KASTEN İNSAN ÖLDÜRME SUÇU

KASTEN İNSAN ÖLDÜRME SUÇU

+

Kasten insan öldürme suçu insanlık tarihinin başlangıcından beri var oluşu ve insanların en temel hakkı olan yaşama hakkını hedef alması dolayısıyla bütün dönemlerde ağır yaptırımlara tabi tutulmuş bir suç tipidir. Suç en ağır yaptırımlara tabi tutulmak suretiyle yaşam hakkının korunması amaçlanmıştır. 

TCK’nın 81. Maddesi bir insanı kasten öldüren kişinin müebbet hapis cezası ile cezalandırılacağını düzenlemiştir. Kanunun 82. Maddesinde suçun nitelikli halleri yer alır. Ayrıca suçun ihmali davranışla işlenmesi de 5237 sayılı TCK döneminde kanunda yer almıştır. 

Yukarıda da belirttiğimiz üzere kasten öldürme suçuyla kişilerin yaşam hakkının korunması amaçlanmıştır. İnsan hayatının korunması diğer tüm değerlerden daha üstün tutulmak zorundadır. Yaşam hakkı dışındaki bütün haklarının kullanılabilirliğinin ilk şartı yaşıyor olmaktır.

KASTEN ÖLDÜRME SUÇU NASIL İŞLENİR?

Fiil 

Kasten öldürme suçunun icrai ve ihmali davranışla işlenmesi mümkündür. İhmali davranışla kasten öldürme suçu kanunda ayrıca düzenlenmiştir. Makalemizin konusunu oluşturan kasten öldürme suçu bakımından fiili icrai hareket oluşturur. 

Kasten insan öldürme suçu, silahla, bıçakla, kimyasal maddeyle vb. şekillerde işlenebilme özelliği dolayısıyla serbest hareketli bir suçtur. Suçun oluşmasına sebebiyet veren hareketler kanunla sınırlandırılmamıştır. 

Failin eylemi ölüm sonucunu doğurmaya uygun olmalıdır. Suçta kullanılan araçların ölüm neticesini gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Fakat suçun işlenmesinde kullanılan bazı araçlar daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hal olarak değerlendirilebilir. Bunun yanında beddua etmek, büyü yapmak gibi eylemler suçu oluşturmaz.

Kasten Öldürme Suçunda Netice Unsuru 

Ceza kanununda bazı suç tiplerinin cezalandırılması için bir neticenin meydana gelmesi aranır. Kasten öldürme suçunun oluşması için ölüm neticesinin meydana gelmesi gerekir. Bu haliyle kasten öldürme suçu neticeli bir suç tipidir. Ölümün meydana gelmediği durumlarda failin kastına göre kasten öldürmeye teşebbüs ya da kasten yaralama suçlarından cezalandırma yoluna gidilir. 

Suçun oluşması bakımından ölüm kavramının da açıklanması gerekmektedir. Ölüm ile merkezi sinir sisteminin geri dönülemez şekilde kaybı kastedilmiştir. Bu anlamda beyin ölümü gerçekleşen kişinin öldüğü kabul edilir. 

İlliyet Bağı 

Failin suçtan sorumlu tutulabilmesi için gerçekleştirdiği eylem ile netice arasında illiyet bağının varlığı aranır. Ölüm neticesi failin eyleminden kaynaklanmış olmalıdır.

Fakat nedensellik bağının kurulmuş olması failin bu sonuçtan sorumlu tutulabilmesi için tek başına yeterli değildir. Bunun yanında sorumluluk için failin davranışı ile ortaya çıkan sonucun faile objektif olarak yüklenebilir olması gerekir. Failin yaraladığı kişinin hastaneye götürülürken yolda geçirdiği kaza sonucu ölmesi halinde ölüm neticesi objektif olarak faile yükletilemeyecektir.

KASTEN ÖLDÜRME SUÇU KİM TARAFINDAN İŞLENEBİLİR?

Kasten öldürme suçu herkes tarafından işlenebilir. Fail bakımından bir özellik aranmamıştır. Fakat TCK’nın 82/1 d maddesinin şartlarının varlığı durumunda faile verilecek ceza artırılır. Bu suç bakımından fail ve mağdur aynı kişi olamayacaktır. Kişinin kendini öldürmesi intihar suçu kapsamında değerlendirilir.

KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNUN KONUSU VE MAĞDURU

Kasten öldürme suçunun mağduru herkes olabilir. Mağdur bakımından bir özellik aranmamıştır. Fakat bazı durumlarda (TCK 82/1 d, e, f, g) mağdurun sıfatı nedeniyle faile verilecek ceza artırılabilir. 

Kasten öldürme suçunun konusunu da insan oluşturur. Anne karnındaki çocuğa karşı kasten öldürme suçu işlenemez. İnsan olmak tam ve sağ doğumla başladığından cenin insan olarak kabul edilmemektedir. 

Anne karnından kısmen de olsa çıkmış olan cenin suçun konusu ve mağduru olabilir. Yeni doğan bebeğin suça konu olabilmesi için ise canlı olması gerekir.

OLASI KASTLA ADAM ÖLDÜRME

Kasten öldürme suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Suçun oluşması için genel kastın varlığı yeterlidir. Fakat suçun basit halinin olası kast ile işlenebilmesi de mümkündür. 

Olası kast TCK’nın 21. Maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre “Kişinin, suçun Kanuni tanımındaki unsurların gerçekleşebileceğini öngörmesine rağmen, fiili işlemesi halinde olası kast vardır. Bu halde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda müebbet hapis cezasına, müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıldan yirmi beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur; diğer suçlarda ise temel ceza üçte birden yarısına kadar indirilir.” 

21. maddenin gerekçesinde olası kast ile ilgili verilen bir örneğin paylaşılması konunun anlaşılması bakımından faydalı olacaktır. Gerekçede yer alan örnek “Yolda seyreden bir otobüs sürücüsü, trafik lambasının kendisine kırmızı yanmasına rağmen, kavşakta durmadan geçmek ister; ancak kendilerine yeşil ışık yanan kavşaktan geçmekte olan yayalara çarpar ve bunlardan bir veya birkaçının ölümüne veya yaralanmasına neden olur. Trafik lambası kendisine kırmızı yanan sürücü, yaya geçidinden her an birilerinin geçtiğini görmüş; fakat, buna rağmen kavşakta durmamış ve yoluna devam etmiştir. Bu durumda otobüs sürücüsü, meydana gelen ölüm veya yaralama neticelerinin gerçekleşebileceğini öngörerek, bunları kabullenmiştir.” Şeklindedir. 

Olası kast ile adam öldürmeye teşebbüs suçunun işlenmesi de mümkündür.

TASARLAYARAK ADAM ÖLDÜRME

TCK’nın 82. Maddesinde kasten insan öldürme suçunun nitelikli halleri sayılmıştır. Maddenin a bendinde ise suçun tasarlayarak işlenmesi haline yer verilmiştir. Maddeye göre tasarlayarak öldürme suçunu işleyen kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir. 

Tasarlama bir suçun önceden düşünülmek suretiyle kasıtlı olarak işlenmesi halini ifade eder. Tasarlama kasten öldürme suçu bakımından nitelikli hal olarak düzenlenmiş fakat kanunda tanımı yapılmamıştır. Tasarlama ile ilgili öğretide iki teori yer alır. Bu teoriler soğukkanlılık teorisi ve plan kurma teorisi olarak isimlendirilmiştir. Soğukkanlılık teorisine göre, tasarlayarak öldüren şahısta bir soğukkanlılık gözlenmektedir. Bu kişinin başkasını öldürürken hiç heyecan duymamış olması, ondaki ruhsal kötülüğü göstermektedir. Ayrıca fail, öldürme kararını önceden almış olmasına, araya zaman girmiş bulunmasına karşın, soğukkanlılığını korumuş ve bu karardan vazgeçmemiştir. Planlama teorisine göre ise, tasarlama ile işlenen öldürme suçlarında, suç, önceden kararlaştırılmış, hazırlanmış ve planlanmıştır. Bu hazırlık, pusu kurmak, mağduru ya da maktulü bulmak, hile ile öldüreceği yere getirmek şeklinde olabilecektir. Burada fail, önceden aldığı suç işleme kararını gerçekleştirmek için suçta kullanacağı araçları seçip, temin etmekte ve bu suçu nasıl işleyeceği konusunda plan yapmaktadır. 

Yargıtay iki teoriyi de benimsemiş olmakla tasarlamanın kabul edilebilmesi için bazı kriterler geliştirmiştir. Bu kriterleri aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür. 

1- Failin bir kimseyi öldürme kararını soğukkanlı bir şekilde ve koşulsuz olarak almış olması, 

2- Failin düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükunete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması, 

3- Failin gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dahilinde icra etmesi. 

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2014 tarihli bir kararında “Failin, bir kimsenin vücut bütünlüğü veya yaşam hakkına karşı eylemde bulunmaya sebatla ve koşulsuz olarak karar vermiş olması, düşünüp planladığı suçu işlemeden önce makul bir süre geçmesine ve ulaştığı ruhi sükûnete rağmen bu kararından vazgeçmeyip sebat ve ısrarla fiilini icraya başlaması ve gerçekleştirmeyi planladığı fiili, belirlenmiş kurgu dâhilinde icra etmesi gerektiği" belirtilmiştir. 

Tasarlama halinde fail, anında karar verip fiili işlememekte, suç işleme kararı ile fiilin icrası arasında sükûnetle düşünebilmeye yetecek kadar bir süre geçmektedir. Fail bu süre içinde suçu işleyip işlememe konusunda düşünmekte ve suçu işlemekten vazgeçmemektedir. Failin suçu işlemekten vazgeçmesi ve fakat bir başka nedenle ve bir başka ani kararla fiili işlemesinde tasarlamadan söz edilemez. Suç işleme kararının hangi düzeydeki eylem için ve ne zaman alındığı ile eylemin şarta bağlı olmayan bu kararlılıktan ne kadar zaman geçtikten sonra işlendiği mevcut delillerle belirlenmeli, suç kararıyla eylem arasında geçen zaman dilimi içerisinde ruhi sükûnete ulaşılıp ulaşılamayacağı değerlendirme konusu yapılmalıdır.” Şeklinde ifade edilmiştir. 

Yargıtay tasarlama ve haksız tahrik hükümlerinin bir arada uygulanabileceği görüşündedir. Tasarlayarak öldürme suçunda haksız tahrik hükümlerinin uygulanması mümkündür.

Hata hallerinin varlığı durumunda ise tasarlamadan söz edilemeyecektir. Hata sonucu öldüreceği kişiden başka birini öldüren faile tasarlayarak insan öldürme suçundan değil suçun basit halinden ceza verilecektir. Nitekim Yargıtay 1. Ceza Dairesi 2013 tarihli bir kararında “Sanığın öldürmeyi tasarladığı kişi yerine, o zannederek bir başka kişiyi öldürmesi halinde 5237 sayılı TCK 'nın 30. maddesi gereğince hatasından yararlanacağı ve ağırlaştırıcı nedenden sorumlu tutulamayacağı gözetilmelidir.” Şeklinde hüküm kurmuştur.

CANAVARCA HİSLE VEYA EZİYET ÇEKTİREREK ADAM ÖLDÜRME SUÇU

TCK’nın 82/1 b. Bendine göre iki farklı nitelikli unsur bir arada sayılmıştır.

Canavarca his madde gerekçesinde kişinin acıma hissi olmaksızın bir başkasını öldürmesi olarak tanımlanmıştır. Yine gerekçeye göre “Canavarca hisle öldürmenin arzettiği özellik, öldürmenin vahşi bir yöntemle gerçekleştirilmesidir. Kişinin yakılarak, uyurken kulağının içine kızgın yağ dökülerek ya da vücudu parçalanarak öldürülmesi, buna örnek olarak gösterilebilir.” Yargıtay ise toplumun ortak bilincinin , duygusunun ve vicdanının hiçbir zaman onaylamayacağı tehlikeli ve vahşi durumlarda canavarca hissin varlığının kabul edilmesi gerektiği görüşündedir. Nitekim bir Yargıtay kararında bu husus “Evli olan sanığın, duygusal ilişki içerisinde olduğu maktulün Facebook hesabına girerek eski bir erkek arkadaşıyla yaptığı yazışmaları görmesi üzerine gerçekleştirdiği eyleminin ağırlığıyla onu bu eyleme iten neden arasında aşırı derecede ölçüsüzlük-oransızlık bulunması, sanığın eyleminin toplumun ortak bilinci, duygusu ve vicdanınca hiçbir zaman onaylamayacak oluşu bir bütün olarak değerlendirildiğinde; maktulün üzerine benzin döküp tutuşturmak suretiyle vahşi bir yöntem kullanan sanığın, öldürme suçunu canavarca hisle işlediğinin kabul edilmesi gerektiğinden..” şeklinde belirtilmiştir. 

Kişinin zamana yayılmak suretiyle acı çektirilerek öldürülmesi ise eziyet kapsamında değerlendirilir. 82. Maddenin gerekçesinde kişinin gözlerinin çıkarılması, kulağının ve sair organlarının kesilmesi gibi hallerde eziyet çektirerek öldürme suçunun oluşacağı belirtilmiştir. Eziyetin mağdur tarafından hissedilmiş olması gerekir.Canavarca hisle veya eziyet çektirerek adam öldürme suçunun cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.

YANGIN, SU BASKINI, TAHRİP, BATIRMA VEYA BOMBALAMA VEYA NÜKLEER, BİYOLOJİK VEYA KİMYASAL SİLAH KULLANMAK SURETİYLE KASTEN ADAM ÖLDÜRME SUÇU

Hükme göre nitelikli hal sayılabilecek durumlar sınırlıdır. Burada bir kişiyi yakmak yerine yangın çıkararak öldürmek gibi olağanüstü haller sayılmıştır. Yine suçun bu şekilde işlenmesi halinde faile ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.

82. Maddenin gerekçesi ise “(c) bendinde ise, öldürmenin genel tehlike yaratmak ya da tehlikeli araçlar kullanılmak suretiyle işlenmesi, bu suçun nitelikli hâli olarak tanım­lanmıştır. Genel tehlike yaratmak, başlı başına bir suç oluşturmaktadır. Ge­nel tehlikeye sebebiyet verme suçunun oluşabilmesi için ölüm veya yara­lama ya da malvarlığına zarar verme gibi bir neticenin meydana gelmesi gereksizdir. Bu nedenle, kasten öldürme suçunun genel tehlike yaratmak suretiyle işlenmesi hâlinde, hem genel tehlike yaratma suçu hem de kasten öldürme suçu birlikte gerçekleşmiş olmaktadır. Fikri içtima hükümleri uy­gulanmak suretiyle bu durumda kişiye daha ağır cezayı gerektiren kasten öldürme suçundan dolayı cezaya hükmetmek gerekecektir. Ancak, bu bent hükmüyle söz konusu durum, kasten öldürme suçunun nitelikli hâli olarak kabul edilmiştir.” Şeklindedir.

KAN GÜTME SAİKİYLE ADAM ÖLDÜRME

TCK’nın 82/1 j. Maddesinde düzenlenen kan gütme saikiyle öldürme suçu düzenlenmiş ve yaptırım olarak ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülmüştür. Bu nitelikli halin uygulanması için failin görev bilinci ile hareket etmesi aranmıştır. Bunun yanında bir cinayetin kan gütme saiki ile işlenip işlenmediğinin tespiti açısından bazı kriterler benimsenmiştir. Benimsenen bu Yargıtay kriterleri aşağıdaki gibidir.

a- Olaya neden olan önceki olay ölümle sonuçlanmış olmalıdır. 

b- Fail önceki suçun failini veya onun mensubu bulunduğu grup ya da aileden birisini öç almak duygusu ile ve bir görev bilinci ile öldürmelidir. 

c- İlk öldürülen ile ikinci suçun faili arasında kan hısımlığı şartı olmayıp suçun münhasıran kan gütme saiki ile işlenmesi yeterlidir. 

d- İlk öldürme olayı ile ikinci olay arasında çok kısa olmayan bir süre geçmeli, bu süre içerisinde fail ilk öldürme olayından duyduğu her türlü acı, kızgınlık ve öfkeden arınarak geleneklerin etkisi ile bir görevi yerine getirmek istek ve bilinci ile hareket etmelidir. 

Haksız tahrik ve kan gütme saikiyle adam öldürme hükümleri bir arada uygulanamaz.

TÖRE SAİKİYLE ÖLDÜRME

Töre Türk Dil Kurumu tarafından bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü olarak tanımlanmıştır. 

Türkiye’nin bazı bölgelerinde halen töre cinayeti olarak adlandırılan ve bu şekilde meşrulaştırılmaya çalışılan cinayetlere rastlamak mümkündür. Suçun bu hali faillerin töre bilincinin etkisi altında işlenmesini ifade etmektedir. Böylesi durumlarda öldürme kararı failin kendi başına aldığı bir karar olmayıp aile, aşiret, köy halkı gibi birçok topluluk ya da kişi tarafından birlikte alınır. 

 Bunun yanında namus cinayeti diye bilinen cinayet türü kanunda özel olarak düzenlenmemiştir. Namus cinayetleri olayın özelliğine göre töre saiki içerisinde değerlendirilir. Her namus cinayeti töre cinayeti olarak nitelendirilmemektedir. Suçun eşlerin sadakatsizliği etkisiyle işlenmesi durumunda olayın özelliklerine göre sonuca gidilir. Mağduru öldürme kararı fail tarafından haksız tahrik altında alınmışsa fail suçun temel halinin cezası ile cezalandırılacaktır. Fakat töre bilinciyle alınmış ortak bir kararın etkisiyle işlenen cinayetler töre cinayeti sayılır. 

Töre saikiyle işlenen cinayetlerde fail haksız tahrik hükümlerinden yararlanamaz. Töre saikiyle adam öldürme suçunun cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıdır.

KASTEN ADAM ÖLDÜRME SUÇUNUN GEBE OLDUĞU BİLİNEN ŞAHSA KARŞI İŞLENMESİ

Kanun koyucu 82. Maddenin gerekçesine göre; suçun gebe kadına karşı işlenmesi hâlinde iki hayata son verilmektedir. Bu nedenle, belirtilen durumda faile daha ağır ceza verilmesi öngörülmüştür. Failin söz konusu nitelikli unsur dolayısıyla sorumlu tutulabilmesi için, mağdurun gebe olduğunu bilmesi gerekir; yani suçun bu nitelikli unsuru açısından failin doğrudan kastla hareket etmesi gerekir.

KASTEN ADAM ÖLDÜRME SUÇUNUN, ÇOCUĞA VEYA BEDEN VEYA RUH BAKIMINDAN KENDİSİNİ SAVUNAMAYACAK KİŞİYE KARŞI İŞLENMESİ

Mağdurun çocuk olması veya ileri yaşı, hastalığı, malullüğü veya ruhi veya fizik güçsüzlüğü onu kendini korumaktan aciz bir hale getirmektedir. Ayrıca olayın özelliklerine göre yaralı kişilere karşı işlenen suçlarda bu kapsamda değerlendirilir. Bunun yanında bu durumdaki insanların öldürülmesi madde gerekçesinde de belirtildiği üzere failin ahlaki kötülüğünün ne denli yüksek olduğunu ortaya koymaktadır. Saydığımız nedenlerle suçun bu işleniş biçimi mevzuatımızdaki en ağır yaptırım olan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmayı gerektirmiştir.

KASTEN ADAM ÖLDÜRME SUÇUNUN ÜSTSOY VEYA ALTSOYDAN BİRİNE VEYA EŞ VEYA KARDEŞE KARŞI İŞLENMESİ

TCK’nın 182/1 d bendinde kasten öldürme suçunun belli akrabalık ilişkisi içinde bulunulan kişilere yani üstsoy veya altsoydan birine ya da eş veya kardeşe karşı işlenmesi, nitelikli hal kapsamına alınmıştır. Nitelikli hallerin konusunu oluşturacak kişiler tahdidi olarak sayılmıştır. Bu kişiler dışında kalanlara karşı işlenen kasten öldürme suçları nitelikli kapsamında değerlendirilmez. 

Mevzuatımızda hısımlığın kan ve kayın hısımlığı olmak üzere iki türü bulunur. Kişinin eşi dolayısıyla akrabası sayılan kişiler kayın hısımı sayılır. TCK 182/1 d anlamında sayılan kişilerle yalnızca kan hısımları kastedilmiştir. Kişinin suçu kayın pederine ya da eşinin kardeşine karşı işlemesi halinde nitelikli hal oluşmayacaktır. 

Yine TCK üvey çocuklar, evlatlıklar ya da üvey ana-babayı nitelikli hal kapsamındaki kişilerden saymamıştır. Fakat kardeşlik bakımından anne ya da babadan birinin ortak olması yeterlidir. Dolayısıyla üvey kardeşlere karşı işlenen suçlar da nitelikli hal kapsamında sayılır.

BİR SUÇU GİZLEMEK, DELİLLERİNİ ORTADAN KALDIRMAK VEYA İŞLENMESİNİ KOLAYLAŞTIRMAK VEYA YAKALANMAMAK AMACIYLA KASTEN ÖLDÜRME

Bu nitelikli hal araç ve amaç suç olmak üzere bünyesinde iki farklı suç tipini barındırır. Failin amaç suçu başka bir suç olmakla kasten öldürme suçunu araç olarak işlemektedir. Nitelikli halin oluşması iki suç arasında bağlantının bulunmasına bağlıdır. Kabahatler TCK’da yer almadığından kabahati gizlemek amacıyla işlenen suçlarda nitelikli hal uygulanmaz. 

Amaç suçun işleniş biçiminin bir önemi bulunmamaktadır. Fiilin TCK’da suç olarak düzenlenmiş olması gerekli ve yeterlidir. Nitekim madde gerekçesinde “Suçun bu nitelikli hâlinin oluşabilmesi için, belirtilen amaçlarla bir kişinin öldürülmesi yeterlidir; öldürmek suçuyla amaçlananın gerçekleşmesi gerekmez. Bu nedenle, örneğin bir banka soygununu gerçekleştirebilmek amacıyla öldürme suçunun işlenmesi hâlinde, fail hakkında bu nitelikli unsur dolayısıyla cezaya hükmedilecektir. Banka soygununun gerçekleşmesi hâlinde, failin ayrıca bu suçtan dolayı da cezalandırılması gerekir. Başka bir deyişle, bu gibi durumlarda gerçek içtima kurallarını uygulamak gerekir.” Şeklinde belirtilmiştir.

BİR SUÇU İŞLEYEMEMEKTEN DOLAYI DUYDUĞU İNFİALLE KASTEN ÖLDÜRME

Nitelikli halin gerçekleşmesi infialin bir suçun işlenememesinden kaynaklanmasına bağlıdır. İnfial yaratan eylemin TCK kapsamında suç sayılması gereklidir. Kişinin herhangi bir teklifini reddeden birini öldürmesi infial sayılmaz ve nitelikli hal olarak değerlendirilmez.

KAMU GÖREVLİSİNİN KASTEN ÖLDÜRÜLMESİ

TCK’nın 6. Maddesi kamu görevlisini; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi olarak tanımlamıştır. 

Madde gerekçesine göre suçun salt kamu görevlisine karşı işlenmesi yeterli değildir; mağdurun, görevinin gereklerine uygun davranılması dolayısıyla öldürülmesi gerekir. Hatta, kamu görevliliği sıfatı sona ermiş olsa bile, kişinin kamu görevinin gereklerine uygun davranması dolayısıyla öldürülmesi halinde de bu nitelikli unsur oluşacaktır. 

Nitelikli halin oluşması için kişinin kamu görevi sırasında öldürülmüş olması gerekmez. Görev nedeniyle öldürülmesi yeterlidir. Mağdur emekli olmuş olsa dahi suç görevi nedeniyle işlenmişse nitelikli hal uygulanır.

KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS

TCK’nın 35. Maddesine göre; kişi, işlemeyi kastettiği bir suçu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamaz ise teşebbüsten dolayı sorumlu tutulur. 

Kasten öldürme suçunun tamamlanması yukarıda da belirttiğimiz üzere ölüm neticesinin gerçekleşmesine bağlıdır. Failin icra hareketlerine başlamasına rağmen ölüm neticesi gerçekleşmezse suç teşebbüs aşamasında kalmış sayılacaktır. 

Olası kastla adam öldürme eyleminin de teşebbüs aşamasında kalması mümkündür.

KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS CEZASI

TCK’nın 35/2. Maddesine göre “Suça teşebbüs halinde fail, meydana gelen zarar veya tehlikenin ağırlığına göre, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on üç yıldan yirmi yıla kadar, müebbet hapis cezası yerine dokuz yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” 

Maddeden anlaşılacağı üzere hakime indirim oranı bakımından takdir hakkı tanınmıştır. Hakim takdir hakkını kullanırken meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığını göz önünde bulundurur. Bunun yanında kasten öldürmeye teşebbüs suçunun cezası belirlenirken, yaraların çokluğu, bedende meydana gelen hasar, isabet alan vücut bölgesi, hayati tehlikenin varlığı, atış mesafesi gibi kriterlerden faydalanılır.

KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS KRİTERLERİ

Kasten öldürmeye teşebbüsten dolayı cezalandırma yapabilmek için failin öldürme kastının bulunması gerekir. Bazı durumlarda failin kasten yaralama eyleminden mi yoksa kasten öldürmeye teşebbüsten mi cezalandırılacağı konusunda tereddütler yaşanmaktadır. Yargıtay failin kastının belirlenebilmesi için bazı kriterler geliştirmiştir. Bu kriterler; 

1- Fail ile mağdur arasında olay öncesine dayalı, öldürmeyi gerektirir bir husumetin bulunup bulunmadığı, 

2- Olayda kullanılan vasıtanın öldürmeye elverişli olup olmadığı, 

3- Mağdurdaki darbe sayısı ve şiddeti, 

4- Darbelerin vurulduğu bölgenin hayati önem taşıyıp taşımadığı, 

5- Failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir sebepten dolayı mı son verdiği, 

6- Olay sonrası mağdura yönelik davranışları. 

Şeklinde sayılabilir. 

Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019 yılında vermiş olduğu bir kararda;“Kasten yaralama suçu ile kasten öldürme suçuna teşebbüs arasındaki ayırıcı kriter manevi unsurun farklılığına dayandığından, sanığın kastının öldürmeye mi, yoksa yaralamaya mı yönelik olduğunun çözülmesi gerekmektedir. 

5237 sayılı TCK’nın 21/1. maddesine göre, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi olan ve failin iç dünyasını ilgilendiren kast, dış dünyaya yansıyan davranışlara bakılarak, daha açık bir ifadeyle, failin olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışları ölçü alınarak belirlenmelidir. 

İlkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır. 

Kastın belirlenmesi açısından her bir olayda kullanılması gereken ölçütler farklılık gösterebileceğinden, tüm bu olguların olaysal olarak ele alınması gerekmektedir.”Şeklinde belirtmiştir. 

KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA HAKSIZ TAHRİK

TCK’nın 29. Maddesinde haksız tahrik; haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemek olarak tanımlanmıştır. Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir: 

a- ) Tahriki oluşturan bir fiil bulunmalı, 

b- ) Bu fiil haksız olmalı, 

c- ) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı, 

d- ) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı, 

e- ) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır. 

Yukarıdaki şartların varlığı halinde kasten öldürme suçundan dolayı faile verilecek cezada haksız tahrik indirimi yapılır. Haksız tahrik indirim oranı TCK’nın 29. Maddesinde belirtildiği üzere “Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hallerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir.” Şeklindedir. 

Fakat TCK’nın 82/1 i ve J bentleri bakımından yukarıda da belirttiğimiz üzere haksız tahrik indirimi uygulanmaz. 

Olası kastla adam öldürme suçunda haksız tahrik hükümleri uygulanabilir. Bu durum Yargıtay CGK’nın 2014 tarihli bir kararında “şartlarının bulunması halinde olası kastla işlenen suçlarda da “haksız tahrik” hükümlerinin uygulanması mümkündür, ancak bunun için doğrudan kastla işlenen suçlarda olduğu gibi, haksız fiilin olası kastla işlenen suçun mağdurundan kaynaklanması gerekmektedir.” İfadeleriyle belirtilmiştir. 

Hata hallerinde de haksız tahrik hükümlerinin uygulanması mümkündür. Failin kastettiğinden başkasını öldürmesi halinde haksız tahrik ceza indirimi belirli koşulların varlığı halinde uygulama alanı bulur. Konunun önemi nedeniyle savunma yapılırken mutlaka bir ceza avukatından yardım alınmalıdır.

KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA MEŞRU MÜDAFAA

Meşru müdafaa TCK’nın 25. Maddesinde gerek kendisine ve gerek başkasına ait bir hakka yönelmiş, gerçekleşen, gerçekleşmesi veya tekrarı muhakkak olan haksız bir saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu olarak tanımlanmıştır. Suç teşkil eden bir eylemin meşru müdafaa şartları altında işlenmesi halinde faile ceza verilmez. Kasten öldürme suçunun da meşru müdafaa koşullarında işlenmesi mümkündür. 

Meşru müdafaanın şartları, meşru müdafaada sınırın aşılması ve daha birçok konuda detaylı bilgi için Meşru Müdafaa Nedir? Başlıklı makalemizi inceleyebilirsiniz.

KASTEN ÖLDÜRME İŞTİRAK

Kasten öldürme suçuna iştirakin her türlüsü mümkündür. Faillerin ortak bir plan neticesinde mağduru öldürmek için doğrudan birlikte hareket etmeleri durumunda her fail kasten öldürme suçundan dolayı ayrı ayrı cezalandırılır. 

Bunun yanında kasten öldürmeye azmettirme ve yardım etme de mümkündür. Kasten öldürmeye azmettiren kişi doğrudan fail gibi cezalandırılır. Yardım etme eyleminde ise yardım edenlere işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, 15 yıldan 20 yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi halinde, 10 yıldan 15 yıla kadar hapis cezası verilir.

KASTEN ÖLDÜRME SUÇUNDA GÖNÜLLÜ VAZGEÇME

TCK’nın 36. Maddesine göre; fail, suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçer veya kendi çabalarıyla suçun tamamlanmasını veya neticenin gerçekleşmesini önlerse, teşebbüsten dolayı cezalandırılmaz; fakat tamam olan kısım esasen bir suç oluşturduğu takdirde, sadece o suça ait ceza ile cezalandırılır. 

Kasten öldürme suçunda gönüllü vazgeçme hükümlerinin uygulanması mümkündür. Şartların varlığı halinde faile kasten yaralama suçundan dolayı ceza verilebilir. Nitekim Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin 2017 tarihli bir kararında; 

“Oluşa ve dosya kapsamına göre; Sanık ... ve mağdur ... arasında alacak meselesi olduğu, olay günü sanık ve mağdurun alkol aldıkları sırada alacak meselesinden çıkan tartışmanın kavgaya dönüştüğü, kavga sırasında mağdurun sanığa tabakla vurması üzerine sanığın bıçakla mağduru yaraladığı, sanığın yaralı olan mağduru aracın bagaj kısmına koyarak hastaneye götürdüğü sırada mağdurun bagajda ölebileceğini düşünürek aracın iç kısmına koyduğu, sanığın araçla ilerlediği esnada tanık Mustafa ile karşılaştıkları, tanık M.,'nın hastaneyi araması üzerine ambulansın gelerek mağduru hasteneye götürdüğü, sanığın da araçla ambulansı takip ederek hastaneye gittiği olayda; 

Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre, sanık, icra hareketlerini tamamlayıp neticenin meydana gelmesini önlediğinden, eyleminin öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilmesi gerekmekle beraber, 5237 Sayılı TCK.nun 36. maddesinde düzenlenen gönüllü vazgeçme hükmü göz önünde tutularak ve aynı Kanun'un 61. maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesinde kullanılan araç, suç konusunun önem ve değeri, kasta dayalı kusurun ağırlığı hususları dikkate alınarak, temel ceza makul bir oranda belirlenerek kasten yaralama suçundan hüküm kurulması yerine, yazılı şekilde kasten öldürmeye teşebbüs suçundan cezalandırılmasına karar verilmesi..” şeklinde hüküm kurulmuştur.