REDDİ MİRAS

REDDİ MİRAS

Özel mülkiyetin kabulü ile bireylere sağlanan en önemli haklardan biri şüphesiz miras hakkıdır. Bu temek hakkın korunması amacıyla anayasal hüküm getirilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 35. Maddesine göre; "Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz." 

Yukarıdaki anayasa maddesinden anlaşılacağı üzere miras hakkı anayasal güvence altına alınmış ve özel mülkiyetin sürekliliği sağlanmıştır. Miras hakkının iki görünümü bulunmakla inceleme konumuz olan reddi miras bakımından önemli olan görünümü mirasçılara mirası edinebilme olanağının sağlanmasıdır.

Türk Medeni Kanunu'nun 599. Maddesine göre; mirasçılar, mirasbırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar. Miras ise miras bırakanın hakları ve borçlarından oluşmaktadır. Dolayısıyla mirasın kül halinde kendiliğinden  mirasçılara geçişi bazı durumlarda onlara sadece borç yüklüyor olabilir. Mirasın geçmesiyle birlikte artık mirasçılar borçlardan dolayı kendi mal varlıkları ile de sorumlu olurlar.

İşte bu dayatma karşısında mirasçılara mirası reddetme imkanı tanınmış ve kendilerine zora sokacak durumların önlerine geçebilme imkanı tanınmıştır. Reddi miras sadece borçlardan kurtulmak amacıyla değil bazen ailevi sebeplerden ileri gelen bir kullanıma da bürünebilir. Yine denkleştirmeden kurtulmak gibi sebeplerle de iradi ret yapılabilir.  Reddi miras TMK'nın 605. madddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;  yasal ve atanmış mirasçılar mirası reddedebilirler. Mirasın reddi mirasçılık sıfatına bağlı bir haktır. Ret kelimesinden anlaşılacağı üzere bu hak bozucu yenilik doğuran bir hak görünümündedir. Hakkın kullanılması tek taraflı irade beyanı ile olur. Yukarıda da belirttiğimiz üzere miras alacak ve borçların toplamını oluşturur ve kül halinde mirasçılara geçer. Reddi miras, miras bırakanın ölümü üzerine yasal veya atanmış mirasçıların ölenin kül halindeki mirasının tümden reddini ifade eder. Buradaki red iradidir. Fakat mirasın reddi bazı hallerde kanuni bir karineye dayalı olarak gerçekleşmiş kabul edilir. Bu durumda mirasın hükmen reddinden söz edilir. 743 sayılı mülga Medeni kanunda reddi miras hakiki ret ve hükmi ret şeklinde ayrıma tabi tutulmuşsa da TMK'da böyle bir ayrıma gidilmemiştir. Aşağıda yapacağımız açıklamalar mirasın gerçek yani iradi reddine ilişkindir. Mirasın hükmen reddine ilişkin  başlık altında açıklamalar yapılmıştır.

KİMLER MİRASI REDDEDEBİLİR?

Ret hakkının kullanılabilmesi için öncelikle miras hakkına sahip olmak gerekir. Burada reddi miras hakkı hem yasal hem de atanmış mirasçılara tanınmıştır. Vasiyetname ile atanmış bir mirasçı da hiçbir ayrım olmaksızın reddi miras isteyebilir. Bu arada devletin de mirası reddetme hakkı bulunmaktadır.

Konu bakımından özellik gösteren durumlar ise ehliyet bakımından gündeme gelir. Tam fiil ehliyetine sahip kişiler kendi başlarına mirası reddedebilirler.

Tam ehliyetsiz kişiler bakımından bu hakkı veli ya da vasi kullanır. Velayet altındaki kişinin velisi herhangi bir izin almadan ret hakkını kullanabilir. Fakat vesayet durumu söz konusuysa gereken izinler alınmalıdır. Aşağıda konuya ilişkin bir Yargıtay kararı paylaşılmıştır:

"Vesayet altındaki kişinin vasisinin vesayet altındaki kişi adına mirası reddedebilmesi için, vesayet makamının izninden sonra denetim makamının da onayı gereklidir. Murisin mirasçısı davacının vekile verdiği vekaletnamede mirasın hükmen reddi için özel yetki içeren vekaletnamenin temini, murisin mirasçısı olan kişinin açtığı mirasın hükmen reddine dair bir dava bulunup bulunmadığının ilgililerinden sorularak tespiti ile davacıların vasisinin davayı takip için almış olduğu Sulh Hukuk Mahkemesi kararına dayalı iznin vesayet makamınca onaylandığına dair belgeye dosyada rastlanamadığından eksikliklerin giderilmesi için dosyanın mahalline iadesi gerekir." Y14 HD. 2017/9320 K.

Mirası ret hakkı şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olmadığından sınırlı ehliyetsiz kişiler bakımından velayet altında olanların hakkı veli vesayet altında olanlarda ise vasi tarafından kullanılabilir. Velayet altındaki kişi bu hakkını bizzat da kullanabilir. Fakat vesayet altında bu hak yalnızca vasi tarafından gerekli izinlerin alınmasından sonra kullanılabilir.

Mirasın hem kendi  hem de velayetindeki çocuk adına reddinin istendiği durumlarda hukuki yarar çatışması varsa çocuklara kayyım ataması yapılır. Konuya ilişkin bir karar aşağıdaki gibidir:

"4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 426/2.maddesine göre, bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün veya kısıtlının menfaati çatışırsa, vesayet makamının, ilgilisinin isteği üzerine veya resen temsil kayyımı atanması gerekmektedir. Mahkemece, mirasın gerçek reddi ( TMK.md.605/1 ) işleminde, annenin hukuki yararı ile çocukların hukuki yararı çatıştığından; küçüklere kayyım tayin ettirilmesi, kayyımdan çocuklar adına mirasın reddi talebine ilişkin beyan alınması ve yasada gösterilen şekilde ( TMK. md.609,612 ) işlem yapılması gerekir. Bu nedenle, mahkemenin velayet altındaki çocuklarla ilgili kararı doğru olmamış ve açıklanan yönde işlem yapılmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir." Y2HD. K. 2013/5514

MİRASIN REDDİ NASIL YAPILIR?

Yukarıda reddi miras hakkının tek taraflı kullanılan bozucu yenilik doğuran bir hak olduğunu belirtmiştik. Bu sebeple mirasçı sıfatına sahip ehliyetli mirasçılar bizzat ehliyetsiz ve sınırlı ehliyetsizler yasal temsilcileri vasıtasıyla haklarını kullanabilirler. Reddi miras başvurusu vekil aracılığıyla da yapılabilir. Fakat vekaletnamede özel yetki bulunması gerekir. Özel yetkinin bulunmaması halinde bu eksikliğin giderilmesi için süre verilmelidir. Konuya ilişkin bir Yargıtay kararı aşağıdaki gibidir:

"Davacıların belirtilen avukata verdiği vekaletnamede mirasın reddini içeren özel yetki bulunmadığından, davacılar vekiline özel yetkiyi içeren vekaletname sunması için süre verilmesi ve bu eksikliğin tamamlattırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekir. Eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir." Y14HD. 2021/735 K.

Görevli ve Yetkili Mahkeme

Mirasın reddi başvurusu sulh hukuk mahkemelerine yapılır. Yetkili sulh mahkemesi ise mirasın açıldığı yani miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir.

Şekli

Türk Medeni Kanunu'nun 609. Maddesi uyarınca:

Mirasın reddi, mirasçılar tarafından sulh mahkemesine sözlü veya yazılı beyanla yapılır.

Reddin kayıtsız ve şartsız olması gerekir.

Sulh hakimi, sözlü veya yazılı ret beyanını bir tutanakla tespit eder.

Süresi içinde yapılmış olan ret beyanı, mirasın açıldığı yerin sulh mahkemesince özel kütüğüne yazılır ve reddeden mirasçı isterse kendisine reddi gösteren bir belge verilir.

Tutanağın ve kütüğün nasıl tutulacağı Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.

Kanun maddesinde belirtildiği üzere mirasın reddi kayıtsız ve şartsız yapılmalıdır. Herhangi bir şarta bağlı olarak reddi miras istenemez. Burada bir istisnadan bahsetmek gerekir. TMK'nın 614. Maddesinde yer verilen istisna şöyle düzenlenmiştir:

"Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.

Bu takdirde ret, sulh hakimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.

Bunun üzerine miras, iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir."

 

REDDİ MİRAS SÜRESİ

TMK'nın 606. Maddesine göre:

"Miras, üç ay içinde reddolunabilir.

Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar."

Miras bırakan sağken mirasın reddini istemek mümkün değildir.

Yasal Mirasçılar Açısından

Kural olarak yasal mirasçılar açısından süre murisin ölümüyle başlar.

"Yasal mirasçıların murisin ölüm tarihinden itibaren üç ay içinde mirası reddetmeleri gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece re'sen dikkate alınması gerekir.

Davacı mirasın reddine ilişkin beyanını murisin vefatından sonraki üç aylık hak düşürücü süre içerisinde İstanbul nöbetçi Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığıyla davanın açıldığı Küçükçekmece Sulh Hukuk Mahkemesine göndermiş olduğundan süresi içerisinde yapılan mirasın reddi beyanı üzerine mahkemece, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir. Hak düşürücü süre geçtiği gerekçesiyle davanın reddi doğru değildir."  Y14HD. 2017/143 K.

Yasal mirasçılar mirasçının ölümünden haberdar değilse öğrenme tarihlerine ilişkin delilleri sunarak reddi miras isteyebilirler. Aşağıdaki Yargıtay kararı da bu yöndedir:

"Dava, Türk Medeni Kanunu'nun 605/1. maddesine dayalı mirasın gerçek reddine ilişkindir. Miras üç ay içinde reddolunabilir. Bu süre yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri tarihten işlemeye başlar. ( TMK.md.606 ).

Somut olayda, yasal mirasçılar mirasbırakanın ölümünden itibaren yasal üç ay içinde mirasın gerçek reddi talebinde bulunulmamış ise de, temyiz dilekçelerinde; muris ile 6-7 yıldır görüşmediklerini, ölümünü yakınlarından öğrendiklerini ve veraset ilamı almak için 03.09.2013 tarihinde başvurduklarını, bu tarihten itibaren de 3 aylık yasal süre dolmadan eldeki davayı açtıklarını açıklamışlardır. Mahkemece, davacılara mirasbırakanın ölümünü daha sonra öğrenme durumu hakkında delillerini sunması için imkan ve süre verilerek, gösterdiği takdirde ve gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir."

Atanmış Mirasçılar Açısından Süre

TMK'nın 606/2. Maddesine göre:

"Bu süre, yasal mirasçılar için mirasçı olduklarını daha sonra öğrendikleri ispat edilmedikçe mirasbırakanın ölümünü öğrendikleri; vasiyetname ile atanmış mirasçılar için mirasbırakanın tasarrufunun kendilerine resmen bildirildiği tarihten işlemeye başlar."

Burada da süre 3 aydır. Fakat süre atanmış mirasçılara resmen bildirim yapıldığı tarihten itibaren işlemeye başlar. Zira TMK'nın 597. Maddesi uyarınca:

"Mirasta hak sahibi olanların her birine gideri terekeye ait olmak üzere, vasiyetnamenin kendilerine ilişkin kısımlarının onaylı bir örneği hakim tarafından tebliğ edilir.

Nerede olduğu bilinmeyenlere vasiyetnamenin kendilerine ilişkin kısımları ilan yolu ile tebliğ olunur."

Ret Süresinin Uzatılması

Önemli sebeplerin varlığı halinde sulh hakimi, yasal ve atanmış mirasçılara tanınmış olan ret süresini uzatabilir veya yeni bir süre tanıyabilir. TMK m.615

MİRASIN REDDİ HAKKININ DÜŞMESİ

Öncelikle yukarıda açıkladığımız üzere mirasın reddi hakkı hak düşürücü sürenin geçmesiyle son bulacaktır. Bunun yanında sürenin geçmesinden önce açık ve dolaylı kabul ile de mirası reddetme hakkı son bulabilir. 

Açık kabul açık bir irade beyanıyla olur. Örtülü kabul ise TMK'nın 610/2. Maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre; ret süresi sona ermeden mirasçı olarak tereke işlemlerine karışan, terekenin olağan yönetimi niteliğinde olmayan veya mirasbırakanın işlerinin yürütülmesi için gerekli olanın dışında işler yapan ya da tereke mallarını gizleyen veya kendisine maleden mirasçı, mirası reddedemez.

Örnek bazı Yargıtay kararları aşağıdaki gibidir:

"Somut olayda; UYAP üzerinden alınan nüfus kaydına göre 27.01.2011'de vefat eden murisin babası kök murisin 11.02.1990'de vefat ettiği görülmektedir. Taşınmazların UYAP üzerinden alınan TAKBİS raporuna göre kök murise ait olduğu, kök murise mirasçı olanın mirasçısı olarak davacıların 15.05.2014 tarihli resmi senetle anılan taşınmazlardaki hisselerini adlarına intikal ettirdiği, 20.05.2014 tarihli resmi senetle de hisselerini sattıkları tespit edilmiştir. Anılan işlemle davacıların terekeyi sahiplendiği anlaşıldığından, davanın TMK 610/2. maddesi gereğince reddedilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir." Y7HD. 2022/3769 K.

"Tereke borca batık olmasına rağmen Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesinde açıklandığı şekilde tereke işlemlerine karışan, tereke mallarını gizleyen veya kendine maleden mirasçı, mirası reddedemez. Mahkemece, davalıların murisinin hesabında bulunan 204.971.00 TL'den el koyma kararı kaldırılmış kısım olan 89.000,00 TL'sinin mirası reddeden mirasçılar tarafından alınarak mal edinildiğinden terekenin benimsendiği kabul edilerek, davanın kabulüyle mirasın reddinin iptaline karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir." Y14 HD. 2021/613 K.

"Yapılan araştırmalar sonucu terekenin aktifinin pasifini karşılayamadığı tespit edilse dahi 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 610/2. maddesine göre terekeyi sahiplenen mirasçıların mirası reddetme hakkı bulunmadığından davacı mirasçıların mirası kabul anlamına gelen davranışlarda bulunup bulunmadıkları da araştırılmalıdır. Terekenin ve davacının durumu net olarak tespit edildikten sonra sonucuna göre bir karar verilmelidir. Buna göre Ziraat Bankası'na ait cevabi yazının ekinde bulunan hesap hareketlerine göre 29.03.2013 tarihi itibariyle 17.058,94TL hesapta alacak kaydı bulunduğu vefat sonucu hesabın kapatıldığı, 27.03.2013 tarihinde de ATM'den para çekildiği belirtilmiştir. Ancak bu işlemlerin kim tarafından yapıldığı ve akibeti saptanmamıştır." Y14HD. 2020/8249 K.

Mirasçının terekeye ait bir borcu ödemiş olması örtülü kabul anlamına gelir. Fakat ödemenin baskı altında yapılmış olması ret hakkını sonlandırmaz. Konuya ilişkin bir Yargıtay kararı aşağıdaki gibidir:

"Mirasçının kendisine yönelik haciz baskısı altında murise ait bir borcu ödemiş olması 4721 Sayılı TMK'nın 610/2. maddesinde belirtilen tereke işlemlerine karışma olarak kabul edilemez.

Olayda, davacının söz konusu ödemeleri kendisine yönelik haciz tehdidi ve baskısı altında ödediği, yapılan ödemenin tereke işlemlerine karışma olarak nitelendirilemeyeceği gözetilmeden, davacının terekeyi sahiplenme anlamına gelen işlemleri yaptığı ve bundan sonra terekenin borca batık olduğunu ileri sürülemeyeceği gerekçesi ile ilk derece mahkemesi kararı kaldırılarak karar verilmesi hatalı olduğundan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekir." Y7HD. 2021/1135 K.

MİRASIN REDDİNİN GERİ ALINMASI

Mirasın reddini isteyen alacaklının bu beyanı sulh hukuk mahkemesine ulaştığı tarihten itibaren hüküm ve sonuç doğurur. Buradan itibaren artık ret hakkı geri alınamaz. Fakat iki istisnai durumda mirası ret beyanının geri alınabileceği düzenlenmiştir. Mirasın reddi iradesi ancak aşağıdaki iki halde geri alınabilir:

Bütün ilgililerin rıza göstermesi,

İİK. m. 180'e göre tasfiye edilirken, mirası ret eden mirasçılardan her hangi biri önceki ret beyanını geri alır ve borçlar için yeterli teminat gösterirse, sulh hakimi tasfiyeyi durdurarak terekeyi mirası kabul eden mirasçılara teslim eder. 

Bu iki istisna dışında belirtmek gerekir ki Türk Borçlar Kanunu'nun genel hükümleri uyarınca irade sakatlığının yani  hata, hile, korkutma gibi hallerin varlığı halinde mirasın reddi iptal edilebilir.

MİRASIN HÜKMEN REDDİ NEDİR?

TMK'nın 605/2. Maddesinde kanuni karineye dayanarak mirasın reddi hakkı tanınmıştır. Buna göre; ölümü tarihinde mirasbırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, miras reddedilmiş sayılır. 

TMK'nın 605/2. maddesine dayanan mirasın reddi istemi süreye tâbi olmayıp mirasçıların iyi niyetli ya da kötü niyetli olmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Murisin ödemeden aczi ölüm tarihine göre belirlenir. Ölüm tarihi itibarıyla, murisin tüm malvarlığı terekenin aktifini, tüm borçları ise terekenin pasifini oluşturur. Terekenin pasifinin aktifinden fazla olması terekenin ödemeden aczini ve dolayısıyla da terekenin borca batık olduğunu gösterir.

Belirtmek gerekir ki mirasçıların bu durumda dava açması gerekmez. Fakat dava açmalarında da bir engel bulunmamaktadır.

Mirasın hükmen reddine ilişkin olarak açılan davalarda, terekenin açıkça borca batık olup olmadığının araştırılması gerekmektedir. İcra takibi sonunda aciz vesikası düzenlenmesi hâlinde terekenin borca batık olduğu kabul edilir. Aksi hâlde terekenin borca batık olup olmadığı, murisin malvarlığı bulunup bulunmadığının usulüne uygun olarak bankalar, trafik tescil müdürlüğü, vergi daireleri, belediyeler ve tapu müdürlüğü vb. kurum ve kuruluşlardan sorulması, murisin alacak ve borçları zabıta marifetiyle de araştırılarak aktif malvarlığı ile takibe konu borç miktarı gözönünde tutularak aktif ve pasifinin tereddüde neden olmayacak şekilde ölüm tarihi itibarıyla belirlenmesi gerekmektedir.

MİRASIN REDDİNİN SONUÇLARI

Mirasçılardan biri tarafından ret

Yasal mirasçılardan biri mirası reddederse onun payı, miras açıldığı zaman kendisi sağ değilmiş gibi, hak sahiplerine geçer.

Mirası reddeden atanmış mirasçının payı, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufundan arzusunun başka türlü olduğu anlaşılmadıkça, mirasbırakanın en yakın yasal mirasçılarına kalır. TMK 611

En yakın mirasçıların tamamı tarafından ret

En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.

Tasfiye sonunda arta kalan değerler, mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verilir. TMK 612

En yakın mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras daha sonraki derecede bulunan mirasçılara geçmez. Başka bir ifadeyle en yakın mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras daha sonraki zümrede yer alan hısımlara geçmez. Mirasbırakanın en yakın mirasçısı sıfatını taşımayan kişilere miras intikal etmez.

O hâlde en yakın yasal mirasçıların mirası reddettikleri anlaşılıyorsa sulh hukuk hâkimi kendiliğinden resmî tasfiye yoluna gitmelidir. Başka bir deyişle en yakın mirasçıların mirası reddettiklerinin belirlenmesi durumunda miras sulh hukuk hâkimi tarafından herhangi bir başvuruya gerek bulunmadan iflas hükümlerine göre tasfiye edilir.

Ayrıca en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edilmeden mirasçılara intikal yapılamaz. En yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edildikten sonra arta kalan bir değer bulunuyorsa bu kısım mirası reddetmemişler gibi hak sahiplerine verileceğinden miras daha sonraki derecede bulunan mirasçılara veya hazineye geçmez. Sulh hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre gerçekleşen tasfiye sonucu arta kalan değerler mirası ret etmiş olan hak sahibi mirasçılara intikal ettirildiğinde mirasbırakandan alacağı bulunanlar alacağı nedeniyle mirasçılara yöneltilerek dava açabilir.

Mirasın sağ kalan eşe geçmesi

Alt soyun tamamının mirası reddetmesi halinde, bunların payı sağ kalan eşe geçer. TMK 613

"Somut olaya gelince; Muris E. Y. D.'nun 27/05/2017 tarihinde vefat ettiği, dosyadaki nüfus kayıtları ve belgelerin incelenmesi neticesinde geriye mirasçı olarak eşi S. ile murisin eski eşi Gülsen'den olma oğlu A. B. D.'nun kaldığı, her ne kadar dosyada veraset ilamı bulunmasa da nüfus kayıtlarının incelenmesi neticesinde başkaca altsoy mirasçısının görünmediği, M.K.nun 613.md.göre alt soyun tamamının mirası reddetmesi halinde mirasın sağ kalan eşe geçeceğinin düzenlendiği, murisin tek alt soyu A. B.'ın da mirası İstanbul-Anadolu 11.S.H.M.nin 2017/560-613 E.K.sayılı ilamı ile reddettiği anlaşıldığından mirasın toruna geçmeden murisin eşi S.'e geçeceği, Yargıtay içtihatlarının da bu yönde olduğu anlaşılmakla;" Adana BAM 1.HD 2018/243 K.

Sonra gelen mirasçılar yararına ret

Mirasçılar, mirası reddederken, kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler.

Bu takdirde ret, sulh hakimi tarafından daha sonra gelen mirasçılara bildirilir; bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar.

Bunun üzerine miras, iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir.

"Türk Medeni Kanunu'nun 612'inci ve devamı maddelerine göre, en yakın yasal mirasçıların tamamı tarafından reddolunan miras, sulh mahkemesince iflâs hükümlerine göre tasfiye edilir. Mirasçılar, mirası reddederken kendilerinden sonra gelen mirasçılardan mirası kabul edip etmeyeceklerinin sorulmasını tasfiyeden önce isteyebilirler. Bu taktirde ret, Sulh Hakimi tarafından sonra gelen mirasçılara bildirilir, bunlar bir ay içinde mirası kabul etmezlerse reddetmiş sayılırlar. Bunun üzerine miras, yine iflas hükümlerine göre tasfiye edilir ve tasfiye sonunda arta kalan değerler, önce gelen mirasçılara verilir. En yakın yasal mirasçıların reddi, kendilerinden sonra gelen mirasçılar yararına olmadıkça ve bunlar Yasanın 614. maddesinde gösterilen usul çerçevesinde mirası açıkça kabul etmedikçe miras, sonra gelen mirasçılara geçmez. Bunlar, miras bırakanın borçlarından sorumlu da tutulamaz." Y10 HD. 2021/2594 K.

Vasiyet Alacaklısının Vasiyeti Reddetmesi

Vasiyet alacaklısının vasiyeti reddetmesi halinde, mirasbırakanın arzusunun başka türlü olduğu tasarruftan anlaşılmadıkça, bu redden vasiyet yükümlüsü yararlanır. TMK m. 616

Tıpkı mirasın reddinde olduğu gibi vasiyet alacaklısının kişisel talep hakkını reddetme imkanı bulunmaktadır. Bu durum TMK'nın 616. Maddesi ile düzenlenmiştir.

MİRASI REDDEDEN MİRASÇININ ALACAKLILARININ KORUNMASI

TMK'nın 617. Maddesine göre:

"Mal varlığı borcuna yetmeyen mirasçı, alacaklılarına zarar vermek amacıyla mirası reddederse; alacaklıları veya iflas idaresi, kendilerine yeterli bir güvence verilmediği takdirde, ret tarihinden başlayarak altı ay içinde reddin iptali hakkında dava açabilirler.

Reddin iptaline karar verilirse, miras resmen tasfiye edilir.

Bu suretle tasfiye edilen mirastan reddeden mirasçının payına bir şey düşerse bundan, önce itiraz eden alacaklıların, daha sonra diğer alacaklıların alacakları ödenir. Arta kalan değerler ise, ret geçerli olsa idi bundan yararlanacak olan mirasçılara verilir."

Burada uygulamada borçlu olan mirasçıların alacaklılardan mal kaçırma amacı güttüğü durumlarda böyle bir yola başvurduğu görülmektedir. Kanun koyucu bu kötü niyetin önüne geçebilmek için mirasın reddinin iptali davası açılabilmesini öngörmüştür. Aşağıda ayrı başlık altında bu konuya ilişkin açıklamalara yer verilmiştir.

MİRASIN REDDİNİN İPTALİ DAVASI

Mirası süresinde reddetmiş ve mal varlığı borçlarını ödemeye yetmeyen mirasçının alacaklılara zarar verme kastının bulunması halinde iptal davası açılabilir.

Mirasçı teminat göstererek davanın önüne geçebilir. Fakat teminatta gösterilmezse dava için gerekli tüm şartlar sağlanmış kabul edilir.

Dava açma süresi 6 aydır. Bu süre mirasın reddedildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. 6 aylık süre hak düşürücü süredir. Bu süre geçtikten sonra dava açmak mümkün olmayacaktır.

İptal davası miras bırakanın son yerleşim yeri asliye hukuk mahkemesidir.

MİRAS BIRAKANIN ALACAKLILARININ KORUNMASI

Mirasın reddi ile beraber miras bırakanın alacakılarının da zarara uğraması mümkündür. Nihayet murisin ölümü ile miras kül halinde mirasçılara geçtiğinde ret isteminde bulunulmazsa mirasçılar murisin borçlarından sorumlu olacaklardır. Fakat sırf bu sebeple mirasın reddedildiği hallerde alacaklılara da bir koruma sağlanması gerekmektedir. Bu koruma TMK'nın 618. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre:

Ödemeden aciz bir mirasbırakanın mirasını reddeden mirasçılar, onun alacaklılarına karşı, ölümünden önceki beş yıl içinde ondan almış oldukları ve mirasın paylaşılmasında geri vermekle yükümlü olacakları değer ölçüsünde sorumlu olurlar.

Olağan eğitim ve öğrenim giderleriyle adet üzere verilen çeyiz, bu sorumluluğun dışındadır.

İyiniyetli mirasçılar, ancak geri verme zamanındaki zenginleşmeleri ölçüsünde sorumlu olurlar.

Burada murisin alacaklıları mirasın reddinin iptali davası açabilirler. Bu dava yukarıda olduğu gibi 6 aylık süreye tabi değildir.