Taksirle Öldürme Suçu Nedir?
Taksirle adam öldürme suçu ve cezası TCK’nın 85. Maddesinde “Hayata Karşı Suçlar” başlığı altında düzenlenmiştir. Suç ile bireylerin en temel hakkı olan yaşam hakkı korunmaya çalışılmıştır. Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göre taksirli suçlar ile insanların gittikçe yoğunlaşan ve karmaşık hale gelen toplum hayatı içinde daha dikkatli davranmalarının temin edilmesi amaçlanmaktadır.
Maddenin gerekçesinde, "Genel Hükümler başlıklı Birinci Kitapta yer alan taksire ilişkin hükümler, bu suç açısından da geçerlidir." İfadesi yer almaktadır. Buradan hareketle öncelikle taksir kavramını genel hükümler çerçevesinde açıklamaya çalışacağız.
TAKSİRLİ SUÇ NEDİR?
TCK’nın 22. Maddesi taksirli suçu; dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi olarak tanımlamıştır. Madde gerekçesinde ise “Suçlar, kural olarak kasten işlenirler. Ancak, istisnaen taksirle işlenen belli fiiller de kanunlarda suç olarak tanımlanmaktadır.” İfadelerine yer verilmiştir.
Taksirin varlığı failin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranması ve meydana gelen neticeyi öngörememesine bağlıdır. Uygulamadan ve yerleşik Yargıtay içtihatlarından hareketle taksirli suçun unsurlarını şöyle sıralamak mümkündür:
1- Eylemin Taksirli Bir Suç Olması
TCK’nın 22/1. Maddesinde suçların işlenmesi bakımından taksirin istisna olduğu düzenlemesine yer verilmiştir. Maddenin gerekçesinde de “suçlar, kural olarak kasten işlenirler” ifadesi yer almaktadır. Bu nedenle bir fiilin taksirle işlenebilmesi için kanunda o fiilin taksirle işlenebileceğinin açıkça düzenlenmiş olması gerekir. Ancak kanunda sayılı suç tipleri taksirle işlenebilir.
2- Neticenin Öngörülebilir Olması
Neticenin öngörülebilir olması, taksirin esaslı şartını oluşturur. Failin suç teşkil edecek neticeler oluşturan davranışlardan çekinmesi için neticeyi öngörebilmiş olması gerekir. Aksi takdirde faile kusur yükletilemeyecektir. Neticenin öngörülebilmesi ( tahmin edilebilmesi ) failin hareketlerinin sonuçlarını tahmin edebilme yeteneğini ifade eder.
Failin neticeyi öngörebilip öngöremeyeceğinin tespiti kendisi ile benzer özellik taşıyan kişilerle karşılaştırılmak suretiyle tespit edilmelidir. Bu değerlendirme yapılırken failin yaş, görgü, meslek vs. gibi niteliklerinin göz önünde bulundurulması gerekir.
3- Dikkat ve Özen Yükümlülüğüne Aykırı Davranılması
TCK’nın 22. maddesine göre taksir, dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun Kanuni tanımında belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesidir. Maddenin gerekçesinde de “Taksirli suçların belirgin özelliği, icrai veya ihmali şekilde olabilen iradi hareketin varlığı ve kanunî tanımda yer alan unsurlardan birinin öngörülmemiş olmasıdır. Fakat bu öngörmemenin, “gerekli dikkat ve özen” yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla ortaya çıkması gerekir. Çünkü, gerekli dikkat ve özen gösterilmediği için kanunda tanımlanmış olan neticenin gerçekleşeceği öngörülmemiştir.” İfadeleri kullanılmıştır. Buradan hareketle faile kusur yüklenebilmesi için dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılığın varlığı gerekir. Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranıldığının tespiti yapılırken, objektif esastan hareket edilir. Dolayısıyla failin kişisel yeteneklerinin önemi bulunmaz. Yargıtay’ın birçok kararında belirttiği üzere yapılan hareketin neticesi ortak tecrübeye göre öngörülemiyorsa ve hukuken de böyle bir yükümlülük getirilmemişse, taksirli hareketten söz edilemeyecek, "kaza" ya da "tesadüf" olarak adlandırılan bu hal nedeniyle cezai sorumluluk gündeme gelmeyecektir. Yine madde gerekçesinde de belirtildiği üzere inşaat faaliyeti, sağlık hizmetlerinin yürütülmesi ve trafik düzeniyle ilgili kurallar, dikkat ve özen yükümlülüğüne örnek olarak gösterilebilir. Dikkat ve özen yükümlülüğünün ihlali amacıyla bilirkişi incelemesi yaptırılabilir.
4- Hareketin İradi Olması
Hareketin iradi olması kastın ve taksirin ortak noktasını oluşturur. Hareketin iradiliği failin yapılan davranışı bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesini ifade eder. Burada failin suçtan sorumlu tutulabilmesi özgür iradesi ile hareket etmesine bağlanmıştır. Özgür iradenin kişinin kendi isteğiyle kaybedildiği durumlarda (sarhoşluk vb.) suç oluşacaktır.
5- Neticenin İstenilmemesi
Neticenin istenilmemesi taksirin temel unsurları arasındadır. Her ne kadar yapılan davranış iradi olsa da failin neticenin oluşmasını istememesi gerekir. Kaldı ki neticenin istenmesi halinde kastın varlığından söz edilecektir. İsteme unsuru kast ile taksiri birbirinden ayırmaktadır.
6- Hareket İle Netice Arasında İlliyet Bağının Olması
Son olarak taksirli sorumlulukta failin eylemi ile meydana gelen netice arasında illiyet bağının olması gerekir. Hareket ile netice arasında sebep-sonuç ilişkisi kurulamıyorsa faile ceza verilemeyecektir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2020 tarihli bir kararında “Taksirle işlenen suçtan kaynaklanan netice failin hareketi olmasaydı gerçekleşmeyecek denilebiliyorsa bu durumda nedensellik bağının varlığı kabul edilir. Örneğin failin taksirli hareketi olmasaydı ölümün gerçekleşmeyeceği sonucuna varılıyorsa nedensellik bağının var olduğu kabul edilecektir. Taksirli suçlarda aranacak olan objektif isnat edilebilirlik, dikkat ve özen yükümlülüğünün yerine getirilmemesi sonucunda neticeye neden olunmasıdır. Fail gerekli dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getirmiş olsaydı netice gerçekleşmeyecekti denebilirse bu takdirde netice faile isnat edilebilecektir. Taksirli suçlarda netice sadece failin eyleminden kaynaklanmış ise nedensellik bağının belirlenmesi kolay ise de, mağdurun veya üçüncü kişilerin neticeye katkıda bulunduğu durumlarda bu bağın belirlenmesinde çeşitli zorluklar olacağı muhakkaktır.” İfadeleri kullanılmıştır.
TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNUN MADDİ UNSURLARI
Fail ve Mağdur
Taksirle insan öldürme suçu herkes tarafından işlenebilen bir suç tipidir. Failin özellikleri bakımından bir ayrım yapılmamıştır.
Suçun mağduru da herhangi bir insan olabilir. Suçun işlendiği anda mağdurun sağ olması suçun oluşması açısından yeterlidir. Cenin hukuken insan kabul edilmediği için cenine karşı taksirle öldürme suçu işlenemez.
Eylem
Taksirle adam öldürme suçu serbest hareketli bir suç tipidir. Yapılan hareketin insan öldürme sonucuna elverişli olması gerekli ve yeterlidir. Yine yukarıda belirttiğimiz üzere suçun tamamlanması için neticenin meydana gelmesi gerekir. Netice ile hareket arasında illiyet bağı aranır.
TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNUN NİTELİKLİ HALİ
TCK’nın 85/2. Maddesine göre fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise faile verilecek ceza artırılacaktır. Kanunda sayılı bu nitelikli halin oluşması için;
- Birden fazla kişinin ölmesi,
- Birden fazla kişinin ölmesiyle birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanması,
- Bir kişinin ölmesi ile bir kişinin yaralanması
- Bir kişinin ölmesiyle birlikte birden fazla kişinin yaralanması,
sonuçlarından birinin gerçekleşmesi gerekir. Yukarıda sayılı durumlardan herhangi birinin varlığı cezanın artırılmasına sebebiyet verecektir.
BİLİNÇLİ TAKSİRLE ADAM ÖLDÜRMEK
TCK’nın 22. Maddesi taksiri, basit ve bilinçli taksir olmak üzere ikiye ayırmıştır. Bilinçli taksir kanunda "kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi" şeklinde tanımlanmıştır.
Basit taksir ile bilinçli taksir yukarıda detaylarını açıkladığımız taksirin öngörme unsuru yönüyle farklılık gösterir. Basit taksirde fail öngörülebilir neticeyi öngörememişken bilinçli taksir failin neticeyi öngörebildiği durumlarda gündeme gelir. Bilinçli taksirde fail olayın özelliği, kendi yeteneği, mağdurun pozisyonu vb. unsurlar dolayısıyla neticenin gerçekleşmeyeceği düşüncesiyle hareket eder. Basit taksirde olduğu gibi bilinçli taksirde de fail neticenin gerçekleşmesini istememektedir. Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2020 tarihli bir kararında belirttiği üzere;
“Bilinçli taksirde fail neticenin meydana gelmeyeceği kanısında olmakla beraber neticenin meydana gelmesini istemez ve bunun yanı sıra gerçekleşmemesi için elinden geleni yapar. Gerçekleşme imkanının ve ihtimalinin varlığını kabul durumunda ise hareketi yapmaktan kendiliğinden vazgeçer. Diğer bir ifade ile izah etmemiz gerekir ise fail, bilinçli taksirde neticenin gerçekleşmemesine gereken önemi verir ve bu hususu ciddiye alır. Neticenin gerçekleşmeyeceği arzusu, düşüncesi ve beklentisi içerisindedir.”
Bilinçli taksirle öldürme suçunun işlenmesi halinde faile verilecek cezanın artırılacağı düzenlenmiştir. Cezanın artırılmasının gerekçesini ise Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun görüşü doğrultusunda “Bilinçli taksirde gerçekleşen sonuç, fail tarafından öngörüldüğü hâlde istenmemiştir. Gerçekten neticeyi öngördüğü hâlde, sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi beceri veya bilgisine güvenerek hareket eden kimsenin tehlikelilik hâli, bunu öngörememiş olan kimsenin tehlikelilik hâli ile bir tutulamayacaktır. Neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu sonucu meydana getirecek harekette bulunmamakla yükümlüdür.” Şeklinde açıklamak mümkündür.
Bilinçli taksirin varlığı her somut olaya göre ayrıca değerlendirilmelidir. Buna karşın uygulamadan örnek bazı yargı kararları aşağıdaki gibidir:
- "Olay gecesi Trabzon-Giresun karayolu üzerinde seyir halindeyken Beşikdüzü ilçesi Adacık mahallesinde yer alan bölünmüş yolda ters yöne girerek emniyet şeridinde farları açık biçimde seyreden ve 2,70 promil alkollü olan sanığın, aynı yolda kendilerine ayrılmış kısımda seyreden katılan H.'ın aracına çarparak araçta bulunan katılanların yaralanmasına, ve Serpil'in ölümüne neden olduğu olayda; sanığın uyarıcı yön levhaları ve çizgilerin usulüne uygun olarak bulunduğu yolda, karşı yönden gelen trafik araçlarının kullandığı bölüme bilerek girdiği, ters yönde olduğunu bilmesine rağmen aracını sürmeye devam ettiği, karşı istikametten gelen bir araca çarparak yaralama ya da ölüme neden olabileceğini öngördüğü halde tecrübesine, şoförlük yeteneklerine, gece olması nedeniyle trafiğin az olacağına, özellikle de şansına ve karşı yönden gelenlerin kendilerini koruma yönünde dikkatli davranacaklarına güvendiği, böyle bir zanla objektif dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı hareket ederek öngördüğü ancak istemediği neticeye neden olduğu, meydana gelen sonucu kabullenmediği ve arzulamadığı anlaşıldığından; gerçekleşmesini istemediği ancak öngördüğü sonucun meydana gelmesini engelleyecek şekilde objektif özen yükümlülüğüne uygun davranmayan sanığın bir kişinin ölümüne birden fazla kişinin yaralanması ile sonuçlanan eyleminde bilinçli taksirle hareket ettiği sonucuna ulaşmıştır. YCGK 2016/250 K.
- “Sanığın, düğün merasiminin yapıldığı kalabalık alan içinde ruhsatsız tabanca ile havaya ateş etme eyleminde, silahtan çıkan merminin düğün yerinde bulunan insanlardan birine isabet edebileceğini öngördüğü halde eylemi gerçekleştirmesinde 5237 Sayılı TCK'nın 22/3. maddesinde ifadesini bulan bilinçli taksir halinin varlığı ve bu nedenle sanık hakkında tayin edilen temel cezada artırım yapılması gerektiği anlaşılmakla birlikte …” YCGK 2012/5120 K.
TAKSİRLE ÖLDÜRME SUÇUNUN CEZASI
- Suçun basit hali iki yıldan altı yıla kadar hapis cezasını gerektirir.
- Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Bunun yanında TCK 22/3 gereği suçun bilinçli taksirle işlenmesi halinde faile verilecek ceza üçte birinden yarısına kadar artırılır.
Yukarıda belirttiğimiz cezalar suçun alt ve üst sınır cezalarıdır. Taksirle suçlarda cezalandırma failin kusuruna göre yapılır. Bu sınırlar arasındaki cezanın nasıl belirleneceğini aşağıda ayrı başlık altında inceleyeceğiz.
TAKSİRLİ SUÇLARDA CEZA NASIL BELİRLENİR?
Taksirli suçların birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi halinde herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olacaktır. Nitekim TCK 22/5 “Birden fazla kişinin taksirle işlediği suçlarda, herkes kendi kusurundan dolayı sorumlu olur. Her failin cezası kusuruna göre ayrı ayrı belirlenir.” Şeklinde düzenlenmiştir.
Taksirli suçlarda iştirak mümkün değildir. Dolayısıyla birden fazla kişinin istenmeyen neticeye yol açtığı durumlarda yan yana faillik gündeme gelecek ve her fail kendi kusuru oranında cezalandırılacaktır.
TCK’nın 22/4. Maddesine göre taksirle işlenen suçtan dolayı verilecek olan ceza failin kusuruna göre belirlenir. Bu hükümden anlaşılması gereken cezanın alt sınır ve üst sınır arasında belirlenmesinde kusur oranının göz önünde bulundurulacağıdır. Failin kusura az ise alt sınır ve alt sınıra yakın ceza verilir. Kusur yoğunluğu arttıkça ceza üst sınıra yaklaşılmak suretiyle belirlenir.
Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 2020 tarihli bir kararına göre;
"Taksirli suçlar açısından temel cezanın belirlenmesinde TCK'nın 61/1. ve 22/4. madde ve fıkralarında yer alan ölçütlerden olan failin kusuru, meydana gelen zararın ağırlığı, suçun işleniş biçimi ile suçun işlendiği yer ve zaman nazara alınmak suretiyle aynı Kanunun 3/1. maddesi uyarınca işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı olacak şekilde maddede öngörülen alt ve üst sınırlar arasında hakkaniyete uygun bir cezaya hükmolunması gerekir."
TAKSİRLE ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS
Teşebbüs kasıtlı suçların varlığı halinde gündeme gelmektedir. Taksirle işlenen suçlarda teşebbüs mümkün değildir. Dolayısıyla taksirle adam öldürme suçuna teşebbüs mümkün değildir.
DOKTORUN TAKSİRLE ÖLÜME NEDEN OLMASI
Taksirli suçların unsurları yukarıda sayılmıştır. Bu suçların failinin doktor olması durumlarında suçun oluşumunun tespiti için yine aynı ölçütlere bakılacaktır.
Sağlık görevlileri ve doktorların tıbbi faaliyette bulunurken kendi durum ve konumlarına göre meydana gelecek neticeyi öngörebilecekleri kabul edilir. Kaldı ki kendi meslek dalları ile alakalı durumlarda sağlık çalışanlarının, öngörebilme unsuru yönünden diğer insanlardan ayrılması gerekecektir. Bu nedenle özellikle doktorlar taksirli suçlar bakımından büyük sorumluluk altında bulunurlar.
Hukuk düzeni faile dikkatli ve özenli davranma görevi yüklemiştir. Tıbbi fiiller açısından bu yükümlülüklere tıp biliminin ortak tecrübesi de eklenmektedir. Doktor hastayı kabul ettiği andan itibaren teşhis ve tedavi işlemlerini belirli yöntemlere göre yapmalıdır. Bu yöntemlere uyulmaması cezai sorumluluk doğuracaktır.
Doktorların taksirle öldürme suçundan sorumlu tutulabilmesi için dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmaları ve öngörebilecekleri bir neticeyi öngörememiş olmaları gerekir. Dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılıp davranılmadığı Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınacak bilimsel raporlarla tespit edilir. Doktorun kusur durumu bu raporlara göre belirlenir.
Doktorların cezai sorumluluklarının yanında hukuki sorumluluğu da bulunmaktadır. Doktor hatası nedeniyle ölüm neticesinin meydana geldiği durumlarda doktor hatası nedeniyle tazminat davası da açılabilecektir.
TRAFİK KAZASINDA ÖLÜME NEDEN OLMA
Trafik kazası nedeniyle ölüme neden olma taksirle işlenen öldürme suçlarının en sık karşılaşılan halini oluşturmaktadır. Trafik kazaları faillerin dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranmaları neticesinde meydana gelmektedir. Bu nedenle taksir sorumluluğu gündeme gelir. Trafik kazaları genel taksirle meydana gelebileceği gibi bilinçli taksir nedeniyle de meydana gelmiş olabilir. Failin cezası kusur durumuna göre belirlenir. Fakat yukarıda belirttiğimiz gibi kusur durumu alt ve üst sınır arasında belirlenecek cezaya etkili olacaktır. Trafik kazalarında failin kusuru bilirkişi raporlarına göre belirlenir. Burada asli-tali kusur ayrımı yapılır. Asli kusurlu fail üst sınırdan cezalandırılırken tali kusurlu failin cezası alt sınıra göre belirlenir. Trafik kazalarında kazaya karışan araç/araçlar üzerinde ve olay yerinde inceleme yapılmalıdır.
Bilinçli taksirin varlığı halinde yukarıda da belirttiğimiz üzere faile daha ağır ceza verilecektir.
Trafik kazasında ölüme neden olma ile ilgili bazı Yargıtay kararları aşağıdaki gibidir:
-“Sürücü belgesi bulunmayan sanığın, meskun mahalde hızı ve acemiliği nedeniyle direksiyon hakimiyetini kaybedip, 41 metre lastik izi ile karşı şeride geçerek yol dışına çıkması, önce bir ağaca, kaldırım üzerinde bulunan park halindeki bir motorsiklet ile yayalara çarpıp, sonra bir evin duvarına çarparak durması şeklinde gelişen olayda; bilinçli taksirin oluştuğu gözetilmelidir.” Yargıtay 9. CD. 2010/7469 K.
-“Işık kontrollü dönel kavşağa ve ilerisindeki yol çalışması levhasına rağmen kavşak mahalline hız sınırlarının üstünde yaklaşırken bir de araç geçmeye kalkışan ve kavşak mahallinde hızını daha da arttırarak direksiyon hakimiyetini kaybeden sanığın bilinçli taksirle hareket ettiği sübuta erdiği halde, cezasında artırım yapılmaması yasaya aykırıdır.” Yargıtay 12. CD. 2015/2969 K.
- “Kusur durumları bakımından kaza tespit tutanağı ile bilirkişi raporu arasında çelişkinin giderilmesi amacıyla Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığı'ndan rapor aldırılmaksızın eksik soruşturmaya dayalı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ortada kanuna uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, soruşturma yapılmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerekir.” Yargıtay 12. CD. 2018/4654 E.
TAKSİRLE ADAM ÖLDÜRME SUÇU ADLİ PARA CEZASI
Taksirle adam öldürme suçu nedeniyle faile verilecek ceza, miktarına bakılmaksızın adli para cezasına çevrilebilir.
Bilinçli taksirle ölüme neden olma suçunda ise verilecek cezanın adli para cezasına çevrilmesi mümkün değildir.