ECRİMİSİL DAVASI

ECRİMİSİL DAVASI

Ecrimisil davası diğer adıyla haksız işgal tazminatı davası, haksız işgal nedeniyle taşınmazını dilediği gibi kullanamayan kişilerin işgalciye karşı açmış oldukları bir tazminat davasıdır. Ecrimisile ilişkin özel hukukta kanuni hüküm bulunmamaktadır. Bununla beraber bu kavram, Yargıtay içtihatlarıyla haksız işgal tazminatı olarak nitelendirilmiştir. Ecrimisilin haksız fiil hükümlerine mi yoksa kira hükümlerine mi tabi olduğu konusunda Yargıtay tarafından değişken kararlar verilmiştir. Günümüzde hala geçerliliğini koruyan 08.03.1950 tarihli Yargıtay İçtihadı Bileştirme kararına göre ecrimisilin hukuki niteliği haksız fiil olarak belirlenmiştir.

ECRİMİSİL DAVASININ ŞARTLARI

Ecrimisile ilişkin özel hukukta kanuni bir düzenlemenin olmadığını yukarıda belirtmiştik. Bununla beraber yargı kararları ile ecrimisilin niteliği ve şartları belirlenmiştir. Buna göre ecrimisil talep edebilmenin şartlarını; 

1-Haksız işgalin varlığı , 

2-Taşınmazı işgal eden kişinin kötüniyeti, 

3-Zararın meydana gelmesi, 

4-Haksız işgal ile zarar arasında illiyet bağı, 

Olarak saymak mümkündür. Bu şartlar aşağıda başlıklar altında ayrıca incelenecektir.

HAKSIZ İŞGAL NEDİR?

Bir malın zilyetliğinin kazanılması bakımından çeşitli hukuki nedenler bulunur. Fakat hukuken geçerli bir nedene dayanmadan bir malın zilyetliğinin tamamen ele geçirilmesi ve malın elde tutulması haksız işgal olarak ifade edilir. Haksız işgalde malın sahibinin zilyetliğin devrine dair bir rızası bulunmaz. Mal malikin elinden rızası olmadan alınır. Bunun yanında zilyetliğin malın sahibi tarafından devredildiği fakat daha sonra rızanın ortadan kaldırıldığı durumlarda da haksız işgal gündeme gelir. Örnek vermek gerekirse kira sözleşmesinin sona ermesinin ardından taşınmazı kullanmaya devam eden kiracı haksız işgalci durumuna gelebilecektir.

ECRİMİSİL DAVASINDA KÖTÜNİYET

Yukarıda da belirttiğimiz üzere ecrimisil talep edebilmenin bir diğer şartı işgalcinin kötü niyetli olmasıdır. İyi niyetli zilyet ile haksız olduğunu bilmeyen ya da bilebilecek durumda olmayan zilyet kastedilmiştir. Kötüniyet ise haksızlığın bilinmesi ya da gerekli özenin gösterilmesi durumunda bilinebilecek olmasını ifade eder. Nitekim TMK’nın 3. Maddesi “Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyiniyet iddiasında bulunamaz.” Şeklindedir. 

Ecrimisil davasında iyiniyetli zilyedin tazminat ödeme zorunluluğu bulunmaz. Bu kuralın dayanağı Türk Medeni Kanunu’nun 993. Maddesidir. İlgili maddeye göre;“İyiniyetle zilyedi bulunduğu şeyi, karineyle mevcut hakkına uygun şekilde kullanan veya ondan yararlanan zilyet, o şeyi geri vermekle yükümlü olduğu kimseye karşı bu yüzden herhangi bir tazminat ödemek zorunda değildir.” 

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2017 tarihli bir kararında iyi niyetli zilyedin ecrimisil tazminatından sorumlu tutulamayacağını “Hemen belirtilmelidir ki; ecrimisil, kötüniyetli zilyedin taşınmazı kullanması sebebiyle taşınmaz malikine ödemekle yükümlü olduğu haksız işgal tazminatıdır. O halde, davacı-karşı davalıyı fuzuli şagil olarak kabul etmek olanaksızdır. Bu durum karşısında, elatmanın önlenmesine karar verildikten sonra davacı-karşı davalının ecrimisilden sorumlu tutulması doğru değildir. Yine dosya kapsamından davacı-karşı davalının haricen satın ve zilyetliğini devraldığı taşınmazı ileride kendisine devredileceği inancıyla ve iyi niyete dayalı olarak imar ihya ettiği, taşınmazın imar ihyası sırasında üzerinde bulunan bir kısım ağaçları söktüğü, yerine başka ağaçlar diktiği görülmüştür. Davacı-karşı davalının dava tarihine kadar taşınmazları kullanımının iyiniyetli zilyet sıfatıyla sürdüğü ve TMK.nun 993. maddesinde düzenlenen iyi niyetli zilyede tanınan haklardan faydalanabileceği tartışmasızdır. Buna göre, taşınmazdan iyi niyetle yararlanan zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu kimseye karşı bu yüzden tazminat ödemek zorunda olmadığı gibi, kaybedilmesinden, yok olmasından ve hasara uğramasından sorumlu değildir. Saptanan bu olgular karşısında, davalı-karşı davacı lehine taşınmaz üzerinde daha önce bulunduğu iddia edilen ağaçların bedeline dair tazminata hükmedilmesi de doğru görülmemiştir” şeklindeki ifadelerle belirtmiştir. 

Ayrıca iyi niyetli haksız zilyet TMK 994 gereği geri vermeyi isteyen kimseden şey için yapmış olduğu zorunlu ve yararlı giderleri tazmin etmesini isteyebilir ve bu tazminat ödeninceye kadar şeyi geri vermekten kaçınabilir. 

Kötüniyetli haksız zilyedin ecrimisil sorumluluğu bakımından ise TMK’nın 995. Maddesi uygulanır. Maddeye göre; kötüniyetli haksız zilyet, geri vermekle yükümlü olduğu şeyi haksız alıkoymuş olması yüzünden hak sahibine verdiği zararlar ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği ürünler karşılığında tazminat ödemek zorundadır. 

Kötüniyetli haksız zilyedin eşyayı iade edeceği malın sahibini bilip bilmemesi de ecrimisil sorumluluğu açısından önemli değildir. Yukarıda belirttiğimiz üzere ecrimisilin dayanağı haksız işgaldir. Haksız işgal nedeniyle ecrimisil sorumluluğu açısından eşyanın kime ait olduğunun bilinmesine gerek yoktur. Eylem neticesinde zarar oluşmuştur.

ECRİMİSİL DAVASINDA ZARAR

Yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ecrimisil talebinin kabul edilebilmesi için hak sahibinin haksız işgalden dolayı zarar görmesi gerekir. Fakat hak sahibinin sadece işgale konu şeyden yararlanamamış olması onun zarar görmüş olduğu olarak yorumlanmalıdır.

Yargıtay bazı kararlarında ecrimisil talebinin kabul edilebilmesi için haksız işgal altındaki yerin ekonomik bir amaç için kullanılıp kullanılmadığının tespitini aramıştır. Şayet eşyanın sahibinin, işgal edilen şeyi ekonomik bir amaçla kullanma niyeti yoksa ecrimisil taleplerini reddetmiştir. Bu yönde birçok karar mevcuttur. Fakat bizim de katılmış olduğumuz aksi yönde kararlar da mevcuttur. 

Yargıtay HGK 2014 tarihli bir kararında; 

“Bir kimsenin başkasına ait olduğunu bildiği taşınmazı, hukuki bir dayanağı olmadan kendi malı gibi kullanması ve dolayısıyla ekonomik yarar sağlamasının bir karşılığının olması gerektiği, bu bakımdan bu yeri kullanan kişinin hak sahiplerine haksız işgal tazminatı ödemek zorunda olduğu, haksız olarak kullanılan taşınmazın ekonomik tahsis amacı itibariyle gelir elde etmeye özgülenmemiş olmasının sonuca etkili bulunmamasına göre, Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, aksine düşüncelerle önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırıdır.” Şeklinde hüküm kurmuştur.

Karardan anlaşılacağı üzere ecrimisil taleplerinin kabulü açısından ekonomik tahsis şartı gerekmemektedir. Yine Yargıtay tarafından verilen yakın tarihli kararlarda bu şart aranmamıştır. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2019 tarihli bir kararı da yukarıda belirttiğimiz HGK kararına atıf yapmak suretiyle; 

“Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ve kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir. Öte yandan; ecrimisile hükmedilebilmesi için, taşınmazdan davacı tarafın ne şekilde ekonomik gelir elde ettiği hususunun ispatı zorunlu olmadığı gibi haksız olarak kullanılan taşınmazın ekonomik tahsis amacı itibariyle gelir getirmeye özgülenmemiş olması dahi sonuca etkili değildir.” Şeklinde kurulmuştur. 

Yargıtay’ın bu yönde vermiş olduğu kararlara katılmakla hak sahibinin sadece eşyayı kullanamamaktan dolayı zarara uğramış sayılması gerektiği görüşündeyiz. Ecrimisil tazminatı haksız kullanımın karşılığı olarak ödenmesi gereken bir tazminat türüdür ve zararın ispatı gerekmez.

ECRİMİSİL ZAMANAŞIMI

Yukarıda belirttiğimiz üzere Yargıtay ecrimisilin hukuki niteliğini haksız fiil olarak kabul etmektedir. Haksız fiillerde zamanaşımı süresi ise 10 yıldır. Fakat Yargıtay ecrimisil davalarında kira sözleşmelerinde olduğu gibi 5 yıllık zamanaşımı süresini uygulamaktadır. 

Uygulamaya göre ecrimisil tazminatı davanın açıldığı tarihten itibaren 5 yıl geriye dönük olarak talep edilebilir. Ecrimisil davasında zamanaşımı başlangıcı davanın açıldığı tarihtir.

MİRASÇILAR ARASINDA ECRİMİSİL

Elbirliğiyle mülkiyet halinde ortakların belirlenmiş payları bulunmaz. Her ortak ortaklığın bütün malları üzerinde hak sahibidir. Mirasçıların birbirlerine karşı ecrimisil talebinde bulunabilmesi için intifadan men şartının gerçekleşmiş olması gerekir. Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2015 tarihli bir kararında “Kural olarak, men edilmedikçe paydaşlar birbirlerinden ecrimisil isteyemezler. İntifadan men koşulunun gerçekleşmesi de, ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlıdır.” şeklinde belirtmiştir. 

Paydaşların ecrimisil talep edebilmesi için de yine intifadan men koşulu aranacaktır.

İNTİFADAN MEN NEDİR?

İntifadan men kelime anlamı olarak kullanıma itiraz anlamına gelmektedir. Bir paydaş ya da ortağın hakkından fazlasını işgal eden diğer paydaşın ya da ortağın, fazladan işgal ettiği yerin kullanımına itiraz etmesi, söz konusu kullanımı engellemesine intifadan men denir. İntifadan men sözlü ya da yazılı olarak yapılabilir ve her türlü delille ispat edilebilir. Fakat uygulamada ispat kolaylığı olması bakımından noter kanalıyla ihtar çekilmesi tavsiye edilmektedir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2003 tarihli bir kararında “Bir taşınmazın paydaşları arasında intifadan men koşulunun gerçekleşmesi için, talepde bulunan paydaşın taşınmazdan yararlanma isteğini karşı tarafa iletmiş olmasına rağmen, karşı tarafın taşınmazdaki payını aşan oranda taşınmaz üzerinde tasarrufa devam etmesi yeterli olup, fiilen men edilme eyleminin varlığının subutu gerekmez.” Şeklinde belirtmiştir. 

İntifadan men koşulunun gerçekleştiği iddiası ise, yemin dahil hem türlü delille ispatlanabilir. Bu koşul dava şartı niteliğinde olduğundan gerçekleşip gerçekleşmediğinin mahkemece re'sen araştırılarak saptanması gerekir. Aşağıdaki hallerde intifadan men koşulu aranmaz: 

- Taşınmazın kamu malı olması, 

- Ecrimisil istenen taşınmazın bağ, bahçe gibi doğal ürün veren yerlerden olması, 

- Ecrimisil istenen taşınmazın işyeri, konut gibi kiraya verilerek hukuksal gelir elde edilen yerlerden olması, 

- Paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiasında bulunması ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, 

- Paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerin belirli halde bulunması,

- Davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, el atmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması, 

- Taşınmazın getirdiği ürün itibariyle, kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay ya da muris tarafından kurulan işletmenin ya da, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgal edilmesi.

ECRİMİSİL DAVASI KİM TARAFINDAN AÇILIR?

Ecrimisil davası işgale uğramış şey üzerinde hak sahibi olan kişi/kişiler tarafından açılır. Malik dışında kalan diğer hak sahipleri de ecrimisil davası açabilir. Bu kişiler sınırlı ayni hak sahibi olabileceği gibi kişisel hak sahibi de olabilirler.

Paylı ya da müşterek mülkiyet hallerinde paydaşlardan her birinin ecrimisil davası açma hakkı vardır. Bütün paydaşların birlikte dava açması gerekmez.

ECRİMİSİL DAVASI GÖREVLİ MAHKEME

Ecrimisil davasında görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesidir. Yargıtay'ın kat malikleri arasındaki ecrimisil taleplerinde görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemesi olduğu yönünde kararları mevcut olmakla son yıllardaki kararlarında görevin asliye hukuk mahkemesine ait olduğu kuralını benimsemiş olduğu görülmektedir. Nitekim bu durum Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2017 tarihli bir kararında “634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun Ek 1. maddesinde, bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlığın sulh hukuk mahkemesinde çözümleneceği hükme bağlanmıştır. Ecrimisil davasının Kat Mülkiyeti Kanununun uygulanmasından kaynaklanmadığı, anılan Kanun maddesinin bu istem yönünden uygulama imkanı bulunmadığı, uyuşmazlığın değeri dikkate alınarak genel hükümlere göre sonuçlandırılması gerektiğinden..” şeklinde ifade edilmiştir. Yargıtay’ın bu görüşüne iştirak etmekle görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğunu düşünmekteyiz. 

Yetkili mahkeme ise genel yetki kurallarına göre belirlenir. Dolayısıyla ecrimisil davasında yetkili mahkeme davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Nitekim Yargıtay 1. Hukuk dairesi 2015 tarihli bir kararında “Ecrimisil alacağına konu davalar taşınmazın aynına ilişkin bulunmadığından kesin yetki kuralı uygulanmaz. Bu nedenle, ecrimisilin konu yapıldığı davalarda yetki, kamu düzenine ilişkin olmayıp, yetki itirazı ancak itiraz olarak ileri sürülebilir. Talebe dayanak ilamda kesin yetki halinin söz konusu olmadığı, mahkemece de resen gözetilemeyeceği ve kendiliğinden yetkisizlik kararı veremeyeceği açıktır.” Şeklinde belirtmiştir.

ECRİMİSİL HESABI NASIL YAPILIR?

Yargıtay’ın yerleşik kararlarına göre ecrimisil hesaplanırken en az kira geliri ve en çok tam gelir yoksunluğuna göre hesaplama yapılır. Ecrimisil, kötüniyetli şagilin ödemek zorunda olduğu en azı kira geliri, en çoğu ise tam gelir yoksunluğudur. Ecrimisilin kapsamını;

1- Haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar, 

2- Malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar), 

3- Kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar belirler. 

Kira geliri üzerinden ecrimisil bedelinin belirlenmesi Yargıtay 8. Hukuk Dairesi’nin 2019 tarihli bir kararında da belirtildiği üzere ; 

“İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira parası, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayice göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.” 

Ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olduğundan hesaplama bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak belirlenmelidir. Bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalıdır.Ecrimisil bedelini etkileyen taşınmaz özelliklerini ise aşağıdaki gibi saymak mümkündür. 

1- Taşınmazın imar durumu, 

2- Yüzölçümü, 

3- Niteliği, 

4- Tarım arazisi ise verimi, 

5- Alt yapı hizmetlerinden yararlanması, 

6- Taşınmazın konumu, 

7- İşgalden önceki haliyle kullanılması halinde getirebileceği gelir,8- Aynı yer ve mahalde bulunan emsal nitelikteki taşınmazlar için oluşmuş kira bedelleri veya ecrimisiller, varsa bunlara ilişkin kesinleşmiş yargı kararları, gerektiğinde ilgisine göre belediye, ticaret odası, sanayi odası, ziraat odası, borsa gibi kuruluşlardan veya bilirkişilerden soruşturularak edinilecek bilgiler ile taşınmazın değerini etkileyecek tüm unsurlar dikkate alınarak rayiç değer.

ECRİMİSİL FAİZ HESABI

Ecrimisil talebine alacağın doğum tarihi itibariyle faiz işletilebilir. Bu nedenle haksız işgalin başladığı tarihin belirlenmesi önem arz eder. Ecrimisil taleplerine kötü niyetli işgal anından itibaren kanuni temerrüt faizi işletilir. Yani burada dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi zorunlu değildir. Faizin dava tarihinden itibaren talep edilmesi halinde hakim taleple bağlı olacak ve fazlasına hükmedemeyecektir. 

Her yıl için belirlenen ecrimisil bedeline, o yılın dönem sonundan itibaren yasal faiz yürütülmesi gerekir.