MEMURUN DİSİPLİN SORUMLULUĞU VE DİSİPLİN CEZALARI

MEMURUN DİSİPLİN SORUMLULUĞU VE DİSİPLİN CEZALARI

Mevzuatımıza göre kamu görevlileri çeşitli açılardan tasnif edilmiş, kamu görevlilerine bazı haklar tanınmış ve yükümlülükler yüklenmiştir. İnceleme konumuzu oluşturan memurun disiplin sorumluluğu ve disiplin cezaları memurun yükümlülüklerine riayet etmediği hallerde gündeme gelir. Sadece kamu görevlisi deyiminden hareketle memurluk hakkında bir tanımlama yapmak mümkün değildir. Zira bu kavram hangi kanun kapsamında kaldığına göre değişkenlik gösterecektir. Örneğin ceza hukuku açısından kamu görevlisi oldukça geniş yorumlanır. Burada kamu görevlisi sıfatı yüklenen kişinin kamu hizmetinde bulunup bulunmadığına bakılarak değerlendirme yapılır. Oysa idari açıdan kamu görevlisi denildiği zaman daha dar bir meslek grubunu anlamak gerekir.

Özetle memurluk da kamu görevlisi kavramına dahil olmakla beraber niteliği açısından daha dar bir meslek grubunu ifade etmektedir. İdare hukuku  açısından memur kavramı ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na tabi kişilerin anlaşılması gerekir. Öyleyse burada kanuni tanımı kullanmak gerekir. Buna göre:

"Mevcut kuruluş biçimine bakılmaksızın, Devlet ve diğer kamu tüzel kişiliklerince genel idare esaslarına göre yürütülen aslî ve sürekli kamu hizmetlerini ifa ile görevlendirilenler, bu Kanunun uygulanmasında memur sayılır." 

İnceleme konumuzun detaylarına inmeden önce "disiplin" kavramı hakkında da bazı açıklamalar yapma gereği duymaktayız. Fransızca kökenli olan disiplin kelimesi TDK'nın Türkçe sözlüğünde çeşitli şekillerde tanımlanmıştır. Hukuki anlamda yapılan tanıma göre disiplin; " bir topluluğun, yasalarına ve düzenle ilgili yazılı veya yazısız kurallarına titizlik ve özenle uyması durumu; sıkı düzen, düzence, düzen bağı, inzibat, zapturapt" anlamına gelmektedir.

Disiplin kurumu ile kamu hizmetlerinin gereği gibi yürütülmesi amaçlanmıştır. Zira disiplin cezaları görevini gereği gibi yapmayan memurların mevzuata aykırı hareketlerini cezalandırarak idari düzeni korumayı amaçlamaktadır. Aşağıda bir bölümüne yer verdiğimiz bir Danıştay kararında şu ifadeler kullanılmıştır:

"Disiplin cezaları, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülebilmesi bakımından kamu görevlilerinin mevzuat uyarınca yerine getirmek zorunda oldukları ödev ve sorumlulukları ifa etmemeleri veya mevzuatta yasaklanan fiillerde bulunmaları durumunda uygulanan yaptırımlar olup, memurların özlük hakları üzerinde doğrudan ve önemli sonuçlar doğurmaları sebebiyle subjektif ve bireysel etkileri bulunduğu gibi kamu görevinin gereği gibi sürdürülmesi ve kamu düzeninin sağlanması bakımından objektif ve kamusal öneme sahiptirler." Danıştay 12. Daire 2017/2060 K.

Buraya kadar yapığımız tanımlamalarla konuyu getirmek istediğimiz esas noktayı disiplin hukuku oluşturmaktadır. Disiplin hukuku  disiplin suçları ve disiplin cezalarından oluşur. Bahsedilen suç ve ceza kavramları ceza hukuku ile benzerlik gösterse de gerçekte her zaman ceza hukuku anlamında suçtan ve cezadan bahsedilemez. Disiplin hukukunun ceza hukuku ile ortak yönleri bulunsa da birçok noktada ayrım yapmak gerekir. Şöyle ki; disiplin suçu denildiğinde ceza hukuku anlamında bir suç tanımından bahsetmek her zaman mümkün değildir. Bazı suç teşkil eden davranışların aynı zamanda bir disiplin cezası da gerektiriyor oluşu disiplin fiillerini mutlak olarak suç haline getirmez. Zira her disiplin fiili cezai anlamda suç değildir. Yine suç oluşturan her fiil mutlak olarak disiplin cezası gerektirmez. Disiplin cezaları ceza hukuku anlamındaki hürriyeti kısıtlayan cezalara göre daha hafiftir. Yine ceza hukuku bütün vatandaşlara uygulanabilirken disiplin hukuku belirli meslek grubuna mensup kişilere uygulanabilir. Bu gibi birçok açıdan yapıklan ayrımlarla iki hukuk dalının farklı olduğunu belirtmek ilerideki açıklamalarımız bakımından da faydalı olacaktır.

Disiplin hukukuna ilişkin Danıştay 8. Dairesinin 12.03.2004 tarihli kararında aşağıdaki ifadeler kullanılmıştır:

"Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları; Anayasa'da ve kanunlarında gösterilen amaçlarını gerçekleştirebilmek için, meslektaşlar arasında dayanışmayı sağlayıcı, itimat duygusunu geliştirici, haksız rekabeti önleyici, meslek onur ve vakarını koruyucu ve halkın mesleğe ve meslek mensuplarına karşı güvenini oluşturacak mesleki ahlak ve disiplinine ilişkin kuralları, belirlemek ve buna uyulması için yaptırım uygulama yetkisine sahiptirler.

Kamu gücüne dayalı olarak kullanılan bu yetki, asli bir Devlet yetkisidir. Bu yetkinin kullanımı da yasalarda belirtilen kurallar ve yargı içtihatları ile oluşturulan disiplin hukuku ilkelerine ve kuruluş amaçlarına uygun olmalıdır.

Disiplin hukuku, kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesi amacı ile mevzuatın kamu görevlilerine emrettiği ödevleri yerine getirmeyenlere, uyulmasını zorunlu kıldığı hususları yapmayanlara, yasakladığı işleri yapanlara, hangi usul ve şartlar dahilinde Devlet tarafından ceza verileceğini, bu Devlet yetkisinin kimler tarafından kullanılacağını belirleyen kurallar bütünüdür."

DİSİPLİN HUKUKUNUN İLKELERİ

Disiplin Cezalarında Kanunilik İlkesi

Ceza hukukuna ait birçok ilkenin disiplin hukukuna da yansıdığını söylemek mümkündür. Fakat aralarında önemli bazı farklılıklar da bulunmaktadır. Bunların en önemlisi kendini kanunilik ilkesinde göstermektedir. Ceza hukuku anlamında ancak kanunda gösterilen fiiller suç teşkil eder ve ancak kanunda yazılan cezalar uygulanabilir. Disiplin hukukunda ise bu durum biraz yumuşatılmıştır. Disiplin cezaları kanunda tahdidi olarak sayılmış fakat disiplin fiillerinin yönetmelikle düzenlenebileceği kabul edilmiştir. Yine disiplin fiillerinin idarece belirlenebilmesine de izin verilmiştir. Bu konuda farklı görüşler olmakla beraber uygulamada disiplin fiillerinin kıyas yoluyla genişletilmesinde bir sakınca görülmemektedir. Kısaca ceza hukukunda uygulanan kanunilik ilkesi disiplin hukukunda kıyas yönüyle yumuşatılmıştır. Biz bu şekildeki kabule katılmamaktayız. Anayasa mahkemesinin 2011 yılında vermiş olduğu karara göre idari ve adli cezalar arasında ayrım yapılmamış ve hepsinin kanunilik ilkesine tabi olduğuna hükmedilmiştir. Bu görüş doğrultusunda ayrım yapılmaksızın idari suç ve cezaları bakımından  kanunilik ilkesi katı haliyle uygulanmalıdır.

2- Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesi

Şayet eylemin memur tarafından işlendiği her türlü şüpheden arındırılmış kesin delillerle ispat edilemiyorsa memura disiplin cezası verilemez.

3- Bir Fiil İçin Bir Yaptırım İlkesi

Ceza hukukunda "non bis idem" olarak bilinen bu ilke gereği aynı fiil dolayısıyla memura birden fazla disiplin cezası verilemeyecektir.

A- Displin Soruşturması ve Ceza Kovuşturmasının Bir Arada Yürütülmesi

Burada önemle belirtmek gerekir ki bir fiil hem cezai anlamda hem disiplin hukuku anlamında suç teşkil edebilir. Böylesi durumlarda memur hem adli hem de idari açıdan cezalandırılabilir. Ceza mahkemesinde beraat eden sanığın disiplin cezası ile cezaladırılması da mümkündür. Örneğin delil yetersizliği gibi bir seveple beraat etmiş sanığın kesinlikle cezalandırılamayacağının düşünülmesi hatalı olacaktır.

657 sayılı Kanun'un konuyu düzenleyen 131. Maddesine göre:

"Aynı olaydan dolayı memur hakkında ceza mahkemesinde kovuşturmaya başlanmış olması, disiplin kovuşturmasını geciktiremez.

Memurun ceza kanununa göre mahkûm olması veya olmaması halleri, ayrıca disiplin cezasının uygulanmasına engel olamaz.

" Davacıya isnat edilen ve disiplin soruşturmasına konu olan fiillerin aynı zamanda Türk Ceza Kanunu kapsamında da suç teşkil etmesi nedeniyle, "zimmet" suçundan yargılandığı Ağır Ceza Mahkemesi kararı ile davacı hakkında mahkumiyet kararı verildiği, 5271 Sayılı CMK uyarınca ceza artırımları ve indirimleri uygulandıktan sonra neticede davacıya 9 yıl, 4 ay ve 15 gün hapis cezası verildiği; ancak, anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusu neticesinde Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin kararıyla Mahkeme kararının bozulmasına karar verildiği ve bu bozma kararı üzerine Ağır Ceza Mahkemesi esasına kaydedilen dosyada; zimmet suçundan kamu davası açılmışsa da, yapılan yargılama sonucunda davacının eyleminin, hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğu belirtilerek, davacının mahkumiyetine karar verilerek, neticede 6 yıl 3 ay hapis ve 100.000,00-TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, ancak kararın henüz kesinleşmediği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, söz konusu ceza davasının sonucunun araştırılması ve davacı hakkındaki ceza yargılaması sonuçlandıktan sonra disiplin cezasına konu fiillerin işlenip işlenmediği konusunda yeniden bir değerlendirme yapılarak karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin, davacının üzerine atılı fiillerin sübut bulduğu kabul edilerek tesis edilen dava konu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yönündeki İdare Mahkemesi kararına yönelik istinaf isteminin reddine dair temyize konu kararda ise hukuki isabet görülmemiştir." Danıştay 12. Daire 2023/928 K.

4- Geçmişe Yürümeme İlkesi

Disiplin suç ve cezalarını ilgilendiren bir kanun ancak geçmişe etkili olarak uygulanamaz. Böyle bir kanun ancak yürürlük tarihinden sonraki suçlar bakımından uygulama alanı bulur. Konunun tek istisnasını ise lehe olan hükümler oluşturur. Şayet sonradan yürürlüğe giren kanun disiplin cezasına muhatap memur hakkında lehe hükümler içeriyorsa bu kanun geçmişe etkili olarak uygulanabilecektir.

5- Ölçülülük İlkesi

Ölçülülük ilkesi cezalandırma prensibinin temelini oluşturması dolayısıyla oldukça önemli bir ilkedir.  Anayasanın 13. Maddesinde kabul edilen bu ilke gereğince memura verilecek disiplin cezası ile fiil arasında bir orantı bulunmalıdır. İlkenin yer bulduğu bir Anayasa mahkemesi kararında aşağıdaki açıklamalar yapılmıştır:

"Hukuk devleti ilkesinin gerçekleştirilmesinin unsurlarından biri “suç ve cezalar arasında ölçülülük” ilkesidir. Buna göre, öncelikle yasakoyucu norm koyarken insan hak ve özgürlüklerine getirilen sınırlandırmanın sınırı olarak ölçülülük ilkesi ile bağlıdır. İlke, ceza hukukuna ilişkin yasal düzenlemeler açısından bir suç için öngörülen cezanın, bu suçun işlenmesi sonucu bozulan kamu düzeninin yeniden tesisi amacına elverişli, gerekli ve bu amaçla orantılı olması şeklinde tanımlanabilir. Bir başka deyişle “Yasakoyucunun ceza saptamadaki yetkisinin sınırını hukuk devleti ilkesi oluşturur. ... Cezaların, suçların ağırlık derecesine göre önleme ve iyileştirme amaçları da göz önünde tutularak, adaletli bir ölçü içerisinde konulması ceza hukukunun temel ilkelerindendir.” “Suç ile ceza arasındaki oranın adalete uygun bulunup bulunmadığını, o suçun toplum hayatında yarattığı etkiye ve kamu vicdanında aldığı tepkiye göre takdir etme zorunluluğu vardır. Bu orantısallık bağının bulunması, hukuk devleti ilkesinin ve adalet anlayışının bir gereğidir. Yasakoyucu cezaların türünü seçerken ve sınırlarını belirlerken mutlak adalet ölçülerini izlemek zorundadır.” Yine kural olarak, suçun ve ortaya çıkan toplumsal ve şahsi zararın ağırlığına, failin kişiliğine ve fiilin özelliklerine göre cezanın şahsileştirilmesi olanağının hâkime verilmesi de ölçülülük ilkesinin gereğidir. Yasa koyucunun bu kuralları açıkça ihlal eder nitelikte yasa koyması Anayasa'ya aykırı olacaktır." Anayasa Mahkemesi Karar Sayısı: 2011/139

Konuya ilişkin bir Danıştay kararı ise aşağıdaki gibidir:

"İdarelerin memur hakkında tesis ettiği disiplin cezası ile ilgilinin eylemi arasında adil bir denge bulunması gerekmekte olup, bu denge kurulurken, olayın oluş biçimi, ilgilinin suç kastının bulunup bulunmadığı ve irade dışı etkenlerin eylemin meydana gelmesine etkisi gibi hususların gözönünde bulundurulması gerekmektedir.

Uyuşmazlığa konu olayda, dava dosyasında yer alan bilgi ve belgeler ile soruşturma dosyasının değerlendirilmesinden, dava konusu Disiplin Kurulu kararında; davacıya isnat edilen rüşvet almak fiilinin sübuta ermediğinin belirtildiği hususu da dikkate alındığında, davacının sorguladıkları otoları, şahısları ve uygulamada sorgulama yaptıkları araçların sorgulama saatlerini kayda almadıkları ve aracını durdurdukları şahsın başını ekip otosunun içerisine sokmasına, kendileri ile diyaloğa girmesine sebebiyet vermek suretiyle Emniyet Genel Müdürlüğünün 15.08.2001 tarihli Genelgesine aykırı hareket ettikleri sabit olup, bu eylemlerinin disiplin cezası verilmesini gerektirdiği tartışmasız olmakla beraber, bu eylem ve fiillerin, Tüzükte tanımı yapılan, hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.

Bu durumda, davacının fiilleri ile verilen ceza arasında uygunluk ve adil bir denge bulunmadığı sonucuna ulaşıldığından, davacının Emniyet Örgütü Disiplin Tüzüğünün 7/B-l maddesi uyarınca on altı ay uzun süreli durdurma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır." Danıştay 12. Dairesi 2012/1684 K.

6- Savunma Hakkının Dokunulmazlığı İlkesi

Savunma hakkının tanınması adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Anayasa'nın 36. Maddesine göre; "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." 

Yine 129/2. Madde benzer düzenlemeyi şöyle özelleştirmiştir:

"Memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemez."

657 sayılı Kanununun 130. Maddesi de savunma hakkını düzenlemiştir. Maddeye göre; devlet memuru hakkında savunması alınmadan disiplin cezası verilemez. Soruşturmayı yapanın veya yetkili disiplin kurulunun 7 günden az olmamak üzere verdiği süre içinde veya belirtilen bir tarihte savunmasını yapmıyan memur, savunma hakkından vazgeçmiş sayılır. 

Konuya ilişkin bir Danıştay kararı ise aşağıdaki gibidir:

"Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 129. maddesinde; memurlar ve diğer kamu görevlileri ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve bunların üst kuruluşları mensuplarına savunma hakkı tanınmadıkça disiplin cezası verilemeyeceği belirtilmiştir.

Anılan Anayasa hükmünün gerekçesinde, "yapılacak disiplin kovuşturmalarında ve disiplin cezası uygulamasında ilgiliye isnad olunan hususun bildirilmesi, dinlenilmesi, savunmasını yapma imkanı tanınması bu madde ile güvence altına alınmaktadır" ifadelerine yer verilerek, disiplin cezaları ile ilgili olarak savunma hakkı Anayasal güvenceye bağlanmıştır.

Anayasa Mahkemesinin, Avrupa İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşme'nin, savunma hakkının önemini ve gereğini vurgulayan 6. maddesini de dikkate alarak savunma hakkının niteliğini vurguladığı, 14/07/1998 günlü, 1997/41, 1998/47 sayılı kararında, herkesin kendisine yönelik isnadın nedeninden ve niteliğinden en kısa zamanda, anladığı bir dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek hakkına sahip olduğu; olayı, isnadın nedenini ve hukuki niteliğini bilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağının açık olduğu, bu hususun, savunma hakkının temelini oluşturduğu belirtilmiştir.

Anayasa hükmü, gerekçesi ve Anayasa Mahkemesi kararı karşısında, disiplin cezaları ile ilgili olarak savunma hakkı kullandırılmadan disiplin cezası verilmesinin hukuken olanaklı olmadığı; savunma hakkının hukuka uygun şekilde kullanılabilmesi için de, ilgili kamu görevlisinin hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fillerin hukuki nitelendirmesini bilmesi gerektiği sonucuna varılmakta olup, tüm bu hususlar kendisine bildirilmeyen kişinin kendisini yeterince savunamayacağı açıktır.

Disiplin hukukunda isnat edilen eylem ile ilgili, ceza verilmeden önce soruşturmanın açılması ve ilgili mevzuata göre soruşturma yapmaya yetkili kişilerce yada yetkilendireceği kişilerce soruşturmanın yapılması, sonucunda bir rapor düzenlenerek olay ile ilgili somut tespitlere ve karşılığı yasal yaptırımlara yer verilmesi disiplin hukukunun temel ilkelerinden olan "kanunilik ilkesinin" bir gereğidir. Dolayısıyla raporda hiçbir şüpheye yer bırakmayacak tespitlerin bulunması zorunludur." D 8. Dairesi 2018/545 K.

7- Gizlilik İlkesi

Disiplin işlemeleri açısından kural gizliliktir. Bu gizlilik üçüncü kişilere karşı uygulanır. İşlemin taraflarına karşı savunma hakkını kısıtlayıcı yöntemler uygulanamaz. Fakat 657 sayılı kanunun 129. Maddesinde  "Hakkında memurluktan çıkarma cezası istenen memur, soruşturma evrakını incelemeye, tanık dinletmeye, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma hakkına sahiptir." hükmü yer almaktadır. Bu hükümden çıkan sonuca göre sadece memurluktan çıkarma cezasını gerektiren hallerde soruşturma evrakları incelenebilir. Fakat unutulmamalıdır ki savunma hakkı her ceza gerektiren eylem için kesin bir şekilde tanınmış olmalıdır. 657 Sayılı Kanun'un 130. maddesinde, memuriyetten çıkarma cezası dışındaki cezalar bakımından memura, sadece yedi günden az olmamak üzere savunma hakkı tanınmıştır.

Konuya ilişkin bir Danıştay kararı aşağıdaki gibidir:

"Devlet memurluğundan çıkarma cezasını vermeye yetkili makam tarafından, davacının hakkındaki iddiaları, bu iddiaların dayandığı delilleri, üzerine atılı fiillerin hukuki nitelendirmesini ve önerilen disiplin cezasını öğrenmesi sağlanarak, savunma yapmasına imkan tanınması hukuken zorunlu bulunmakla birlikte, olayda belirtilen zorunluluğa aykırı olarak 657 SK'un 129. maddesinde yer alan soruşturma evrakını inceleme, tanık dinletme, disiplin kurulunda sözlü veya yazılı olarak kendisi veya vekili vasıtasıyla savunma yapma haklarının bulunduğunun hatırlatılmadığının tespit edildiği, dolayısıyla, davacının savunma hakkının kısıtlandığı, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 129/2. maddesi uyarınca son savunma alınmadan disiplin cezası verildiği anlaşıldığından, bu nedenle tesis edilen işlemin hukuka aykırı olduğu sonucuna varılmıştır. Olayda, hakkında Devlet memurluğundan çıkarma cezası teklif edilen davacının, 657 SK'un 129. maddesi uyarınca usulüne uygun olarak son savunması alınmadan tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık, bu husus göz önünde bulundurulmaksızın işin esası hakkında verilen Mahkeme kararında ise hukuka uygunluk görülmemiştir." Danıştay 12. Daire 2023/885 K.

8- Gerekçe İlkesi

Disiplin cezası kararları mutlaka gerekçeli olmalıdır.

Gerekçelilik ilkesi sayesinde bir idari işlemi itiraz veya dava üzerine inceleyen idari veya yargısal makamlar da ilgili işlemi daha etkin bir şekilde denetleyebilir, böylece idarenin hukuka uygunluğu sağlanmış olur. Bu sayede idarenin keyfi hareket etmesi önlenir. Gerekçelilik ilkesi adeta idareyi doğru ve hukuka uygun karar almaya iten bir araç görevi görür. Seçkin ve Üstün, “İdari İşlemlerde Takdir Yetkisi ve Gerekçe İlkesi”, s. 527

9- Başvuru Yollarının Gösterilmesi İlkesi

"Anayasa'nın 11. maddesinde, Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğu ifade edilmiş, 40. maddesinin 2. fıkrasında "Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır." hükmü yer almıştır.

İdari işlemlere karşı başvuru yollarının ayrıntılı düzenlemelerde yer alması, başvuru süresinin kısa olması veya olağan başvuru yollarına istisna getirilebilmesi nedeniyle işlemlere karşı hangi idari birime, hangi sürede başvurulacağının idarelerce işlemde belirtilmesi hukuk güvenliği ilkesinin gereğidir. Anılan Anayasa hükmü ile de bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde haklarını arayabilmelerine kolaylık ve olanak sağlanması amaçlanmış; idareye işlemlerinde, ilgililerin kaç gün içinde, hangi mercilere başvurabileceklerini bildirme yükümlülüğü getirilmiştir." D8D. K. 2013/7777 K.

10- Sendika Temsilcisinin Disiplin Kurulunda Bulunması

"Hakkında disiplin soruşturması yürütülen Devlet memurunun üyesi olduğu sendikanın temsilcisi de bu maddede belirtilen disiplin ve yüksek disiplin kurullarında yer alır. Her bir disiplin ve yüksek disiplin kurulunda görevlendirilen temsilci ilgili sendika tarafından önceden bildirilir. Bu şekilde üyesi çift sayıya ulaşan kurullarda oyların eşitliği halinde başkanın bulunduğu tarafın kararına itibar edilir." Disiplin Kuralları ve Disiplin Amirleri Hakkında Yönetmelik m.4

MEMUR DİSİPLİN CEZALARI NELERDİR?

Yukarıda belirttiğimiz üzere memurlar hakkında uygulanabilecek disiplin cezaları kanunda tahdidi olarak sayılmıştır. 657 sayılı kanunun 125. maddesinde sayılı disiplin cezaları şunlardır:

  • Uyarma
  • Kınama 
  • Aylıktan Kesme
  • Kademe ilerlemesinin Durdurulması
  • Devlet Memurluğundan Çıkarma

UYARMA CEZASI NEDİR? 

Uyarma memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir.

Uyarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

  1. Verilen emir ve grevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmî belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak,
  2. Özürsüz veya izinsiz olarak göreve geç gelmek, erken ayrılmak, görev mahallini terketmek,
  3. Kurumca belirlenen tasarruf tedbirlerine riayet etmemek,
  4. Usulsüz müracaat veya şikâyette bulunmak,
  5. Devlet memuru vakarına yakışmayan tutum ve davranışta bulunmak,
  6. Görevine veya iş sahiplerine karşı kayıtsızlık göstermek veya ilgisiz kalmak,
  7. Belirlenen kılık ve kıyafet hükümlerine aykırı davranmak,
  8. Görevin işbirliği içinde yapılması ilkesine aykırı davranışlarda bulunmak.

KINAMA CEZASI NEDİR?

Kınama: Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğuun yazı ile bildirilmesidir.

Kınama cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

 

  1. Verilen emir ve grevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmî belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kusurlu davranmak,
  2. Eşlerinin, reşit olmayan veya mahcur olan çocuklarının kazanç getiren sürekli faaliyetlerini belirlenen sürede kurumuna bildirmemek,
  3. Görev sırasında amire hal ve hareketi ile saygısız davranmak,
  4. Hizmet dışında Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak,
  5. Devlete ait resmî araç, gereç ve benzeri eşyayı özel işlerinde kullanmak,
  6. Devlete ait resmî belge, araç, gereç ve benzeri eşyayı kaybetmek,
  7.  İş arkadaşlarına, maiyetindeki personele ve iş sahiplerine kötü muamelede bulunmak,
  8.  İş arkadaşlarına ve iş sahiplerine söz veya hareketle sataşmak,
  9.  Görev mahallinde genel ahlâk ve edep dışı davranışlarda bulunmak ve bu tür yazı yazmak, işaret, resim ve benzeri şekiller çizmek ve yapmak,
  10. Verilen emirlere itiraz etmek,
  11. Borçlarını kasten ödemeyerek hakkında yasal yollara başvurulmasına neden olmak,
  12. Kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak,
  13. Yetkili olmadığı halde basına, haber ajanslarına veya radyo ve televizyon kurumlarına bilgi veya demeç vermek.

 

AYLIKTAN KESME CEZASI NEDİR?

Aylıktan kesme: Memurun, brüt aylığından 1/30 - 1/8 arasında kesinti yapılmasıdır.

Aylıktan kesme cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

a) Kasıtlı olarak; verilen emir ve görevleri tam ve zamanında yapmamak, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasları yerine getirmemek, görevle ilgili resmî belge, araç ve gereçleri korumamak, bakımını yapmamak, hor kullanmak,

b) Özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek,

c) Devlete ait resmî belge, araç, gereç ve benzerlerini özel menfaat sağlamak için kullanmak,

d) Görevle ilgili konularda yükümlü olduğu kişilere yalan ve yanlış beyanda bulunmak,

e) Görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek,

f) Görev yeri sınırları içerisinde her hangi bir yerin toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz olarak kullanılmasına yardımcı olmak,

ı) Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak.

 

KADEME İLERLEMESİNİN DURDURULMASI CEZASI NEDİR?

Kademe ilerlemesinin durdurulması: 

Fiilin ağırlık derecesine göre memurun, bulunduğu kademede ilerlemesinin 1 - 3 yıl durdurulmasıdır.

Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

a) Göreve sarhoş gelmek, görev yerinde alkollü içki içmek,

b) Özürsüz ve kesintisiz 3 - 9 gün göreve gelmemek,

c) Görevi ile ilgili olarak her ne şekilde olursa olsun çıkar sağlamak,

d) Amirine veya maiyetindekilere karşı küçük düşürücü veya aşağılayıcı fiil ve hareketler yapmak,

e) Görev yeri sınırları içinde herhangi bir yeri toplantı, tören ve benzeri amaçlarla izinsiz kullanmak veya kullandırmak,

f) Gerçeğe aykırı rapor ve belge düzenlemek,

g) (...) (Madde 125 in (D) bendinin (g) alt bendi, 21.9.2004 tarih ve 25590 sayılı R.G.'de yayımlanan, 17.9.2004 tarih ve 5234 sayılı Kanunun 33. maddesinin (f) bendi hükmü gereğince yürürlükten kaldırılmıştır.) 

h) Ticaret yapmak veya Devlet memurlarına yasaklanan diğer kazanç getirici faaliyetlerde bulunmak,

ı) Görevin yerine getirilmesinde dil, ırk, cinsiyet, siyasî düşüncü, felsefi inanç, din ve mezhep ayrımı yapmak, kişilerin yarar veya zararını hedef tutan davranışlarda bulunmak,

j) Belirlenen durum ve sürelerde mal bildiriminde bulunmamak,

k) Açıklanması yasaklanan bilgileri açıklamak,

l) Amirine, maiyetindekilere, iş arkadaşları veya iş sahiplerine hakarette bulunmak veya bunları tehdit etmek,

m) Diplomatik statüsünden yararlanmak suretiyle yurt dışında, haklı bir sebep göstermeksizin ödeme kabiliyetinin üstünde borçlanmak ve borçlarını ödemedeki tutum ve davranışlarıyla Devlet itibarını zedelemek veya zorunlu bir sebebe dayanmaksızın borcunu ödemeden yurda dönmek,

n) Verilen görev ve emirleri kasten yapmamak,

o) Herhangi bir siyasî parti yararına veya zararına fiilen faaliyette bulunmak.

 

MEMURLUKTAN ÇIKARMA CEZASI

Devlet memurluğundan çıkarma:

Bir daha Devlet memurluğuna atanmamak üzere memurluktan çıkarmaktır. Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve haller şunlardır:

  1. İdeolojik veya siyasî amaçlarla kurumların huzur, sükûn ve çalışma düzenini bozmak, boykot, işgal,  "kamu hizmetlerinin yürütülmesini engelleme", işi yavaşlatma ve grev gibi eylemlere katılmak veya bu amaçlarla toplu olarak göreve gelmemek, bunları tahrik ve teşvik etmek veya yardımda bulunmak,
  2. Yasaklanmış her türlü yayını veya siyasî veya ideolojik amaçlı bildiri, afiş, pankart, bant ve benzerlerini basmak, çoğaltmak, dağıtmak veya bunları kurumların harhangi bir yerine asmak veya teşhir etmek,
  3. Siyasî partiye girmek,
  4. Özürsüz olarak, bir yılda toplam 20 gün göreve gelmemek,
  5. Savaş, olağanüstü hal veya genel âfetlere ilişkin konularda amirlerin verdiği görev veya emirleri yapmamak,
  6. Amirlerine, maiyetindekilere ve iş sahiplerine fiili tecavüzde bulunmak,Bir önceki hali
  7. Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak,
  8. Yetki almadan gizli bilgileri açıklamak,
  9. Siyasî ve ideolojik eylemlerden arananları görev mahallinde gizlemek,
  10. Yurt dışında Devletin itibarını düşürecek veya görev haysiyetini zedeleyecek tutum ve davranışlarda bulunmak,
  11. 5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkındaki Kanuna aykırı fiilleri işlemek.
  12. Terör örgütleriyle eylem birliği içerisinde olmak, bu örgütlere yardım etmek, kamu imkân ve kaynaklarını bu örgütleri desteklemeye yönelik kullanmak ya da kullandırmak, bu örgütlerin propagandasını yapmak.

 

DİSİPLİN CEZALARI KİM TARAFINDAN VERİLİR?

Uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezaları disiplin amirleri tarafından; kademe ilerlemesinin durdurulması cezası, memurun bağlı olduğu kurumdaki disiplin kurulunun kararı alındıktan sonra, atamaya yetkili amirler il disiplin kurullarının kararına dayanan hallerde Valiler tarafından verilir.

Devlet memurluğundan çıkarma cezası amirlerin bu yoldaki isteği üzerine, memurun bağlı bulunduğu kurumun yüksek disiplin kurulu kararı ile verilir.

Disiplin kurulu ve yüksek disiplin kurulunun ayrı bir ceza tayinine yetkisi yoktur, cezayı kabul veya reddeder. Ret halinde atamaya yetkili amirler 15 gün içinde başka bir disiplin cezası vermekte serbesttirler.

Özel kanunların disiplin cezası vermeye yetkili amir ve kurullarla ilgili hükümleri saklıdır.

DİSİPLİN CEZALARINDA ZAMANAŞIMI

657 sayılı Kanun'un 127. Maddesine göre:

Bu Kanunun 125 inci maddesinde sayılan fiil ve halleri işleyenler hakkında, bu fiil ve hallerin işlendiğinin öğrenildiği tarihten itibaren;

a) Uyarma, kınama, aylıktan kesme ve kademe ilerlemesinin durdurulması cezalarında bir ay içinde disiplin soruşturmasına,

b) Memurluktan çıkarma cezasında altı ay içinde disiplin kovuşturmasına,

Başlanmadığı takdirde disiplin cezası verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

Disiplin cezasını gerektiren fiil ve hallerin işlendiği tarihten itibaren nihayet iki yıl içinde disiplin cezası verilmediği takdirde ceza verme yetkisi zamanaşımına uğrar.

 

DİSİPLİN CEZASINDA TEKERRÜR

Daha önceden bir disiplin cezası almış ve cezası kesinleşmiş olan memur sicilden silinme süresi geçmeden aynı mahiyette bir disiplin suçu işlerse hakkında tekerrür hükümleri uygulanır. 

Kanunun 125. Maddesine göre:

Disiplin cezası verilmesine sebep olmuş bir fiil veya halin cezaları "özlük dosyasından" silinmesine ilişkin süre içinde tekerrüründe bir derece ağır ceza uygulanır. Aynı derecede cezayı gerektiren fakat ayrı fiil veya haller nedeniyle verilen disiplin cezalarının üçüncü uygulamasında bir derece ağır ceza verilir.

Öğrenim durumları nedeniyle yükselebilecekleri kadroların son kademelerinde bulunan Devlet memurlarının, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının verilmesini gerektiren hallerde, brüt aylıklarının 1/4'ü - 1/2'si kesilir ve tekerrüründe görevlerine son verilir.

 

BİR ALT KADEME CEZANIN UYGULANMASI

Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve "ödül veya başarı belgesi alan" memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanı uygulanabilir.

"657 sayılı Devlet Memurları Kanununun değişik 125. maddesinin 3. fıkrasında, geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan ve iyi veya çok iyi derecede sicil alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanın uygulanabileceği kuralı yer almaktadır.

Olayda davacının kusurlu eylemi nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasında hukuka aykırılık yok ise de, eylem ile verilen ceza arasında adil bir denge bulunması disiplin hukukunun gereğidir.

Davacıya verilen disiplin cezasının ceza verilmesine neden olan eylemin oluş biçimi samimi ikrar ve ifadeleri geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmalarının olumlu olup, olmadığı ve sicilleri değerlendirilerek daha alt bir cezanın verilip verilemeyeceği hususu dikkate alınmaksızın davanın reddine ilişkin idare mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır." Danıştay 8. Dairesi 1996/3386 K.

DİSİPLİN CEZASI KARAR SÜRESİ

Disiplin amirleri uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarını soruşturmanın tamamlandığı günden itibaren 15 gün içinde vermek zorundadırlar.Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasını gerektiren hallerde soruşturma dosyası, kararını bildirmek üzere yetkili disiplin kuruluna 15 gün içinde tevdi edilir. Disiplin kurulu, dosyayı aldığı tarihten itibaren 30 gün içinde soruşturma evrakına göre kararını bildirir.

Memurluktan çıkarma cezası için disiplin amirleri tarafından yaptırılan soruşturmaya ait dosya, memurun bağlı bulunduğ kurumun yüksek disiplin kukuluna tevdiinden itibaren azamî altı ay içinde bu kurulca, karara bağlanır.

 

DİSİPLİN CEZASININ UYGULANMASI

Disiplin cezaları verildiği tarihten itibaren hüküm ifade eder ve derhal uygulanır.

Aylıktan kesme cezası, cezanın veriliş tarihini takip eden aybaşında uygulanır.

Verilen disiplin cezaları "üst disiplin amirine", Devlet memurluğundan çıkarma cezası ayrıca Devlet Personel Başkanlığına bildirilir.

Aylıktan kesme cezası ile tecziye edilenler 5 yıl, kademe ilerlemesinin durdurulması cezası ile tecziye edilenler 10 yıl boyunca daire başkanı kadrolarına, daire başkanı kadrosunun dengi ve daha üstü kadrolara, bölge ve il teşkilatlarının en üst yönetici kadrolarına, düzenleyici ve denetleyici kurumların başkanlık ve üyeliklerine, vali ve büyükelçi kadrolarına atanamazlar.

DİSİPLİN CEZALARININ BİR SÜRE SONRA ÖZLÜK DOSYASINDAN SİLİNMESİ

Disiplin cezaları memurun"özlük dosyasına" işlenir. Devlet memurluğundan çıkarma cezasından başka bir disiplin cezasına çarptırılmış olan memur uyarma ve kınama cezalarının uygulanmasından 5 sene, diğer cezaların uygulanmasından 10 sene sonra atamaya yetkili amire başvurarak, verilmiş olan cezalarının"özlük dosyasından" silinmesini isteyebilir.

Memurun, yukarıda yazılan süreler içerisindeki davranışları, bu isteğini haklı kılacak nitelikte görülürse, isteğinin yerine getirilmesine karar verilerek bu karar (Değişik ibare: 6111 - 13.2.2011 / m.117/f)"özlük dosyasına" işlenir.

Kademe ilerlemesinin durdurulması cezasının (Değişik ibare: 6111 - 13.2.2011 / m.117/f)"özlük dosyasından çıkarılmasında" disiplin kurulunun mütalaası alındıktan sonra yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır.

DİSİPLİN KURULLARI VE DİSİPLİN AMİRLERİ

Disiplin ve soruşturma işlerinde kanunlarla verilen görevleri yapmak üzere Kurum Merkezinde bir Yüksek Disiplin Kurulu ile her ilde, bölge esasına göre çalışan kuruluşlarda bölge merkezinde ve kurum merkezinde ayrıca Millî Eğitim müdürlüklerinde birer Disiplin Kurulu bulunur.

Bu kurulların kuruluş, üyelerinin görev süresi, görüşme ve karar usulü, hangi memurlar hakkında karar verebilecekleri ve disiplin amirlerinin tayin ve tespitinde uygulanacak esaslar ile bunların yetki ve sorumlulukları gibi hususlar Cumhurbaşkanınca çıkarılacak yönetmelikle düzenlenir.

DİSİPLİN CEZALARINA İTİRAZ

Disiplin cezalarına karşı idari başvuru yoluyla itiraz edilebilir. Buradaki itiraz yargı makamlarına başvuru değildir. 657 sayılı Kanun'un itiraz başlıklı 134. Maddesi aşağıdaki gibidir:

Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir.

İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir.

İtiraz mercileri, itiraz dilekçesi ile karar ve eklerinin kendilerine intikalinden itibaren otuz gün içinde kararlarını vermek zorundadır.

İtirazın kabulü hâlinde, disiplin amirleri kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler.

Yukarıdaki kanun maddesine göre uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı itiraz yolunun açık olduğu belirtilmiş buna karşın meslekten çıkarma cezası konusunda bir hüküm getirilmemiştir. Danıştay'ın kararları da meslekten çıkarma cezasına itiraz edilemeyeceği yönündedir.

DİSİPLİN CEZASININ İPTALİ DAVASI

Kanunun 135. Maddesinin son fıkrası disiplin cezalarına karşı idari başvuru yolunun açık olduğunu işaret etmektedir. Dolayısıyla her türlü disiplin cezasına karşı idari yargıda iptal davası açılabilir. İptal davasına ilişkin detaylı açıklamalarımıza İdari İşlemin İptali başlıklı makalemizden ulaşabilirsiniz.

Dava açma süresi kararın tebliğinden itibaren 60 gündür. İtiraz halinde süre itirazın reddinin tebliğinden itibaren başlar.

"Dava konusu disiplin cezasının 25/06/2015 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, 02/07/2015 tarihinde cezaya itiraz edildiği, … tarihli … sayılı karar ile itirazın reddedildiği, bu ret kararının 09/02/2016 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, 01/04/2016 tarihinde bakılan davanın açıldığı anlaşılmıştır.

657 Sayılı Kanun'un 135. maddesiyle, disiplin cezalarına karşı itirazın tabi olacağı süre yönünden özel bir düzenleme getirilmiş, davacı da kendisine verilen cezaya karşı bu özel düzenlemenin öngördüğü 7 günlük süre içerisinde itirazda bulunmuş olup, cezanın itiraz başvurusunun sonuçlandırılması ile kesinleşeceğinin kabulü gerekir.

Bakılan uyuşmazlıkta, itiraz tarihinden dört ay gibi bir süre sonunda davalı idarece itirazın sonuçlandırılmasıyla disiplin cezası kesinleşmiş olup, dava açma süresi de, cezanın kesinleşmesine yol açacak olan itirazın reddine dair kararın tebliği tarihinden itibaren başlatılacağından, bu tarihten itibaren altmış gün içinde açılan işbu davada süre aşımı bulunmamaktadır." Danıştay 12. Daire 2023/1196 K.