DAVA ARKADAŞLIĞI NEDİR?

DAVA ARKADAŞLIĞI NEDİR?

Hukuk muhakemesinde bir davanın davalı ve davacı olmak üzere iki tarafı bulunur. Her ne kadar sıfatta teklik olsa da tarafların kendi arasında birden fazla olması mümkündür. Yani bir davanın davacı ya da davalı tarafında birden fazla kişi bulunabilecektir. Bu ihtiyacı karşılamak üzere HMK’nın 57-60. Maddelerinde dava arkadaşlığı kavramına yer verilmiştir. 

Aynı zamanda sübjektif dava birleşmesi olarak da adlandırılan dava arkadaşlığı; aynı dava dilekçesinde davacı veya davalı tarafta birden fazla kişinin yer aldığı durumlarda söz konusu olur. 

Dava arkadaşlığı; zorunlu ve ihtiyari dava arkadaşlığı olmak üzere iki ana başlık altında toplanmaktadır. Zorunlu dava arkadaşlığı da yine kendi içinde maddi ve şekli dava arkadaşlığı olmak üzere ikili ayrımla düzenlenmektedir. 

Aşağıda ayrı başlıklar altında mecburi ve ihtiyari dava arkadaşlığına ilişkin değerlendirmelerde bulunacağız.

İHTİYARİ DAVA ARKADAŞLIĞI

İhtiyari dava arkadaşlığında birden fazla kişi bir araya gelerek dava açabilir. Yine aynı davada birden fazla kişi davalı olarak gösterilebilir. Adından da anlaşılacağı üzere bu dava arkadaşlığı türünde bir zorunluluk bulunmamaktadır. Taraf sıfatına haiz birden fazla kişi aynı davayı tek başlarına da açabilirler. Yine davalı olarak da tek kişi ya da bazıları gösterilebilir. Buradan hareketle belirtmek gerekir ki; dava arkadaşlığında esasında arkadaş sayısı kadar dava bulunur. Fakat bu davaların birlikte görülmesi gerektiğinden yargılama tek dosya üzerinden yürütülür. Yukarıda kullandığımız sübjektif dava birleşmesi kavramı bu durumu ifade etmektedir. 

İhtiyari dava arkadaşlığı HMK’nın 57/1. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili madde aşağıdaki gibidir: 

“Birden çok kişi, aşağıdaki hâllerde birlikte dava açabilecekleri gibi aleyhlerine de birlikte dava açılabilir: 

  • a) Davacılar veya davalılar arasında dava konusu olan hak veya borcun, elbirliği ile mülkiyet dışındaki bir sebeple ortak olması. 
  • b) Ortak bir işlemle hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleri. 
  • c) Davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması.” 

Kanun maddesi ihtiyari dava arkadaşlığının mümkün olduğu halleri 3 başlık altında toplamıştır. 

Bunlardan ilki davalı ya da davacılar arasında elbirliği ile mülkiyet dışında bir ortaklığın bulunmasıdır. Bilindiği üzere bir mal üzerinde birden fazla kişi hak sahibi olabilir. Böyle durumlar birlikte mülkiyeti oluştururken birlikte mülkiyetin de paylı mülkiyet ve elbirliği mülkiyeti olmak üzere iki türü bulunur. 

TMK’nın 701. Maddesine göre; kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır. Elbirliği mülkiyeti ile daha çok miras bırakılan mallar üzerinde karşılaşılır. Elbirliği mülkiyetinin bulunması halinde ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı gündeme gelir. 

Paylı mülkiyet, diğer bir deyişle müşterek mülkiyet; birden çok kimsenin, maddi olarak bölünmüş olmayan bir şeyin tamamına belli paylarla malik olmasıdır. Başka türlü belirlenmedikçe paylı mülkiyette paylar eşit sayılır. Paylı mülkiyette paydaşlar ihtiyari dava arkadaşı kabul edilirler. 

İhtiyari dava arkadaşlığının mümkün olduğu bir diğer durum ise ortak bir işlemle, davacıların veya davalıların hepsinin yararına bir hak doğmuş olması veya kendilerinin bu şekilde yükümlülük altına girmeleridir. Burada müşterek sorumluluk durumu söz konusudur. Örneğin borçlu ve kefil müştereken sorumlu olduklarında her ikisi de davalı olarak gösterilebilir. Önemli olan aynı tarafta yer alacak kişilerin işlemi beraber yapmalarıdır. 

İhtiyari dava arkadaşlığının mümkün olduğu son hali ise davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukuki sebeplerin aynı veya birbirine benzer olması oluşturur. İki kişinin birlikte hırsızlık yaptığı olayda zararını tazmin etmek isteyen kişi her ikisine karşı dava açabilecektir. Zira hırsızlık dava sebebi ikisi için de ortaktır. 

Tek eylem sebebiyle birden fazla kişinin zarar gördüğü durumlarda bu kişiler ihtiyari dava arkadaşı olabilir. Örnek bir Yargıtay kararında aşağıdaki ifadeler yer almıştır: 

“Bir haksız fiilden birden fazla kişi zarar görebilir. Bu zarar, şahıs veya mal varlığı değerlerine ilişkin olabileceğinden her mutazarrır yönünden ayrı ayrı meydana gelir. Maddi hukuk bakımından geçerli olan bu belirlemenin usul hukuku bakımından sonucu aynı haksız fiilden kaynaklansa da her zarar görenin dava ve talep hakkının diğerinden bağımsız olmasıdır. Yani zararları aynı haksız fiilden kaynaklanmış olsa bile zarar görenlerin açacağı tazminat davalarında zorunlu dava arkadaşlığı değil ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olur ( HMK 57/1-C ). İhtiyari dava arkadaşları aynı dava dilekçesi ile dava açmış olsalar bile davaları birbirinden bağımsızdır ( HMK 58 ).” Y4HD. 2019/91 K. 

Yukarıda sayılan 3 grup dışındaki durumlarda ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusu olmaz. İhtiyari dava arkadaşlığının mümkün olduğu durumlar kanunda sınırlı sayıda sayılmıştır. 

İhtiyari Dava Arkadaşlarının Durumu 

Birlikte dava açma hakkına sahip olanlar ( m. 57 ), davalarını birlikte açmak zorunda değildirler. Bu kişilerden her biri ayrı ayrı dava açabilecekleri gibi, dilerlerse birlikte de dava açabilirler. Davalılar arasındaki ihtiyari dava arkadaşlığı bakımından da durum böyledir. Meselâ, alacaklı, müteselsil borçlulardan ( BK m.162 vd ) her birine karşı ayrı ayrı dava açabileceği gibi, isterse, müteselsil borçluların bir kaçına veya tümüne karşı birlikte dava açabilir. Bu son hâlde, davalı tarafta bulunan müteselsil borçlular ihtiyari dava arkadaşı durumundadır; yani, bunlara karşı birlikte dava açılması zorunluluk değil, tercihtir. 

Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun “İhtiyari dava arkadaşlarının davadaki durumu” başlığını taşıyan 58. maddesinde de açıkça öngörüldüğü gibi ihtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır ve dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder. 

Yukarıda da belirttiğimiz üzere; ihtiyari dava arkadaşlığında mecburi dava arkadaşlığından farklı olarak tek bir dava değil, dava arkadaşı sayısı kadar dava vardır; bu davalar,) birlikte görülür. 

İhtiyari Dava Arkadaşlığında Harç 

Birden fazla davacının ihtiyari şekilde bir araya gelerek dava açması durumunda her birinin ayrı harç ödemesi gerekir. Aşağıda örnek bir Yargıtay kararı paylaşılmıştır:“Olayda, davacılar arasında, davalıya atfedilen markaya ve unvana tecavüz fiili ortak vakıa olduğundan HMK'nın 57/1-c maddesi çerçevesinde davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunduğu aşikardır. 

Açıklanan nedenlerle, her bir davacı için dava açılırken ayrı ayrı başvurma, peşin, karar ve ilam harçlarının alınması gerekirken, dava açılırken tek bir harç alınarak yargılamaya bu şekilde devam edilmesi ve mahkemece kararda da tüm davacılar için tek harca hükmedilmesi doğru görülmediğinden ve harç kamu düzenine ilişkin olup re'sen gözetilmesi icap ettiğinden kararın bozulması gerekir.” Y11 HD.2022/6914 K. 

İtirazlarda Durum 

Dava arkadaşlarının yaptığı usul işlemleri yalnızca kendilerini bağlar. Dava arkadaşlarından birinin yaptığı yetki itirazı yalnızca kendisini bağlar. Zamanaşımı itirazında da durum aynen böyledir. 

Borcun doğmadığı ya da ödemenin yapıldığı gibi itiraz sebepleri ise bütün arkadaşlar için ortaktır. Yine dava şartlarında eksiklik bulunması halinde bir dava arkadaşının ileri sürdüğü itirazdan diğerleri de faydalanır. 

“İhtiyari dava arkadaşlığında, davaların istiklali prensibi geçerli olup, dava arkadaşı sayısınca dava vardır. Her dava arkadaşının davası birbirinden bağımsız olup dava arkadaşlarından her biri diğerlerinden bağımsız olarak hareket eder ( HMK m.58 ). İhtiyari dava arkadaşlığında davalar birbirinden bağımsız olduğundan kural olarak dava şartları ve ilk itirazlar dava arkadaşlarının her biri için ayrı ayrı incelenir. İlk itirazların ileri sürülmesi açısından sadece ilk itirazı ileri süren dava arkadaşı bu itirazdan yararlanır.” Y3HD. 2017/11228 K. 

Hüküm 

Her dava arkadaşı hakkında ayrı hüküm verilir ve bu durum kararda açıkça gösterilir. Aşağıda örnek bir Yargıtay kararına yer verilmiştir: 

“Dava, taraflar arasında imzalanan devre mülk satış sözleşmesinden kaynaklanan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsızdır. Dava arkadaşlarından her biri, diğerinden bağımsız olarak hareket eder. Davada birden fazla davacı olup, davacıların her biri dava tarihi itibariyle adlarına tescili gereken devre mülklerin bedelini talep ettiklerine göre, her bir davacı arasında ihtiyari dava arkadaşlığı söz konusudur. 

İhtiyari dava arkadaşlığının söz konusu olduğu durumlarda alacak tek bir dava ile istense de aslında her bir ihtiyari dava arkadaşı kadar dava söz konusudur. Bu nedenle, her bir davacı yönünden ayrı ayrı hükmedilen bedel gösterilerek karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. 

Mahkemece, davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı olduğu gözetilerek her bir davacı için ayrı ayrı hükmedilen bedel gösterilerek karar verilmesi gerekirken taşınmazların dava tarihindeki değerleri toplamının davalıdan alınarak davacılara verilmesine şeklinde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.” Y3HD. 2022/8099 K. 

Davacının her bir dava arkadaşından talebinin ne olduğunu belirtmesi gerekir. Aksi halde bu durum mahkemece çözüme kavuşturulur. Aşağıdaki karar konuya örnek teşkil etmektedir: 

“Davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığının bulunduğu anlaşılmakta olup, dava dilekçesinde her bir davacı bakımından hangi tutarda olduğu belirtilmeksizin toplam 10.000.-TL'nin davalıdan tahsili istenilmiş, yargılama sırasında da yine her bir davacı bakımından ne miktarda talepte bulunulduğu açıklığa kavuşturulmamıştır. Bu gibi durumlarda, tahsili talep edilen toplam tutarın davacı sayısına bölünmek suretiyle her bir davacı bakımından istenen tutarın belirlenmesi ve ona göre hüküm kurulması gerekmekte olup somut dava bakımından bu tutar her bir davacı için 5.000.-TL'dir. Hal böyle olmakla, ilk derece mahkemesince dava kabul edildiğine göre, HMK'nın 26. maddesi hükmüne uygun olarak her bir davacı bakımından belirtilen tutar üzerinden ve bu tutarı aşmayacak biçimde hüküm kurulması gerekirken, bu husus gözetilmeden karar verilmesi doğru olmamış, kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” Y11 HD. 2021/2774 K. 

Vekalet Ücreti ve Yargılama Giderleri 

Vekalet ücreti her bir dava arkadaşı bakımından ayrıca belirlenir. Bu durum da taraf sayısı kadar dava olmasının bir sonucudur. Diğer yargılama giderleri bakımından her dava arkadaşı kendi payına düşen gideri öder. Yani mahkemece ortak bir tutar belirlenip dava arkadaşları arasında paylaştırma yoluna gidilebilir. Aşağıda bazı örnek Yargıtay kararları paylaşılmıştır: 

“Somut olayda, davacılar arasında zorunlu değil ihtiyari dava arkadaşlığı olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre, davacıların ayrı ayrı tazminat talep etmiş olmaları da dikkate alınarak kabul edilen tazminat miktarları üzerinden her bir davacı için ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri gerekirken hükmedilen toplam tazminat miktarı esas alınmak suretiyle tek vekalet ücreti tayin edilmiş olması da kararın bozulmasını gerektirmiştir.” Y4HD. 2018/5496 K. 

“Her ne kadar davacılar vekili dava dilekçesinin talep sonucunda, ayrı ayrı belirttikleri miktarların toplamı olan tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep ederek harcı da toplam değer üzerinden yatırmış olsa da, davacılar arasındaki ilişki ihtiyari dava arkadaşlığı olup, ihtiyari dava arkadaşlığında da her bir dava birbirinden bağımsızdır. Mahkemece, 6100 Sayılı HMK'nın 326. maddesinin 3. bendine göre davacıların yargılama giderinin bir türü olan vekâlet ücretinden müteselsilen sorumlu olacaklarına dair bir hüküm de kurulmadığına göre bu şekilde hükmedilen vekâlet ücreti doğru olmayıp, temyiz edenin sıfatı ve davada haksız çıkan davacıların ( ihtiyarî dava arkadaşları ) reddedilen maddi tazminat tutarları esas alınarak davacıların sorumlu olacakları vekâlet ücreti miktarlarının ayrı ayrı belirlenmesi gerekir.” YHGK 2019/989 K. 

Temyiz Hakkı 

İhtiyari dava arkadaşlarından her biri hükmü yalnız başına, kendisi için temyiz edebilir. Süresinde temyiz yoluna başvurmamış olan ihtiyari dava arkadaşları hakkında hüküm kesinleşir. 

“Diğer dava arkadaşlarının istinaf veya temyiz yoluna başvurmasının sonucundan, istinaf veya temyiz yoluna başvurmamış ( bu nedenle haklarında hüküm kesinleşmiş ) olan ihtiyari dava arkadaşları yararlanamaz.” Y3HD. 2021/5312 K. 

Temyizde kararın bozulması da bu yola başvurmayan tarafa bir hak tanımaz. Aşağıdaki kararda Yargıtay’ın görüşü de bu yöndedir: 

“İhtiyari dava arkadaşlığında, davalar birbirinden bağımsız olup her biri, diğerinden bağımsız hareket edebileceğinden süresinde kanun yoluna başvurmamış ihtiyari dava arkadaşları hakkında hüküm kesinleşecektir. Hükmü kesinleşmiş olan davalı bozmadan yararlanamayacağından hakkında yeniden karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Yargı yolu yönünden görevsizlik kararı verilen davalı lehine maktu vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken, nisbi vekalet ücreti takdir edilmesi doğru değildir.” Y3HD. 2018/12315 K. 

İcra Takipleri 

İcra takiplerinde de ihtiyari dava arkadaşlığı mümkündür. Bu hâlde ihtiyari takip arkadaşlarından biri veya birkaçı ödeme emrine itiraz etmez ise takip o borçlu yönünden kesinleşir. Birden fazla borçlu itiraz ederse dava yoluna gidildiğinde davacının bir seçim yapması gerekir. Şayet itirazın iptali davasında davacı itiraz eden borçluları taraf olarak gösterirse ihtiyari dava arkadaşlığı doğacaktır.

ZORUNLU DAVA ARKADAŞLIĞI

İncelememizin başında belirttiğimiz üzere zorunlu dava arkadaşlığın; maddi zorunlu dava arkadaşlığı ve şekli zorunlu dava arkadaşlığı olmak üzere iki türü bulunur. 

Dava konusu olan hak, birden fazla kişi arasında ortak olup da bu hukuki ilişki hakkında mahkemece bütün ilgililer için aynı şekilde ve tek bir karar verilmesi gereken hallerde dava arkadaşlığının maddi bakımdan mecburi olduğunun kabulü gerekir. Diğer bir ifadeyle, bir hakkın birden fazla kişi tarafından birlikte veya birden fazla kişiye karşı kullanılmasının zorunlu olduğu hallerde, birden fazla kişi zorunlu dava arkadaşıdır. 

Dava arkadaşlığının hangi hallerde mecburi olduğu maddi hukuka göre belirlenir. Zorunlu dava arkadaşlığında; dava arkadaşları arasındaki ilişki çok sıkı olduğundan, davada birlikte hareket etmek durumundadırlar. Mahkeme ise, dava sonunda zorunlu dava arkadaşlarının hepsi hakkında tek bir karar verecektir. 

Bazı hallerde ise, birden fazla kişiye karşı birlikte dava açılmasında maddi bir zorunluluk olmadığı halde kanun; gerçeğin daha iyi ortaya çıkmasını, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin doğru sonuca bağlanmasını sağlamak için, birden fazla kişiye karşı dava açılmasını usulen zorunlu kılmıştır ki, bu durumda şekli bakımdan mecburi dava arkadaşlığı söz konusudur. Böyle bir davada, dava arkadaşları hakkında tek bir karar verilmesi veya dava arkadaşlarının hep birlikte ve aynı şekilde hareket etme zorunluluğunun varlığından söz edilemez ( HGK, 03.07.2013 gün ve 2012/21-699 Esas, 2013/1029 Karar sayılı ilamı ). 

Açıklanan bu mecburi dava arkadaşlığı halleri dışında tüm dava arkadaşlığı halleri ihtiyaridir. YHGK K. 2015/789 

Maddi zorunlu dava arkadaşlığına en iyi örnek elbirliği ile mülkiyet halinde ortaya çıkan davalardan oluşur. Burada mirasçılar birlikte dava açabilir ya da birlikte dava edilirler. Hiçbiri diğerinden bağımsız hareket edemez.Şekli zorunlu dava arkadaşlığının ise birden fazla örneği bulunur. Bu örnekler asli müdahale davası, işe iade davalarında asıl ile alt işverenin birlikte dava edilmesi, tasarrufun iptali davasında davalıların borçlu ve borçlu ile işlem yapan diğer kişiler olması şeklinde çoğaltılabilir.

ZORUNLU DAVA ARKADAŞLIĞINDA USUL

Zorunlu dava arkadaşlığında usul HMK’nın 60. Maddesinde düzenlenmiştir. İlgili maddeye göre; mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder. 

Hükümde mecburi dava arkadaşlarının birlikte hareket etmesi zorunluluğu belirtilmişse de esasında birlikte hareket etme zorunluluğu yalnızca maddi mecburi dava arkadaşlığında vardır. Şekli zorunlu dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorunda değildir. 

Maddi dava arkadaşlarının iddia ve savunmaları aynı yönde olmak zorundadır. Yetki itirazı, zamanaşımı gibi itirazlar hep birlikte yapılır. 

60. maddenin gerekçesinde de aşağıdaki ifadelere yer verilmiştir: 

“Buna göre, maddî bakımdan mecburî dava arkadaşlığı ancak kanunlarda belirtilen elbirliği ortaklığı ile bölünemeyen hak veya borç üzerinde birden fazla kişinin tasarrufta bulunması hâlinde söz konusu olabilmektedir. Mecburî dava arkadaşlığına yönelik 64’üncü maddedeki (yasada 59 uncu madde) düzenleme göz önüne alındığında dava arkadaşlarının ancak birlikte dava açmaları veya aleyhlerine birlikte dava açılması zorunludur. Yine, dava arkadaşları hakkında tek hüküm verilmesi esası geçerli olduğundan, mahkemece yapılacak tahkikat ve yargılamaya ilişkin işlemlerde dava arkadaşlarının birlikte hareket etmeleri zorunluluğu esası geçerlidir. 

Ancak, dava arkadaşlarından bir ya da birkaçının kötü niyetli olarak veya hukuken geçerli olmayan başka sebeplerle diğer dava arkadaşlarıyla birlikte hareket etmemeleri, örneğin duruşmalara gelmemeleri veya yapılacak usuli işlemlere yanaşmamaları hâlinde, diğer dava arkadaşları bundan zarar gördükleri gibi, bu tür tutum ve davranışlar davaların gecikmesine de sebep olabilmektedir. Bu durum göz önüne alınarak, mukayeseli hukuktaki düzenlemelere paralel şekilde, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemlerinin, usulüne uygun olarak davet edildikleri hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceği açıkça belirtilmiştir. 

Maddedeki, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemlerinden kasıt hem tarafın duruşmaya gelmemesi hem de duruşma dışında süreye tâbi işlemlerde hareketsiz kalınması durumunda geçerli olacağı kabul edilmelidir. Öte yandan, bu düzenleme, davada usul işlemleri bakımından geçerli olup, sulh, feragat ve kabul gibi maddî hukuk içerikli usul işlemleri açısından geçerli değildir. Zira, bu türlü maddî hukuk içerikli tasarruf işlemlerinde dava arkadaşları, ancak birlikte hareket etmek zorundadır.” 

Şekli zorunlu dava arkadaşlığında ise durum başkadır. Burada dava arkadaşları beraber hareket etmek zorunda değildir. Her bir dava arkadaşı kendi iddia ve savunmalarını öne sürebilir. Mahkeme de hüküm verirken her bir dava arkadaşı için farklı kararlar verebilir. 

Yukarıda da belirttiğimiz üzere zorunlu dava arkadaşları ancak beraber dava açabilirler. Açılan davalarda da hepsinin davalı olarak gösterilmesi gerekir. Aksi takdirde taraf ehliyeti eksikliğinden dava reddedilir. Buna karşın mahkeme bu eksikliğin tamamlanması için taraflara süre verir. Verilen süre içerisinde taraf gösterilmeyen zorunlu dava arkadaşları davaya eklenmelidir. Aşağıda örnek bazı Yargıtay kararları da paylaşılmıştır: 

“Veraset belgesi getirtilerek davacıdan başka mirasçıların bulunması halinde diğer mirasçıların HMK md. 59 ve 60 hükümleri uyarınca davaya dahil edilmeleri ve asil olarak katılmaları halinde davaya onaylarının alınması ya da dava dışı diğer mirasçıların davayı açan vekile usulüne uygun şekilde vekaletname vermelerinin sağlanması, bunun mümkün olmaması halinde terekeye temsilci atanması için davayı takip eden davacıya süre verilmesi ve tayin edilecek tereke temsilcisi marifetiyle davanın yürütülmesinin sağlanması, davayı açan mirasçı tarafından diğer mirasçıların davaya muvafakatlarının alınması için davaya dahil ettirilmemesi ya da diğer mirasçılarca davayı takip eden vekile verilmiş vekaletnamelerin sunulmaması ya da davayı açan anılan mirasçının terekeye temsilci atanması için dava açmaması durumunda davanın aktif taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden esastan reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.” Y23HD. 2020/2933 K. 

“Dava; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi ile tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Dava konusu feshi istenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde bütün arsa maliklerinin davada taraf olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple, mahkemece yargılama sonucunda verilecek karar, sözleşmede imzası bulunan ancak davada taraf olarak gösterilmeyen diğer arsa sahibinin de hukukunu etkileyecektir. Öncelikle sözleşme konusu taşınmazlar üzerine arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapılabilmesi ve yapılan sözleşmenin paydaşları ve yükleniciyi bağlayıcı olması için tüm paydaşlarca ya da yetkili temsilcilerince sözleşmenin imzalanmış olması veya yapılan sözleşmeye "onay" verilmesi zorunludur. Sözleşmenin feshi ya da iptali davası aynı madde uyarınca "olağanüstü tasarruf" niteliğinde olduğundan, mahkemece, müşterek paydaşların tamamının birlikte dava açmasının zorunlu olduğu, sözleşmenin tarafı olan diğer arsa sahiplerinin davada zorunlu dava arkadaşı sıfatı bulunduğu dikkate alınarak, HMK'nın 59. ve 60. maddesi hükümleri de gözetilerek, davaya dahil edilmesi ya da davaya muvafakatlarının alınması için davacı yana süre verilerek taraf teşkili sağlandıktan sonra iddia ve savunma üzerinde durulup toplanan deliller çerçevesinde bir değerlendirme yapılarak uyuşmazlığın esasının incelenmesi ve sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir.” Y23 HD. 2020/2338 K. 

Adi ortaklıkta davanın, tüm ortaklar tarafından birlikte açılması zorunlu olduğundan, mahkemece; temsil ettiği adi ortağın vekâletnamesini sunarak; davada yer almayan adi ortağın davaya muvafakatinin sağlanması için süre verilmesi, muvafakat sağlanamazsa; adı geçen hakkında bu davayla birleştirilmek üzere dava açtırılıp, bu şekilde taraf teşkili tamamlandıktan sonra işin esasına girilip, davanın sonuçlandırılması gerekirken; giderilmesi mümkün bulunan vekaletname eksikliğin tamamlanması için kesin süre verilmeden, davanın usulden reddine karar verilmesi, istinaf başvurusunun da esastan reddi doğru olmadığından, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.” Y15 HD. 2019/4883 K.