İHTİYATİ TEDBİR NEDİR?

İHTİYATİ TEDBİR NEDİR?

Toplumsal hayatın ve insan ilişkilerinin karmaşık hale gelmesinin hukuk alanındaki yansımalarından bir tanesi de uyuşmazlıkların kısa süre içerisinde çözümlenmesinin güçleşmesidir. Bu sakıncaların giderilmesi amacıyla, henüz uyuşmazlığın sona ermesini beklemeden ve uyuşmazlık sona erinceye kadar kişilerin hukukî menfaatlerini geçici olarak güvence altına alma ihtiyacı doğmuştur. Bu ihtiyaç karşımıza geçici hukuki koruma yollarını çıkarmıştır. İhtiyati tedbirde geçici hukuki korumalardan en önemlisidir. 

Nitekim 6100 sayılı HMK'nın onuncu kısmının birinci bölümünde düzenlenen ihtiyati tedbir müessesesi 389. madde başlığında "geçici hukuki korumalar" olarak nitelendirilmiş ve aynı maddenin birinci fıkrasında "mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir" şeklinde şartları belirtildikten sonra takip eden maddelerde bu konudaki talep, verilecek karar ve içereceği hususlar, teminat, kararın uygulanması gibi sair hususlarda yapılması gerekli usul ve prosedür açıklanmıştır. 

İhtiyati tedbir öğretide "...kesin hükme kadar devam eden yargılama boyunca, davacı veya davalının (dava konusu ile ilgili olarak) hukuki durumunda meydana gelebilecek zararlara karşı öngörülmüş geçici nitelikte, geniş veya sınırlı olabilen hukuki korumadır." şeklinde tarif edilmiştir. (Medeni Usul Hukuku 12. Baskı Sh. 714- Prof. Dr. Hakan Pekcanıtez, Prof. Dr. Oğuz Atalay, Prof. Dr. Muhammet Özekes ) 

Anılan tariften de anlaşılacağı üzere ihtiyati tedbirin diğer fonksiyonları yanında davanın devamı sırasında ve verilecek hükmün kesinleşmesine kadar olan süreç içerisinde dava konusu şey üzerinde yeni birtakım ihtilafların çıkmasını da önleyici niteliği itibariyle geçici bir hukuki korumadır. 

İhtiyati Tedbir Türleri 

İhtiyatî tedbirlerin üç türü bulunur. Bunlar “teminat amaçlı”, “eda amaçlı” ve “düzenleme amaçlı” ihtiyatî tedbirlerdir. 

Teminat amaçlı tedbirler, ihtiyatî tedbirlerin temel şeklidir. Tedbire konu mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verilebilir. 

Eda amaçlı tedbirler; ihtilâf konusu olan hakkın geçici olarak ifa edilmesi, mahkemece tedbiren bir şeyin verilmesi, bir işin yapılması veya yapılmaması gibi taleplerin geçici olarak gerçekleştirilmesi amaçlanmaktadır. 

Düzenleme amaçlı tedbirler ise; ihtilâflı hukukî ilişkinin geçici olarak düzenlenmesini amaçlar. Burada müstakbel bir edimin yerine getirilmesinden ziyâde, mevcut hukukî ilişki hakkında hukukî barışın korunması için geçici olarak düzenleme yapılması söz konusudur.

İHTİYATİ TEDBİR ŞARTLARI

Yukarıda da belirttiğimiz üzere ihtiyati tedbir şartları Kanun’un 389. Maddesinde sayılmıştır. Madde gerekçesinde ise şu açıklamalara yer verilmiştir: 

“Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hâle geleceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan hâller, genel bir ihtiyatî tedbir sebebi ve şartı olarak kabul edilmiştir. Mahkemece, ihtiyatî tedbir yargılamasının gerektirdiği inceleme ve ispat kuralları dikkate alınarak, yapılan incelemeden sonra, bu sakınca veya zararı ortadan kaldıracak tedbire karar verilmesi mümkün olacaktır. 

İhtiyatî tedbirde asıl olan ihtiyatî tedbire esas olan bir hakkın bulunması ve bir ihtiyatî tedbir sebebinin ortaya çıkmasıdır. Bunlar ihtiyatî tedbirin temel şartlarını oluştururlar. Maddede bu iki hususa yer verilmiş ihtiyatî tedbire ilişkin hak ve özellikle ihtiyatî tedbir sebebi genel olarak belirtilmiştir. 

Maddenin ikinci fıkrasında birinci fıkrada belirtilen hususların çekişmesiz yargıdaki ihtiyatî tedbir bakımından da uygulanacağı belirtilmekle birlikte; çekişmesiz yargı işlerinin niteliğinin göz önünde bulundurulması gerektiğine dikkat çekilmiştir.”

İHTİYATİ TEDBİR TALEBİ - İHTİYATİ TEDBİR USULÜ

İhtiyat Tedbir Kararını Kim Verir? 

HMK’nın 390/1. Maddesi ihtiyati tedbir isteme zamanını ve görevli mahkemeyi düzenlemiştir. Buna göre; ihtiyati tedbir, dava açılmadan önce, esas hakkında görevli ve yetkili olan mahkemeden; dava açıldıktan sonra ise ancak asıl davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. Madde gerekçesinde de belirttiği üzere bu hükümle, hiç ilgisi olmayan mahkemelerden ihtiyatî tedbir istenmesinin önüne geçmek için ve geçici hukukî korumaların da niteliğine uygun olarak, ihtiyatî tedbirin dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili mahkemeden, dava açıldıktan sonra ise asıl davanın görüldüğü mahkemeden istenebileceği hususu düzenlenmiştir. Böylece, ihtiyatî tedbirde yetki ve görevle ilgili belirsiz ve kötüye kullanıma açık olan durum, belirli ve tereddüdü ortadan kaldıracak hâle getirilmiştir. 

İhtiyati tedbir talebi istinaf aşamasındaki davalarda bölge adliye mahkemesinden de istenebilir. 

Unutulmamalıdır ki; hâkim ihtiyati tedbir kararını ancak talep üzerine verebilir. Kendiliğinden ihtiyati tedbire hükmetmesi olanaksızdır. Nihayet Yargıtay 11. HD’nin 2012/2224 K. Sayılı kararında; “Talep, ihtiyati tedbir kararına yapılan itiraza ilişkindir. Davacı tarafça açılan genel kurul kararının iptali istemini içerir davada davalı şirkete ait taşınmazın devri ve üzerinde ayni ve şahsi hakların devrinin önlenmesine yönelik olarak ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesi bu konuda talep bulunması şartına bağlı olup, dava dilekçesinde tedbir talebine dair açıklığın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Resen ihtiyati tedbir kararı verilmesi hukuka aykırıdır.” Şeklinde belirtilmiştir. 

İhtiyati Tedbir Kararı Duruşma Yapılmadan Verilebilir mi?

HMK’nın 390/2. Maddesine göre; “Talep edenin haklarının derhâl korunmasında zorunluluk bulunan hâllerde, hâkim karşı tarafı dinlemeden de tedbire karar verebilir.”

Yukarıda belirttiğimiz üzere ihtiyati tedbir geçici bir hukuki korumadır. Bu sebeple dava ve koruma tedbirleri arasındaki farklılıklara değinmek gerekir. 390. Maddenin gerekçesinde yer alan aşağıdaki ifadelerle dava ve hukuki korumalar arasındaki farka değinilmiş ve duruşma yapılmaksızın ihtiyati tedbir kararı verileceği açıklanmıştır. Buna göre: 

“Geçici hukukî korumaları davadan ayıran temel özelliklerden biri, hukukî dinlenilme hakkının gösterdiği özelliktir. Hukukî dinlenilme hakkı vazgeçilmesi mümkün olmayan temel bir yargısal haktır. Bununla birlikte, geçici hukukî korumaların ivedilikle verilmesi ihtiyacı ile bazen karşı tarafa haber verildiğinde etkisini bertaraf edecek bir sonucun doğması sebebiyle, karşı taraf dinlenmeden de ihtiyatî tedbire karar verilebilmesi kabul edilmiştir. Karşı taraf dinlenmeden ihtiyatî tedbire karar verilebilmesi, hukukî dinlenilme hakkından tamamen vazgeçildiği anlamına gelmez. Bir davada, önce her iki taraf dinlenir, daha sonra bir karar verilir. Oysa geçici hukukî korumalarda ve bu çerçevede ihtiyatî tedbirde, gerekli durumlarda, karşı taraf dinlenmeden de karar verilebilir. Ancak daha sonra karşı tarafa tanınan itiraz imkânı ile hukukî dinlenilme hakkı gerçekleştirilir. Yani, bu durumda hukukî dinlenilme hakkından vazgeçilmemekte sadece zaman olarak itiraza bağlanmakta ve geçici hukukî koruma kararından sonraya bırakılmaktadır. Uygulamada çoğunlukla karşı taraf dinlenmeden geçici hukukî koruma kararı verilmektedir. Ancak, karşı tarafı dinleyip dinlememeyi hâkim durumun özelliğine göre takdir etmelidir. Karşı taraf dinlenmeden karar verilmesi daha büyük sakınca yaratacaksa ya da karşı tarafın dinlenmesi ihtiyatî tedbirin amacını tehlikeye düşürmeyecekse o zaman karşı tarafı dinlememek onun hukukî dinlenilme hakkını gereği gibi sağlamamak anlamına gelir.” 

Yine madde gerekçesinde devamla şu ifadeler kullanılmıştır: 

“Hâkim bu maddenin ikinci fıkrasında tanınan imkânı kullanırken oldukça titiz davranmalı, taraflar arasındaki menfaat dengesini ve olayın özelliğini iyi incelemelidir. Geçici hukukî korumalar amacı dışında kötüye kullanılabildiği gibi, somut olarak sebebi ortaya konulmayan bir geçici hukukî koruma talebi hakkında mahkemenin sağlıklı ve doğru bir karar vermesi de mümkün olamamaktadır. Bazen genel ifadelerle talep edilen bir tedbire, yargı organları yine genel bir şekilde karar vermekte, tedbirin muhatabı aslında haklı olduğu hâlde, o sırada daha büyük bir zarara engel olmak için karşı tarafla anlaşma yolunu tercih etmek zorunda kalmaktadır. Bu durum ise yargı organları kullanılarak, karşı tarafın haksız şekilde baskı altına alınması sonucunu doğurmaktadır.” 

İhtiyati Tedbir Kararının Verilmesinde Yaklaşık İspat Şartı 

HMK’nın 390/3. Maddesinde tedbir talep edenin dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirteceği ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu belirtilmiştir. 

İlgili maddeye göre tedbir talep eden taraf öncelikle şu huşuları dilekçesinde belirtmiş olmalıdır: 

1-Korunması gereken hakkın veya malın varlığını, 

2-Bu hakkın veya malın bulunduğu yeri, 

3-İhtiyati tedbir sebebini, 

4-İhtiyati tedbirin türünü. 

Maddenin ikinci sonucu ise şudur: 

İhtiyati tedbir talebinde bulunan taraf, kendisinin haklılığını ispat etmek zorundadır. İspat ölçüsü ise, "yaklaşık ispat" kuralına göre belirlenir. Bu husus dava ve geçici hukuki koruma farklarından bir diğerini oluşturmaktadır. Bilindiği üzere davalarda tam ispat şartı aranmaktadır. Oysa kanun koyucu ihtiyati tedbir açısından yaklaşık ispatı yeterli bulmuştur. Yaklaşık ispat kuralının uygulanmasında hâkim, iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğruluğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimalde olsa aksinin mümkün olduğu ihtimalini de gözetmelidir.Anlatmaya çalıştığımız hususlar madde gerekçesinde şu şekilde ifade edilmiştir:“Geçici hukukî koruma yargılamasını, asıl hukukî korumadan ayıran diğer bir özellik ispat ölçüsü bakımındadır. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada) yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hâkim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez. Örneğin, bir alacak davasında taraflardan biri bir sözleşmenin varlığına dayanıyorsa, hâkim bu sözleşmenin varlığı konusunda (mevcut ispat yükü ve delil kuralları çerçevesinde) tam bir kanaate sahip olmalıdır. Yani, zayıf veya kuvvetli bir ihtimal, karar vermek için yeterli değildir. Sözleşmenin varlığı konusunda tam kanaat uyanmazsa, o zaman, ispat yükü kendine düşen tarafın aleyhine bir karar verilmesi gerekir. Ancak, kanun koyucu, bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hâkime, bu durumu belirterek, ispat ölçüsünü düşürme imkânı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön, karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. 

Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez. Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın, bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir. Tam ispatın arandığı durumlarda, bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. 

Yaklaşık ispat durumunda ise hâkim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğu ihtimalini göz ardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukukî korumalara, özelde ihtiyatî tedbire ve ihtiyatî hacze karar verilirken, haksız olma ihtimali de dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür. Geçici hukukî korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle, yaklaşık ispat yeterli görülmüştür. Bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak, öğretide kabul gören ifade Tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.” 

Son olarak belirtmek gerekir ki Yargıtay alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği durumlarda ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği görüşündedir. Haksız azil nedeniyle açılacak davaya dayandırılan bir ihtiyati tedbir talebi şu gerekçeyle reddedilmiştir: 

“Talep, icra dosyasına yatan para üzerine yargılama sonuçlanıncaya kadar davalıya ödenmemesi konusunda teminatsız ya da mahkemenin uygun göreceği teminat ile ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir. Temyize konu olayda davacı avukatın iddia ettiği alacağın varlığı ve miktarı ancak yargılama sonunda belirlenebilecektir. Bu itibarla ihtiyati tedbir kararı verme koşullarının oluştuğundan söz edilemez. Mahkemece değinilen bu yön gözetilerek ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.” Y13HD. 2013/30414 K. 

İhtiyati Tedbir Kararının Gerekçeli Olması 

HMK’nın 391. Maddesi aşağıdaki gibi düzenlenmiştir. 

Mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir.İhtiyati tedbir kararında; 

a) İhtiyati tedbir talep edenin, varsa kanuni temsilcisi ve vekilinin ve karşı tarafın adı, soyadı ve yerleşim yeri ile talep edenin Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, 

b) Tedbirin, açık ve somut olarak hangi sebebe ve delillere dayandığı, 

c) Tereddüde yer vermeyecek şekilde, neyin üzerinde ve ne tür bir tedbire karar verildiği, 

ç) Talepte bulunanın, ne tutarda ve ne türde bir teminat göstereceği, yazılır. 

Aşağıda paylaştığımız Yargıtay kararında da belirtildiği üzere hâkim ihtiyati tedbir kararını gerekçelendirmek zorundadır. 

 “Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan hâkime geniş bir takdir alanı bırakmışsa da hâkim, her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemelidir ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre ihtiyati tedbir kararını verdiğini kararda belirtmelidir. İhtiyati tedbir şartları mevcut değilse, Yasa'nın öngördüğü ölçüde ispat edilememişse, ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir.” Y15HD. 2012/5172 K.” 

İhtiyati Tedbir Kararı Ne Zamana Kadar Devam Eder? 

Aşağıda açıklayacağımız tedbiri kaldıran sebeplerin bulunmaması halinde ihtiyati tedbir kararı hüküm kesinleşinceye kadar etkisini korumaya devam eder. Kanun yollarına başvurulması tedbiri kaldırmaz. İstisna olarak şunu belirtmek gerekir ki ilk derece mahkemesi hükümle birlikte tedbirin kaldırılmasına da karar verebilir.

İHTİYATİ TEDBİRDE TEMİNAT GÖSTERİLMESİ

İhtiyati tedbir kararının verilebilmesi için yaklaşık ispat kuralının arandığını belirtmiştik. Fakat bu kuralın sakıncalarının da önüne geçilmesi gerektiği düşünülmüştür. Bu sebeple Kanun’un 391. Maddesinde teminat şartına yer verilmiştir. 

Buna göre; ihtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Bu oran genellikle %15 olarak belirlenmektedir.Teminat olarak teminat mektubu sunulabilir. 

Teminatsız İhtiyati Tedbir 

Kanun koyucu bazı durumlarda teminatsız ihtiyati haciz kararı verilebileceğini de düzenleme altına almıştır. Kanun tasarısının gerekçesinde de belirtildiği üzere; tedbir talep edenin talebi, resmî bir belgeye ya da kesin bir delile dayanıyorsa, mahkeme bu teminatın gösterilmesinden tarafı muaf tutabilir. Zira, elinde bu şekilde kuvvetli bir delil olan kimsenin tedbirde haksız çıkma ihtimali oldukça zayıftır. Örneğin, elinde delil olarak bir ilâm bulunan tarafın, teminat göstermesini zorunlu kılmak menfaat dengesini zedeleyecek niteliktedir. Burada belgenin niteliğine ve içeriğine göre hâkime bir takdir hakkı tanınmıştır. 

Maddeye göre adli yardımdan yararlanan kimseler için teminat şart bulunmaz. 

Aşağıda örnek bir Yargıtay kararı paylaşılmıştır. 

“Davacı, idare mahkemesinin iptal kararı çerçevesinde davalıların parseline eklenen kısmın eski hale iade suretiyle iptal ve tescil ile ortaklığın giderilmesine dair yargılamanın yenilenmesini ve satış dosyasındaki satışın tedbiren durdurulmasını istemiştir.Mahkemece, yargılamanın yenilenmesinde dava şartı olan teminat yatırılmadığından davanın usulden reddine karar verilmiştir.İhtiyat tedbir talebi resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, gerekçesi açıklanmak suretiyle teminat alınmamasına karar verilebilir. İdare Mahkemesinin ve Danıştay Dairesinin onama ilamına dayanarak talepte bulunulduğundan davacının teminat gösterme zorunluluğu bulunmamaktadır.” Y14HD. 2014/11071 K. 

Teminatın İadesi 

Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminat iade edilir.

İHTİYATİ TEDBİR KARARINA İTİRAZ

İtiraz Hakkı 

İhtiyati tedbir kararına karşı itiraz HMK’nın 394. Maddesinde düzenlenmiştir. 

Maddenin birinci fıkrasında, karşı taraf dinlenmeden verilmiş olan ihtiyatî tedbir kararına karşı diğer tarafın itiraz edebileceği belirtilmiştir. Yukarıda belirttiğimiz üzere ihtiyati tedbir kararı niteliği gereği tarafların yokluğunda da verilebilir. Fakat dinlenilmeyen diğer tarafın hukuki dinlenilme hakkının sağlanması amacıyla ona itiraz hakkı tanınmıştır. 

Maddenin ikinci fıkrasında, tedbire itirazın süresi ve itiraz sebepleri gösterilmiş, özellikle ihtiyatî hacizle paralellik sağlanmıştır. Buna göre; ihtiyati tedbirin uygulanması sırasında karşı taraf hazır bulunuyorsa, tedbirin uygulanmasından itibaren; hazır bulunmuyorsa tedbirin uygulanmasına ilişkin tutanağın tebliğinden itibaren bir hafta içinde, ihtiyati tedbirin şartlarına, mahkemenin yetkisine ve teminata ilişkin olarak, kararı veren mahkemeye itiraz edebilir. Esas hakkında dava açıldıktan sonra, itiraz hakkında, bu davaya bakan mahkemece karar verilir. 

İtiraz hakkının doğması için kararın illa tarafların yokluğunda verilmiş olması gerekmez. Karar duruşmada verilmiş dahi olsa karşı tarafın itiraz hakkı doğacaktır. 

 Üçüncü fıkra “ihtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati tedbiri öğrenmelerinden itibaren bir hafta içinde ihtiyati tedbirin şartlarına ve teminata itiraz edebilirler.” Şeklinde düzenlenmiştir. Üçüncü kişilerin, bu imkânı kullanmaları için ihtiyatî tedbirin uygulanmasının menfaatlerini etkilemesi gerekir. Ayrıca, üçüncü kişiler ihtiyatî tedbir şartları ve teminat konusunda itiraz yoluna başvurabilirler. Üçüncü kişilerin itiraz süresi, ihtiyatî tedbiri öğrenmelerinden itibaren başlamaktadır. 

İtirazın İncelenmesi

Maddenin dördüncü fıkrasında, itirazın şekli ile mahkemenin inceleme biçimi ve kararı düzenlenmiştir. Maddede yer alan düzenlemeye göre itirazın dilekçe ile yapılır ve dilekçede itiraz sebeplerinin açıkça tüm delilleri ile gösterilmesi gerekir. Madde gerekçesinde belirtildiği üzere tedbir kararı verilirken taraflar dinlenmemiş olsa dahi, itiraz üzerine tedbirin tarafları ve ilgili üçüncü kişiler dinlenmeleri için davet edilmelidir. Bu, itiraz üzerine tedbir hakkında daha sağlıklı karar verilmesi ve aynı zamanda hukukî dinlenilme hakkının gerçekleştirilmesi için gereklidir. Bununla birlikte davete rağmen ilgililer gelmezse, mahkeme dosya üzerinden inceleme yaparak da karar verebilir. Zira, geçici hukukî korumanın kısa sürede açıklığa kavuşturulması gerekir. İtiraz üzerine mahkeme, yaptığı inceleme sonunda, tedbir kararını tamamen kaldırabilir veya değiştirebilir. 

İtiraz Hakkında Verilen Karara Karşı Kanun Yolu 

Maddenin 5. Fıkrasına göre; itiraz hakkında verilen karara karşı, kanun yoluna başvurulabilir. Bu başvuru öncelikle incelenir ve kesin olarak karara bağlanır. Kanun yoluna başvurulmuş olması, tedbirin uygulanmasını durdurmaz. 

Ayrıca tedbir talebinin reddi halinde de istinaf kanun yoluna başvurulabilir. 

Bunlar dışında ihtiyati tedbir kararına karşı kanun yoluna başvuru olanağı bulunmamaktadır.

İHTİYATİ TEDBİR KARARININ UYGULANMASI

HMK’nın 393. Maddesine göre: 

1- İhtiyati tedbir kararının uygulanması, “bu kararın, tedbir isteyen tarafa tefhim veya tebliğinden” itibaren bir hafta içinde talep edilmek zorundadır. Aksi hâlde, kanuni süre içinde dava açılmış olsa dahi, tedbir kararı kendiliğinden kalkar. 

2- Tedbir kararının uygulanması, kararı veren mahkemenin yargı çevresinde bulunan veya tedbir konusu mal ya da hakkın bulunduğu yer icra dairesinden talep edilir. Mahkeme, kararında belirtmek suretiyle, tedbirin uygulanmasında, yazı işleri müdürünü de görevlendirebilir. 

3- İhtiyati tedbir kararının uygulanması için, gerekirse zor kullanılabilir. Zor kullanmak hususunda, bütün kolluk kuvvetleri ve köylerde muhtarlar, uygulamayı gerçekleştirecek memurun yazılı başvurusu üzerine, kendisine yardım etmek ve emirlerine uymakla yükümlüdürler. 

4- İhtiyati tedbiri uygulayan memur, bir tutanak düzenler. Bu tutanakta, tedbir konusu ve bulunduğu yer gösterilir; tedbir konusu ile ilgili her türlü iddia bu tutanağa geçirilir. Tedbiri uygulayan memur, bu tutanağın bir örneğini tedbir sırasında hazır bulunmayan taraflara ve duruma göre üçüncü kişiye tebliğ eder. 

5- İhtiyati tedbir kararları hakkında kanun yoluna başvurulması hâlinde, tedbire ilişkin dosya ve delillerin sadece örnekleri ilgili mahkemeye gönderilir. 

Taşınmaz devrinin yasaklanmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararları icra dairesine başvurmayı gerektirmez. Böyle durumlarda mahkeme tapu dairesine kendiliğinden yazı yazmaktadır.

İHTİYATİ TEDBİR KARARININ KALKMASI

İnceleme konumuzda çeşitli başlıklar altında değinilen tedbirin kalkma sebeplerinin bir derlemesini yapma gereği duymaktayız. Buna göre ihtiyati tedbir kararının kalkma sebepleri şunlardır: 

1-Tedbirin itiraz sonucu kaldırılması. 

2- Davadan önce verilen ihtiyati tedbir kararlarında iki hafta içerisinde esas davanın açılmaması. 

3- Teminat gösterilmesi. 

4- Dava sırasında durum ve koşulların değişmesi 

5- Mahkemenin karar vermesi. (istisna) 

6- Hükmün kesinleşmesi. 

7- İhtiyati tedbir kararının verilmesinden sonra bir hafta içerisinde tedbirin uygulanması talebinde bulunulmaması. 

Yukarıdaki maddelerin tamamı ile ilgili değişik başlıklar altında açıklamalara yer verilmiştir.

TEMİNAT KARŞILIĞI TEDBİRİN DEĞİŞTİRİLMESİ VEYA KALDIRILMASI

HMK’nın 395. Maddesinde ihtiyati tedbiri itiraz dışında kaldırabilecek bir yola yer verilmiştir. Ayrıca maddeye göre ihtiyati tedbir kararı değiştirilebilecektir. İlgili maddeye göre; aleyhine ihtiyati tedbir kararı verilen veya hakkında bu tedbir kararı uygulanan kişi, mahkemece kabul edilecek teminatı gösterirse, mahkeme, duruma göre tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verebilir. 

Teminat oranı maddenin ikinci fıkrasındaki yollama sebebiyle 87. Maddeye göre belirlenecektir. Dolayısıyla hâkime takdir yetkisi tanınmıştır. Ancak, tarafların teminatın şeklini sözleşmeyle kararlaştırmaları hâlinde, teminat ona göre belirlenir. 

Teminat kararının kaldırılmasına ya da değiştirilmesine itiraz edilebilir. 

İtiraz hakkı ihtiyati tedbir kararının uygulanması sebebiyle menfaati açıkça ihlal edilen üçüncü kişilere tanınmıştır. Bunun dışında kalan kişilerin itiraz hakkı bulunmaz. İtiraz süresi ise öğrenmeden itibaren bir hafta olarak belirlenmiştir. 

İtiraz dilekçeyle yapılır. İtiraz eden, itiraz sebeplerini açıkça göstermek ve itirazının dayanağı olan tüm delilleri dilekçesine eklemek zorundadır. Mahkeme, ilgilileri dinlemek üzere davet eder; gelmedikleri takdirde dosya üzerinden inceleme yaparak kararını verir. İtiraz üzerine mahkeme, tedbir kararını değiştirebilir veya kaldırabilir.

DURUM VE KOŞULLARIN DEĞİŞMESİ SEBEBİYLE TEDBİRİN DEĞİŞTİRİLMESİ VEYA KALDIRILMASI

Hükümet tasarısında yer alan gerekçeye göre; maddede tedbirin verildiği ana göre şartların değişmesi hâlinde tedbirin kaldırılması ya da değiştirilmesi düzenlenmiştir. İhtiyatî tedbir, karşı tarafı cezalandırmak ya da baskı altına almak için değil, hakkın korunması amacına hizmet etmektedir. Bu sebeple, tedbirin verildiği tarihten sonra, tedbirin verilmesini gerekli kılan şartlarda değişiklik olmuşsa, bu değişikliğe uygun olarak tedbirin de değiştirilmesi ya da kaldırılması gerekir. Aksi durumun kabulü tedbirin amacı ve tarafların menfaat dengesinin gözetilmesi ile bağdaşmayan, sonuçlar doğuracaktır. Hâl ve şartlar değiştiğinde tedbirin değiştirilmesi ya da kaldırılması için talepte bulunulması aranmıştır. Tedbirin değiştirilmesi veya kaldırılması durumunda da mahkemenin değiştirme ve kaldırma gerekçesini taleple bağlantı kurarak ortaya koyması gerekir. 

Yine burada da itiraz hakkı yalnızca menfaati ihlal edilen üçüncü kişilere tanınmıştır. İtiraz süresi bir haftadır.

İHTİYATİ TEDBİRİ TAMAMLAYAN İŞLEMLER

İhtiyati tedbir kararı dava açılmasından önce verilmişse, tedbir talep eden, bu kararın uygulanmasını talep ettiği tarihten itibaren iki hafta içinde esas hakkındaki davasını açmak ve dava açtığına ilişkin evrakı, kararı uygulayan memura ibrazla dosyaya koydurtmak ve karşılığında bir belge almak zorundadır. Aksi hâlde tedbir kendiliğinden kalkar. 

İhtiyati tedbir kararının etkisi, aksi belirtilmediği takdirde, nihai kararın kesinleşmesine kadar devam eder. Ancak, mahkemece bunun aksine de karar verilebilir. Özellikle, tedbir kararı verildikten sonra, asıl hükümde tedbir talep eden haksız çıkmışsa, mahkeme hükümle birlikte tedbirin de kaldırılmasına karar verebilir. Bu durumda kanun yoluna başvurulduğu aşamada tedbir kalkmış olacaktır. Bununla birlikte, örneğin usule ilişkin bir karar verilmişse, bu tedbirin kaldırılması için yeterli bir sebep oluşturmayabilir. Tüm bu hususlar mahkemece dikkate alınarak, gerekiyorsa hükümle birlikte tedbirin kaldırılmasına karar verilebilir. Tedbirin kaldırılmasına karar verilmedikçe, asıl olan nihaî kararın kesinleşmesine kadar tedbirin devam etmesidir. 

Tedbir kalkmış veya kaldırılmış ise bu husus ilgili yerlere bildirilir. 

İhtiyati tedbir dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır. 

Madde gerekçesinde ise şu ifadelere yer verilmiştir:“Bir mahkeme kararı olan ihtiyatî tedbirin etkinliğinin sağlanması için, tedbirin uygulanmasına engel olacak her türlü davranışın da önüne geçilmesi gerekir. Tedbir, içinde zor kullanma yetkisini barındıran bir mahkeme emridir. Bu emrin gereğinin sağlanması ve mahkeme kararlarına saygının korunması için yaptırımının olması gerekir. Bu düşüncelerle, maddede tedbire aykırı davranışların cezaî sonucu ayrıca düzenlenmiştir. Cezayı uygulayacak mahkeme yönünden tereddütleri ortadan kaldırmak için maddede açık bir düzenleme yapılmıştır.”

İHTİYATİ TEDBİRE MUHALEFETİN CEZASI

İhtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymayan veya tedbir kararına aykırı davranan kimse, ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren altı ay içinde şikâyet edilmesi üzerine, altı aya kadar disiplin hapsi ile cezalandırılır. Görevli ve yetkili mahkeme, esas hakkındaki dava henüz açılmamışsa, ihtiyati tedbir kararı veren mahkeme; esas hakkındaki dava açılmışsa, bu davanın görüldüğü mahkemedir. 

Şikâyet olunana, şikâyet dilekçesi ile birlikte duruşma gün ve saatini bildiren davetiye gönderilir. Davetiyede, savunma ve delillerini duruşma gününe kadar bildirmesi ve duruşmaya gelmediği takdirde yargılamaya yokluğunda devam olunarak karar verileceği ihtar edilir. 

Mahkeme duruşmaya gelen şikâyet olunana, 5271 sayılı Kanun’un 147’nci maddesinde belirtilen haklarını hatırlatarak savunmasını alır. 

Mahkeme, dosyadaki delilleri değerlendirerek gerekli araştırmayı yapar. Yargılama sonunda şikâyet olunanın ihtiyati tedbir kararının uygulanmasına ilişkin emre uymadığı veya tedbir kararına aykırı davrandığı tespit edilirse, birinci fıkra uyarınca disiplin hapsi ile cezalandırılmasına; aksi takdirde şikâyetin reddine karar verilir. 

Taraflar, kararın tefhim veya tebliğinden itibaren bir hafta içinde karara itiraz edebilir. İtirazı, o yerde hükmü veren mahkemenin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisinden sonra gelen daire; son numaralı daire için bir numaralı daire; o yerde hükmü veren mahkemenin tek dairesi bulunması hâlinde en yakın yerdeki aynı düzey ve sıfattaki mahkeme inceler. 

İtiraz merci, bir hafta içinde kararını verir. Merci, itirazı yerinde görürse işin esası hakkında karar verir. İtiraz üzerine verilen karar kesindir. 

Verilen disiplin hapsi kararları kesinleşmeden infaz edilemez. Kesinleşen kararların infazı Cumhuriyet başsavcılığınca yapılır. 

Tedbir kararına aykırı davranışın sona ermesi veya tedbir kararının gereğinin yerine getirilmesi ya da şikâyetten vazgeçilmesi hâlinde, dava ve bütün sonuçlarıyla beraber ceza düşer. 

Disiplin hapsine ilişkin karar, kesinleştiği tarihten itibaren iki yıl geçtikten sonra yerine getirilemez.

HAKSIZ İHTİYATİ TEDBİR NEDENİYLE TAZMİNAT

İncelememizin birçok yerinde belirttiğimiz üzere ihtiyati tedbir kararı verilirken alınan teminatın amacı tedbirin haksızlığı durumunda karşı tarafın zararlarını karşılamaktır. Kanunun 399. Maddesinde de haksız ihtiyati tedbir nedeniyle tazminat istenebileceği düzenlenmiştir. Maddeye göre: 

“Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararı tazminle yükümlüdür. 

Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davası, esas hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılır. 

Tazminat davası açma hakkı, hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.” 

Burada zarar şartına yer verilmiştir. Ayrıca zarar ile tedbir kararı arasında illiyet bağının ispatlanması gerekir. Bu ispat ancak yargılama sonucunda belirlenir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2013/21462 K. Sayılı kararında aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur: 

“Taraflar arasındaki sorun; bankanın tazmin talebini yerine getirmede gecikmesi ve bu arada ihtiyati tedbir kararı alınarak ödemenin durdurulması halinde, muhatabın bankadan alacak veya zarar ziyan isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır. İhtiyati tedbir derhal ödemenin sakıncalarını ortadan kaldıran bir mahkeme kararıdır. Bu nedenle bankanın gecikmesi sonucu, hukuka aykırı bir nedenle muhatabın zarara uğradığı iddiası ileri sürülemez. Kaldı ki ihtiyati tedbir kararının verilmesinden anlaşılan ise, muhatabın bir tazmin hakkının olup olmadığının ancak dava sonucunda ortaya çıkacağıdır, diğer bir deyişle henüz ödememe nedeniyle ortada bir zarar bulunmamaktadır. Bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmesi doğru olmamıştır.” 

Madde gerekçesine göre; tazminat talebinde bulunacaklar tedbir kararının alınması ya da uygulanması sebebiyle zarar gören karşı taraf veya üçüncü kişilerdir. Ayrıca tedbir uygulanmamış olsa dahi, bu kişiler, tedbirin uygulanmaması ya da kaldırılması için teminat göstermişlerse tazminat talep edebilirler. Çünkü, bu durumda teminat göstermek suretiyle bir zarar ortaya çıkacaktır.

İHTİYATİ TEDBİR İLE İHTİYATİ HACİZ FARKLARI

1- İhtiyati haciz ancak para alacakları bakımından mümkün iken ihtiyati tedbir açısından bir sınırlama bulunmaz. 

2- İhtiyati tedbir genel ihtiyati haciz ise özel bir düzenlemedir. 

3- İhtiyati haciz, para alacağı için güvence sağlarken ihtiyati tedbir önleyici koruma mahiyetindedir. 

4- İhtiyati haciz alacaklısı icra takibinde veya davasında haklı çıkarsa hacizli mal satışa çıkarılır ve satış bedeli alacaklıya ödenir. İhtiyati tedbirde ise tedbir konulan malın aynen iadesi gerekir. 

5- İhtiyati haciz kararının verilebilmesi için alacaklının alacağının tehlikeye girdiğini ispatlaması gerekmez. Şartların varlığı kararın verilmesi için yeterlidir.