Hukuk düzeni, yapılmasını emrettiği ya da yasakladığı davranışların ihlali ihtimaline karşı birtakım yaptırımlara yer vermiştir. Bu yaptırımlarla, kimi zaman hürriyeti bağlayıcı cezalar ya da adli para cezaları kimi zaman ise idari tedbirler olarak karşılaşılmaktadır. Hapis ve adli para cezaları Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenmişken bunlar dışında kalan daha hafif fiillerin yaptırımlarına ise Kabahatler Kanunu ve bazı özel kanunlarda yer verilmiştir.
Kabahat, hukukun yasakladığı fiillerin suçlara nazaran daha hafif nitelikli hallerini ifade eder. Türk mevzuatında suç ve kabahat ayrımı bu noktadan yani yasak fiilin ağırlığından doğmuş ve iki grup fiillere ait yaptırımlar ayrı kanunlarla düzenleme altına alınmıştır. Esasında kabahatlerde geniş anlamda suç sayılarak ceza hukukunun konusunu oluşturmakta fakat dar anlamda ülkemizde izlenen suç politikası gereği suç ve kabahat ayrımının yapılması zorunluluğu doğmuştur. Kabahat sayılan davranışlar ve bu davranışların yaptırımlarının hukukta yer almasının nedeni hafif nitelikteki yasak fiillerin cezasız kalmasının engellenmesi düşüncesine dayanır. Dolayısıyla bir fiilin suç ya da kabahat olarak nitelendirilebilmesi için o fiile dair yaptırımın hangi kanunda düzenlendiğine bakılmalıdır. Yukarıda da belirttiğimiz üzere kabahatler geniş anlamda suç olarak nitelendirilebildiğinden kanunilik ilkesi kabahatler bakımından da uygulanmaktadır. Fakat kanunilik ilkesinin kabahatler bakımından uygulanmasında birtakım esneklikler mevcuttur. Şöyle ki; kabahatlere ilişkin yaptırımlar da tıpkı suçlar gibi ancak kanunla düzenlenirken kabahat teşkil eden fiillerin idarece belirlenebilmesine olanak tanınmıştır.
765 sayılı TCK döneminde suç ve kabahat ayrımı yapılmamışken 5237 sayılı TCK ile bu ayrıma yer verilmiş ve kabahatlerin Ceza Kanunu’nda çıkarılması yoluna gidilmiştir. Kanunun gerekçesinde ise aşağıdaki ifadeler yer almaktadır:
“Haksızlık oluşturan bir fiilin suç veya kabahat olarak tanımlanmasında, izlenen suç politikası etkili olmaktadır. Ancak, bir fiilin suç veya kabahat olarak tanımlanmasında, bunun esasen haksızlık ifade etmesi gerektiği hususu göz önünde bulundurulmalıdır. Esas itibarıyla haksızlık ifade etmeyen, hukuka aykırı olmayan bir fiil hiçbir surette suç veya kabahat olarak tanımlanamaz.
Haksızlıklar arasında bu yönde bir tasnif yapılması durumunda; bu tasnifte, hukuka aykırı olan fiilin ifade ettiği haksızlık içeriği esas alınmalıdır.
Bu bakımdan, esasen hukuka aykırı olan ve haksızlık ifade eden fiiller arasında suç veya kabahat olarak bir ayırım yapılması, bir nitelik farkı oluşturmamaktadır. Söz konusu tasnif, haksızlıklar arasındaki nicelik farkına dayanmaktadır. Bu tasnif, haksızlıklar arasında sadece bir işlem farklılığı doğurmaktadır.”
İdari Para Cezası Nedir?
Kabahatler kanunu ve bazı özel kanunlarda yer alan kabahatlerin yaptırımlarının ilk türü olarak düzenlenen ve idari makamlarca hükmedilen para cezalarına idari para cezası denir. İdari para cezası Kabahatler Kanunu’nun 17. Maddesinde düzenlenmiştir.
Kanunun gerekçesinde de belirtildiği üzere; kabahatleri suç olmaktan ve ceza kanunlarının kapsamı dışına çıkarma eğiliminin bir sonucu olarak; çeşitli hususlarda düzenleme getiren özel kanunlarda bazı fiiller karşılığında idarî yaptırımlar öngörülmektedir. Başka bir deyişle, bu fiiller, "idarî suçlar" olarak tanımlanmaktadırlar.
Adli Para Cezası ve idari Para Cezası Farkı
Kanun gerekçesinde yer alan deyimle idari suçların karşılığını idari para cezalar oluşturur. Bir başka ifadeyle idari para cezası kabahat karşılığında kanunda öngörülen ve kanunda açıkça gösterilen idarî kurul, makam veya kamu görevlileri kararı ile uygulanan ceza türüdür. Konuyla bağlantılı bir Yargıtay kararında aşağıdaki ifadeler kullanılmıştır:
“Kabahatler idarenin bir yargı kararına gereksinim duymaksızın kanunların tanıdığı açık yetkiye dayanarak, idare hukukuna özgü yöntemlerle verdiği cezalar olup, idari yaptırımları düzenleyen 5326 Sayılı Kabahatler Kanunun 16. maddesinde idari para cezaları bir idari yaptırım türü olarak belirtilmiştir. Bu özelliğiyle kabahatlerin, sonucu idari ceza gerektiren eylemler olmakla, 6098 Sayılı TBK'nın 72/1. maddesinin son cümlesi ve 818 Sayılı TBK'nın 60/2. maddesinde belirtildiği üzere “cezayı gerektiren fiil'' kapsamında değerlendirilmesi zorunlu olup, ceza kanunları sistematiğinin değişmesi nedeniyle, idari para cezasının da teknik anlamda “ceza” olmadığı sonucuna varılamayacaktır.” Y11HD. 2022/2486 K.
Buna karşın adli para cezaları bağımsız mahkemelerce verilmiş para cezalarını ifade etmektedir.
İki ceza türü de para ortaklığında olduklarından karıştırılma ihtimalleri bulunmaktadır. 5326 sayılı Kanunun gerekçe kısmında adli ve idari para cezalarının farklarına ilişkin aşağıdaki ifadeler kullanılmıştır.
Belirtmek gerekir ki, her ikisi de belli bir miktar paranın kişiden alınıp Devlet Hazinesine intikalinden ibaret gibi görünürse de; adlî nitelikteki para cezası ile idarî nitelikteki para cezası arasında, karar veren merci, yaptırımın infaz sureti, yaptırıma bağlanan kanunî neticeler bakımından önemli farklılıklar bulunmaktadır.
Örneğin, idari nitelikte bir yaptırım olarak para cezasına, ceza muhakemesi süreci sonucunda mahkeme tarafından hükmedilmez; bu ceza, idarî görev yapan bir kişi veya kurul tarafından verilir. Bu cezalar, adlî sicile kaydedilmez, ödenmediği takdirde hapse dönüştürülmez.
İdari nitelikteki "para cezası", bir uyarı (ikaz) fonksiyonu gördüğü gibi, kamu açısından oluşmuş olan zararın giderilmesi amacına da hizmet edebilir. Bu nedenle, idarî para cezasının misli nitelikte olması mümkündür.
İDARİ PARA CEZASI TÜRLERİ NELERDİR?
Kanunun 17. Maddesinde idari para cezalarının üç türü olduğu belirtilmiştir. Kanunda sayılan bu idari para cezası türleri şunlardır:
1-Maktu İdari Para Cezası
Kanunda para cezasının pazarlıksız olarak sabit belirlendiği hallerde maktu idari para cezası söz konusudur. Örneğin “Kumar oynayan kişiye, “bin” Türk Lirası idari para cezası verilir.” Şeklindeki ceza türü maktu idari para cezasıdır. Böyle bir cezanın uygulanmasında takdir hakkından söz edilemez.
2-Nispi İdari Cezası
Kanun koyucu bazı kabahatler bakımından ise öngörülen para miktarının duruma göre artırılabileceğini düzenlemiştir. Bu tür cezalara nispi cezalar denilmektedir. Nispi cezalarda da takdir hakkı bulunmamaktadır. Fakat ilgili kurumdan bilgi istenilmesi gerekebilir. Örneğin 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nun 3/11. maddesine göre “İthali, lisansa, şarta, izne, kısıntıya veya belli kuruluşların vereceği uygunluk ve yeterlilik belgesine tabi olan eşyayı, aldatıcı işlem ve davranışlarla ithal eden kişiye, eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı idari para cezası verilir. Eşyanın değersiz, artık veya atık madde olması durumunda, idarî para cezası; dökme halinde gelen eşya için ton başına beş bin Türk Lirası, ambalajlı gelmesi halinde kap başına yüz Türk Lirası olarak hesaplanır.”
Nispi idari para cezaları zamanaşımı bakımından özellik göstermektedir. Bu sebeple zamanaşımı başlığında ayrıca bu konuya da değineceğiz.
3-Alt ve Üst Sınırlar Arasında Gösterilen İdari Para Cezası
Kanun bazı durumlar için alt ve üst sınırlar belirlemiştir. Asgari ve azami oranlar belirli iken somutlaştırma halinde uygulayıcıya bir takdir hakkı tanınmıştır. Burada ceza belirlenirken bazı kriterlere uyulmalıdır. İdari para cezasının miktarı belirlenirken, işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumunun birlikte göz önünde bulundurulur.
İDARİ PARA CEZASI VERMEYE KİMLER YETKİLİDİR?
Kabahatler Kanunu’nun 22 vd. maddelerinde idari yaptırım kararlarının kim tarafından verilebileceği düzenlenmiştir. İlgili madde aşağıdaki gibidir:
- Kabahat dolayısıyla idari yaptırım kararı vermeye ilgili kanunda açıkça gösterilen idari kurul, makam veya kamu görevlileri yetkilidir.
- Kanunda açık hüküm bulunmayan hallerde ilgili kamu kurum ve kuruluşunun en üst amiri bu konuda yetkilidir.
- İdari kurul, makam veya kamu görevlileri, ancak ilgili kamu kurum ve kuruluşunun görev alanına giren yerlerde işlenen kabahatler dolayısıyla idari yaptırım kararı vermeye yetkilidir.
- 4.12.2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun yer bakımından yetki kuralları kabahatler açısından da geçerlidir.
Cumhuriyet savcısının karar verme yetkisi
Cumhuriyet savcısı, kanunda açıkça hüküm bulunan hallerde bir kabahat dolayısıyla idariyaptırım kararı vermeye yetkilidir.Bir suç dolayısıyla başlatılan soruşturma kapsamında bir kabahatin işlendiğini öğrenmesi halinde Cumhuriyet savcısı durumu ilgili kamu kurum ve kuruluşuna bildirebileceği gibi, kendisi de idari yaptırım kararı verebilir. Soruşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde Cumhuriyet savcısı bu nedenle idari yaptırım kararı verir. Ancak, bunun için ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından idari yaptırım kararı verilmemiş olması gerekir. (KK m. 23)
Mahkemenin karar verme yetkisi
Kovuşturma konusu fiilin kabahat oluşturduğunun anlaşılması halinde mahkeme tarafından idari yaptırım kararı verilir. (KK m. 24)
İDARİ YAPTIRIM TUTANAĞI NASIL DÜZENLENMELİDİR?
Kabahatler Kanunu’nun 25. Maddesine göre:İdari yaptırım kararına ilişkin tutanakta;
a)Hakkında idari yaptırım kararı verilen kişinin kimlik ve adresi,
b)İdari yaptırım kararı verilmesini gerektiren kabahat fiili,
c)Bu fiilin işlendiğini ispata yarayacak bütün deliller,
d)Karar tarihi ve kararı veren kamu görevlilerinin kimliği,Açık bir şekilde yazılır.
Tutanakta, ayrıca kabahati oluşturan fiil, işlendiği yer ve zaman gösterilerek açıklanır.
Tutanakta eksiklik bulunması cezanın iptalini gerektirir. Aşağıda bazı örnek Yargıtay kararları paylaşılmıştır:
“İdari para cezasına dayanak teşkil eden 13.07.2016 tutanakta 3039 Sayılı Kanun'un 21. maddesine aykırılık tespit edildiğinin belirtildiği, 26.07.2016 tarih, 57 Sayılı idari yaptırım kararında idari yaptırım nedeni olarak çeltik ekimi yapıldığı belirtilmekle birlikte dayanak olarak 3039 Sayılı Kanun'un 11. ve 21. maddelerinin gösterildiği, anılan Kanunun 21/3. maddesinin düzenleme içeriği iki farklı eylem için farklı farklı idari para cezası öngördüğü, yine anılan Kanunun 11. maddesinin düzenlemesinde de iki farklı eylem için ayrı ayrı iki farklı idari para cezası öngörüldüğü, idari yaptırım kararında anılan Kanunun 11. maddesinde belirtilen hangi eyleme muhalefet edildiği ile 21. maddesinde düzenlenen hangi eyleme muhalefet edildiği hususları açıkça belirtilmediği gibi, hangi maddeye aykırılık nedeni ile ne miktarda idari para cezası uygulandığı ve hesaplamanın ne şekilde yapıldığı da gösterilmeden toplam idari para cezası miktarının tutanakta belirtilmesi hukuka aykırıdır.” Y19 CD. 2021/1381 K.
“İtiraz dilekçesi ve kanun yararına bozmaya konu mahkeme dosyası incelendiğinde; idari yaptırımın muhatabı olan araç sahibinin, olay günü hasta annesinin bir yakınını hastaneye götürmek için annesinin evinin önünde aracın motorunu dahi durdurmadan yalnızca bir dakika kadar park halinde beklediğini ve daha sonra hareket ettiğini, olay tarihinde çevrede birçok güvenlik kamerası bulunduğunu ve mahkemece görüntülerin temin edilerek incelenebileceği, annesinin evinin yakınında bulunan işletmeler ile park konusunda husumetli olduğunu, idari para cezasını düzenleyen fahri müfettişin bu kişilerin yakını olabileceğini düşündüğünü ileri sürerek kendisi aleyhine uygulanan idari para cezasının haksız olduğu gerekçesiyle cezanın iptali için Ankara Nöbetçi Trafik Mahkemesi Hakimliği'ne hitaben dilekçe yazarak başvuruda bulunduğu görülmektedir.İtirazı inceleyen Mahkemece; 5326 Sayılı Kanun'un 25. maddesinde yazılı olduğu üzere, itiraz konusu olayın nasıl gerçekleştiği ve tutanağa konu olacak maddi delillere tutanakta yer verilip verilmediği incelenmek suretiyle, yine 5326 Sayılı Kanun'un 28. maddesine göre ilgili idarenin savunmasını ve varsa tutanağa esas delilleri isteyerek bir karar vermek yerine, yeterli inceleme ve araştırma yapılmaksızın başvurunun reddine karar verdiği anlaşılmakla,” Y19. CD. 2018/7939 K.
İDARİ PARA CEZALARI NASIL VE NE ZAMAN TEBLİĞ EDİLİR?
İdari yaptırım kararı, 11.2.1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre ilgili kişiye tebliğ edilir. Tebligat metninde bu karara karşı başvurulabilecek kanun yolu, mercii ve süresi açık bir şekilde belirtilir.
İdari yaptırım kararının ilgili gerçek kişinin huzurunda verilmesi halinde tutanakta bu husus açıkça belirtilir. Bu karara karşı başvurabileceği kanun yolu, mercii ve süresine ilişkin olarak bilgilendirildikten sonra kişinin karar tutanağını imzalaması istenir. İmzadan kaçınılması halinde bu durum tutanakta açıkça belirtilir. Karar tutanağının bir örneği kişiye verilir.
Tüzel kişi hakkında verilen idari yaptırım kararları her halde ilgili tüzel kişiye tebliğ edilir.
İdari yaptırım kararları, Maliye Bakanlığı ile idari yaptırım kararı verenler arasında yapılacak protokoller çerçevesinde, kararı verenler adına 213 sayılı Kanunun 107/A maddesi hükümlerine göre kurulan teknik altyapı kullanılmak suretiyle Maliye Bakanlığı tarafından elektronik ortamda tebliğ edilebilir. Elektronik ortamda yapılan tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır. Bu şekilde yapılan tebligatlar, birinci fıkra kapsamındaki tebliğ yerine geçer. (m. 26)
Tebligat usulsüz yapılmışsa itiraz süresi başlamayacaktır. Yine tebliğ edilen evrakta kanun yolu gösterilmemişse itiraz süresi başlamaz. Aşağıdaki Yargıtay kararında bu durum şöyle belirtilmiştir:
“01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5326 sayılı Kabahatler Kanununun 26. maddesinin 1. fıkrası 2 cümlesinde idari yaptırım kararının tebliğine ilişkin metinde bu karara karşı başvurulabilecek kanun yolu, mercii ve süresinin açık bir şekilde belirtileceğinin düzenlenmiş olduğu, muterizin idari para cezasına itiraz etmesi üzerine Kurum Ünite İtiraz Komisyonunca verilen ret kararının tebliğine ilişkin 11.11.2005 tarihli ve 104269 sayılı yazıda tebliğden itibaren 60 günlük süre içerisinde yetkili idare mahkemesine itiraz edilebileceğinin belirtildiği, 5326 Sayılı Kanunun 26. maddesine aykırı şekilde kanun yolu, mercii ve süresinin hatalı bildirildiği, komisyon kararının 17.1 1.2005 tarihinde muterize tebliğ üzerine 19.12.2005 tarihinde Sulh Ceza Mahkemesine başvuruda bulunulduğu, her ne kadar 15 günlük başvuru süresinin geçirilmiş olduğundan bahisle mahkemesince ret kararı verilmiş ve itiraz mercii olan Z. 1. Ağır Ceza Mahkemesince muterizin idare mahkemesince başvurduğuna dair dosyada bir belge bulunmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar verilmiş ise de, muterizin 60 günlük süre içinde idare mahkemesine başvurabileceği kanısıyla hareket ederek henüz süresi bulunduğunu düşündüğü bu aşamada, esasen 15 gün içerisinde Sulh Ceza Mahkemesine başvurabileceğini öğrenmiş olması mümkün olmakla, muterize bildirilen 60 günlük süre içinde başvurunun yapılmış olduğu gözetilerek, mahkemesince incelemesinin esastan yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle..” Y11. CD. 2006/6668 K.
İDARİ PARA CEZASINA İTİRAZ VE İTİRAZ SÜRESİ
- İdari para cezalarına karşı itiraz yolu kanunun 27. Maddesinde gösterilmiştir. Buna göre idari para cezalarına karşı Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edilebilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir.
- Mücbir sebebin varlığı dolayısıyla bu sürenin geçirilmiş olması halinde bu sebebin ortadan kalktığı tarihten itibaren en geç yedi gün içinde karara karşı başvuruda bulunulabilir. Bu başvuru, kararın kesinleşmesini engellemez; ancak, mahkeme yerine getirmeyi durdurabilir.
Sulh Ceza mahkemesi başvuruyu reddederse bu karara karşı da itiraz yoluna gidilebilir. Burada CMK hükümleri uygulanır. İtiraz süresi 7 gündür.
Başvuru harca tabi değildir.
Kanun yoluna başvuru dolayısıyla oluşan bütün masraflar ve vekalet ücreti, başvurusu veya savunması reddedilen tarafça ödenir.
Özel Durumlar
- 5510 sayılı SGK Kanunu itiraz için özel bir yol benimsemiştir. Buna göre SGK tarafından düzenlenen idari para cezalarına karşı mahkeme önünde itiraz yoluna başvurmadan önce İdari Para Cezası İtiraz Komisyonu’na 15 gün içinde bizzat veya iadeli taahhütlü mektupla itiraz etmelidir. İtirazı reddedilenler ret kararının tebliğinden itibaren 30 gün içerisinde idare mahkemesinde iptal davası açabilirler. İdare istemi zımnen reddederse (cevap vermezse) 60 günlük bekleme süresinin ardından 30 gün içerisinde yine dava açılabilir.
- Trafik cezası ve aracın trafikten menedilmesine karar verilmişse dava idare mahkemesinde açılır. Dava açma süresi 60 gündür. Aşağıda örnek bir karar yer verilmiştir:“Muterizin asıl talebinde idari para cezası karar tutanağının kaldırılması, ek talebinde ise sürücü belgesinin geri alınması kararı ve aracın trafikten men edilmesine ilişkin kararların kaldırılmasının talep edildiği, Osmaniye 2. Sulh Ceza Hakimliği'nin 2019/683 değişik iş sayılı dosyası kapsamında idari para cezası karar tutanağının esası hakkında inceleme yapılıp karar verildiği, anılan karara yapılan itirazın ise Osmaniye 1. Sulh Ceza Hakimliği'nin 27/05/2019 tarihli ve 2019/1782 değişik iş sayılı kararı ile incelendiği ve bu kararın da Dairemizin 2021/16065 Esas numarası ile incelenip kanun yararına bozulmasına karar verildiği, sürücü belgesinin geri alınması kararı ve aracın trafikten men edilmesine ilişkin kararlar bakımından yapılan taleplerin ise tefrik edilerek 2019/1061 değişik işe kaydedilerek incelemeye esas alındığının anlaşılması karşısında, 5326 Sayılı Kanun'un 27/8. maddesi uyarınca başvuruya konu her üç talebin birlikte idari yargı merciinde incelenip karara bağlanması gerekir.” Y7CD. 2021/16400 K.
- Bu maddenin birinci ve ikinci fıkrasında belirtilen usullerle Kuruma bildirilmediği tespit edilen asgarî işçilik tutarı üzerinden Kurumca re’sen tahakkuk ettirilen sigorta primleri, 88 inci ve 89 uncu maddeler dikkate alınarak işverene tebliğ edilir. İşveren, tebliğ edilen prim borcuna karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde Kuruma itiraz edebilir. İtiraz takibi durdurur. Kurumca itirazın reddi halinde işveren, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde yetkili iş mahkemesine başvurabilir. Mahkemeye başvurulması, prim borcunun takip ve tahsilini durdurmaz. (5510 sayılı Kanun m. 85)
- İdari yaptırım kararının mahkeme tarafından verilmesi halinde, bu karara karşı ancak itiraz yoluna gidilebilir.
- Soruşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idari yaptırım kararı verilmesi halinde; kovuşturmaya yer olmadığı kararına itiraz edildiği takdirde, idari yaptırım kararına karşı başvuru da bu itiraz merciinde incelenir. Dolayısıyla burada da sulh ceza mahkemesine itiraz edilecektir.
- Aynı maddenin yedinci fıkrasına göre; kovuşturma konusu fiilin suç değil de kabahat oluşturduğu gerekçesiyle idari yaptırım kararı verilmesi halinde; fiilin suç oluşturmaması nedeniyle verilen beraat kararına karşı kanun yoluna gidildiği takdirde, idari yaptırım kararına karşı itiraz da bu kanun yolu merciinde incelenir.
- İdari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde; idari yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddiaları bu işlemin iptali talebiyle birlikte idari yargı merciinde görülür.
İTİRAZ BAŞVURUSU NASIL İNCELENİR?
Başvuru üzerine mahkemece yapılan ön inceleme sonucunda;
a) Yetkili olmadığının anlaşılması halinde dosyanın yetkili sulh ceza mahkemesine gönderilmesine,
b) Başvurunun süresi içinde yapılmadığının, başvuru konusu idari yaptırım kararının sulh ceza mahkemesinde incelenebilecek kararlardan olmadığının veya başvuranın buna hakkı bulunmadığının anlaşılması halinde, bu nedenlerle başvurunun reddine,
c) (a) ve (b) bentlerinde sayılan nedenlerin bulunmaması halinde başvurunun usulden kabulüne, karar verilir.
Başvurunun usulden kabulü halinde mahkeme dilekçenin bir örneğini ilgili kamu kurum ve kuruluşuna tebliğ eder.
İlgili kamu kurum ve kuruluşu, başvuru dilekçesinin tebliği tarihinden itibaren en geç on beş gün içinde mahkemeye cevap verir. Başvuru konusu idari yaptırıma ilişkin işlem dosyasının tamamının bir örneği, cevap dilekçesi ile birlikte mahkemeye verilir. Mahkeme, işlem dosyasının aslını da ilgili kamu kurum ve kuruluşundan isteyebilir. Cevap dilekçesi, idari yaptırım kararına karşı başvuruda bulunan kişi sayısından bir fazla nüsha olarak verilir.
Mahkeme, başvuruda bulunan kişilere cevap dilekçesinin bir örneğini tebliğ eder; talep üzerine veya re'sen tarafları çağırarak belli bir gün ve saatte dinleyebilir. Dinleme için belirlenen günle tebligatın yapılacağı gün arasında en az bir haftalık zaman olmasına dikkat edilir. Dinleme sırasında taraflar veya avukatları hazır bulunur. Mazeretsiz olarak hazır bulunmama, yokluklarında karar verilmesine engel değildir. Bu husus, tebligat yazısında açıkça belirtilir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun tanıklığa, bilirkişi incelemesine ve keşfe ilişkin hükümleri, bu başvuru ile ilgili olarak da uygulanır.
Dinlemede sırasıyla; hazır bulunan başvuru sahibi ve avukatı, ilgili kamu kurum ve kuruluşunun temsilcisi, varsa tanıklar dinlenir, bilirkişi raporu okunur, diğer deliller ortaya konulur.
Mahkeme, ilgilileri dinledikten ve bütün delilleri ortaya koyduktan sonra aleyhinde idari yaptırım kararı verilen ve hazır bulunan tarafa son sözünü sorar. Son söz hakkı, aleyhinde idari yaptırım kararı verilen tarafın kanuni temsilcisi veya avukatı tarafından da kullanılabilir. Mahkeme son kararını hazır bulunan tarafların huzurunda açıklar.
Mahkeme, son karar olarak idari yaptırım kararının;
a) Hukuka uygun olması nedeniyle, "başvurunun reddine",
b) Hukuka aykırı olması nedeniyle, "idari yaptırım kararının kaldırılmasına” karar verir.İdari para cezasının alt ve üst sınırının kanunda gösterildiği kabahatler dolayısıyla verilmiş idari para cezasına karşı başvuruda bulunulması halinde, mahkeme idari para cezasının miktarında değişiklik yaparak da başvurunun kabulüne karar verebilir.
“Üç bin” Türk lirası dahil idari para cezalarına karşı başvuru üzerine verilen kararlar kesindir. (Kabahatler Kanunu m. 28)
Duruşma yapmak zorunlu değildir. Uygulamada da genellikle dosya üzerinden karar verilmektedir.
İDARİ PARA CEZALARINDA ZAMANAŞIMI
İdari para cezaları bakımından iki türlü zamanaşımı süresi belirlenmiştir. Bu süreler soruşturma ve yerine getirme zamanaşımı süreleridir.
1-Soruşturma Zamanaşımı Süreleri
Soruşturma zamanaşımının dolması halinde kabahatten dolayı kişi hakkında idari para cezasına karar verilemez.Soruşturma zamanaşımı süresi;
- a)Yüz bin Türk Lirası veya daha fazla idari para cezasını gerektiren kabahatlerde beş,
- b)Elli bin Türk Lirası veya daha fazla idari para cezasını gerektiren kabahatlerde dört,
- c)Elli bin Türk Lirasından az idari para cezasını gerektiren kabahatlerde üç yıldır.
"Ancak“, 89 uncu maddesi hariç olmak üzere” 1111 sayılı Askerlik Kanunu, 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu, 2972 sayılı Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun, 3376 sayılı Anayasa Değişikliklerinin Halkoyuna Sunulması Hakkında Kanun, 4925 sayılı Karayolu Taşıma Kanunu, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu ve 6001 sayılı Karayolları Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda belirtilen ve idari para cezasını gerektiren fiilin işlendiği tarihi takip eden takvim yılının son günü bitimine kadar idari para cezası verilerek tebliğ edilmediği takdirde idari yaptırım kararı verilemez, verilmiş olanlar düşer."
Yukarıdaki hükümden anlaşılacağı üzere sayılan kanunlardaki kabahate karşılık gelen idari para cezası kabahatin işlendiği tarihi takip eden takvim yılının son günü bitimine kadar verilmeli ve tebliğ edilmiş olmalıdır. Aksi takdirde cezanın hükmü kalmaz. Trafik cezalarında da durum böyledir.
Burada nispi idari para cezalarına dikkat etmek gerekir. Zira kanuna göre; nispi idari para cezasını gerektiren kabahatlerde zamanaşımı süresi sekiz yıldır. Konuya ilişkin bir BİM kararı aşağıdaki gibidir:
“5326 Sayılı Kanun'un 20. maddesinin üçüncü fıkrasında nispi idari para cezasını gerektiren kabahatlerde sekiz yıllık zamanaşımı süresinin öngörüldüğü, soruşturmanın davacı şirket açısından 29.03.2016 ile 23.05.2017 tarihleri arasındaki dönemi kapsadığı, dava konusu Kurul Kararının ise 13.03.2019 tarihinde alındığı dolayısıyla sekiz yıllık soruşturma zamanaşımı süresinin aşılmadığı, dosyada mevcut bilgi ve belgelerden yeterli fiyat analizlerinin yapıldığı, etkin ve yeterli düzeyde incelemenin gerçekleştirildiği, elde edilen bilgi, belge ve deliller ışığında tablo ve grafiklere yer verilmek suretiyle teşebbüsler arasındaki uyumlu eylem birlikteliğinin tüm boyutlarıyla ortaya konulduğu, 4054 Sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun'un 4. maddesi uyarınca piyasadaki rekabeti bozucu arz kısıtı anlaşmalar ve rakipler arasındaki uyumlu eylemlerin hukuka aykırı, yasak fiiller olarak tanımlandığı, bu sebeple davacı şirketin içinde bulunduğu ekonomik durum ve konkordato sürecinde olması nedeniyle rekabete aykırı davranış içine giremeyeceğine yönelik iddiaların soyut ve dayanaksız olduğundan davanın reddine dair karara karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekir.” Ankara BİM 8.İDD. K. 2021/1576
Soruşturma zamanaşımı geçen idari para cezaları iptal edilir.
Zamanaşımı süresi, kabahate ilişkin tanımdaki fiilin işlenmesiyle veya neticenin gerçekleşmesiyle işlemeye başlar.
Kabahati oluşturan fiilin aynı zamanda suç oluşturması halinde suça ilişkin dava zamanaşımı hükümleri uygulanır.
Yerine Getirme (Tahsil) Zamanaşımı
İdari para cezalarının belirli sürelerde tahsil edilemediği hallerde artık zamanaşımı gündeme gelecektir. Yerine getirme zamanaşımı süreleri Kabahatler Kanunu’nun 21. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre:
Yerine getirme zamanaşımının dolması halinde idari para cezasına veya mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin karar artık yerine getirilemez.
Yerine getirme zamanaşımı süresi;
- a)Elli bin Türk Lirası veya daha fazla idari para cezasına karar verilmesi halinde yedi,
- b)Yirmi bin Türk Lirası veya daha fazla idari para cezasına karar verilmesi halinde beş,
- c)On bin Türk Lirası veya daha fazla idari para cezasına karar verilmesi halinde dört,
- d)On bin Türk Lirasından az idari para cezasına karar verilmesi halinde üç, yıldır.
Mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin zamanaşımı süresi on yıldır.
Zamanaşımı süresi, kararın kesinleşmesinin rastladığı takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren işlemeye başlar. Örneğin 2023 yılı ocak ayında kesinleşmiş 55.000 TL’lik bir idari para cezası için zamanaşımı süresi 2024 yılında işlemeye başlayacak ve 2030 yılının sonunda sona erecektir. İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna başvurulmaması veya kanun yoluna başvurulması halinde yargılama aşamalarının son bulması neticesinde idari para cezalarının takip edilebilir aşamaya gelmesi, idari para cezasının kesinleşmesidir. Aşağıda örnek bir Danıştay kararı da paylaşılmıştır:
“Uyuşmazlıkta; idarî para cezalarının yerine getirilmesine dair zamanaşımı kurallarını düzenleyen 5326 Sayılı Kanun'un 21. maddesinde elli bin Türk Lirası veya daha fazla idarî para cezasına karar verilmesi halinde, bu kararların kesinleştiği takvim yılını takip eden takvim yılı başından itibaren 7 ( yedi ) yıl içerisinde yerine getirilmesi gerektiği, zamanaşımı süresi dolduktan sonra idari para cezasına dair kararın uygulanamayacağı belirtilmekte olup; 17.3.2007 tarihinde kesinleşen idarî para cezasına dair yedi ( 7 ) yıl olan zamanaşımı süresinin 1.1.2008 tarihinde başladığı ve 31.12.2014 tarihinde dolduğu, bu itibarla idari para cezasının yerine getirilmesine dair ödeme emrinin 31.12.2014 tarihine kadar tebliğ edilmesi gerekirken 18.2.2015 tarihinde tebliğ edildiği dikkate alındığında; zamanaşımı süresi dolduktan sonra tebliğ edilen davaya konu işlemde hukuka uygunluk, davanın reddi yönündeki temyize konu mahkeme kararında ise hukukî isabet bulunmamaktadır.” D13. Daire 2016/694 K.
Kanun hükmü gereği olarak idari yaptırımın yerine getirilmesine başlanamaması veya yerine getirilememesi halinde zamanaşımı işlemez.
Zamanaşımına rağmen ödeme yapılırsa artık bu ödeme geri istenemez.
İDARİ PARA CEZALARI NEREYE ÖDENİR?
İdari para cezaları, genel olarak mal müdürlüklerine ödenir. Fakat bazı kurumların verdiği idari para cezaları, cezayı veren kurum tarafından tahsil edilmektedir. İdari para cezası kişiye tebliğ edildiğinde nereye ödeneceğinin de bildirilmesi gerekir. Tebliğ evrakında ödeme yeri mutlaka yazılmaktadır.
İdari para cezasının ödeme süresi içerisinde ödenmesi halinde, cezanın yüzde yirmi beşi oranında indirim yapılmaktadır. Erken ödeme yapmak isteyen kişi, cezanın kendisine tebliğinden itibaren belirtilen süre içerisinde (15 gün) cezayı ödemesi gerekir. Şayet ödeme süresi belirlenmemiş ve ilgiliye tebliğ edilmemişse bir ay kabul edilir. Cezanın erken ödenmesi cezaya itiraz edilmesine engel değildir. Kişi bir taraftan cezayı öderken diğer taraftan cezaya itiraz edebilir.
SGK ve İŞKUR tarafından verilen idari para cezaları kurumun kendisi tarafından tahsil edilmekte olup bizzat kuruma, bankalara veya PTT şubelerine ödenebilmektedir.
Trafik cezaları, vergi dairesine, bankaya veya PTT’ye ödenebilir.
İDARİ PARA CEZASI MİRASÇILARA GEÇER Mİ?
Yukarıda açıklamalarımızda kabahatlerin de geniş manada suç sayıldığını belirtmiştik. Bu itibarla cezaların şahsiliği ilkesi burada da geçerlidir. İlkenin bir sonucu olarak kişinin ölümü ile idari para cezası son bulacaktır. 442 numaralı tebliğde konuya ilişkin aşağıdaki ifadeler yer almaktadır:
“Bu itibarla, Anayasanın 38 inci maddesi hükmü ile mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda yer verilen hükümler nedeniyle, cezaya muhatap kişinin ölümü halinde mahkemeler tarafından verilen adli para cezalarının tahsilinden vazgeçilmesi gerekmektedir. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş olan mahkeme kararlarının infazı gerektiğinden, bu tutarlar ve eşyalar gerek terekeden gerekse mirasçılardan aranılacaktır.
Öte yandan, 5326 sayılı Kanunun 17’nci maddesinin (4) numaralı fıkrası gereğince, çeşitli kanunlardaki hükümlere dayanılarak tatbik edilmesi öngörülen ve idarelerin düzenleme yapma ve ceza verme yetkileri gereğince verilen idari para cezalarının, özel kanunlarda belirlenen sürelerde ödenmemesi ve bu cezaların kesinleşmesi halinde, takip ve tahsil işlemlerinin 6183 sayılı Kanun çerçevesinde yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır.
İdari para cezalarının düzenlendiği özel kanunlarda, cezaya muhatap olan kişilerin ölümü halinde idari para cezalarının mirası reddetmemiş mirasçılarından takip edilip edilmeyeceği yönünde ayrıca bir hüküm bulunmaması koşuluyla, Anayasanın 38 inci maddesinde yer verilen “Cezaların Şahsiliği” ilkesi gereğince, bu idari para cezalarının tahsilinden vazgeçilmesi icap etmektedir.
Örneğin, trafik para cezalarının düzenlendiği 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda, trafik para cezası verilen amme borçlusunun ölümü halinde bu amme alacağının mirası reddetmemiş mirasçılarından takip edilip edilmeyeceği yönünde bir düzenleme bulunmadığından, kendisine trafik para cezası verilen amme borçlusunun ölümü halinde bu alacak, borçlunun mirasçılarından takip edilmeksizin tahsilinden vazgeçilecektir.
Tüzel kişilere yönelik olarak verilen adli veya idari para cezalarının tüzel kişiliğin mal varlığından tahsil edilememiş olması nedeniyle, 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre sorumlu tutulan ortaklar ve/veya kanuni temsilcilerin ölümü halinde, cezaya tüzel kişilik muhatap olması nedeniyle, mirası reddetmemiş mirasçılarından bu alacakların takibine devam edilecektir.”
İŞKUR İDARİ PARA CEZASI
Türkiye İş Kurumu yani kısaltmasıyla İŞKUR olarak bilinen kurum Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’na bağlı özerk bir kurumdur. İŞKUR’a idari para ceza kesme yetkisi 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanunla verilmiştir. Görüleceği üzere kurumun tabi olduğu bir kanun bulunmaktadır.
4904 sayılı Türkiye İş Kurumu ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun’un birçok maddesi 9.7.2018 tarih ve 30473 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2.7.2018 tarih ve 703 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu sebeple kanunun amacı, kapsamı tanımlar vs. gibi birçok hüküm kanunun güncel halinde bulunmamaktadır.
İdari bir kurum olan Türkiye İş Kurumu’nun idari para ceza kesme yetkisi bulunmaktadır. Zira Kabahatler Kanunu’nun 22. Maddesine göre; kabahat dolayısıyla idari yaptırım kararı vermeye ilgili kanunda açıkça gösterilen idari kurul, makam veya kamu görevlileri yetkilidir. Yukarıda da belirttiğimiz üzere kabahatler genel olarak Kabahatler Kanunu’nda düzenlenmişken, bazı özel kanunlarda da bazı kabahatlere ve bunların yaptırımına yer verilmiştir.
4904 sayılı Kanun’un 20. Maddesi idari para cezalarını düzenlemektedir. İlgili maddeye göre:
Kurumca dayanağı belirtilmek suretiyle;
a)Kurumdan izin almadan iş ve işçi bulmaya aracılık yapan gerçek veya tüzel kişilere yirmi bin Türk lirası, tekrarı hâlinde kırk bin Türk lirası, bu kapsamda hizmet alan işverenlere on bin Türk lirası,
b)Kurumdan izin almamasına veya yetkisi iptal edilmesine rağmen geçici iş ilişkisi düzenleyen gerçek veya tüzel kişilere elli bin Türk lirası, fiilin tekrarı hâlinde yüz bin Türk lirası, bu kapsamda hizmet alan işverenlere yirmi bin Türk lirası,
c)İş arayanlardan ücret alan veya menfaat sağlayan gerçek veya tüzel kişilere yirmi bin Türk lirası,
d)19 uncu maddenin dördüncü fıkrasında yer alan geçersiz anlaşmaların herhangi birini düzenleyen özel istihdam bürosu ve geçici işçi çalıştıran işverene ayrı ayrı beş bin Türk lirası,
e)Ek teminat vermeyen özel istihdam bürolarına bin Türk lirası,
f)Kurumdan izin almadan aracılık faaliyeti gösteren gerçek veya tüzel kişiler ile Kurumdan izin almadan yurt dışına işçi götürmek isteyen gerçek veya tüzel kişilere ait reklam veya iş ve işçi bulma ilanını yayınlayan gerçek ve tüzel kişilere ayrı ayrı üç bin Türk lirası,
g)Kurumdan izin almadan kendi iş ve faaliyetlerinde çalıştıracakları işçileri yurt dışına götüren gerçek ve tüzel kişilere elli bin Türk lirası, Kuruma onaylatılmayan her bir yurt dışı hizmet akdi için işverenlere ve özel istihdam bürolarına bin Türk lirası,
h)Kurumdan izin almadan yurt dışına işçi götürmek için ilan veren gerçek veya tüzel kişilere beş bin Türk lirası,
i)Kurum tarafından istenilen rapor, bilgi ve belgeler ile işgücü piyasasının izlenmesi için gerekli olan istatistiksel bilgileri Kurumca belirlenen süre içerisinde ibraz etmeyenlere üç bin Türk lirası,
j)Müfettişlerce istenen bilgi, belge, kayıt ve defterleri on beş gün içerisinde ibraz etmeyen özel istihdam bürolarına yirmi bin Türk lirası,
k)İş arayanlara ve açık işlere ilişkin bilgileri, iş ve işçi bulma faaliyeti dışında başka bir amaçla kullanan özel istihdam bürolarına elli bin Türk lirası,
l)Kurumdan izin almadan veya izin yeniletmeden tarımda iş ve işçi bulma aracılık faaliyetinde bulunanlara on bin Türk lirası,
m)Tarım işçileri ile sözleşme imzalamayan veya imzaladığı sözleşmeyi Kuruma ibraz etmeyen tarım aracılarına her bir işçi için beş yüz Türk lirası,
n)Kurum aracılığı olmaksızın sürekli işçi istihdam eden kamu kurum ve kuruluşlarına her bir işçi için yirmi bin Türk lirası, geçici işçi istihdam eden kamu kurum ve kuruluşlarına ise her bir işçi için on bin Türk lirası,
o)Kurum aracılığı olmaksızın işçi istihdam edebilen kamu kurum ve kuruluşlarından işçi alım ilanını Kuruma göndermeyenlere her bir işçi için bin Türk lirası,
p)Kurumca yayımlanan açık iş ilanlarını Kurumdan izin almadan yayımlayanlara her bir ilan için beş bin Türk lirası,
q)Kurum adını veya kısaltmasını kamuoyunu yanıltacak biçimde kullanan veya Kurumdan yetki almış gibi faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişilere elli bin Türk lirası,
r)Kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarına işçi yerleştirilmesine aracılık faaliyetleri yasağına aykırı hareket edenlere her bir işçi için yirmi bin Türk lirası, idari para cezası verilir.
Yukarıdaki fiiller neticesinde İŞKUR tarafından idari para cezası düzenlenebilir. Fakat yukarıda yazılı olan ceza tutarları bugün (2023) için geçerli değildir. Yenide değerleme oranına göre yukarıda kanun maddesinde miktarı belirtilen cezaları bu tutarların oldukça üzerindedir.
2023 yılı için kurum tarafından işverenlere sık uygulanan bazı cezaların miktarları aşağıdaki gibidir:
- Kurumdan izin almadan iş ve işçi bulmaya aracılık faaliyetinde bulunmak: 119.428,00 TL
- Kurumdan izin almadan iş ve işçi bulmaya aracılık fiilini tekrar etmek: 238.871,00 TL
- İzinsiz olarak iş ve işçi bulmaya aracılık yapanlardan hizmet almak: 29.853,00 TL
- Kurumdan izin almadan veya yetkisi iptal edilmesine rağmen geçici iş ilişkisi düzenlemek: 298.592,00 TL
- Kurumdan izin almadan veya yetkisi iptal edilmesine rağmen geçici iş ilişkisi düzenleme fiilini tekrar etmek: 597.192,00 TL
- İzinsiz olarak geçici iş ilişkisi düzenleyenlerden hizmet almak: 119.428,00 TL
İŞKUR PARA CEZALARININ TAHSİLİ VE ZAMANAŞIMI MESELESİ
4904 sayılı Kanununun 20/son fıkrasına göre; bu Kanunda düzenlenen idari para cezaları, Kurum ile çalışma ve iş kurumu il müdürlüklerince verilir, 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümlerine göre Kurumca tahsil edilir ve Kurum bütçesine gelir kaydedilir.
Hükümde açıkça belirtildiği üzere kurum cezaları genel haciz yolu ile tahsil edilmektedir. Burada ceza kesilen tarafa ilamsız icra takibi yapılır. İtiraz halinde ise asliye hukuk mahkemesinde itirazın iptali davası açılır.
İŞKUR tarafından verilen idari para cezaları bakımından da Kabahatler Kanunu’nun zamanaşımına ilişkin hükümleri uygulanır. Zira 4904 sayılı Kanun’da “İdari para cezaları hakkında, bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uygulanır” düzenlemesi mevcuttur.
Burada kendi takip ettiğimiz bir dosyada istinaf mahkemesinden döneceği kesin olan yerel mahkemece verilmiş akıl almaz bir kararı da tartışmak istiyoruz. İlgili dosyada 8 yılı geçmiş bir alacağın zamanaşımına uğradığı savunmasını yapmıştık. Zamanaşımı itirazımız hâkim tarafından 6098 sayılı TBK hükümleri uyarınca reddedildi.4904 sayılı kanunda tahsilatın İİK hükümlerine göre yapacağı düzenlenmiştir. Dolayısıyla tahsilat hakkında bir karar verilecekse görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olacaktır. Fakat bu usul İŞKUR cezalarını idari para cezası olmaktan çıkarmayacaktır. Zamanaşımı süresi bakımından Kabahatler Kanunu’nda belirtilen sürelere riayet etmek gerekecektir. Zira 4904 sayılı kanunda idari para cezaları yönünden açıkça Kabahatler Kanunu’na atıf yapılmıştır. Bu karar gibi verilecek bu yöndeki kararlar yanlıştır. Emsalini bulamadığımızdan burada paylaşamıyoruz fakat dosyanın kanun yollarından dönmesinden sonra ilgili kararları burada paylaşacağız. Ne yazık ki yorumlama gücünde zafiyetler bu tür enteresan kararlarla karşılaşmamıza sebebiyet vermektedir.