İHTİYATİ HACİZ NEDİR?

İHTİYATİ HACİZ NEDİR?

Mevzuatımızda geçici hukuki korumaların çeşitli türleri bulunmaktadır. Bu korumalardan olan ihtiyati haciz, ihtiyati tedbirin özel bir türünü oluşturmaktadır. Bu sebeple ihtiyati tedbir ile yakından ilişkilidir. İhtiyati tedbir, HMK’da düzenlenmişken ihtiyati hacze ilişkin hükümler İİK’da yer almaktadır. En baştan belirtmek gerekir ki; HMK’da düzenlenen ihtiyati tedbir ile ihtiyati haciz kavramları birçok farklılık barındıran kavramlardır. İnceleme konumuzu ihtiyati haciz nedir başlığı oluşturduğundan bu başlıkta yalnız buna ilişkin değerlendirmeler yapılacaktır. Fakat konunun daha iyi anlaşılması açısından aşağıda ihtiyati tedbir ile ihtiyati haciz arasındaki farklara da değinmek gerekecektir. 

İhtiyati haciz İİK’nun 257. Maddesinde “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir "para borcunun" alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklar ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Madde metni incelendiğinde görülecektir ki ihtiyati haczin koruyucu etkisi yalnızca para alacaklarına ilişkindir. Bu korumanın HMK yerine İİK’da düzenlenmesi de bu sebepten ileri gelmektedir. Ayrıca yine bu nokta ihtiyati haczin en belirgin ve ayırt edici özelliğini oluşturur. Bunun yanında ihtiyati haczin ancak rehinle temin edilmemiş alacaklar bakımından mümkün olduğunu söylemek gerekir. Madde metninde belirtilen bir başka husus ise vadesi gelmiş para alacakları bakımından ihtiyati haciz kararının verilebileceğidir. Fakat aşağıda ihtiyati haczin şartları başlığı altında da belirteceğimiz üzere bu kural kat-i değildir. 

Öyleyse İİK’nun 257. maddesinden hareketle ihtiyati haciz kavramını; “Para alacaklarına ilişkin mevcut veya müstakbel takibin sonucunun güvence altına alınması için mahkeme kararı ile borçlunun malvarlığına el konulmasını sağlayan geçici bir hukuki korumadır.” Şeklinde tanımlayabiliriz.

İHTİYATİ HACİZ İLE İHTİYATİ TEDBİR ARASINDAKİ FARKLAR

Yukarıda belirttiğimiz üzere ihtiyati haciz ihtiyati tedbirin özel bir türünü oluşturur. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi yakın tarihli bir kararında da bu durumu “İhtiyati haciz, HMK'nın 389 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbirin özel bir türü olup, davacı açıkça İİK'nın 257. maddesine istinaden ihtiyati haciz talebinde bulunmuştur. Bu durumda mahkemece talebin ihtiyati haciz mahiyetinde bulunduğu nazara alınarak İİK. 257. maddesindeki koşulların oluşup oluşmadığının değerlendirilip hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir” şeklinde ifade edilmiştir. Bunun yanı sıra iki kurum arasında birçok farklılık bulunur. Bu farkları aşağıdaki gibi saymak mümkündür: 

1- İhtiyati haciz ancak para alacakları bakımından mümkün iken ihtiyati tedbir açısından bir sınırlama bulunmaz. 

2- İhtiyati tedbir genel ihtiyati haciz ise özel bir düzenlemedir. 

3- İhtiyati haciz, para alacağı için güvence sağlarken ihtiyati tedbir önleyici koruma mahiyetindedir. 

4- İhtiyati haciz alacaklısı icra takibinde veya davasında haklı çıkarsa hacizli mal satışa çıkarılır ve satış bedeli alacaklıya ödenir. İhtiyati tedbirde ise tedbir konulan malın aynen iadesi gerekir. 

5- İhtiyati haciz kararının verilebilmesi için alacaklının alacağının tehlikeye girdiğini ispatlaması gerekmez. Şartların varlığı kararın verilmesi için yeterlidir. 

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 2017/16298 K. Sayılı kararında iki koruma arasındaki benzerlik ve farklılıklar şöyle ifade edilmiştir: 

“6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 389. maddesine göre “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir”. İhtiyati haciz ise, ihtiyati tedbirin özel bir çeşidi olmakla beraber özellikle konusu ve tabi olduğu hükümler bakımından ihtiyati tedbirden farklıdır. İhtiyati haciz sadece para alacaklarına dair dava veya takiplerde söz konusu olduğu halde, ihtiyati tedbir kural olarak paradan başka şevlere dair davalarda ve aynı çekişmeli olan menkul ve gayrimenkul mallarla ilgilidir. İhtiyati hacizde haczedilen mallar açılan veya açılacak davanın konusunu oluşturmadığı halde, ihtiyati tedbirde üzerine tedbir konulan mallar taraflar arasında çekişmeli olduğundan davanın konusunu oluşturur.”

İHTİYATİ HACİZ ŞARTLARI

İİK’nın 257. Maddesine göre ihtiyati haciz şartları şunlardır: 

1- Bir para alacağı bulunmalıdır. 

2- Para borcu rehinle temin edilmemiş olmalıdır. 

3- Alacağın vadesi gelmiş olmalıdır. (Bu konuda istisnalar mevcuttur.) 

4- Alacaklı mahkemeye teminat yatırmalıdır.

VADESİ GELMEMİŞ ALACAKLAR İÇİN İHTİYATİ HACİZ YAPILABİLİR Mİ?

Yukarıda ihtiyati haciz şartlarını sayarken vadesi gelmiş bir para borcunun varlığının gerektiğini belirtmiştik. Bu durum İİK’nın 257. Maddesinde “rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir "para borcunun" alacaklısı…” şeklindeki ifadeleriyle düzenleme altına alınmıştır. Fakat aynı maddenin 2. Fıkrasında bu kez bazı istisnai hallerde vadesi gelmemiş para borçları bakımından da ihtiyati haciz kararının verilebilmesinin yolu açılmıştır. O halde vadesi gelmemiş alacaklar bakımından şu hallerde ihtiyati haciz yapılabilir: 

1- Borçlunun muayyen ikametgâhı yoksa; 

2- Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadile mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır yahut "kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunursa. 

Vade ile ilgili bir hususu daha burada belirtme gereği duymaktayız. Şarta bağlı alacaklar bakımından ihtiyati haciz kararı verilemez. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.12.2017 tarihli kararında vade ve muacceliyet kavramlarının farklı kavramlar olduğu ifade edilerek muaccel olmayan bir alacak bakımından ihtiyati haciz kararının verilemeyeceğine hükmedilmiştir. Dolayısıyla banka teminat alacakları bakımından ihtiyati haciz yapılıp yapılamayacağı hususu netlik kazanmıştır. İşbu kararın ilgili kısımları aşağıdaki gibidir: 

“…. D- İcra ve İflas Kanunu'nun "İhtiyati haciz şartları" başlıklı 257. maddesinde mevcut ve vadesi gelmiş bir borçtan söz edilmektedir. Oysa geciktirici şarta bağlı alacakta hukuki işlemin hükümlerini doğurması, şartın gerçekleşmesine bağlanmıştır. Geciktirici şartta işlemin hükümleri, hukuki işlemin yapıldığı tarihte değil, kural olarak şartın gerçekleştiği anda başlar. Her ne kadar hukuki işlem, şart gerçekleşmeden önce meydana gelmiş ise de, bu işlemin alacaklı lehine bir hak doğurup doğurmayacağı henüz belli olmayıp, sadece şarta bağlı alacak bakımından bir beklenti bulunmaktadır. Şartın tahakkuk ettiğinin tespiti, üzerinde taraflarca uzlaşma bulunmadıkça, ancak bir mahkeme kararını gerektireceğinden; bu alacağın genel haciz yolu ile takip suretiyle tahsili cihetine gidilmesi de mümkün değildir. 

Zira şüpheli ve müstakbel olayın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, şarta bağlı borcun talep ve takip edilebilir bir alacak doğurup doğurmayacağı, ancak şart gerçekleştiğinde belli olacaktır. Henüz tazmin edilmeyen teminat mektubu bedelinin veya karşılıksız çıkabileceği ihtimaline binaen bankanın ödemek zorunda kalacağı kanuni karşılık bedelinin, henüz risk gerçekleşmeden önce, mevcut ve muaccel bir alacak niteliğinde olduğu söylenemeyecektir. Nitekim İcra ve İflas Kanunu'nun 257. maddesi karşısında şarta bağlanmış bir alacak için ihtiyati haciz istenmesinin mümkün olmadığı kabul edilmiştir. 

E- İcra ve İflas Kanunu'nun 257. maddesinde ihtiyati haciz şartları sayılmıştır. Bu maddede 17.07.2003 gün ve 4949 sayılı Kanunun 59'uncu maddesiyle yapılan değişiklikte, madde başlığı "İhtiyatî haciz" iken "İhtiyatî haciz şartlan"; birinci fıkrasında yer alan "borcun" ibaresi, "para borcunun" şeklinde değiştirilmiştir. Bu değişiklik göstermektedir ki, teminat alacakları için İcra ve İflas Kanunu'nun 42. maddesi gereğince genel haciz yolu ile ilamsız takip yapılabilir ise de ihtiyati haciz kararı verilemez. Çünkü İcra ve İflas Kanunu'nun 257. maddesinde ihtiyati haciz, sadece "para alacakları" için öngörülmüştür. İhtiyati haciz; "icra işlemi" değil, özel geçici hukuki koruma müessesesi olduğundan, ancak İcra ve İflas Kanunu'nun 257. maddesindeki şartlar çerçevesinde karar verilebilir. O hâlde, teminatın "depo edilmesi" için ihtiyati haciz kararı verilemez…”

İHTİYATİ HACİZ KARARI

İhtiyati haciz kararı alacaklının talebi üzerine mahkemece verilen bir karardır. Alacaklının mahkemeye başvurarak talep ettiği kararın yargılaması dava olarak nitelendirilemez. Şöyle ki; İİK’nın 258/2. Maddesinde “Mahkeme iki tarafı dinleyip dinlememekte serbesttir.” Hükmü yer alır. Bu hüküm ihtiyati haciz yargılamasını hukuk yargılamalarından ayırmaktadır. Yine bunun yanında ihtiyati haciz kararının verilmesi için yaklaşık ispat kuralı aranmaktadır. İİK’nın 258/1. Maddesine göre; alacaklı alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeğe mecburdur. Hukuk yargılamalarında tam ispat kuralının ihtiyati haciz yargılaması bakımından aranmadığı görülmektedir. İhtiyati haciz yargılaması basit yargılama usulüne tabidir. Nitekim Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2017/1379 K. Sayılı kararında bu durum “İhtiyati haciz isteminin basit yargılamaya tabi işlerden olduğu, ancak ihtiyati haciz isteminin sulh hukuk mahkemesinde görüleceğine dair açık bir düzenlemeye yer verilmediği gibi basit yargılamaya tabi olan tüm işlerin de sulh hukuk mahkemesinde görüleceğine dair bir düzenlemenin olmadığı açıktır.” Şeklinde belirtilmiştir. 

Belirttiğimiz üzere ihtiyati haciz kararı talebinde bulunan alacaklı alacağını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır. Yargıtay 23. Dairesi’nin 2020/1988 K. Sayılı kararında “İlk derece mahkemesinin gerekçesi somut olayın özellikleri ve dosya kapsamına uygun görülmemiştir. Zira ihtiyati haciz taleplerinde alacağın varlık ve miktarını gösterir kanaat uyandırıcı delil ve belgelerin bulunması yeterli olup, alacağın kesin olarak ispatı gerekmez.” İfadelerine yer verilmiştir. İhtiyati haciz kararının verilebilmesi için İİK’nın 257. maddesi uyarınca alacağın muhtemel varlığına kanaat getirilmesi yeterli ise de alacaklının bu kanaati oluşturacak bilgi ve belgeleri talebine eklemesi gerekmektedir. Yargıtay da bilgi ve belge eksikliği hallerinde ihtiyati haciz kararının verilmemesi gerektiği görüşündedir. İstanbul BAM 17. HD’nin 2020/1810 K. Sayılı ilamına göre; “İhtiyati haciz kararı verilirken dikkat edilmesi gereken husus alacağın yazılı delille ispatı değil, alacağın varlığı konusunda hâkime kanaat verecek delillerin sunulmasıdır. Alacağın varlığına kanaat getirilmesi yaklaşık ispattır. Hukuki bir işlem söz konusuysa, alacağın varlığının bir belgeye veya belgeler zincirine dayanmalıdır. Somut talepte, geçiş listesi, araç plakaları, görüntüleri içeren CD kayıtları değerlendirildiğinde, yasada ifade edilen kanaat getiren delillerin ibraz edildiği kabul edilerek, teminat mukabili İhtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddedilmesi isabetli olmamıştır.” 

Faturaya dayalı alacaklar bakımından ihtiyati haciz kararı verilmemektedir. Konuya ilişkin İstanbul BAM 12. Hukuk Dairesi’nin 2018/1214 K. Numaralı bir kararı bulunmaktadır. İlgili karara göre; “Bilindiği üzere ; salt fatura düzenlenmesi ,adına fatura düzenleneni borç altına sokmaz. Muaccel alacağın varlığı ve miktarı yapılacak yargılama ile belirlenecektir. İtirazın kabulü ile ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına dair ek karara yönelik ileri sürülen istinaf sebepleri yerinde olmadığından davacı /ihtiyati haciz isteyen vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.”

Şayet taraflar arasında fatura mutabakatı varsa faturaya dayalı alacaklar bakımından da ihtiyati haciz kararı verilebileceği unutulmamalıdır.

İHTİYATİ HACİZ GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME

İhtiyati haciz kararını vermeye yetkili mahkeme İİK’nın 258. Maddesinde göndermesiyle İİK’nın 50. Maddesine göre belirlenir. İİK’nın 50. Maddesi ise yetki bakımından genel yetkili mahkemeleri işaret etmektedir. Dolayısıyla yetkili mahkeme genel yetki kuralları uyarınca belirlenmelidir. 

Görevli mahkeme ise Asliye Hukuk Mahkemesidir. Fakat ticari davalar bakımından Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olacağı unutulmamalıdır. Örneğin çek ya da bonoya dayalı alacaklarda göreli mahkeme asliye ticaret mahkemesidir. 

Kira alacakları bakımından sulh hukuk mahkemeleri görevlidir. 

Şayet ihtiyati haciz kararı davanın açılmasından sonra talep edilecekse görevli mahkeme davanın açıldığı mahkeme olacaktır. Bu durumda iş mahkemeleri, aile mahkemeleri gibi özel mahkemeler de ihtiyati haciz kararı verebilecektir. Fakat uygulamada yargılamayı gerektirir alacaklar bakımından ihtiyati haciz kararının neredeyse hiç verilmediği görülmektedir. Yargıtay’ın iş kazasına yönelik bir davada ihtiyati haciz kararı verilmesinin uygun olduğuna dair istisnai bir ilamı bulunmaktadır.

İHTİYATİ HACİZ TEMİNAT – TEMİNAT ORANI

İhtiyati haciz kararının verilebilmesi için alacaklı tarafından teminat yatırılması gerekmektedir. Teminat İİK’nın 259. Maddesi ile kararın verilebilme şartlarından birisi olarak sayılmıştır. İlgili maddeye göre; ihtiyatî haciz isteyen alacaklı hacizde haksız çıktığı takdirde borçlunun ve üçüncü şahsın bu yüzden uğrayacakları bütün zararlardan mesul ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 96.ncı maddesinde yazılı teminatı vermeğe mecburdur. 

Kanunda teminat yatırma zorunluluğu getirilmesine karşın teminat oranı belirenmiş değildir. Uygulamada genellikle bu oran alacak tutarının %15’i olarak belirlenmektedir. Fakat mahkemece bu oranın daha fazla olarak belirlenmesinde bir sakınca yoktur. 

Alacak ilama dayanıyorsa teminat aranmaz. Alacağın ilam mahiyetinde bir belgeye dayanması halinde ise teminata gerek olup olmadığı mahkemenin takdirine bırakılmıştır. 

İİK’nın 281. Maddesi gereği; hakim, iptale tabi tasarrufların konusu olan mallar hakkında alacaklının talebi üzerine ihtiyati haciz kararı verebilir. Teminatın lüzum ve miktarı mahkemece takdir ve tayin olunur. Şu kadar ki, davanın elden çıkarılmış mallar yerine kaim olan kıymete taalluku halinde, teminat göstermeksizin ihtiyati haciz kararı verilemez.

İHTİYATİ HACİZ KARARININ İÇERİĞİ

İİK’nın 260. Maddesine göre ihtiyati haciz kararında aşağıdaki hususlar yazılır. 

1. Alacaklının ve icabında mümessilinin ve borçlunun adı, soyadı ve ikametgâhı, 

2. Haczin ne gibi belgelere müsteniden ve ne miktar alacak için konulduğu, 

3. Haciz konulmasının sebebi, 

4. Haczolunacak şeyler, 

5. Alacaklının zararın tazminiyle mükellef olduğu ve gösterilen teminatın nelerden ibaret bulunduğu. 

Yukarıdaki unsurları taşımayan kararlar Yargıtay tarafından bozma nedeni olarak görülmüştür. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin örnek bir kararında “Somut olayda mahkemece, davalının yokluğunda davalıya ait iki ayrı bağımsız bölüm üzerine iki ayrı tarihli kararlarla ihtiyati haciz konulmasına karar verilmiş ise de, ihtiyati haciz kararlarında yukarıda açıklanan İİK'nun 257. maddesindeki hangi sebeplere dayanıldığının gerekçeli ve denetime elverişli bir şekilde anlaşılmadığı ve kararların da İİK'nın 260. maddesindeki unsurları taşımadığı anlaşıldığından itirazın reddine ilişkin ara kararının bu sebeplerle bozulması gerekmiştir.” Şeklinde hüküm kurulmuştur.

İHTİYATİ HACİZ KARARININ İCRASI – SÜRESİ

Alacaklı ihtiyati haciz kararının verilmesinin ardından hemen icra dairesine başvurarak borçlunun mallarını haczettirebilir. Yetkili icra dairesi İİK’nın 261/1. Maddesinde belirtildiği üzere kararı veren mahkemenin yargı çerçevesindeki icra dairesidir. 

Alacaklının icra dairesine başvurması için 10 günlük bir süre belirlenmiştir. Şayet alacaklı 10 gün içerisinde icra dairesine başvurarak kararın yerine getirilmesini istemezse ihtiyati haciz kararı kendiliğinden kalkacaktır. 

İİK’nın 263. Maddesi gereğince ihtiyati haciz ile haczedilmiş taşınır malların teminat karşılığında borçluya bırakılması mümkündür. Buna göre; “Haciz olunan mallar istenildiği zaman para veya ayın olarak verilmek ve bu hususu temin için malların kıymetleri depo edilmek veya icra müdürü tarafından kabul edilecek esham ve tahvilât veya taşınır ve taşınmaz rehin veya muteber bir banka kefaleti gösterilmek şartıyla borçluya ve mal üçüncü şahıs elinde haciz olunmuşsa bir taahhüt senedi alınarak bu şahsa bırakılabilir. İstenilecek teminat her halde borç ve masraf tutarını geçemez.” 

İhtiyati haciz kararları, 79'dan 99 uncuya kadar olan maddelerdeki haczin ne suretle yapılacağına dair hükümlere göre icra edilir. 

261. maddenin son fıkrasında ihtiyati haczin infazı ile ilgili şikayetlerde yetkili icra mahkemesi belirtilmiştir. İlgili maddeye göre; ihtiyati haczin infazı ile ilgili şikayetler infazı yapan icra dairesinin bağlı olduğu icra mahkemesine yapılır.

İHTİYATİ HACİZ KARARININ ETKİSİ

Birçok yerde belirttiğimiz üzere ihtiyati haciz alacaklıya ödeme güvencesi sağlayan bir koruma tedbiridir. Bu sebeple ihtiyati haczin kesin bir etkisi bulunmaz. Kesin etkisinin bulunmaması ile kastedilen ihtiyati haczin alacaklıya satış hakkı vermemesidir. Dolayısıyla ihtiyati haciz kararının alınmasının ardından alacaklının takip muamelelerini yaparak veya dava açarak haczi kesinleştirmesi gerekir. 

Yine 268. Madde ile ihtiyati hacizde iştirak müessesi düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre; 261 inci maddeye göre ihtiyaten haczedilen mallar, ihtiyati haciz kesin hacze dönüşmeden önce diğer bir alacaklı tarafından bu Kanuna veya diğer kanunlara göre haczedilirse, ihtiyati haciz sahibi alacaklı, bu hacze 100 üncü maddedeki şartlar dairesinde kendiliğinden ve muvakkaten iştirak eder. Rehinden önce ihtiyati veya icrai haciz bulunması halinde amme alacağı dahil hiçbir haciz rehinden önceki hacze iştirak edemez. 

Son olarak 268. Maddenin son fıkrasına değinmek gerekir. Bu fıkra, ihtiyati haczin rüçhanlı bir haciz olmadığını belirtmektedir. Dolayısıyla ihtiyati haciz alacaklısının diğer alacaklılara göre bir önceliği bulunmayacaktır.

İHTİYATİ HACZİN TEMİNAT KARŞILIĞI KALDIRILMASI

İİK’nın 266. Maddesine göre; “Borçlu, para veya mahkemece kabul edilecek rehin veya esham yahut tahvilât depo etmek veya taşınmaz rehin yahut muteber bir banka kefaleti göstermek şartı ile ihtiyati haczin kaldırılmasını mahkemeden isteyebilir. Takibe başlandıktan sonra bu yetki, icra mahkemesine geçer.”

İhtiyati haczin kaldırılması için icra takibinden önce kararı vermiş olan mahkemeye, takip başlatıldıktan sonra ise icra mahkemesine başvurmak gerekir.

İHTİYATİ HACİZ KARARINA İTİRAZ - İHTİYATİ HACZİN KALDIRILMASI DAVASI

İhtiyati haciz kararına itiraz ile belirtilmek istenen ihtiyati haciz kararının kaldırılması davasıdır. Yukarıda belirttiğimiz üzere ihtiyati haciz yargılaması basit usule göre yapılır ve uygulamada genellikle dosya üzerinden karar verildiği görülür. Kanun koyucu bu sebeplerden ileri gelebilecek hak kayıplarını önlemek maksadı ile borçluya ve bazı üçüncü kişilere itiraz hakkı tanımıştır. 265. Maddedeki düzenlemeye göre; “Borçlu kendisi dinlenmeden verilen ihtiyati haczin dayandığı sebeplere, mahkemenin yetkisine ve teminata karşı; huzuriyle yapılan hacizlerde haczin tatbiki, aksi halde haciz tutanağının kendisine tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde mahkemeye müracaatla itiraz edebilir.” 

Görüleceği üzere borçluya tanınan itiraz hakkı sınırlandırılmıştır. Borçlu ancak yokluğunda verilmiş kararlara itiraz edebilir. İtiraz sebepleri ise ihtiyati haczin dayandığı sebepler, mahkemenin yetkisi ve teminat olmak üzere tahdidi olarak sayılmıştır. Borçlu aşağıdaki sebeplerle ihtiyati haciz kararına itiraz edebilir: 

1-Alacağın vadesi yönünden kanunun belirlediği esaslara aykırı olarak ihtiyati haciz kararı verilmiş olması,

2-Alacağın rehinle temin edilmiş olması, 

3-Alacaklının hiç teminat göstermemiş ya da eksik göstermiş olması, 

4-İhtiyati haciz kararının yetkili mahkemece verilmemiş olması. 

Yukarıda saydığımız sebepler dışındaki itirazlar nedeniyle ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilemez. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 2015/14544 K. Sayılı kararında da “Dava; ihtiyati haciz kararına itiraza ilişkindir. Borçlu vekilinin itiraz dilekçesinde ileri sürdüğü takip konusu çekteki keşideci imzasının müvekkili şirket temsilcisine ait olmayıp sahte olduğu iddiasının İİK'nın 265. maddesinde sayılan sebeplerden olmadığı gibi açılacak menfi tespit davasında ileri sürülecek sebeplerden olup ihtiyati haciz konusunda davanın açıldığı mahkemece de karar verilebileceğinden yerinde görülmeyen itirazın reddine ilişkin kararın onanması gerekir.” Şeklinde belirtilmiştir. Karardan da anlaşılacağı üzere kambiyo senetlerine karşı menfi tespit davası açılırsa ihtiyati haczin kaldırılması bu mahkemeden talep edilebilir. 

İhtiyati haciz kararına itiraz süresi 7 gündür. Bu sürenin başlangıç anı ise farklılık gösterir. Şöyle ki; şayet haciz borçlunun huzurunda yapıldıysa sürenin başlangıcı haczin yapıldığı tarih, yokluğunda yapılmış ise haciz tutanağının kendisine tebliğ edildiği tarih olacaktır. İtiraz ihtiyati haciz kararını veren mahkemeye yapılır. 

Menfaati ihlal edilen üçüncü kişiler de ihtiyati haczi öğrendiği tarihten itibaren yedi gün içinde ihtiyati haczin dayandığı sebeplere veya teminata itiraz edebilir. Üçüncü kişilerin mahkemenin yetkisine itiraz hakkı bulunmaz. 

Kanun maddesinde; itiraz edenin dilekçesine istinat ettiği bütün belgeleri göstermesi zorunluluğu düzenlenmiştir. Mahkeme itiraz incelemesini mutlaka duruşmalı yapmak zorundadır. Duruşma açılır da taraflar gelmezse ancak bu kez evrak üzerinden karar verilebilir. Nitekim İstanbul BAM 14. Hukuk Dairesi’nin 2020/391 K. Sayılı kararında bu durum; “Yapılan itirazın incelenmesi usulü İİK'nın 265. maddesinde düzenlenmiş olup, anılan maddenin 4. fıkrasında, mahkemenin itiraz üzerine iki tarafı davet edip gelenleri dinledikten sonra itirazı varit görürse kararını değiştirip veya kaldırabileceği, iki taraf da gelmezse evrak üzerinde inceleme yaparak karar verebileceği belirtilmiş olmasına göre, itirazın duruşma açılarak incelenmesi yasa tarafından zorunlu bir usul olarak kabul edilmiştir. İhtiyati haciz kararına karşı üçüncü kişiler vekili tarafından verilen itiraz dilekçesi üzerine mahkemece taraflara davetiye gönderilmeden, duruşma açılmadan, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu itirazın reddine karar verildiği, duruşma açılması yönündeki yasal zorunluluğa uyulmadan itirazın dosya üzerinden sonuçlandırıldığı, böylece itirazın inceleme usulünü emredici şekilde düzenleyen yasa hükmünün ihlal edildiği anlaşılmaktadır.” Şeklinde belirtilmiştir.

İtiraz üzerine verilen kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Bölge adliye mahkemesinin itiraz üzerine verdiği kararlar kesindir. Ayrıca istinaf yoluna başvuru haciz kararının icrasın durdurmaz.

İHTİYATİ HACZİN KESİNLEŞMESİ

Dava Açılmadan veya İcra Takibi Başlatılmadan Önce 

Bu halde alacaklı haczin tatbikinden itibaren 7 gün içerisinde takip (icra ya da iflas) yapmalı ya da alacak davası açmalıdır. Aksi takdirde ihtiyati haciz hükümsüz kalır. Burada değinilmesinde yarar gördüğümüz bir husus daha vardır. Bilindiği üzere alacaklı ihtiyati haczin tatbikinden sonra icra takibi yapmak için takibi yetkili icra dairesinde başlatmalıdır. Yargıtay daha evvelden icra takipleri bakımından ihtiyati haciz kararının verildiği yargı yerinin çevresindeki icra dairesini de yetkili saymakta idi. Fakat Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.1.2014 tarih ve 2014/5 K. Sayılı ilamıyla bu görüş değiştirilmiştir. İlgili karar aşağıdaki gibidir. 

“Uyuşmazlık, ihtiyati haciz kararını veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesinin icra takibi yönünden yetkili olup olmadığına ilişkindir. HUMK'nın 12. maddesinde, ihtiyati hacizden sonra haciz kararının dayanağı olan alacak davasının, haciz kararını veren mahkemede açılabileceği belirtilmiştir. İhtiyati haciz kararını veren yerde bulunan icra dairesinde İİK'nun 50. maddesi yollaması ile icra takipleri başlatılabilmekteydi. Ancak 1086 sayılı HUMK'nın 12. maddesinin karşılığı 6100 Sayılı HMK da bulunmadığından, ihtiyati haciz kararının uygulanmasından sonra bu kararı veren mahkemenin bulunduğu yer icra dairesi, sırf o yer mahkemesinde ihtiyati haciz kararı verilmesi nedeniyle yetkili hale gelmeyecektir. İcra dairesinin yetkisinin HMK'nın genel yetki kuralları uyarınca belirlenmesi gerekir. Borçluların ikamet adresi yerine icra takibinin başlatıldığı ve ihtiyati haciz kararı alınan yer İcra Müdürlüğü işbu takip yönünden yetkisizdir. İcra takibi yetkisiz icra dairesinde başlatıldığından yetki itirazının kabulü hukuku uygundur.” 

Alacaklının icra takibi yapmasının ardından borçluya ödeme emri gönderilir. Borçlu genel haciz yolu ile takiplerde 7 gün içerisinde ödeme emrine itiraz etmezse takip kesinleşir ve ihtiyati haciz kesin hacze dönüşür. Şayet borçlu ödeme emrine itiraz ederse alacaklı 7 gün içerisinde bu itirazın hükümden düşürülmesini sağlamak için harekete geçmek zorundadır. Bunun için alacaklı 7 gün içerisinde ya itirazın iptali davası açmalı ya da itirazın kaldırılması yoluna gitmelidir. İtirazın iptali davası açıldığında ihtiyati haciz dava sonuna kadar devam eder ve alacaklı davayı kazanırsa geçici haciz kesin hacze dönüşür. İtirazın kesin kaldırılması bakımından da aynı usul uygulanır. Borçlu müddeti içinde ödeme emrine itiraz etmez veya itirazı icra mahkemesince kesin olarak kaldırılır veya mahkemece iptal edilirse, ihtiyati haciz kendiliğinden kesin hacze dönüşür. İcra mahkemesi, itirazın kaldırılması talebini reddederse alacaklının kararın tefhim veya tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dava açması gerekir. 

Alacaklı 7 gün içerisinde genel mahkemelerde borçluya karşı alacak davası da açabilir. Bu halde ihtiyati haciz davanın sonuçlanmasına kadar devam eder. Alacaklı davayı kazanırsa ilamlı icra takibi yapmalıdır. “İhtiyati haciz, alacak davasının mahkemede görüldüğü sırada konulmuş veya alacaklı birinci fıkraya göre mahkemede dava açmış ise, esas hakkında verilecek hükmün mahkemece tebliğinden itibaren bir ay içinde alacaklı takip talebinde bulunmaya mecburdur.” İİK 264/3 

Dava veya Takipten Sonra Konulmuş İhtiyati Hacizlerde 

Bu halde alacaklının yeni bir icra takibi başlatması gerekmez. Fakat borçlu ödeme emrine itiraz ederse yukarıda belirttiğimiz sürelere göre hareket edilmelidir. “İcra takibinde, borçlu ödeme emrine itiraz ederse bu itiraz hemen alacaklıya tebliğ olunur. Alacaklı, tebliğ tarihinden itibaren yedi gün içinde icra mahkemesinden itirazın kaldırılmasını istemeye veya mahkemede dava açmaya mecburdur. İcra mahkemesi, itirazın kaldırılması talebini reddederse alacaklının kararın tefhim veya tebliği tarihinden itibaren yedi gün içinde dava açması lâzımdır.” İİK 264/2 

Dava görülürken alınan ihtiyati haciz kararları da davanın sonuçlanmasına kadar devam eder. Dava sonuçlanınca alacaklı 1 ay içinde ilamlı takip yapmak zorundadır. 

İİK 264/4’e göre; her halde; alacaklı bu müddetleri geçirir veya davasından yahut takip talebinden vazgeçerse veya takip talebi kanuni müddetlerin geçmesiyle düşerse veya dava dosyası muameleden kaldırılıp da bir ay içinde dava yenilenmezse veya davasında haksız çıkarsa ihtiyatî haciz hükümsüz kalır ve alâkadarlar isterse lâzım gelenlere bildirilir.

İHTİYATİ HACİZ NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI

İİK’nın 259. Maddesi gereğince alacaklı ihtiyati haciz nedeniyle borçlunun ve üçüncü kişilerin uğrayacağı bütün zararlardan sorumludur. Şayet borçlu ihtiyati haciz nedeniyle zarar görmüşse genel mahkemelerde tazminat davası açabilir. Bu dava genel yetkili mahkemelerin dışında ihtiyati haciz kararını veren mahkemede de açılabilir. 

Dava iki ve her halde on yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 

Davacının zararları öncelikle teminattan karşılanır. 

Tazminat sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Fakat belirttiğimiz üzere borçlunun zarar görmüş olması şarttır. Bunun dışında zarar ile ihtiyati haciz arasında illiyet bağı bulunmalıdır.