ORTAK KONUT-AİLE KONUTU

ORTAK KONUT-AİLE KONUTU

TERK EDEN EŞİN DAVET EDİLDİĞİ "ORTAK KONUT"

4721 Sayılı Türk Medeni Kanun’da ortak konut kavramı ile ilgili özel bir tanıma yer verilmese de, TMK’nun gerekçesinde “Eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir mekan” şeklinde bir tanım kullanılmıştır.

Yargıtay 2 Hukuk Dairesi ise bir kararında, “Aile konutu; eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdikleri acı, tatlı günlerini yaşadıkları, yaşam faaliyetlerini yoğunlaştırdıkları mekandır.”Şeklinde bir tanım kullanmıştır.

Madde gerekçesinden ve Yargıtay’ın çeşitli tanımlarından aldığımız ışıkla; Ortak konutu , “eşlerin varsa çocuklarıyla beraber yaşadıkları ve hayata dair tüm fiiliyatlarını içerisinde yaşadıkları, dışarıdan bakan herkesin bu durumu kolaylıkla anlayabildiği, başta barınma ihtiyaçlarını karşılayan konut”şeklinde ifade etmemiz mümkün olacaktır.

TMK 186 Maddesi’ne göre “Eşler oturacakları konutu birlikte seçerler.” Eğer eşler arasında ortak konutu seçme hususun da bir anlaşmazlık mevcut ise, Aile Mahkemesinden müşterek konutun belirlenmesini talep etmeleri gerekmektedir.

Terk nedeniyle boşanma davası başlıklı makalemizde detaylarıyla değindiğimiz terk nedenine dayalı boşanma davası açabilmenin şartlarından biride ; usulüne uygun bir ihtar ile terk eden eşin ortak konuta davet edilmesi ve ihtarın terk eden eşe tebliğinden başlamak üzere 2 aylık süre içerisinde davet edilen eşin ortak konuta dönmemiş olmasıdır. Terk eden eşin davet edildiği ortak konutun en başta bağımsız olması ve bununla beraber yaşanılabilir olması açısından bir takım niteliklere haiz olması gerekmektedir. 

Bağımsız ortak konut kavramını açıklarken; Fiziksel anlamda bağımsız konut ve Psikolojik (Manevi) anlamda bağımsız konut, şeklinde başlıklar altında incelemek de yarar var.

1. Fiziksel Anlamda Bağımsız Konut: Terk eden eşin davet edildiği ortak konutun yaşanılabilir olması adına haiz olması gereken bir takım bölümlere (tuvalet, banyo, mutfak, yatak odası vs. ) sahip olup olmadığıdır. Lüzum olursa keşif ile tespit edilmelidir. Örneğin, ortak bir bahçeye açılan evlerin ortak tuvaleti kullanmaları durumunda bağımsız konuttan bahsedilemez.

2. Manevi Anlamda Bağımsız Konut: Eşlerin, varsa çocuklarıyla beraber yaşadıkları ortak konutlarında, eşlerden ve çocuklardan hariç aynı ev içerisinde yaşayan anne- baba, kardeş veya önceki evliliklerden olan reşit çocuklarının yaşıyor olması durumunda bağımsız bir konuttan bahsedilemez.Gündelik hayatta gerek ekonomik gerekse sosyo-kültürel sebepler veya birtakım mecburiyetler gereği eşlerden birinin (genelde kocanın) anne-babası ile evlendikten sonra bir hane içerisinde yaşamlarını sürdürdüklerini görmekteyiz. Bu durum her zaman ortak konutun bağımsızlık niteliğini etkilemez. Gidecek başka bir yeri ve imkanı olmayan, bakacak başka kimsesi olmayan, bakıma muhtaç anne- babanın aynı hanede yaşaması, ortak konutun bağımsızlık niteliğini etkilemeyecektir.

Yine bazı bölgelerde çok alışılagelmiş bir yaşam düzeni olarak aile apartmanlarını değerlendirecek olursak; eşlerin apartman içerisinde farklı dairelere sahip olmaları durumunda, alt katta veya üst katta anne – babanın, başka bir akrabasının oturuyor olması tek başına ortak konutun bağımsızlık niteliğini etkilemeyecektir. Ancak farklı dairelere sahip olsalar dahi, gündelik faaliyetlerin çoğu (yemekler beraber yeniyor ve ancak uyumak için kendi evlerine gidiliyor) hep beraber yapılıyorsa böyle bir yaşam tarzında, artık manevi anlamda bağımsız bir ortak konuttan bahsedilemez. Eğer bu ve benzeri bir durum varsa, Terk eden eşe gönderilen davet ihtarında bu yaşam tarzının sona erdirildiğinin ve dönmesi durumunda artık eski uygulamalara yer verilmeyeceğinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

Yargıtay’ a Göre Aile Apartmanlarının Konut Bağımsızlığına Etkisi

Yargıtay 2 Hukuk Dairesi’nin 2014/3925 E. 2014/22327 K. Sayılı kararına göre; 

“… Davalının davet edildiği konutun, bir apartmanın üçüncü katındaki “bağımsız bölümü” olduğu tartışmasızdır. Aynı binanın bir alt katındaki dairede davacının anne ve babasının oturmakta olması,davalının davet edildiği konutun manevi bağımsızlığını ortadan kaldırmaz. Konut fiziken bağımsızdır.Davalının, ortak konutu 2007’deki terkinin, aynı binada oturan kocasının ailesinin evliliğe müdahalesinden kaynaklanmış olması, davete uyması durumunda aynı olayların tekrarlanacağına ilişkin ciddi sebep ve deliller bulunmadıkça davalıya dönmemekte haklılık kazandırmaz. O halde, ihtar geçerli olup, davalının İhtara uymamakta haklı olduğunu kabule yeterli delil ve olgu bulunmamaktadır.Bu bakımdan boşanmaya karar verilmesi gerekirken terkde ki haklılığa dayanılarak davanın reddedilmesi doğru bulunmamıştır.”

Şeklinde karar verilmiş olup, aile apartmanında bireysel olarak bir daire sahip olacak şekilde yaşamanın fiziki ve manevi yönden konut bağımsızlığını ihlal etmediği belirtilmiştir. Yerleşik olarak kabul gören düşünce de budur. Ancak üyelerden birinin anılan karar için karşı oy yazısındaki düşüncesine göre ise bu durum konutun manevi bağımsızlığını zedelemektedir. Gündelik hayatta, eşler arasında anlaşarak çözülebilir sorunların, çoğu zaman ailelerin şahit olması nedeniyle müdahaleci tutumlar sergilemesi (eşlerin iradelerinin yerine geçmek suretiyle evlilikleri hakkında kararlar almaları) hasebiyle artık basit sorunlar dahi çözülebilir olmaktan çıkıp içinden çıkılmaz bir sorun yumağı haline geldiğine şahit olmaktayız. Boşanma nedenlerinin büyük bir yüzdeliği evliliğe 3. kişilerin müdahalesi nedeniyle gerçekleşmektedir. Dolayısıyla Yargıtay 2 Hukuk Dairesi üyesinin karşı oy yazısındaki düşüncesine katılmaktayız.

Karşı Oy Yazısı

“Dosya kapsamından, davalı evi terk etmeden önce, davalı ile davacının ailesi arasında tartışmalar yaşandığı, davacının ailesinin davalıyı istemediği, hatta davalı hamile kaldığında bu duruma sinirlendikleri, tarafların ortak konutlarının bulunduğu apartmanın aile apartmanı olduğu, 1. katta abisi ve ailesinin, 2. katta davacının babası ve eşinin, 3. katta ise tarafların oturduğu, apartmanda aile bireyleri dışında başka bir kimsenin oturmadığı anlaşılmaktadır. 

Şu haliyle davalının davet edildiği konutun manevi bağımsızlığının bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Daha önce müdahaleye maruz kaldığı, dönmesi halinde yeniden müdahaleye maruz kalması kuvvetle muhtemel olan ve manevi bağımsızlığı bulunmayan ortak konuta davalının dönmemekte haklı olduğu düşüncesindeyim. 

Yukarıda açıkladığım nedenlerle, yerel mahkeme kararının, usul ve yasaya uygun olduğunu düşündüğümden onanması gerektiği görüşündeyim. Bu nedenle değerli çoğunluğun bozma düşüncesine katılmıyorum.”