı ödemelerin iadesini ve icra dosyasına fazladan yapılan bu ödemeler için borçlu olmadığının tespitini istediği ve taleplerini ise kısmi dava olarak talep ettiği anlaşılmaktadır. HMK 341. maddesinin üçüncü fıkrasına göre alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir. Yine temyiz edilemeyen kararları düzenleyen HMK m.362 uyarınca da alacağın bir kısmının dava edilmiş olması durumunda, kesinlik sınırı alacağın tamamına göre belirlenir.” Y3HD 2020/9351 K.

Manevi tazminat davalarında para sınırı olmaksızın istinaf yoluna gidilebilir.

Alacağın tamamının dava edilmiş olması durumunda, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü Türk Lirasını (28.250,00 TL) geçmeyen taraf, istinaf yoluna başvuramaz.

İlk derece mahkemelerinin diğer kanunlarda temyiz edilebileceği veya haklarında Yargıtaya başvurulabileceği belirtilmiş olup da bölge adliye mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere ilişkin nihai kararlarına karşı, bölge adliye mahkemelerine başvurulabilir.

İSTİNAF SEBEPLERİ NELERDİR?

Kanunda istinaf sebeplerine ilişkin açık bir düzenleme yer almamaktadır. Kanun tek tek saymak suretiyle istinaf sebeplerini belirtmemiştir. Bu sebeple HMK’nın ilgili maddeleri incelenmek suretiyle istinaf sebeplerinin belirlenmesi doğru olacaktır. HMK’nın 342, 352,353 ve 355. Maddeleri göz önüne alınarak istinaf sebeplerinin oldukça geniş olduğunu belirtmek doğru olacaktır.

Buradan hareketle ilk derece mahkemelerinin usul ve esas yönünden hukuka aykırı kararlarının istinafa konu edilebileceğini söylemek gerekir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun özellikle 353. maddesine bakıldığında istinaf sebebinin “ilk derece mahkemesi kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olmaması” şeklinde düzenlenmiş olduğu söylenebilir. Dolayısıyla istinaf sebepleri, temyiz sebeplerinden çok daha geniş bir çerçeve çizmektedir. 

Ara kararlar tek başına istinaf edilemezken yerel mahkemece düzeltilebilecek maddi hatalar için de istinaf yoluna başvurulamaz.

İSTİNAF MAHKEMESİ TALEPLE BAĞLI MIDIR? İSTİNAF MAHKEMESİ KENDİLİĞİNDEN ARAŞTIRMA YAPABİLİR Mİ?

İstinaf mahkemesi kural olarak yalnızca istinafa konu edilen sebepleri inceler. Değerlendirme bu sebepler etrafında yapılır. Fakat burada istisnai bir durum mevcuttur. Bu istisnaya kamu düzenine aykırılık halleri oluşturur. Nitekim HMK’nın 355. Maddesi aşağıdaki gibidir:

“İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.”

Bölge Adliye Mahkemesince istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucu ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğu tespit edildiğinde bölge adliye mahkemesince yeniden yargılama yapılarak esas hakkında karar verilmektedir. Mahkemenin esas hakkındaki kararında tarafların iradeleri ve tasarrufları belirleyici olmaktadır. İstinafın da öncelikli amacı somut olay adaletini gerçekleştirmek olduğundan tarafların iradesi ve tasarrufuna üstünlük tanınması da bu amacın doğal sonucudur. Resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda istinaf mahkemesi taraflarca ileri sürülen sebeplerle bağlı değilse de taraflarca hazırlanma ilkesini uygulandığı davalarda istinaf sebepleri ile bağlıdır. Bunun yanında istinaf sebepleri karşı tarafın muvafakati olmadıkça değiştirilemez ve genişletilemez. Ancak bu yolla dahi yani karşı tarafın muvafakati ile dahi ilk derece mahkemesinde ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar ileri sürülemeyeceği gibi yeni delillere dayanılamaz ve karşı dava açılamaz. ( YHGK, 25.03.2021 tarihli ve 2020/9-6 Esas, 2021/342 Karar ).

“Özetle Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile düzenlenen istinaf sebeplerinin “kamu düzenine aykırılık” ve “taraflarca ileri sürülen” nedenler olmak üzere iki ayrımda incelenmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırılık mutlak istinaf sebebidir ve bölge adliye mahkemesince kendiliğinden gözetilir. Bu nedenle kamu düzenine aykırı bir sebebin istinaf dilekçesinde ileri sürülüp sürülmemesinin de bir önemi bulunmamaktadır. Buna karşılık kamu düzenine aykırı olmayan istinaf sebeplerinin istinaf dilekçesinde mutlaka gösterilmesi gerekmektedir. Kamu düzenine aykırı olmayan bir istinaf sebebi istinaf dilekçesinde gösterilmemiş ise bölge adliye mahkemesince kendiliğinden dikkate alınamaz. Çünkü istinaf incelemesi, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır.” YHGK 2023/284 K.

İSTİNAF AŞAMASINDA YAPILAMAYACAK İŞLEMLER

1-İstinaf Aşamasında Yeni Delil İleri Sürülemez.

Kural olarak istinaf aşamasında yeni delil ileri sürülemez. Bu kuralın istisnaları ise şunlardır:

  • İlk derece mahkemesinde usulüne uygun şekilde gösterildiği halde incelenmeyen deliller ileri sürebilir.
  • Mücbir sebeple gösterilemeyen deliller ileri sürebilir.
  • Kamu düzenine ilişkin hallerde yeni delil ileri sürülebilir.
  • Kendiliğinden araştırmaya ilişkin hallerde yeni delil ileri sürülebilir.

2-İstinaf Aşamasında Yeni Vakıalar İleri Sürülemez.

İstinaf aşamasında karşı tarafın muvafakati ile dahi yeni vakıalar ileri sürülemez.

3-İstinaf Aşamasında Karşı Dava Açılamaz.

4-İstinaf Aşamasında Islah Yapılamaz.

5-Davaların Birleştirilmesi İstenemez.

6-İstinaf Aşamasında Davaya Müdahale Talebinde Bulunulamaz.

7-İstinaf Mahkemesi İçin Yetki Sözleşmesi Yapılamaz.

İSTİNAF SÜRESİ

HMK’nın 345. Maddesine göre:

“İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.”

Buna göre Kanun tarafından istinaf yoluna başvurulması için iki haftalık kanuni ( kesin ) süre öngörülmüş ve bu sürenin, ilamın tebliğiyle başlayacağı özellikle belirtilmiştir. Dolayısıyla istinaf yoluna başvuru süresi hak düşürücü bir süredir. Bu sürenin başlangıcı istisnasız ilamın usulen taraflardan her birine tebliğiyle işlemeye başlayacaktır. İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararı, taraflara kanun ve yönetmeliklerde belirtilen şekillerde tebliğ edilmemiş ise tebligatın bilgilendirme ve belgelendirme işlevlerinin gerçekleşmiş olmasının tebliğ açısından bir önemi bulunmamaktadır. 

İSTİNAFA NASIL BAŞVURULUR? – İSTİNAF DİLEKÇESİ

HMK’nın 342. Maddesine göre; istinaf yoluna başvurma, dilekçeyle yapılır ve dilekçeye, karşı tarafın sayısı kadar örnek eklenir. 

İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemeye veya başka bir yer mahkemesine verilebilir. İstinaf dilekçesi hangi mahkemeye verilmişse, o mahkemece bölge adliye mahkemesi başvuru defterine kaydolunur ve başvurana ücretsiz bir alındı belgesi verilir.

Kararı veren mahkemeden başka bir mahkemeye verilmiş olan istinaf dilekçesi, bu mahkemece yukarıdaki fıkraya göre işlem yapıldıktan sonra kararı veren mahkemeye örnekleriyle birlikte gönderilir. Bu durum derhâl mahkemesine bildirilir.

İstinaf dilekçesinde aşağıdaki hususlar bulunur:

a) Başvuran ile karşı tarafın davadaki sıfatları, adı, soyadı, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası ve adresleri.

b) Varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Kararın hangi mahkemeden verilmiş olduğu ve tarihi ile sayısı.

ç) Kararın başvurana tebliğ edildiği tarih.

d) Kararın özeti.

e) Başvuru sebepleri ve gerekçesi.

f) Talep sonucu.

g) Başvuranın veya varsa kanuni temsilci yahut vekilinin imzası.

İstinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıması durumunda diğer hususlar bulunmasa bile reddolunmayıp, 355 inci madde çerçevesinde gerekli inceleme yapılır. HMK 342/2-3

HMK 342/3. Maddesine dair YHGK’nın bir yorumu aşağıdaki gibidir:

“6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 342 maddesinde ( § ilgili hukuk ) görüldüğü üzere maddenin son fıkrasında istinaf dilekçesinin maddede belirtilen hususları taşımaması durumunda başvurunun sonucuna ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Bu düzenlemeye göre; bölge adliye mahkemesince, istinaf dilekçesi, başvuranın kimliği ve imzasıyla, başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşıyorsa başvuru doğrudan reddedilmeyip, 355. madde çerçevesinde kararda “kamu düzenini ilgilendiren hususlarda istemle bağlı olmaksızın re'sen” gerekli incelemenin yapılması öngörülmüştür. Bununla istinaf dilekçesindeki bir usul eksikliği sebebiyle hak kaybının önlenmesi amaçlanmıştır.” YHGK 2023/284 K.

İSTİNAF DİLEKÇESİNİN USULDEN REDDİ

HMK’nın 346. Maddesine göre:

İstinaf dilekçesi, kanuni süre geçtikten sonra verilir veya kesin olan bir karara ilişkin olursa, kararı veren mahkeme istinaf dilekçesinin reddine karar verir ve 344’üncü maddeye göre yatırılan giderden karşılanmak suretiyle ret kararını kendiliğinden ilgiliye tebliğ eder.

Bu ret kararına karşı tebliği tarihinden itibaren bir hafta içinde istinaf yoluna başvurulabilir. İstinaf yoluna başvurulduğu ve gerekli giderler de yatırıldığı takdirde dosya, kararı veren mahkemece yetkili bölge adliye mahkemesine gönderilir. Bölge adliye mahkemesi ilgili dairesi istinaf dilekçesinin reddine ilişkin kararı yerinde görmezse, ilk istinaf dilekçesine göre gerekli incelemeyi yapar.

“Davalı Kurum vekiline 19.10.2021 tarihinde gerekçeli kararın tebliğ ile birlikte bu tarihte ( Salı günü ) başlayan iki haftalık temyiz süresi 02.11. 2021 Salı günü gün sonu itibariyle başka bir anlatımla 03.11.2021 günü saat 00.00'da sona ermiş olup 03.11.2021 tarihinde saat 15.58'de elektronik imza ile imzalanarak UYAP üzerinden gönderilen temyiz dilekçesinin süresinde olmadığı açıktır. Bu nedenle temyiz başvurusunun süreden reddine ilişkin ilk derece mahkemesinin ek kararı usul ve yasaya uygun olmakla davalı Kurum vekilinin ek karara yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmektedir.” YHGK 2022/1647 E.

“Dava, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun ( HMK ) 46. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda davacı tarafça 10.000,00TL manevi tazminatın tahsili talep edilmiş, Özel Dairece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş ve dava konusu 10.000,00TL manevi tazminat yönünden davacı tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur. Bu durumda dava değeri 2019 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 58.800,00TL'nin altında kaldığı anlaşılmakla, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurulması miktar itibariyle mümkün bulunmadığından, davacının temyiz isteminin miktar itibarıyla reddine karar vermek gerekmiştir.” YHGK 2021/1 K.

İSTİNAF DİLEKÇESİNE CEVAP

İstinaf dilekçesi, kararı veren mahkemece karşı tarafa tebliğ olunur.

Karşı taraf, tebliğden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini kararı veren mahkemeye veya bu mahkemeye gönderilmek üzere başka bir yer mahkemesine verebilir.

Kararı veren mahkeme, dilekçeler verildikten veya bunun için belli süreler geçtikten sonra, dosyayı dizi listesine bağlı olarak ilgili bölge adliye mahkemesine gönderir.

KATILMA YOLU İLE İSTİNAF

Mahkemenin gerekçeli kararı kendisine tebliğ edilen taraflardan biri istinaf başvuru süresini kaçırmış olabilir. Böyle bir durumda HMK’nın 348. Maddesinin şartları varsa katılma yolu ile istinaf başvuruş yapılabilir. İlgili madde aşağıdaki gibidir:

“İstinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir.

İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir.”

İSTİNAF YOLUNA BAŞVURMA HAKKINDA FERAGAT

İstinafa başvurma hakkından feragat mümkündür. Fakat burada sürenin başlamış olması yani gerekçeli kararın tebliğ edilmiş olması şartı aranır. Aksi halde istinaf hakkı doğmamış sayılacağından doğmamış haktan feragat edilemez kuralı devreye girecektir.

Başvuru yapıldıktan sonra istinaftan vazgeçme de mümkündür. İstinaf talebinden vazgeçme, istinaf başvurusundan feragat niteliğindedir. 6100 Sayılı HMK 349/2.maddesinde; "Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur." düzenlemesi uyarınca dosya Bölge Adliye Mahkemesine gönderildikten sonraki aşamada istinaf başvuru hakkından feragat edilmişse, Bölge Adliye Mahkemesi tarafından istinaf başvurusunun feragat nedeni ile reddine karar verilmesi gerekir.

İSTİNAF BAŞVURUSU KARARIN İCRASINI DURDURUR MU?

Kural olarak istinafa başvuru ilk derece mahkemesinin kararının icrasını kendiliğinden durdurmaz. Bunun için usulüne uygun tehir-i icra kararı almak gerekir. Nafaka kararlarında tehir-i icra kararı verilemez. Bu konu ayrı bir incelemede açıklanacaktır.

Yukarıda bahsettiğimiz ana kuralın istisnaları mevcuttur. HMK’nın 350/2. Maddesinde de belirtildiği üzere; kişiler hukuku, aile hukuku ve taşınmaz mal ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe yerine getirilemez.

“HMK'nın 350/2 ve 367/2. maddelerine göre, aile ve şahsın hukuku ile ilgili ilamlar ve taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara dair kararlar kesinleşmedikçe icra takibine konu edilemezler. İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tâbidir. İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden, eklentilerin ayrıca takibe konu edilmeleri de söz konusu olamayacaktır. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı, ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esasına ilişkin hüküm kesinleşmeden, vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin hüküm bölümü de infaz ve icra takibine konu edilemez” Y12HD. 2023/1351 K.

İSTİNAF İNCELEMESİNİN AŞAMALARI

A- Ön İnceleme

Ön inceleme aşamasında mahkeme istinaf incelemesinin yapılıp yapılmayacağını araştırır.

Madde gerekçesine göre:

“Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine, dosya üzerinde yapılacak bir ön inceleme ile kolaylıkla tespit edilebilecek bazı temel hususların eksikliği hâlinde, davanın süratle sonuçlandırılması için, gerekli kararı derhal vermesine olanak tanınmak istenmiştir. Dosyanın incelenmesinin başka bir dairenin iş alanına girmesi, ilk derece mahkeme kararının kesin olması, istinaf yoluna başvurunun süresi içinde yapılmamış olması ve asgarî başvuru şartlarının yerine getirilmemesi, örneğin başvuru dilekçesinin başvurulan kararı yeteri kadar belli edecek kayıtları taşımaması hâlleri zaten açıklanmaya muhtaç değildir. Kaldı ki bu hâllerden bir kısmında, örneğin başvurunun yasal süre geçtikten sonra yapılması veya kesin olan bir ilk derece mahkemesi kararına ilişkin olması durumunda, bunu ilk derece mahkemesi de 350’nci (yasada 346’ncı) madde hükmü uyarınca göz önüne alarak başvuru dilekçesini reddedebilecektir. Ancak, ilk derece mahkemesinde bu durum gözden kaçırılmışsa, bölge adliye mahkemesinde gözetilecektir. Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin başvuru dilekçesinde hiç gösterilmemiş olması hâlinde ise, bölge adliye mahkemesi 359 uncu (yasada 355 inci) maddesinin ikinci cümlesi uyarınca sadece kamu düzeni yönünden bir inceleme yapıp gerekli kararı bu incelemenin sonucuna göre hemen verecektir.”

Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince dosya üzerinde yapılacak ön inceleme sonunda aşağıdaki durumlardan birinin tespiti hâlinde öncelikle gerekli karar verilir:

a) İncelemenin başka bir dairece veya bölge adliye mahkemesince yapılmasının gerekli olması

b) Kararın kesin olması

c) Başvurunun süresi içinde yapılmaması

ç) Başvuru şartlarının yerine getirilmemesi

ç) Başvuru sebeplerinin veya gerekçesinin hiç gösterilmemesi

Ön inceleme heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır ve ön inceleme sonunda karar heyetçe verilir.

Eksiklik bulunmadığı anlaşılan dosya incelemeye alınır.

B- İnceleme Aşaması

Ön inceleme aşamasının tamamlanmasının ardından artık inceleme aşamasına geçilir. İnceleme aşaması dosyanın esastan değerlendirilmesi anlamına gelir. Yani inceleme tahkikat manasında kullanılmıştır.

İncelemenin kapsamına yukarıda değinildiğinden bu başlık altında ayrıca açıklama yapılmamıştır. Fakat kanun maddesinin tekrar hatırlanmasında yarar görmekteyiz. HMK’nın 355. maddesine göre; inceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.

İstinafta inceleme; bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince inceleme, davanın özelliğine göre heyetçe veya görevlendirilecek bir üye tarafından yapılır.

İnceleme sırasında gereken hâllerde başka bir bölge adliye mahkemesi veya ilk derece mahkemesi istinabe edilebilir.

İSTİNAF İNCELEMESİNDE DURUŞMA

Kural olarak istinaf incelemesinin duruşmalı yapılması gerekir. Fakat uygulamada duruşmalı istinaf incelemesi ender rastlanılan bir durum haline gelmiştir. Bu uygulama hatalı olmakla kanuna da aykırıdır. Kanuna göre 353. Madddede sayılan haller dışındaki incelemelerin duruşmalı yapılması gerekir.

Duruşmaya gelinmemesi ve giderlerin ödenmemesi

Duruşmalı olarak incelenen işlerde taraflara çıkartılan davetiyelerde, duruşmada hazır bulunmadıkları takdirde tahkikatın yokluklarında yapılarak karar verileceği hususu ile başvuran tarafa çıkartılacak davetiyede, ayrıca, yapılacak tahkikatla ilgili olarak bölge adliye mahkemesince belirlenen  “gideri, iki haftadan az olmamak üzere verilecek kesin süre içinde” avans olarak yatırması gerektiği açıkça belirtilir.

Başvuran, kabul edilebilir bir mazerete dayanarak duruşmaya gelemediğini bildirdiği takdirde, yeni bir duruşma günü tayin edilerek taraflara bildirilir.

Belirlenen giderin, verilen kesin süre içinde yatırılmış olması kaydıyla, taraflar mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadıkları takdirde tahkikat yokluklarında yapılarak karar verilir. Belirlenen gider, süresi içinde yatırılmadığı takdirde, dosyanın mevcut durumuna göre karar verilir. Şu kadar ki, öngörülen tahkikat yapılmaksızın karar verilmesine olanak bulunmayan hâllerde başvuru reddedilir.  HMK 358

DURUŞMA YAPILMADAN VERİLEBİLECEK KARARLAR

Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;

a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:

1) Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.

2) İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.

3) Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması.

4) Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.

5) Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, karar verilmiş olması.

Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.  

b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;

1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,

2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,

3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra “başvurunun esastan reddine veya” yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.