DÜĞÜN TAKILARININ (ZİYNET EŞYALARININ) İADESİ DAVASI

DÜĞÜN TAKILARININ (ZİYNET EŞYALARININ) İADESİ DAVASI

Düğün takılarının (ziynet eşyalarının) iadesi davası, düğünde takılan takıların iadesinin talep edilebildiği bir dava türüdür.

Geleneksel adetlerimiz gereği, düğünlerin vazgeçilmez bir bölümü haline gelmiş takı merasiminde evliliklerini kutlamak maksadıyla aileler ve davetliler tarafından, geline ve damada çeşitli ziynet eşyaları (altın, bilezik, kolye, küpe, yüzük…) yahut para vs. takılır. 

Çiftler bir sebeple boşanma kararı aldıklarında ise düğün takılarının kime ait olacağı sorusu akıllara gelir. Ve çoğu zaman bir anlaşmaya varılamadığından büyük bir sorun halini alır.

Uygulamada maalesef bu konuda açık bir yasal bir düzenlemeye gidilmemiştir. Değişik Yargıtay içtihatları ile de her zaman tartışmalı bir konu olarak kalmıştır. Ancak güncel ve uygulamada esas alınan Yargıtay kararları ışığında konuyu aydınlatmamız mümkündür. Şöyle ki;

DÜĞÜN TAKILARI (ZİYNET EŞYALARI) KİMİNDİR?

Yaygın yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre, düğün esnasında geline ve damada hediye olarak verilen ziynet eşyaları TMK 220. Md. Uyarınca “kadının kişisel malı” kabul edilir. Söz konusu ziynet eşyalarının gelin tarafı veya damat tarafı tarafından takılmış olmasının yahut gelinin üzerine veya damadın üzerine takılmış olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Ancak taraflardan yalnız birinin kişisel kullanımına yönelik verilen hediyeler hariç tutulmaktadır. Örn: Damada takılan kol saati, damada takılmış bir künyenin üzerinde isim yazılı olması gibi..

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 20/12/2017 Tarihli 2017/16859 E. 2017/17965 K. Sayılı kararında “Dairemizin yerleşik uygulamasına göre kural olarak, düğün sırasında takılan ziynet eşyaları, kim tarafından, kime takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık kadının kişisel malı sayılır.” Şeklinde ifade ederek tartışmalı hususları aydınlatmaktadır.

YARGITAYIN DÜĞÜN TAKILARI (ZİYNET EŞYALARI) HAKKINDA VERDİĞİ YENİ VE SON KARARI

Ziynet; altın, gümüş gibi kıymetli madenlerden yapılmış olup; insanlar tarafından takılan süs eşyası olarak tanımlanmaktadır. Ziynet eşyasını evlilik münasebetiyle gelin ve damada verilen hediyeler olarak tanımlamak mümkündür. Bu bağlamda, bilezik, altın kelepçe, kolye, gerdanlık, takı seti, bileklik, saat, küpe ve yüzük gibi takılar, ziynet eşyası olarak kabul edilmektedir. 

Yargıtay’ın değişik dairelerine ait kararlar ışığında, geline ve damada takılan düğün takılarının kime ait olacağından bahsetmiştik. Bugüne kadar Yargıtay’ın bu konudaki görüşü “düğün takılarının kim tarafından kime takılırsa takılsın kadının kişisel malıdır” şeklindeydi. 

Ancak Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2017/3-1040 e. 2020/240 k. ve 04.03.2020 tarihli karar ile düğün takılarının kime ait olacağı konusunda bir takım görüş değişikliklerine gidildi. Güncel karara göre artık takıların kime ait olacağı belirlenirken “özgüleme kriteri” dikkate alınacaktır. 

YHGK’nın emsal nitelikteki kararında “Eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça kadına özgü ziynet eşyası evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadına eşe bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malıdır.” belirtilmiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanı Ömer Uğur Gençcan, emsal nitelikteki kararda düzenlenmeyen boşlukları kendi görüş ve yorumlarıyla doldurarak ziynet eşyalarının iadesi uygulamasındaki yenilikleri anlatmıştır. Şöyle ki; 

“Cumhuriyet altını, yarım altın, çeyrek altın, gram altın vb. kadına özgü sayılmayacağından içtihadın kapsamı dışında kalmaktadır. 

Düğünde takılanlarda gelinen son paylaşım şekli; 

1) Kadına takılan her türlü ekonomik değeri olan şey yine kadına aittir. 

2) Erkeğe takılan ziynet eşyalarının “tamamı birden” karine olarak (istisna: yerel adet) kadına ait iken artık, karine olarak (istisna: yerel adet) sadece kadına özgü olanlar kadına ait sayılacak. Kadına özgü olmayan ziynet eşyası yani cumhuriyet altını, ata altın, yarım altın, çeyrek altın, gram altın gibi erkeğe ait olacaktır. 

3) Erkeğe takılan şey, eğer kadına özgü olmayan bir şey ise erkeğe ait olacağından, erkeğe takılan paralar, para kadına özgü bir şey olmadığından doğal olarak erkeğe ait olacaktır. 

4) Erkeğe takılan ziynet eşyaları “kadına özgü” olsa bile (bilezik, küpe, gerdanlık gibi) erkek eş, bu konuda “yerel adet” olmadığını iddia ve ispat ederse “kadına özgü” olanlar da erkeğe verilecektir. 

5) Erkeğe takılan ziynet eşyasının “kadına özgü” olup olmadığı konusunda çekişme çıkarsa kuyumcu bilirkişi incelmesi yapılacaktır. Takılan ziynet eşyası hem erkek hem kadın tarafından kullanılan bir şey ise münhasıran “kadına özgü” olmadığından erkeğe ait olacaktır.

6) Sandığa konulanlar “taraflardan birine takılmadığı için” eşit olarak paylaşılmalıdır. 

7) Eşler arasında paylaşım konusunda bir anlaşma varsa paylaşımda “anlaşma kuralları” uygulanacaktır. "

Sonuç olarak, kadına özgü olmayan ziynet eşyalarının kime ait olacağı hususunda düzenleme yapılmayarak içtihat birliği sağlanmamıştır. Dolayısıyla bu konudaki görüş farklılıkları devam edecektir. Düğün takılarının (ziynet eşyalarının) iadesi davaları, herhangi bir hak kaybı yaşamamak adına, Yargıtay’ın güncel kararları takip edilerek ve mutlaka bir avukat aracılığıyla takip edilmelidir.

DÜĞÜN TAKILARININ İADESİ NASIL TALEP EDİLİR?

Düğün takılarının (ziynet eşyalarının) iadesi, genelde eşler arasında boşanma sürecinde konu olması sebebiyle boşanma davasıyla beraber talep edilir. Ancak herhangi bir boşanma durumu olmasa da düğün takıları kadının kişisel eşyasıdır ve her zaman kişisel eşyasının iadesini bağımsız bir dava ile talep edebilir.

Bu durumda dikkat edilmesi gereken bir nokta ; düğün takılarının (ziynet eşyalarının) iadesi talebi , boşanmanın fer’i olmaması nedeniyle maktu değil, nispi harca tabi olması durumudur. Yani talep edilen düğün takılarının değerleri üzerinden bir harç hesaplanarak nispi bir harç ödenmesi gerekmektedir. Bu değerin hesaplanması, bilirkişinin doğru bir inceleme yapabilmesi ve hakimin net ve doğru bir hüküm kurabilmesi için dava dilekçesinde iade talep eden davacının talep ettiği düğün takılarının ve paranın miktarını, cinsini, gramını vs. tüm nitelik ve nicelik bakımından dava dilekçesinde tek tek açıkça belirtmelidir. 

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2019/243 E. ve 2019/4471 K. sayılı kararında “…Tefhim edilen kısa kararda ve hükümde davanın kısmen kabulü ile; 13.453,80 TL ziynet bedelinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde hüküm kurulmuş, ancak hüküm altına alınan ziynetlerin cins, nitelik, ayar, miktar ve değerlerinin hükümde ayrı ayrı yazılmadığı görülmüştür. … hüküm altına alınan eşyanın cins, nitelik, ayar, miktar ve değerlerinin ayrı ayrı gösterilmesi ve taraflara yüklenen borç ile tanınan hakların infazda güçlük çıkarmayacak biçimde belirtilmesi gerekir...” şeklinde belirtmiştir.

DÜĞÜN TAKILARININ (ZİYNET EŞYALARININ) İADESİ DAVASINDA ZAMANAŞIMI

Düğün takılarının iadesi talebi HMK md. 111/1 “ Davacı, aynı davalıya karşı birden fazla talebini, aralarında aslilik-ferîlik ilişkisi kurmak suretiyle, aynı dava dilekçesinde ileri sürebilir. Bunun için, talepler arasında hukuki veya ekonomik bir bağlantının bulunması şarttır.” Uyarınca terditli / kademeli şekilde dava dilekçesinde belirtilmelidir. Bu sayede düğün takılarının aynen iadesi mümkünse ilk olarak aynen iadesi talep edilir, aynen iadesinin imkansızlığı durumunda ise nakden bedeli talep edilir.

Hayatın olağan akışında düğünde takılan takılar çoğunlukla olduğu gibi (aynen) muhafaza edilememektedir. Zaman içerisinde oluşan ekonomik sıkıntılar veya evin ihtiyaçları gibi durumlarda çoğu zaman altınlar bozdurularak harcanmaktadır. Ancak düğün takılarının aynen muhafaza edildiği durumlarda aynen iadesini talep etmek mümkündür. Ziynet eşyalarının aynen iadesi mülkiyet hakkına dayalı istihkak davası niteliğinde olup, zamanaşımına tabi olmamaktadır. Fakat çoğunlukla aynen iadesi mümkün olamadığından para cinsinden bedeli talep edilir. Tazminat davası niteliğinde olduğu bu durumda ise Borçlar Kanunu Md. 146 “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, her alacak on yıllık zamanaşımına tabidir.” Hükmü gereği düğün takılarının nakden iadesi talebi durumunda 10 yıllık zaman aşımı geçerlidir.

DÜĞÜN TAKILARININ (ZİYNET EŞYALARININ) İADESİ DAVASINDA HANGİ DELİLLER KULLANILIR?

Düğün takılarının (ziynet eşyalarının) iadesi davasında öncelikle düğün takılarının varlığının ispatlanması gerektiğinden düğün gününe ait fotoğraflar, video kayıtları, nerede muhafaza edildiğine veya harcandıysa ne için, ne şekilde kullanıldığına dair belge ve tanıklar, hesaplamalarda dosyanın iletilmesi gerekeceğinden bilirkişi delili, yemin delili bu tür davada delil olarak kullanılabilecektir.

DÜĞÜN TAKILARININ (ZİYNET EŞYALARININ) İADESİ DAVASINDA İSPAT YÜKÜ

Yargıtay içtihatlarında sıkça rastladığımız yerleşik düşünce; ziynet eşyalarının normal şartlarda kolaylıkla taşınabilir, saklanabilir eşyalar olması ve genellikle kadının kendi üzerinde veya ortak konutta saklandığı dolayısıyla da herhangi bir ayrılık, evden uzaklaşma durumunda kadının bu eşyaları yanında götüreceği düşüncesidir. Dolayısıyla düğün takılarını iade talep eden kadının, evden ayrılış sebebini, düğün takılarını neden yanında götürmediğini, yahut yaşadığı ortak konutta muhafaza edip etmediklerini, başka bir yerde muhafaza edilmesinden kaynaklı ulaşamıyorsa (Örn: Kocasının ailesinin evinde, yahut kocaya ait bir banka hesabı veya kasada gibi) nerede muhafaza edildiğini, eğer evlilik birliği süresince bozdurulup harcandıysa bununla ilgili tanıklarını veya delillerini, kadının kişisel malı olan ziynet eşyalarını evden ayrılırken alınmasının engellenip engellenmediği gibi durumları açıkça davasında beyan etmesi gerekmektedir. Dolayısıyla düğün takılarının koca da kaldığının ispatını iade talep eden kadına yüklemiştir. 

Ayrıca ispat yükü konusunda önem arz eden başka bir durumda şudur; 

Davalı kocanın, düğün takılarının evlilik birliği içerisinde evle ilgili farklı ihtiyaçlar giderilmek üzere kullanıldığını ileri sürmesi onu bu borçtan kurtarmayacaktır. Ancak düğün takılarını kullanırken daha sonradan kadına iadesi yapılmamak üzere ve kadının özgür iradesiyle onaylayarak bağışlaması nedeniyle kullanıldığını ispat etmesi durumunda artık davalı kocaya zilyet eşyalarının iadesi borcu yükletilemez. Genellikle uygulamada bu durumun ispatı oldukça zor ve imkansıza yakın olmaktadır. Ancak doğru bir stratejiyle ve uygun deliller eşliğinde kanunun verdiği hak kullanılabilir hale gelecektir. 

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 18/01/2018 Tarihli, 2017/17245 E. 2018/361 K. Sayılı Kararı’nda bu konuyla ilgili “Bu eşyaların iade edilmemek üzere kocaya verildiği, kadının istemi ve onayı ile bozdurulup müşterek ihtiyaçlar için harcandığı hususu davalı tarafça kanıtlandığı takdirde, koca bunları iadeden kurtulur.” Şeklinde bahsedilmiştir. 

Yine Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 22/12/2014 Tarihli 2014/26823 E. 2014/26223 K. Sayılı Kararı’nda; “Düğünde takılan takı paraları ve ziynet eşyaları, taraflar arasında aksine bir anlaşma yoksa kadına ait sayılır. İade edilmeme koşuluyla verildiği kanıtlanmadıkça; bunların koca tarafından borçları için bozdurulup harcanması; onu iade borcundan kurtarmaz. Davacı-davalı koca, kadının takı ve ziynet alacağı taleplerine verdiği cevapta “onların hepsinin nişan, düğün ve ev eşyası borçları için kullanıldığını'' beyan ve kabul etmiş; takı parasının, kadın tarafından iade edilmemek üzere kendisine verildiğini de ispatlayamamıştır. Açıklanan bu nedenlerle, takı parası talebinin kabulü gerekirken; yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” Denilmek üzere açıklık getirilmiştir. 

Sonuç olarak, bu noktada davacı(iade talep eden) kadının, hem zilyet eşyalarının iadesinin talep edilmesi gereken doğru zamanı, hem talep etme şeklinin hukuka, ispat yüküne, olay örgüsüne, doğru delillere dayandırılarak, zamanaşımı süresi içerisinde olmasına gibi çoğaltabileceğimiz davanın gidişatını ve sonucunu ciddi şekilde etkileyebilecek bir çok hususi noktada, davalı kocanın da kurulacak doğru tezler ve kullanılacak doğru deliller ile borç yükünden kurtulabileceği olasılığı düşünüldüğünde iki tarafında bir uzman avukat ile bu süreci yürütmesinde fayda olacağı kanaatindeyim.

ZİYNET EŞYASI DAVASI YEMİN DELİLİ

Düğün takıları hakkındaki iddia çerçevesinde yemin deliline dayanmak mümkündür. Yemin deliline dayanan tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatılması gerekmektedir.

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi’nin bir kararında, “Somut olayda, Davacı kadın evden ayrılması sırasında dava konusu ziynet eşyasının götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını, daha önce de götürme fırsatı elde edemediğini dinlettiği tanıkların beyanı ile ispat edememiştir. Bununla birlikte davacı delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya, ziynetlerin elinden alındığı götürülmesine engel olunduğu, davalı tarafta kaldığı konusunda davalıya yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir..” Şeklinde belirtilmiştir.

YEMİN DELİLİ ile ilgili detaylar için diğer makalemizi inceleyebilirsiniz.

ZİYNET EŞYASI DAVASINDA GÖREVLİ MAHKEME

Ziynet eşyası alacağı davası açabilmek için eşlerin boşanmış olması zorunluluğu yoktur. Ziynet eşyası üzerinde eşler her zaman tasarruf yetkisine sahip olduğundan evlilik birliği devam ederken de ziynet alacağı talebinde bulunulabilir. Boşanma sürecinde ise, boşanma davası ile beraber talep edildiği gibi isteme göre müstakil bir dava açarak da talep edilebilir. Ziynet Alacağı davasında, genel yetkili mahkeme olan, davalının yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. 

Ziynet alacağı talebi, Türk Medeni Kanunu’nun 2. Kitabı olan, Aile Hukuku’ndan doğan bir taleptir. Aile Hukuku’ndan doğan davalarda görevli mahkeme Aile Mahkemesi’dir. Ziynet Alacağı davasında ise görevli mahkeme; davanın açılacağı yargı çevresinde, Aile Mahkemesi bulunan yerlerde Aile Mahkemesi, bulunmayan yerlerde ise Asliye Hukuk Mahkemeleri görevlidir. Asliye Hukuk Mahkemesi, davayı Aile Mahkemesi sıfatıyla sürdürüp karara bağlamalıdır.

“Ziynet eşyalarına yönelik temyiz itirazlarına gelince; davacı vekili müvekkilinin kişisel malı niteliğindeki ziynet eşyalarının davalı eş tarafından alınarak iade edilmediğini ileri sürmüştür. TMK'nun 226/1. Maddesinde, her eşin diğer eşte bulunan mallarını geri alacağı açıklanmıştır. Maddedeki bu düzenleme ile 4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 4. maddesinde yazılı düzenlemeler dikkate alındığında ziynet eşyalarına yönelik olarak açılan davalarda Aile Mahkemesi görevlidir. O halde; mahkemece ziynet eşyalarına dair talep bakımından işin esasına girilerek taraf delilleri eksiksiz olarak toplandıktan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.” Şeklinde belirtilmiştir. 

RESMİ NİKAHI OLMAYAN EŞ ZİYNET EŞYASI TALEBİNDE BULUNABİLİR Mİ?

- Resmi nikah yokluğunda, Ziynet eşyası alacağı davası açılmasının önünde kanuni bir engel bulunmamaktadır. Bu tür durumlarda görevli mahkeme genel görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemeleridir. 

Yargıtay 4. HD. 04.06.2012 Tarihli bir kararında; 

“Somut olayda; taraflar arasında, nişan veya TMK. m. 134 ve devamında ön görülen yöntem ve koşullara uygun bir evlilik ilişkisi söz konusu değildir. Bu nedenle de uyuşmazlığın nişan veya evliliğin hukuki niteliğine ve sonuçlarına ilişkin Medeni Yasa'nın İkinci Kitabı hükümleri çerçevesinde ve aile mahkemesi tarafından çözümlenmesi mümkün değildir. 

Dava konusu olay, 4721 sayılı Medeni Yasa'nın İkinci Kitabından doğan dava ve işler arasında olmadığından, uyuşmazlığın, genel hukuk mahkemelerinde çözümlenmesi gerekir. Şu durumda yerel mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemesi olarak davaya bakılması ve işin esasına girilerek uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken yazılı gerekçe ile görevsizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.” Şeklinde belirtmiştir.