DAVA KONUSUNUN DEVRİ

DAVA KONUSUNUN DEVRİ

Hukuk sistemimizde bir davanın davalı ve davacı olmak üzere iki tarafı bulunur. Davada taraf sıfatı ancak dava konusu üzerindeki hak sahipliği ile kazanılır. Bir başka deyişle taraf sıfatı maddi hukuka göre belirlenen, bir sübjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir sübjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. 

Yine hukuk sistemimizde tasarruf serbestisi ilkesi geçerlidir. Bu ilke bireylerin mülkiyeti altındaki mallar üzerinde serbestçe tasarruf işlemi gerçekleştirebilme ve haklarını kullanma özgürlüğü getirir. Bir hak ya da mal üzerinde, tasarruf serbestisi ilkesi gereğince davaya konu edildikten sonra da serbestçe tasarrufta bulunulabilir. 

Davaya konu bir malın devri ihtiyati tedbirle engellenmiş olabilir. Fakat bazı durumlarda dava konusu hakkında ihtiyati tedbir isteminde bulunulmamış ya da talebin reddine karar verilmiş olabilir. Bu hallerde davaya konu edilen mal ya da hakkın üçüncü bir kişiye devri gündeme gelebilir. Dava konusunun devri kurumunun kabul edilmemiş olması ihtimalinde taraf sıfatı son bulacağından yargılama da konusuz kalacaktır. Davada menfaati bulunan davacı ise taraf değişikliği yapamayacağından davaya devam edemeyecek ve maddi gerçek ortaya çıkarılamayacaktır. Bu durum ise usul hukukunun maddi gerçeğin ortaya çıkarılması amacıyla bağdaşmamaktadır. Yine dava konusu mal ya da hakkı devralan kişinin davaya dahil edilmeden dinlenilmesi hukuki dinlenilme hakkını ihlal edecektir. İşte bu ihtiyaçlar, dava konusunun devri bakımından kanuni düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. 

Dava konusunun devri aynı zamanda taraf sıfatının da devri anlamına gelmektedir. Zira taraf sıfatı konudan bağımsız devredilemez. Devir halinde davanın devamının sağlanması için taraf değişikliği gerekir. HMK’nın 141. Maddesinde düzenlenen davayı değiştirme yasağının bir istisnası olarak dava konusunun devri müessesine ihtiyaç duyulmuştur. Bu kurum aynı zamanda usul ekonomisi ilkesine de hizmet etmektedir. 

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun aşağıdaki kararında dava konusunun devrinin amaçları ve niteliği hakkında detaylı açıklamalara yer verilmiştir: 

"Bilindiği üzere; dava açıldıktan sonra da sınırlayıcı bir neden bulunmadığı takdirde dava konusu mal veya hakkın üçüncü kişilere devredilebilmesi tasarruf serbestisi kuralının bir gereği, hak sahibi veya malik olmanın da doğal bir sonucudur. 

Dava konusu yapılmış olan mal veya hakkın başkasına devredilmesi ile, o mal veya hakka bağlı olan dava hakkı da birlikte devredilmiş sayılır. Dava sırasında dava konusunu başkasına devreden tarafın, artık dava konusu üzerinde bir tasarruf yetkisi ( hakkı ) kalmaz. Başka bir anlatımla, dava konusu devreden tarafın, artık o davada taraf sıfatı kalmaz. 

Davada sıfat, tarafın, dava konusu maddi hukuk ilişkisinin süjesi olup olmamasıyla ilgilidir. Taraf sıfatı ( husumet ), maddi hukuka göre belirlenen, bir sübjektif hakkı dava etme yetkisini ya da bir sübjektif hakkın davalı olarak talep edilebilme yetkisini gösteren bir kavramdır. Dava şartı olan taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu hâlde, taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. 

Davacı tarafta yer alan taraf için aktif dava sıfatı, davalı tarafta yer alan taraf için pasif taraf sıfatından söz edilebilir. Uygulamada, "sıfat" yerine "husumet" terimi de kullanılmaktadır. Sıfat dava şartı olmayıp, itirazdır. Çünkü bir kimsenin hak sahibi veya borçlu olup olmadığı davanın esasına girildikten sonra tespit edilebilir. Bu durumda ise dava esastan ret veya kabul edilir. Oysa, dava şartları davanın esasına girilmesini engelleyen niteliktedir. Ancak sıfat bir itiraz olduğundan, hâkim diğer itirazlar gibi taraf sıfatını da dava dosyasından anlayabildiği sürece kendiliğinden nazara alır ( Kuru, Cilt:I., s. 1157 vd. ). 

Yukarıda da değinildiği üzere, dava konusunu başkasına devretmiş olan tarafın, davaya taraf sıfatıyla devam etmesine veya kendisine karşı davaya ( eski hâli ile ) devam edilmesine olanak yoktur. Bununla birlikte, dava sırasında dava konusu malın veya hakkın bir üçüncü kişiye devredilmesi, bir taraf usul işlemi olarak, mevcut dava üzerinde ne şekilde etkileri olacağı usul hukukundaki "dava konusunun devri" ile çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır. Medenî usul kanunlarında düzenlenmiş olan dava konusunun devri kurumu sayesinde, salt taraflardan birinin dava sırasında dava konusu malı veya hakkı bir üçüncü kişiye devretmesi hâlinde, davanın sıfat yokluğundan esastan reddedilmesinin önüne geçilmiştir ( Börü, Levent: Dava Konusunun Devri, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Hukuk ( Medeni Usul Ve İcra-İflâs Hukuku ) Anabilim Dalı , Doktora Tezi, Ankara 2012, s. 32- 37 ). Bu durum, devre kadar elde edilmiş hukukî sonuçlar da korunarak yargılamanın ucuz, basit ve çabuk olması ilkelerini kapsayan 2709 Sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ( Anayasa )'nın 141/4 ve HMK'nın 30. maddesinde yer verilen yargılamaya hakim olan "usul ekonomisine" de hizmet etmektedir. 

Öte yandan dava konusunun devri kurumu, hukukî dinlenilme hakkı ile sıkı bir ilişki içindedir. Taraflara hukukî dinlenilme hakkı verilmesi anayasal bir haktır. Anayasa'nın 36. maddesine göre teminat altına alınan iddia ve savunma hakkı ile adil yargılanma hakkı, hukukî dinlenilme hakkını da içermektedir. Yine İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 6. maddesinde de hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hâkime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukukî dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir ( Hukuk Genel Kurulunun 20.10.2020 tarihli ve 2017/4-1498 E., 2020/791 K. sayılı kararı ). 

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 27. maddesinde hukukî dinlenilme hakkı ayrıca düzenlenmiş olup; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler ( HMK 27/1 ). Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir ( HMK 27/2 ). Görüldüğü üzere, hukukî dinlenilme hakkının bilgilenme hakkı, açıklama hakkı, dikkate alınma hakkı unsurlarına sahip olup, dava konusunun devri kurumu, her üç unsurla da yakından ilişkilidir. Çünkü dava konusunun devri ile maddi ve usulî düzeyde değişiklikler gerçekleşeceğinden devralan (hukukî halefin ), devredenin ( selefin ) ve karşı tarafın hukukî dinlenilme hakları ihlal edilmeden karar verilmesi gereklidir. 

Usul hukukumuzda da ayrık durumlar dışında dava konusu mal veya hakkın davanın devamı sırasında devredilebileceği kabul edilmiş ve HMK'nın 125. maddesinde ( HUMK m.186 ) dava konusunun taraflarca üçüncü kişiye devir ve temliki hâlinde yapılacak usulü işlemler düzenlenmiştir." 2022/193 K. 

Dava konusunun devri HMK’nın 125. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddede dava konusunun hem davacı hem de davalı tarafından devri ihtimallerine ayrı ayrı yer verilmiştir. Biz de kanunun sistematiği dahilinde açıklamalarımızı ayrı başlıklar altında yapacağız.

DAVA KONUSUNUN DAVALI TARAFINDAN ÜÇÜNCÜ KİŞİYE DEVRİ

HMK’nın 125/1. Maddesi dava konusunun davalı tarafından üçüncü kişiye devrine ilişkin düzenlemelere yer vermiş olup aşağıdaki gibidir: 

Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı aşağıdaki yetkilerden birini kullanabilir: 

  • a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. Bu takdirde “dava davacı lehine sonuçlanırsa”, dava konusunu devreden ve devralan yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu olur. 
  • b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür. 

Görüleceği üzere kanun bu halde davacıya seçimlik iki hak tanımıştır. Bunlardan birincisi davanın devralana karşı devam ettirilmesidir. Devir halinde mahkeme tarafından davalıya seçimlik hakları hatırlatılmalı ve hangi seçimi yaptığı belirlenmelidir. Aşağıdaki Yargıtay kararında da bu durum şöyle belirtilmiştir:

"Mahkemece, dava konusunun üçüncü kişiye temliki re'sen dikkate alınacaktır. Ancak hâkim, dava şartının ortadan kalkması nedeniyle davayı reddetmeyip davayı veya savunmayı değiştirme yasağının bir istisnası olan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 125. maddesi uyarınca seçimlik hakkını kullanmak üzere diğer tarafa önel verecektir. Dava açıldıktan sonra davaya konu taşınmazın devri halinde diğer taraf dilerse temlik edenle olan davasından vazgeçerek taşınmazı devralmış yeni malike karşı davaya devam eder, dilerse temlik eden davalıya karşı açmış olduğu davasını tazminata dönüştürür. Dosyada yer alan tapu kayıtlarının incelenmesinde, davalının dava tarihinden sonra dava konusu bağımsız bölümleri devrettiği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 125. maddesinin 1. fıkrası gereğince işlem yapılması, ondan sonra işin esasına yönelik bir karar verilmesi gerekirken dava konusu taşınmazların üçüncü kişilere devredildiği gerekçesiyle tapu iptali ve tescil isteminin reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir." Y14 HD. 2020/4679 K. 

a-Davacının Davayı Devralana Karşı Devam Ettirmesi 

Davacı davayı devralana karşı devam ettirmek isterse bu seçimlik hakkını kullandığını bildirerek davaya devam edebilir. Davanın devamı için devralana davetiye gönderilerek taraf sıfatı ile davaya dahil edilmesi gerekir. Aşağıdaki Yargıtay kararında da şöyle belirtilmiştir: 

"Somut olayda; davacı dava konusu taşınmazı sattığından, el atmanın önlenmesi ve … davası yönünden davacının taraf sıfatı yani aktif husumet ehliyeti sona ermiştir. Bu durumda Mahkemece davanın yeni malike ihbarı gerekir.” Y8HD. 2020/5224 K. 

O halde Mahkemece yapılacak iş, çekişmeli taşınmazın devredildiği gözetilerek, yeni malike davanın ihbarının sağlanması, malikin davayı takip edeceğini belirtmesi halinde, kaldığı yerden yargılamanın sürdürülmesi aksi takdirde sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır. 

Bu halde davacı ile eski davalı arasındaki uyuşmazlık sonlanmaz bilakis devam eder. Bunun bir sonucu olarak davacının eski davalıya tazminat davası açma hakkı devam eder. 

Yeni davalı davayı kaldığı yerden devam ettirir. Dolayısıyla devralanın usul işlemlerinin tekrarlanmasını talep hakkı bulunmaz. Ayrıca bu dava yeni bir dava olmadığından zamansal meseleler eski davanın açılış tarihine göre belirlenir. (zamanaşımı ve hak düşürücü süre) 

Yeni davalı savunmayı genişletip değiştiremez. Fakat kişisel savunma sebepleri ileri sürülebilir. 

Bu davada hüküm artık yeni davalı hakkında verilir. Fakat kanun yargılama giderlerinden devreden ve devralanı birlikte sorumlu tutmuştur. 

Davacı davalının iyi niyeti sebebiyle davayı kaybederse devreden davalıya karşı tazminat davası açabilir. 

Bu halde yeniden harç ödenmesi de gerekmez.Seçim yapıldıktan sonra dönmek mümkün değildir. Aşağıdaki Yargıtay kararı bu yöndedir: 

"Yargılama sırasında kayıt malikinin dava konusu 7/8 hisseyi satması üzerine 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 125. maddedeki tercih hakkını kullanarak dava konusunu devralan kişiye karşı davasını yöneltmiştir. Davacı tercih hakkını sonraki kayıt malikine karşı tapu iptali ve tescil talebi olarak kullandıktan sonra bu seçimden dönerek temlik edene tazminat davasına dönüştüremez. O halde davacının 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 125.madde gereği mülkiyet hakkı tanınması yönünde kullandığı tercih hakkı gözetilerek mahkemece yapılan devir nedeniyle bir karar verilmesi gerekirken tazminata karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir." Y14HD. 2020/4028 K. 

b-Davacının Davasını Tazminat Davasına Dönüştürmesi 

HMK’nın 125/1-b maddesine göre dava konusunun davalı tarafından devri halinde davacının davasını tazminat davasına dönüştürme seçimlik hakkı bulunur. Yine mahkeme tarafından davacının hangi hakkını kullanacağının belirlenmesi gerekir. 

Davacı bu yola başvuracaksa bir tazminat bedeli belirlemelidir. Bu bedel davacının davayı kazanması halinde elde edeceği menfaate eş değer olmalıdır. 

İki bedel arasında harç farkı oluşuyorsa bu harç ödenmelidir. 

Bu yola genellikle iyi niyetli kazanımlarda başvurulmaktadır. 

Davacının devredene karşı davaya devam etmesinin pratik bir yararının bulunmayacağı durumlarda tavsiye edilen yol budur.

DAVA KONUSUNUN DAVACI TARAFINDAN ÜÇÜNCÜ KİŞİYE DEVREDİLMESİ

Genellikle tespit ve alacak davalarında karşılaşılan bu durum HMK’nın 125/2. Maddesinde düzenlenmiştir. Bu halde mal davacının elindedir. Alacağın temliki halinde de bu usul uygulanır. Örnek bir karar aşağıdaki gibidir: 

"Davacı İcra Müdürlüğü dosyasındaki alacağını dava dışına devretmiştir. Buna göre, davacı, bahsi geçen takip dosyası yönünden taraf (davacı) sıfatını söz konusu temlik ile kaybetmiştir. Bu durumda mahkemece, alacağı temlik alanın davaya devam edip etmeyeceğinin belirlenmesi, taraf sıfatını kazanması halinde davaya devam edilmesi aksi halde taraf (davacı) sıfatı yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmesi gerekirken bu husus nazara alınmadan hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." Y3HD. 2020/1 E. 

Davacının devri ile davalının devri farklı hükümlere tabi kılındığından davacının dava konusunu üçüncü kişiye devretmesi halinde davalının seçimlik hakkı bulunmayacaktır. Burada devralan üçüncü kişi aynı usulle davaya dahil edilir ve yargılamaya devam olunur. Daha önce yapılmış işlemler tekrarlanmaz ve dava kaldığı yerden devam eder. 

Alacağın bir kısmının temlik edilmesi de mümkündür ve kısmi temlik halinde de aynı usul uygulanır. Örnek bir karar aşağıdaki gibidir: 

"Dava konusu alacağın bir kısmı, karar tarihinden önce temlik edilmiş olup yargılama sırasında yapılan bu temlik maddi hukuk bakımından alacağın temliki sözleşmesi ise de usul hukukuna yansıyan sonucu dava konusunun devridir. Bu durumda temlik alan, temlik edilen alacağı devreden davacı yerine geçmiş olduğundan kendisine dava konusunu devralan davacı olarak tebliğ yapılıp taraf teşkilinin tamamlanması ve eğer bir alacak varsa devredilen kısım için devredilen kişi hakkında hüküm kurulması gerekir. Her ne kadar dosya kapsamından bir kısım alacağı temlik alan ile temlik eden davacın vekilinin aynı kişi olduğu anlaşılsa da mahkemece, devredilen bedel de dahil tüm bedelin devredene ödenmesine karar verilmesi, karar başlığında devredilen kişinin gösterilmemesi ve hakkında hüküm kurulmaması doğru olmamıştır." Y15HD. 2020/1061 K. 

Devralan yeni davacı eski davacının yerine geçtiğinden iddiayı değiştirme ve genişletme yasağına tabi olur. İkinci tanık listesi veremez ve ikinci kez ıslah yoluna başvuramaz. Zamanaşımı defini ileri süremez. Fakat kişisel savunma sebepleri ileri sürülebilir. (Örneğin takas defi)