DAVANIN İHBARI VE SONUÇLARI

DAVANIN İHBARI VE SONUÇLARI

Hukuk davalarında davanın, davalı ve davacı olmak üzere iki tarafı bulunur ve verilen hüküm ancak taraflar yönünden sonuç doğurur. Buna karşın bazı durumlarda davanın tarafı olmayan üçüncü kişiler, verilecek hükümden rücu suretiyle etkilenebilirler. Davanın taraflarından biri dava konusu zararı bir üçüncü kişiden rücu edebileceği gibi üçüncü kişinin de kendisine rücu etme olasılığı bulunuyor olabilir. 

Bu gibi durumlarda hak kayıplarının önüne geçilmesi amacıyla HMK’nın 61. Maddesinde davanın ihbarı müessesesine yer verilmiştir. HMK’nın 61. Maddesine göre; taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir. 

Buradan açıkça anlaşılacağı üzere maddenin getiriliş amacı üçüncü kişinin yardımcılığından faydalanmak ve daha sonrası için ihbar edene ya da edilene bazı kolaylıklar sağlamaktır. Nitekim bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2020/499 K. Sayılı kararında şöyle ifade edilmiştir: 

"Davanın ihbarının iki amacı vardır: Davanın ihbarının usul hukuku bakımından amacı, dava kendisine ihbar edilen üçüncü kişinin, davaya katılarak davayı ihbar eden tarafa yardım etmesinin sağlanmasıdır.Bu yardım da iki şekilde olur: Üçüncü kişi davaya (feri) müdahale edebilir ya da dava kendisine ihbar edilen üçüncü kişi, davada ihbar eden tarafı temsil edebilir. 

Davanın ihbarının maddi hukuk bakımından amacı ise, davayı ihbar eden tarafın, davayı kaybetmesi hâlinde üçüncü kişiye karşı açacağı rücu davasında (veya üçüncü kişinin ihbar eden tarafa karşı açacağı tazminat davasında) hakkını daha emin (güvenli) biçimde ileri sürebilmesidir (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, C: IV, 2001, s. 3515 vd )."

DAVAYI İHBAR ŞARTLARI

Yukarıdaki açıklamalarımızda ihbarın menfaat temelli bir kurum olduğunu belirtmiştik. Bu sebeple öncelikle ihbarın ancak ihbarda menfaati olan tarafa tanınmış bir hak olduğunu belirtmekle başlamak gerekir. Davanın taraflarından biri davayı ancak kendi yanında yer almasını istediği bir üçüncü kişiye ihbar edebilir. Kısaca karşı taraf yanında yer almak üzere ihbar yapılamaz. Nihayet HMK’nın 63. Maddesinde aşağıdaki düzenleme yer almaktadır: 

"Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabilir." 

Davanın ihbar edilebilmesi için bazı şekli unsurların bulunması gerekmektedir. Bunlardan birincisi, açılmış ve görülmekte olan (derdest ) bir davanın mevcut olmasıdır. Özel durumlar bir tarafa bırakılırsa, davanın ihbarından söz edilebilmesi için eşyanın tabiatı gereği her şeyden önce, ortada ihbar edilebilecek bir davanın mevcut olması gerekir. Bunun yanında, davanın ihbar edileceği üçüncü kişinin dava ehliyetine sahip olması, ayrıca görülmekte olan davanın taraflarına nazaran "üçüncü kişi" durumunda bulunması, davanın ihbarının diğer usuli şartlarıdır. Şüphesiz bütün bunların yanında, ihbarı haklı kılan bir "ihbar sebebinin", diğer bir ifadeyle, hukuki yararın da mevcut olması gerekir. 

Davanın ihbar edileceği kişi ihbar edenle rücu ilişkisi içerisinde bulunmalıdır. Aksi takdirde davanın ihbarında hukuki yarar bulunmayacaktır.

DAVAYI İHBAR NASIL YAPILIR?

İhbar tek taraflı bir usul işlemidir. Hâkimin veya karşı tarafın iznine gerek yoktur. Taraflar ihbarı kendileri yapabileceği gibi hâkim ya da mahkemeden de ihbar isteyebilirler. 

İhbar, davanın görüldüğü mahkeme aracılığıyla yapılabileceği gibi mahkeme dışında, örneğin taahhütlü mektupla veya noter aracılığıyla da yapılabilir. 

İhbarda bulunacak taraf mahkemeden ihbar yapılmasını ister ve mahkeme talebi kabul etmezse ihtarı kendisi yapmalıdır. Mahkemenin talebi kabul etmemesi ihbara engel değildir. Özellikle iş davalarında yargılamanın amacına ulaşılabilmesi için ihbar talebi kabul edilmelidir. Aşağıdaki Yargıtay karalarında da belirtildiği üzere ihbar talebinin kabul edilmemesi hükmün bozulmasına sebebiyet vermiştir: 

"Dava, işçilik alacakları istemine ilişkindir. Arıza bakım-onarım teknisyeni olan davacının iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle kıdem ve ihbar tazminatı ile yıllık izin, yol ve yemek ücretlerinin ödenmesi için açılan davanın kabulüne karar verilirken asıl davalının talebi üzerine yapılan davanın ihbarına ilişkin tebligatların bir kısmı dönmeden, ihbar olunan şirketlerden belgeler istenmeden hüküm kurulmuştur. İhbar dilekçelerinin tebliği sağlanarak ihbar olunan şirketlerin beyan dilekçeleri ile varsa delillerinin toplanması gerektiği, yargılamayı takip etmemeleri hâlinde davalı şirketin belirttiği davacı işçiye ait özlük dosyası ile bordro gibi ödeme belgelerinin ve hizmet alım sözleşmelerinin birer suretlerinin bu şirketlerden istenilmesi gerektiği belirtilerek karar bozulmuş, mahkemece bozma kararına direnilmiştir. Sosyal haklar ve ödemeler sebebiyle yapılan davanın ihbarına ilişkin dilekçelerin tebliği ile yetinilmesi gerekeceğinden bu yönden bozma kararına direnilmesi yerindedir. Davacıya ait özlük dosyası ile bordro gibi ödeme belgeleri ve hizmet alım sözleşmelerinin davalı şirket tarafından dava dışı ihbar olunan firmalardan istenilmesine dair talebi dikkate alınarak bu belgelerin istenilmemiş olması davalı yönünden hukuki dinlenilme hakkının da ihlali niteliğinde olduğundan direnme kararı doğru değildir." YHGK 2017/1526 K. 

"İş davalarında özellikle işçinin aynı asıl işverene ait işyerinde aralıksız şekilde birden çok alt işveren nezdinde çalışması durumunda, davalı asıl veya alt işverenlerin dava sonunda ödemek durumunda kalacakları davaya konu alacakları diğer alt işverenlere rücu etme hakkı bulunduğundan ve özellikle uzun bir çalışma dönemine dair davalarda birden çok alt işveren nezdinde çalışmalar mevcut olduğundan, bu çalışmalara dair ödeme yapılmış olması ve bu ödemelere dair evrakların bu alt işverenlerde bulunması ihtimaline karşı davanın ihbarı ayrıca önem kazanmaktadır. Mahkemece davanın ihbarı talepleri, 6100 Sayılı HMK'nun 62. maddesi gereği asıl veya alt işveren davalıların davayı ihbar taleplerinin yazılı olması, davanın ihbar edileceği kişilerin adresleri ile bildirilip bildirilmediği ve tebligat masraflarının yatırılıp yatırılmadığı hususları dikkate alınmak suretiyle değerlendirilmelidir." Y7HD. 2016/9750 K. 

Mahkemece ihbar dilekçesinin bildirilen adreslere tebliğe çıkarılması yeterlidir. Mahkemeden, ayrıca bir araştırma yaparak adres belirlemesi beklenemez. Konuya ilişkin örnek bir Yargıtay kararı aşağıdaki gibidir: 

"Dava, işçilik alacakları istemine ilişkindir. Davalı vekili cevap dilekçesinde isimlerini ve adreslerini bildirdiği dava dışı yüklenici şirketlere davanın ihbarını talep etmiştir. Mahkemece adresleri bildirilen bu şirketlere çıkarılan tebligatlardan üçüne tebligat yapılamadığı, diğer şirketlere ise tebliğ edildiği görülmüştür. 6100 Sayılı HMK'nın 62. maddesinde belirtildiği gibi davanın ihbarı ile yargılamanın başka bir güne bırakılamayacağı ve ihbarın mahkeme dışı vasıtalarla da yapılabileceği dikkate alındığında mahkemece, bildirilen adresler esas alınarak ihbar dilekçesinin tebliğe çıkarılması ile yetinilmesi yerindedir. O hâlde açıklanan bu nedenlerle yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygun olup direnme kararı yerindedir."

Bazı durumlarda hâkime re’sen ihbar yetkisi de tanınmıştır. Aşağıdaki karar konuya örnektir: 

"Devlet aleyhine açılan tazminat davasına bakan mahkemenin bu davayı, sorumlu hâkime re'sen ihbar etmesi gerekir. Dava kendisine ihbar olunan hâkimin, davalı Devlet yanında davaya katılabilmesi, böylece sorumlu hâkimin de davadan haberdar olması ve hukukî dinlenilme hakkı çerçevesinde davada etkili olabilmesi, delil getirebilmesi imkânı sağlanmak istenmiştir. İhbar olunan hâkimin bu hakları elde edebilmesi için davaya katılması gereklidir." YHGK 2017/1236 K. 

Dava kendisine ihbar edilen kişinin de aynı şartlarda bir başkasına ihbarda bulunması mümkündür ve bu şekilde ihbar tevali ettirilebilir. (m. 61/2) 

İhbar yazılı olarak yapılır; ihbar sebebinin gerekçeleriyle birlikte açıklanması ve yargılamanın hangi aşamada bulunduğunun belirtilmesi gerekir. 

Davanın ihbarı sebebiyle yargılama bir başka güne bırakılamaz ve ihbarın tevali etmesi gibi zorunlu olan durumlar dışında süre verilemez (m. 62/2) Yukarıdaki Yargıtay kararında da belirtildiği üzere mahkeme ihbar dilekçesini tebliğe çıkarmakla yetinebilir. 

İhbar tahkikat sonlandırılıncaya kadar yapılabilir. Kanun yolu aşamasında (istinaf ve temyiz) ihbar mümkün değildir.

DAVANIN İHBARI SONUÇLARI

HMK’nın 63. Maddesinde belirtildiği üzere; dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabilir. 

İhbar, ihbar edilene taraf sıfatı kazandırmaz. HMK’nın 64. Maddesine göre; ihbar edilen davada verilen hükmün ihbar eden kişiye etkisi hakkında 69’uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü kıyasen uygulanır. 69. Madde ise feri müdahaleyi düzenlemektedir. İlgili madde aşağıdaki gibidir: 

"Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir. 

Fer'i müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak, müdahil, zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilir." 

Yukarıdaki hükümden açıkça anlaşılacağı ihbar edilenin davaya katılmadığı sürece asıl davadaki kararı temyiz etme hakkı bulunmaz. Ancak koşulların varlığı halinde rücu davasında savunma yapabilir. İhbar edilen müdahale talebinde bulunursa yanında katıldığı tarafın kararı temyiz ettiği durumlarda temyiz hakkı kazanır. Bu gibi durumlarda ayrıca harç ödenir. Asıl taraf kanun yollarına başvurmazsa ihbar edilen de kanun yoluna başvuramaz. Bunun yanında şayet ihbar edilen hakkında karar verilmişse bu kez yanında katılan tarafa bağlı olmaksızın kanun yollarına başvuru imkânı doğar. Aşağıda örnek bir Yargıtay kararı yer almaktadır: 

"Bir davada hüküm, ancak davada taraf olan hakkında verilebileceğinden, bu hükme yönelik temyiz yoluna başvurma yetkisi de sadece temyiz eden davanın taraflarına aittir. Asıl tarafın temyiz etmesi halinde taraf yanında yer alan yani müdahil olan da temyiz edebilir ve bu halde temyiz eden feri müdahilin temyiz eden asıldan ayrı olarak gerekli harç ve temyiz giderini yatırması halinde kararı temyiz etme hakkı doğar. Bunun bir tek istinası ihbar olunan hakkında bir hüküm kurulmasıdır. İhbar olunan hakkında hüküm kurulmuş ise bu halde ihbar olunan taraf müdahil olmasa ve taraflar temyiz etmese de hükmü tek başına temyiz etme hakkı elde eder." YHGK 2016/2 K. 

Müdahil davada tarafı sıfatı kazanamaz. Islah ile de davaya taraf olarak eklenemez.Konuya ilişkin bir Yargıtay kararı da aşağıda paylaşılmıştır: 

"Diğer yandan HMK 61-70 maddeleri arasında davanın ihbarı ve davaya müdahalenin usulü ve şartları yer almakta olup, taraflardan biri davayı kaybettiği taktirde üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir. Davayı ihbarın usul hukuku bakımından amacı, dava kendisine ihbar edilen üçüncü kişinin, davaya katılarak davayı ihbar eden tarafa yardım etmesinin sağlanmasıdır. İhbar olunan kişinin HMK'nın 63. maddesine göre ancak davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılma imkânı bulunmaktadır. Kendisine dava ihbar edilen üçüncü kişi davada taraf olma sıfatını kazanmaz. İhbar olunan gerçek veya tüzel kişi, derdest bir davada en fazla olarak müdahil sıfatı alabilecek kişidir ve bu nedenle de ihbar olunanın hakkında karar verilemez. Islah ile de taraf değişikliği mümkün değildir." 

Son olarak belirtmek gerekir ki; davanın ihbarı ile kambiyo senetlerinde zamanaşımı kesilir.