MİRASTAN MAL KAÇIRMA (MURİS MUVAZAASI)

MİRASTAN MAL KAÇIRMA (MURİS MUVAZAASI)

Muvazaa Nedir?

Sözleşmelerde irade ve şekil serbestisi prensiplerini göz önünde bulundurarak hukuki uyuşmazlıkların büyük çoğunluğunun sözleşme kaynaklı olduğunu söylemek mümkündür. Sözleşmelerin geçersizliğine neden olan sebeplerden biri ise muvazaanın varlığıdır. Muvazaa sözleşme taraflarının üçüncü kişileri aldatmak için yaptıkları işlemi gizlemek, kamufle etmek maksadı taşıyan danışıklı bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Taraflar muvazaa anlaşması yaparak aralarındaki gerçek ilişkiyi gizlemek ya da olmayan bir hukuki ilişkiyi varmış gibi göstermek, böylelikle üçüncü kişilerin hak ve taleplerini ileri sürememesini sağlamak saikiyle hareket ederler. 

Muvazaanın mutlak ve nispi olmak üzere iki türü bulunur. Mutlak muvazaa görünüşteki işlemin hiç yapılmamış olması anlamına gelir ki bu işlem hiçbir hukuki sonuç doğurmaz. Nispi muvazaa ise tarafların arasındaki gerçek ilişkinin gizlenmesidir. Tarafların yapılan bağışı, satış sözleşmesi düzenleyerek satış gibi göstermesi nispi muvazaaya örnek olarak gösterilebilir. 

Muris Muvazaası 

TBK’nın 19. Maddesinde düzenlenen nispi muvazaanın özel bir uygulaması olan mirastan mal kaçırma (muris muvazaası) kanunda ayrıca tanımlanmamıştır. Muris muvazaası kaynağını daha çok Yargıtay İçtihatlarından ve bilimsel görüşlerden almakta ise de esas kaynağını 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı oluşturmaktadır. Bu kararla muris muvazaasının şartları açıklığa kavuşturulmuştur.

MURİS MUVAZAASININ UNSURLARI

Görünürdeki İşlem 

Muvazaa kavramından bahsederken tarafların muvazaa anlaşması yaparak aralarındaki gerçek ilişkiyi gizlemek ya da olmayan bir hukuki ilişkiyi varmış gibi göstermek saikiyle hareket ettiğini belirtmiştik. Görünürdeki işlem muvazaa anlaşmasının aldatıcılık zeminini oluşturmak maksadıyla hazırlanan ve geçerliliği olmayan sözleşmeyi ifade eder. Taraflar, aslında olmayan bir irade beyanını varmış gibi göstererek üçüncü kişileri aldatmayı amaçlar. Bunun içinse asıl iradelerinden bağımsız bir işlemi varmış gibi gösterirler. Muris muvazaalarında görünürdeki işlem sıklıkla satış ya da ölünceye kadar bakım sözleşmesi olarak düzenlenir. 

Nispi muvazaada görünürdeki işlem muvazaa nedeniyle hükümsüz hale gelir. Tarafların aslında böyle bir işlem yapma iradeleri yoktur. 

Gizli İşlem 

Gizli işlem miras bırakanın asıl amacını ortaya koyan sözleşmeyi ifade eder. Gizli işlem arkasına saklandığı sözleşmeden bağımsız olarak sonuç doğurması istenen işlemdir. 

Tarafların iradeleri gizli işlemin sonuç doğurması noktasında birleşir. Gizli işlemin muvazaalı işlem ile birlikte yapılması onun geçerliliğini etkilemez. Gizli işlem şekil şartlarına uyulmadan yapılmışsa geçersiz sayılır. Muris muvazaasında gizli işlem genellikle şekil şartlarına uyulmadan yapılır. Bu nedenle geçersiz hale gelir. 

Muvazaa Anlaşması 

Danışıklı işlemin tarafları danışıklığın ne amaçla yapıldığını bilirler. İşte bu bilinirlik muvazaa anlaşması olarak adlandırılır. Muvazaa anlaşması muvazaanın zorunlu unsurudur. Taraflar hangi işlemi ne için yaptıkları konusunda muvazaa anlaşması yapmak suretiyle uzlaşırlar. Muvazaa anlaşması sözlü ya da yazılı olabilir. Fakat anlaşmanın tarafları, muvazaa iddiasında bulunmak istediklerinde ancak yazılı delillere dayanabilirler. 

Mirasçıları Aldatma Amacı 

Tarafların yaptıkları danışıklı işlemle mirasçıları aldatmayı amaçlamaları gerekir. Aksi halde muris muvazaasından söz edilemez. Mirasçıların aldatılması mirastan mal kaçırmak şeklinde uygulama alanı bulur. Miras bırakan, mirasçılardan mal kaçırmak saikiyle hareket etmemişse muris muvazaasından söz edilemez. Miras bırakanın amacı, Yargıtay tarafından üzerinde durulması gereken önemli kriterlerden biri olarak belirlenmiştir. Bu nedenle aşağıda ayrı başlık altında tekrar incelenecektir. 

Yargıtay'a göre murisin mal kaçırma amacı bazı kriterlere bakılmak suretiyle belirlenmelidir. “Bir iç sorun olan gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ile durumun aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.” Yargıtay 1.HD. 2020/164K. 

Bu kriterlerden bazılarını; 

- Ülkenin veya yörenin gelenek ve görenekleri, 

- Olayların olağan akışı, 

- Toplumsal eğilimler, 

- Miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, 

- Miras bırakanın bakımını üstlenen kişiye karşı duyduğu minnet duygusu, 

- Davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, - Satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, - Taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki, 

- Murisin ve miras bıraktığı kişinin mali durumu, 

Şeklinde saymak mümkündür. 

Nitekim Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2018 tarihli bir kararında “Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın, tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların göz önünde tutulması gerekir.” şeklinde belirtmiştir.

MURİS MUVAZAASI NEDENİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI

Muris muvazaası davası aslında tapu iptali ve tescili davasını ifade eder. Dolayısıyla muris muvazaası ancak tapuda kayıtlı taşınmazlar bakımından gündeme gelecektir. Tapuya kayıtlı olmayan taşınmazlar taşınır hükmündedir. Taşınırların ise tapu iptali ve tesciline konu edilmeleri mümkün değildir. 

Nitekim Yargıtay bir kararında “Tapusuz taşınmazlar, satış ve devir bakımından taşınır mal sayılırlar, bunlar üzerindeki işlemler şekle bağlı değildir, dolayısıyla tapusuz taşınmazların muvazaalı işleme konu olması durumunda görünürdeki sözleşme taraf iradelerine uygun olmadığı için geçersiz olduğu halde, tarafların irade ve amacına uygun olarak düzenlenen gizli sözleşmede şekil koşulu aranmadığından muris muvazaası nedenine dayanılamaz.” Şeklinde hüküm kurmuştur.

MURİS MUVAZAASI DAVASI KİM TARAFINDAN AÇILIR?

Muris muvazaası iddiası ile dava açabilecek kişiler 1.4.1974 tarih ve 1/2 Sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında belirtilmiştir. Karara göre saklı pay sahibi olsun ya da olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açma hakkı bulunur. Mirasçıların davayı birlikte açma zorunluluğu yoktur. Her mirasçı kendi payı oranında dava açabilir. 

Muris muvazaası iddiası her türlü delille ispat edilebilir.

Mirastan Yoksunluk Hali 

Mirası reddeden kişilerin dava açma hakkı yoktur. Mirasçılıktan çıkarılanın ve mirastan feragat edenin de dava hakkı bulunmaz.

GİZLİ (ELDEN) BAĞIŞ

Miras bırakanın bir tapu devretmeyip de parasını ödemek suretiyle bağış yapması da mümkündür. Örneğin parası baba tarafından ödenen taşınmaz oğul adına tescil edilebilir. Bu gibi durumlarda muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açılamaz. Koşulların varlığı halinde tenkis davası açılabilir.

MURİS MUVAZAASI DAVASINDA MİRAS BIRAKANIN AMACI

Yukarıda da belirttiğimiz üzere muris muvazaasının varlığının tespitindeki en önemli kriter miras bırakanın amacıdır. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2020 tarihli bir kararında miras bırakanın amacının önemini “Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır.” Şeklinde vurgulamıştır. 

Muris muvazaasından söz edebilmek için miras bırakanın devir işlemini mirasçılardan mal kaçırmak kastı ile gerçekleştirmesi gerekir. Bu koşul gerçekleşmediği takdirde davanın reddi gerekecektir. Yargıtay “Dinlenen davacı tanıkları miras bırakanın ilk eşinden olma çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir somut bir bilgi ortaya koymamışlar, aksine dairelerden bir kısmını satarak erkek evlatlarına da ev yaptırdığını bildirmişler, davalı tanıkları ise; davalının çekişme konusu bağımsız bölümü bedeli ile satın aldığını, bedelin bir kısmını peşin, bir kısmını taksitler halinde ödediğini bildirmişlerdir. O halde miras bırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yaptığı iddiası kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” İfadeleriyle miras bırakanın amacının davanın gidişatına olan etkisini belirtmiştir. 

Yargıtay muvazaanın varlığına rağmen miras bırakanın mal kaçırma amacıyla hareket etmediği durumlarda açılan davanın reddedilmesi gerektiği görüşündedir. 

Nitekim yakın tarihli bir HGK kararında “Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın 1/4 payının miras bırakan tarafından o dönemde imam nikahı ile birlikte yaşadığı davalıya satış suretiyle yaptığı temlikinin, gerçekte mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. 

Eldeki davanın muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açıldığı ve davalının da kabulünde olduğu üzere çekişme konusu taşınmazın 1/4 payının tapuda satış şeklinde gösterilmiş ise de esasen muris tarafından davalıya bağışlandığı hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu nedenle asıl çözümlenmesi gereken husus, murisin bu temliki yaparken mirasçılarından mal kaçırma iradesiyle hareket edip etmediğinin belirlenmesidir. Bu açıdan dosyadaki deliller değerlendirildiğinde ise öncelikle belirtmek gerekir ki, davacı tarafça murisin mirasçılarından mal kaçırmasını gerektirir bir nedeninin varlığı ortaya konulup kanıtlanamadığı gibi dosyada dinlenen bir kısım davacı tanık beyanlarından da temlik tarihinde murisin çocukları ile arasında mal kaçırmasını gerektirir herhangi bir dargınlık olmadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki murisin mal kaçırma amacını taşıması hâlinde taşınmazın tamamını devretme olanağı varken sadece 1/4 payını devretmiş olması da mal kaçırma amacıyla değil, davalıya bir ev almak yönünde verdiği sözünü yerine getirmek amacıyla hareket ettiğini göstermektedir.” Şeklinde hüküm kurulmuştur. 

Yukarıda da belirttiğimiz üzere miras bırakanın gerçekleştirdiği her devir işlemi iptale tabi olmayacaktır. Bazı durumlarda miras bırakan mirasını bölüştürmek maksadıyla bazı devirler yapabilir. 

Bir Yargıtay kararında bu durum “Davalılar, miras bırakanın sağlığında davacıya 2 parça taşınmaz ile bir araç aldığını belirterek paylaştırma savunmasında bulunmuşlar, tanıkları da miras bırakanın paylaştırma iradesiyle hareket ettiğini beyan etmişler, ancak mahkemece paylaştırma savunması üzerinde durulmamış, miras bırakanın iradesini bu yönde oluşturup oluşturmadığı bakımından araştırma yapılmadan sonuca gidilmiş, ayrıca savunmada bildirilen taşınmazların tapu kayıtları da getirtilmemiştir. Hâl böyle olunca, yasal ilkeler uyarınca davalıların savunması üzerinde durulması, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır ve taşınmaz mal ve hakların araştırılması, tapu kayıtları, resmi akitler ve varsa öteki delil ve belgelerin ilgili mercilerden getirtilmesi, miras bırakanın sağlığında mirasçıları arasında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde bir paylaştırma yapıp yapmadığının belirlenmesi, bu yönde tüm taraf delillerinin toplanması, miras bırakanın paylaştırma mı yoksa mal kaçırma amacını mı üstün tutulduğunun aydınlığa kavuşturularak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.” Şeklinde belirtmiştir. 

Yine yukarıdaki kriterlere uygun olarak miras bırakanın ölünceye kadar bakma sözleşmesi çerçevesinde yaptığı devirler ancak makul oranda yapılmak koşuluyla geçerli olacaktır. Oran olarak fazlaca yapılan devirler iptale konu olacaktır. 

Yargıtay 1. Hukuk dairesi konuya ilişkin “Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal tescil istemine ilişkindir. Miras bırakanın beraber yaşadığı tek erkek evladı olan davalıya 10 adet taşınmazını kız çocuklarından mal kaçırmak amacıyla ölünceye kadar bakma akdiyle temlik ettiği sabittir. Miras bırakan ölünceye kadar bakma akdini daha az miktarda taşınmaz devrederek sağlama imkanı varken mamelekinin büyük bir kısmını temlik ederek makul karşılanabilecek sınırını aşmıştır. Dolayısıyla satış ve ölünceye kadar bakma akdi ile yapılan tüm temliklerin muvazaalı olduğu yönündeki tespitte hata bulunmamaktadır.” Şeklinde bir karara hükmetmiştir. 

Bunun yanında bedeller arasında oransızlık bulunması tek başına muvazaa nedeni yapılamaz. Başkaca kriterlerin de bulunması gerekir.

MURİS MUVAZAASINDA İYİ NİYETLİ 3. KİŞİ

TMK’nın 1023. Maddesi “Tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.” Şeklindedir. Bu hükümle tapu siciline güven ilkesi uygulama alanı bulur. Dolayısıyla bu gibi durumlarda muvazaa iddiaları iyiniyetli 3. kişilere karşı ileri sürülemez.

MURİS MUVAZAASI DAVASINDA ZAMANAŞIMI

Muris muvazaasına dayalı tapu iptali ve tescil davasına bakmakla görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. 

Dava taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır. 

Muris muvazaası davası miras bırakanın ölümünden sonra açılır ve zamanaşımına tabi değildir.

MURİS MUVAZAASI VE TENKİS DAVASI FARKI

1- Muris muvazaası zamanaşımına tabi değildir. Tenkis davasında zamanaşımı süresi 10 yıldır. 

2- Muris muvazaası davasında yetkili mahkeme taşınmazın bulunduğu yer mahkemesidir. Tenkis davasında ise miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. 

3- Muvazaa nedeniyle iptal davası saklı pay sahibi olsun olmasın tüm mirasçılar tarafından açılabilirken, tenkis davası sadece saklı pay sahibi mirasçılar ve saklı pay sahibi mirasçıların alacaklıları tarafından açılır.

Muris muvazaası nedeniyle tapu iptali ve tescil davası ile tenkis davası terditli olarak açılabilir.